8. Hukuk Dairesi 2012/7202 E. , 2012/11034 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tapu iptali ve tescil
... ve müşterekleri, dahili davacı ... ile ... ve müşterekleri aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının kısmen kabulüne ve kısmen reddine dair ... Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 24.03.2011 gün ve 196/47 sayılı hükmün Yargıtay"ca incelenmesi davacılar vekili ve davalılar vekili taraflarından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:
KARAR
Davacılar vekili, dava konusu 210 ada 93 parsel sayılı taşınmazın tarafların kök miras bırakanı ..."den miras yoluyla intikal ettiği halde kadastro sırasında davalı ... ve anılan davalının yakın miras bırakanı ...... adına paylı olarak tespit ve tescil edildiğini açıklayarak, vekil edenlerinin ..."den intikal eden miras payları oranında tapu kaydının iptali ile vekil edenlerinin adına tapuya tesciline karar verilmesini istemiştir. Davacılardan ..."in yargılama sırasında vefat etmesi üzerine, mirasçısı ... davaya devam etmiştir.
Davalılar vekili, nizalı taşınmazın öncesinde tarafların ortak miras bırakanı ..."in babası olan... oğlu..."den miras yoluyla intikal ettiğini, vekil edenlerinin yakın miras bırakanı ......"in tüm mirasçıların miras paylarını satış yoluyla devraldığını, sonrasında o yer Asliye Hukuk Mahkemesinin 1991/20 Esas ve 1992/254 Karar sayılı tescil ilamı ile taşınmazın hükmen ...... adına tapu kaydının oluştuğunu (24.02.1993 tarih ve 19 sıra no), daha sonra taşınmazdaki ½ payını davalılardan ..."e tapuda (07.04.1993 tarih ve 5 sıra no) satış yoluyla temlik ettiğini, taşınmaz üzerine ev yaptırdıklarını açıklayarak davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece; dava konusu taşınmazın bilinen ilk zilyedinin ... ... olduğu, ... ...’in yaklaşık 70-80 yıl önce taşınmazın zilyetliğini, davacıların ve davalıların kök miras bırakanı olan ...’e satış yoluyla devrettiği, ...’in sağlığında taşınmazı bir başkasına devretmediği, ölümünden sonra da mirasçıları arasında taksim yapılmadığı, her ne kadar Mahkemenin 1991/20 Esas sayılı dosyası içinde bulunan 02.10.1961 ve 28.06.1990 tarihli adi yazılı senetlerin dava konusu taşınmaza uydukları belirlenmiş ise de, bu durumun nizalı taşınmazın ...’in babası... oğlu...’den geldiği veya İsmail’in ölümünden sonra mirasçıları arasında taksim yapıldığını tek başına göstermeyeceği, zira mahalli bilirkişilerin ve davacı tanıklarının beyanlarından İsmail’in bu taşınmazı mirasen intikal yoluyla değil, ... ... isimli şahıstan satın almak suretiyle edindiğinin anlaşıldığı, ayrıca ...’in kızı olan davacıların yakın miras bırakanı ... ...’in miras payını ......’e devrettiği yönünde herhangi bir senet veya başka bir delil bulunmadığı, dolayısıyla her şekilde ......’in taşınmazı mirasçıların bir kısmından satın almak suretiyle edinemeyeceği, bu durumda davacıların kök miras bırakanı ...’den gelen miras haklarının devam ettiği, ancak davalı ...’in, dava konusu taşınmaza uyan 24.02.1993 tarih ve 19 sıra numaralı tapu kaydına güvenerek, 07.04.1993 gün 5 sıra numaralı tapu kaydı ile dava konusu taşınmazın ½ payını satın almak suretiyle edindiği, davalının yolsuz tescile güvenerek iyi niyetle söz konusu payı edindiği ve 10 yıldan fazla süredir zilyetliğinin söz konusu olduğu, dolayısıyla davalı ...’in bu ediniminin korunması gerektiği, bunun yanında yine mahalli bilirkişiler ve tanıkların beyanlarından taşınmaz üzerindeki evin davalıların babası ...... tarafından yapıldığı ve dava tarihine kadar buna itiraz eden olmadığının anlaşıldığı, davacılar vekilinin de davanın hiçbir aşamasında bu yönde bir itirazının veya talebinin olmadığı gerekçesiyle, davanın kısmen kabulüne ve kısmen reddine; 210 ada 93 parsel sayılı taşınmazın tapuda kayıt maliki olan davalıların miras bırakanı ......’in 1/2 payına yönelik iptal ve tescil talebinin kabulüne, ......’in 1/2 payının iptali ile, bu payın Antalya 5 Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 09.03.2010 tarih ve 2010/324 Esas- 2010/322 Karar sayılı mirasçılık belgesine göre toplam 48 pay kabul edilerek,
-4 pay davacı ... kızı 1959 d.lu ...;
-4 pay davacı ... kızı 1961 d.lu ...;
-4 pay davacı ... oğlu 1955 d.lu ...;
-9 pay davalı ...kızı 1950 d.lu ...;
-9 pay davalı ...kızı 1955 d.lu ...;
-9 pay davalı ...kızı 1963 d.lu ...;
-9 pay davalı ...kızı 1947 d.lu ... adlarına tapuya kayıt ve tesciline, dava konusu taşınmazda davalı ...’in ½ payı yönünden davanın reddine, dava konusu taşınmaz üzerinde bulunan iki katlı kargir ev, samanlık ve ambar"ın ...... mirasçıları davalılar ..., ..., ... ve ... adlarına tapunun beyanlar hanesine şerh verilmesine karar verilmiştir. Hüküm, davacılar ... ve ... ile davalılar vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.
Toplanan deliller ve tüm dosya kapsımından; dava konusu taşınmaz, 14.12.2000 tarihinde yapılan kadatro çalışmaları sırasında 07.04.1993 gün 5 sıra numaralı tapu kaydının revizyon görmesiyle davalı ... ve davalıların yakın miras bırakanı ...... adına ½ paylı olarak tespit edilmiş ve tespit itirazsız olarak 07.11.2002 tarihinde kesinleşmiştir. 07.04.1993 tarih ve 5 sıra numaralı tapu kaydının geldisi olan 24.02.1993 tarih ve 19 sıra numaralı tapu kaydı ise, o yer Asliye Hukuk Mahkemesinin 1991/20 Esas ve 1992/254 Karar sayılı ilamı ile hükmen oluşmuştur. Dayanak dosyanın incelenmesinde, davacısının ...... olduğu ve 02.11.1961 tarihli adi yazılı senete dayanarak satış ve eklemeli kazanmayı sağlayan zilyetlik hukuksal nedenlerine dayanarak nizalı taşınmazın adına tapuya tesciline karar verilmesini istediği görülmüştür. Bu davada, 12.08.1992 tarihinde yapılan keşifte dinlenilen yerel bilirkişi ... ... ve davacı tanığı ... ..., taşınmazın öncesinde eldeki tarafların kök miras bırakanı... oğlu..."e ait iken vefatı ile miraçıları oğlu ... ile kızları... ve..."ye intikal ettiğini, Sabri ..."in de halalarının ve kend i kardeşlerinin miras paylarını satın aldığını açıklamışlardır. Ne var ki, bu davada davacıların yakın miras bırakanı ..."in kızı ve ......"in kızkardeşi ... ... taraf değildir. Ayrıca, ... ... 28.09.1992 tarihli dilekçesi ile nizalı taşınmazda miras payının bulunduğuna dair dosyaya itiraz dilekçesi vermiştir. Öncelikle bu dava, eldeki dava bakımından tarafları, konusu ve hukuki sebeplerinin farklı olması sebebiyle kesin hüküm teşkil etmemektedir.
Eldeki davada, davalılar vekili nizalı taşınmazın... oğlu..."den miras yoluyla intikal ettiğini, davalıların yakın miras bırakanı ......"in tüm mirasçılardan miras paylarını satış yoluyla devraldığını açıklamıştır. Davacılar vekili ise; 21.01.2010 tarihli dilekçesi ile taşınmazın tarafların ortak miras bırakanı ..."in babası... oğlu..."den intikal etmediğini, aksine ..."in taşınmazı ... ..."den satış yoluyla devraldığını iddia etmiştir. Öncelikle, davalılar savunmalarında, taksim hukuksal sebebine dayanmamışlardır. Ayrıca, her ne kadar tüm mirasçıların miras paylarını satın aldıklarını savunmuş iseler de, davacıların yakın mirasbırakanı ... ..."in miras payının satış yoluyla devralındığı yöntemine uygun biçimde ispat edememişlerdir. Bu durumda nizalı taşınmazda ... ..."in miras payının bulunduğu tartışmasızdır. Ne var ki, taraflar arasındaki uyuşmazlık taşınmazın hangi ortak miras bırakandan (... veyahut... oğlu...) intikal ettiği noktasında toplanmaktadır. Dosya arasında bulunan o yer Asliye Hukuk Mahkemesinin 1991/20 Esas ve 1992/254 Karar sayılı dosyasında dinlenilen yerel bilirkişi ... ... ve davacı tanığı ... ..., taşınmazın öncesinde eldeki davanın taraflarının kök miras bırakanı... oğlu..."e ait olduğunu açıklamış iken, temyize konu davada 08.12.2010 tarihinde yapılan keşifte bu kez, taşınmazın öncesinde ... ..."e ait olduğunu ve yaklaşık 70 yıl önce ..."e satış yoluyla devrettiğini bildirmişler, her iki dosyadaki beyanları arasındaki çelişkinin giderilmesi bakımından sorulduğunda ise, hata ile taşınmazın... oğlu..."den intikal ettiğini beyan ettiklerini açıklamışlardır. Bu kapsamda, ... ve ... ..."in tescil istemli dosyada, taşınmazın öncesi hakkında detaylı bilgi vermiş iken, eldeki dosyada sadece hata ile bu şekilde beyanda bulunduklarını açıklamaları, çelişkinin giderildiğinin kabulü için yeterli değildir. Kaldı ki, ... oğlu..."in kız çocukları oldukları açıklanan... ve..."nin miras paylarının devrine ilişkin 02.11.1961 tarihli adi yazılı senetin nizalı taşınmaza uyduğu sabittir. Bu durumda, taşınmazın ... oğlu..."den mi yoksa ..."den mi miras yoluyla intikal ettiği konusundaki ihtilaf tereddüte yer bırakmayacak şekilde giderilmemiştir. Bu hal, ... ..."in miras payının belirlenmesi bakımından önem taşımaktadır.
Davacılar vekilinin, hükmün taşınmazda ..."in maliki bulunduğu paya yönelik kısmına ilişkin temyiz itirazlarına gelince; mahkemece, davalı ...’in, dava konusu taşınmaza uyan 24.02.1993 tarih ve 19 sıra numaralı tapu kaydına güvenerek, 07.04.1993 gün 5 sıra numaralı tapu kaydı ile dava konusu taşınmazın ½ payını satın almak suretiyle edindiği, davalının yolsuz tescile güvenerek iyi niyetle söz konusu hisseyi edindiği ve 10 yıldan fazla süredir zilyetliğinin söz konusu olduğu, dolayısıyla davalı ...’in bu ediniminin korunması gerektiği gerekçesiyle iptal ve tescil isteğinin reddine karar verilmiş ise de, mahkemenin bu görüşüne katılma olanağı bulunmamaktadır. Şöyle ki; 28.07.1941 tarih 4/21 sayılı YİBK ile kanunun iyi niyete hukuki sonuç bağladığı durumlarda iyi niyetin varlığının asıl olduğu, ancak durumun gereklerine göre kendisinden beklenen özeni göstermeyen kimsenin iyi niyet iddiasında bulunamayacağı kabul edilmiştir. Yine, 08.11.1991 tarih 4/3 sayılı YİBK ile, iyi ve kötü niyeti belirmiş olan bir kişinin kötü niyetli bulunduğunun ayrıca ispatlanmasının gerekmediği, vakıa ve karinelerden olayda kanunen iyi niyet iddiasında bulunmayacak durumu belirmiş olan kimsenin kötü niyetinin diğer tarafa ispat ettirilmesine sebep ve vecih kalmayacağından dava hakkının doğumunu sağlayan ve bertaraf iyi veya kötü niyetinin bu durumda mahkemece resen nazara alınacağını belirtmiştir. Anılan bu Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararları kapsamında eldeki davanın incelenmesinde; davalı ..., nizalı taşınmazın ½ payını tapuda 07.04.1993 gün 5 sıra numaralı tapu kaydı ile babası ......"den satış yoluyla devir almıştır. Bu durumda, davalı ... taşınmazın öncesini, bu şekilde halası ... ..."in taşınmazda miras payının bulunduğunu bilebilecek durumdadır. Başka bir anlatımla, davalı yasanın anladığı anlamda iyi niyetli ( TMK"nun 3. maddesi kapsamında-bilmeme) olmadığına göre, davalının bu iktisabı TMK"nın 1023 (743 sayılı Yasa"nın 931.) ve 712. ( 743 sayılı Yasa"nın 638.) maddeleri kapsamında korunmaz.
Öte yandan, HMK"nın 26. (HUMK.nun 74.) maddesi uyarınca hâkim tarafların isteği ile bağlı olup ondan fazlasına ve başka bir şeye karar veremez. Bu kapsamda; davalılar, taşınmazın üzerinde bulunan muhtesatın aidiyetinin tespiti bakımından harcı yatırılmak suretiyle yöntemine uygun biçimde istekte bulunmadıkları halde, nizalı taşınmaz üzerinde bulunan iki katlı kargir ev, samanlık ve ambarın davalılar adına tapunun beyanlar hanesine şerh verilmesine karar verilmesi az yukarıda anılan Yasa hükmüne aykırı olmuştur.
Bu durumda Mahkemece; taşınmazın ... oğlu..."den mi yoksa ..."den mi miras yoluyla intikal ettiği konusundaki tereddütün giderilmesi, ... ve ... ..."in yeniden dinlenilerek detaylı olarak her iki dosyadaki beyanları arasındaki çelişkinin giderilmesine çalışılması, komşu parsellerin kadastro tutanaklarının tüm sayfalarının onaylı ve okunaklı suret ya da fotokopileriyle, varsa dayanak tapu ve vergi kayıtlarının getirtilerek uygulanması ve nizalı taşınmaz yönünü kim okuduğunun belirlenmesi, taşınmazın... oğlu..."den intikal ettiğinin belirlenmesi halinde taraflara... oğlu..."in mirasçılık belgesini sunması için süre verilmesi, davalıların dayandığı 02.11.1961 tarihli adi yazılı senette miras payları devredilen... ve..."nin... oğlu..."in mirasçıları olup olmadıklarının belirlenmesi, mirasçıları iseler anılan senedin sadece onların miras payları bakımından hukuki sonuç doğurucağının gözetilmesi, ...bakımından değerlendirilmesi bu şekilde tarafların iddia ve savunmaları kapsamında toplanan ve toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre hüküm kurulması gerekir.
Kabule göre de; dava, mirasçılar arasında görüldüğüne göre, bir mirasçı ancak kendi miras payı oranında diğer mirasçıya karşı iptal ve tescil isteğinde bulunabilir. Bu kapsamda, ... harcını yatırmak suretiyle davada yakın miras bırakanı ... ..."den kendisine intikal eden miras payı bakımından istekte bulunmamıştır. Aksine, babası davacı ..."in vefatı üzerine, davaya devam ederek sadece onun isteğini takip etmiştir. Hal böyle iken ..."in isteği, miras bırakanından ... ..."e intikal eden, onun ölümü ile eşi Kemal"a isabet eden miras payından, yine Kemal"in ölümü ile kendisine intikal eden kısmını kapsamaktadır. Bu nedenle, az yukarıda belirtilen kapsamda, denetime olanak verecek şekilde uzman bilirkişiden rapor alınarak pay hesabı yapılması gerekirken; HUMK.nun 74. ( HMK. nun 26.) maddesine aykırı olarak,istek aşılacak biçimde ..."e nizalı taşınmazda annesi ..."dan kendisine isabet eden miras payı bakımından yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamıştır.
Davacılar ... ve ... ile davalılar vekillerinin, temyiz itirazları açıklanan nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile yerel mahkeme hükmünün 6100 sayılı
HMK.nun Geçici 3. Maddesi yollamasıyla HUMK.nun 428.maddesi uyarınca BOZULMASINA, HUMK.nun 388/4 (HMK.m 297/ç) ve HUMK.nun 440/I maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, ve 18,40"ar TL peşin harcın istek halinde davacılara ve davalılara ayrı ayrı iadesine 23.11.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi