17. Hukuk Dairesi 2014/23476 E. , 2015/2261 K.
"İçtihat Metni"Davacı ... ile davalı ... arasındaki dava hakkında .... Asliye Ticaret Mahkemesinden verilen 26.09.2013 gün ve 2012/1311 Esas ve 2013/505 Karar sayılı hükmün Dairenin 29.05.2014 gün ve 2014/8860 Esas ve 2014/8728 Karar sayılı ilamı ile bozulmasına karar verilmiş olup, süresi içinde davacı vekili tarafından kararın düzeltilmesi istenilmekle, dosya incelendi, gereği düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkiline ait davalıya kasko sigorta sözleşmesi ile sigortalı aracın ...’de, Türkiye sınır kapısına yakın bir yerde park halinde bulunduğu sırada kundaklanarak pert hale geldiğini, davalı sigorta şirketince hasarın sigorta teminat kapsamında bulunmadığı gerekçesiyle ödeme yapılmadığını belirtip dava değerini asgari 10.000,00 TL göstererek zarar gören çekicinin olay tarihindeki piyasa değerinin ilgili meslek odasınca yapılacak değerlendirme sonucu tespiti ile yapılacak keşif ve bilirkişi incelemesi sonucu belirlenecek enkaz bedelinin bu bedelden mahsubu sonucu talebe konu alacak konusundaki belirsizlik ortadan kalktıktan sonra sigorta tazminat tutarının temerrüt tarihinden itibaren işleyecek reeskont faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı sigorta şirketi hasarın kasko sigortası teminatı kapsamında bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece davanın kabulü ile fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere 10.000,00 TL’nin 16.08.2012 tarihinden işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiş, hükmün davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine hüküm Daire’ce “…Kasko bedeli belirlenebilir bir değer olduğundan davacının belirsiz alacak davası açmakta hukuki yararı bulunmaması nedeniyle davanın dava şartı yokluğundan reddine karar verilmesi gerekirken yazılı biçimde hüküm kurulması isabetli olmamıştır.” gerekçesiyle bozulmuştur. Davacı vekili tarafından karar düzeltme isteminde bulunulması üzerine yapılan incelemede;
Dava kasko sigorta sözleşmesinden kaynaklanan tazminat istemine ilişkindir.
Davacı, park halindeki aracının kundaklanması sonucu uğradığı zararın aracın ilgili meslek odasınca yapılacak değerlendirme sonunda belirlenecek piyasa değerinden yapılacak keşif ve bilirkişi incelemesi yoluyla bulunulacak enkaz bedelinin çıkarılması suretiyle tespitini ve tazminini istemiştir.
İsviçre ve Alman Hukukunda yer alan “belirsiz alacak davası”, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile Hukukumuza kazandırılmıştır.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 107. maddesinde;
(1) Davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya buna imkansız olduğu hallerde alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir.
(2) Karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu anda davacı iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın davanın başında belirtmiş olduğu talebini arttırabilir.
(3) Ayrıca, kısmi eda davasının açılabildiği hallerde, tesbit davası da açılabilir ve bu durumda hukuki yararın var olduğu kabul edilir.” şeklinde düzenlenmiştir.
Birinci fıkraya göre, alacaklı muhatabını, talepte bulunacağı hukuki ilişkiyi ve talep edebileceği asgari miktarı biliyor, ancak alacağın tamamını tesbit edemiyorsa belirsiz alacak açabilecektir. Alacağın tamamının belirlenebildiği halde ise belirsiz alacak davası açılamayacaktır.
İkinci fıkrada ise; alacağın miktar veya değerinin tam olarak belirlenebildiği anda davacı, iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmadan talebini arttırabilecektir.
Üçüncü fıkrada ise, kısmi eda davasının açılabildiği hallerde, tesbit davasının da açılabileceği ve bu durumda hukuki yararın var olduğu kabul edilmiştir.
Tam veya kısmi olmasına bakılmaksızın her eda davasının temelinde bir külli tesbit unsuru vardır. Başka deyimle eda hükmünde tertip olunan her durumun arkasında sorumluluk saptamasını içeren bir zorunlu ön tesbit kabulü mevcuttur” denilmiştir.
Belirsiz alacak davasında davacı alacağını dava açtığı sırada belirleyememektedir. Ancak dava sırasında alacağın tesbiti, yani belirlenebilir hale gelmesi üzerine yeni bir dava açmasına gerek kalmaksızın, aynı davada alacağının tamamını talep edebilmektedir. Başlangıçta belirsiz olan alacak en geç ispat aşamasında; delillerin toplanması ya da bilirkişi incelemesi yaptırılması ya da hakimin takdiri ile belirlenebilir hale gelmektedir. Talep sonucu belirlendikten sonra belirsiz alacak davası eda davasına dönüşmekte ve eda davasından bir farkı kalmamaktadır.
Her ne kadar davacı dava dilekçesinde talep sonucunu açık bir şekilde yazmak zorunda ise de, bu talebini dava açarken tam olarak belirleyemediği hallerde davacının bu durumda zarar görmemesi ve hak arama hürriyetinin olumsuz etkilenmemesi gerekir. (Prof.Dr.Hakan Pekkanıtez, Belirsiz Alacak Davası, Ankara-2011 baskı, sayfa 33)
Bu çerçevede; eğer talep sonucunun belirlenebilmesi için tazminat bilirkişi incelemesi gerekiyorsa, hakimin takdiri söz konusuysa belirsiz alacak davası açılabilecektir.
Bu durumda, araç hasar tazminatı davaları belirsiz alacak davası olarak açılabilir.
Somut olaya geldiğimizde;
Davacının talebi; park halindeki aracının kundaklanması sonucu aracında oluşan hasar sebebiyle uğradığı zararın bilirkişi tarafından tesbiti ve tazminine ilişkindir. Asgari 10.000,00 TL dava değeri göstermiş ve bunu da harçlandırmıştır.
Eldeki dava belirsiz alacak davasıdır. Tesbit davası değildir. Kasko sigorta sözleşmesine dayalı tazminat davalarında sigortacı azami poliçe limitine kadar gerçek zararın tazmininden sorumlu olup, davanın taraflarının ya da hakimin davanın başında gerçek zararı hesap etmesi mümkün değildir. Yani alacak belirlenebilir değildir. Gerçek alacak, tazminat bilirkişi raporu ile belirlenebilir.
Böyle bir durumda ve yukarda yapılan açıklamalar ışığında, davacının kısmi dava açmakta hukuki yararının olmadığından söz edilemeyeceğinden mahkeme hükmünün bozulması doğru görülmemiş, davacı vekilinin karar düzeltme isteminin kabulü ile Dairemizin 29.05.2014 gün 2014/8860 esas, 2014/8728 karar sayılı bozma ilamı kaldırılarak mahkeme hükmünün onanması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin karar düzeltme isteminin kabulü ile Dairemizin 29.05.2014 gün ve 2014/8860 esas ve 2014/8728 karar sayılı ilamının kaldırılarak mahkeme hükmünün ONANMASINA, aşağıda dökümü yazılı 512,10 TL kalan harcın davalıdan alınmasına, tashihi karar harcının davacıya geri verilmesine 9.2.2015 tarihinde ... "ın karşı oyu ve oyçokluğuyla karar verildi.
-KARŞI OY-
Davacı vekili, müvekkiline ait davalıya kasko sigortası poliçesi ile sigortalı aracın ..."de sınır kapısı yakınlarında park halinde bulunduğu sırada kundaklanarak pert haline geldiğini, aracın çekici ile taşındığını belirterek sigorta tarafından ödeme yapılmadığını bildirip dava değerini 10.000,00 TL göstererek belirlenecek enkaz bedelinin bu bedelden mahsubu sonucu talebe konu alacak konusundaki belirsizlik ortadan kalktıktan sonra sigorta tazminat tutarının temerrüt tarihinden işleyecek reeskont faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı sigorta şirketi hasarın teminat kapsamında bulunmadığını belirterek reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak üzere 10.000,00 TL olarak 16.8.2012 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile tahsiline karar verilmiştir.
Hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiş, ve dairece "kasko bedeli belirlenebilir bir değer olduğundan davacının belirsiz alacak davası açmaktan hukuki yararı bulunmaması nedeniyle davanın dava şartı yokluğundan reddine karar verilmesi gerekirken yazılı biçimde hüküm kurulması isabetli olmamıştır" gerekçesiyle bozulmuştur.
Davacı vekili tarafından bu kez karar düzeltme talebinde bulunulmuş, Dairemizce yapılan inceleme neticesinde karar düzeltme talebinin kabulü ile hükmün onanmasına karar verilmiştir.
Aşağıda açıklanan gerekçelerle sayın çoğunluğun karar düzeltme talebinin kabulü ve kararın onanmasına ilişkin görüşüne katılmıyorum.
Dava, kasko sigorta sözleşmesinden kaynaklanan tazminat istemine ilişkindir.
6100 sayılı HMK 107.maddesi belirsiz alacak davasını düzenlemiştir.
(1) Davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya buna imkansız olduğu hallerde alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir.
(2) Karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu anda davacı iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın davanın başında belirtmiş olduğu talebini arttırabilir.
(3) Ayrıca, kısmi eda davasının açılabildiği hallerde, tesbit davası da açılabilir ve bu durumda hukuki yararın var olduğu kabul edilir.” şeklinde düzenlenmiştir.
6100 sayılı HMK 105.maddesi ile eda davasını, 106.maddesi ile tespit davasını ve 109.madde ile de kısmi davayı düzenlemiş olup, ıslaha ilişkin hükümlerde yasada aynen korunmuştur.
Belirsiz alacak ve tespit davalarına ilişkin hükümlerin mukayeseli hukukta da yer aldığı dikkate alınarak, davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkansız olduğu hallerde, alacaklının, hukuki ilişki ile asgari bir miktar yada değer belirterek belirsiz alacak davası açabilmesi kabul edilmiştir. Alacaklının bu tür dava açması için, dava açacağı miktar yada değeri tam ve kesin olarak gerçekten belirlemesi mümkün olmamalı yada bu objektif olarak imkansız olmalıdır. Açılacak olan davanın miktarı biliniyor yahut tespit edilebiliyor ise böyle bir dava açılamaz. Çünkü, her davada arandığı gibi burada da hukuki yarar aranacaktır ve böyle bir durumda hukuki yararın varlığından söz edilemeyecektir. Özellikle, kısmi davaya ilişkin yeni hükümlerde dikkate alınıp birlikte değerlendirildiğinde, baştan tespiti mümkün olan hallerde bu yola başvurulması kabul edilemez. Belirsiz alacak davası veya tespit davası açılması halinde, alacaklı, tüm miktarı belirtmese dahi davanın başında hukuki ilişkiyi somut olarak belirtmek ve tespit edebildiği ölçüde de asgari miktarı göstermek zorundadır.
Maddenin 2.fıkrasında belirsiz alacak veya tespit davası açılabilen durumlarda miktar yada değerin tespit edildiği anda, alacaklının iddianın genişletilmesi yasağından etkilenmeksizin talebini artırabileceği hususu belirlenmiş, bu belirlemede iddianın genişletilmesi yasağıyla karşılaşmadan dava değerinin değiştirilebileceği ve yükseltilebileceği hükme bağlanmıştır. Bu düzenlemede hak arama özgürlüğünün ulaştığı sınır nazara alındığında yerinde bir düzenleme olarak getirilmiştir.
Alacaklı yanlızca eda davası veya yanlızca tespit davası yahut kısmi eda ile birlikte külli tespit davası açabilme seçeneklerine de sahiptir. Belirsiz alacak davası 6100 sayılı HMK"ya istinai bir dava türü olarak ihtiyaca binaen koyulmuş olup bu dava türünü her türlü alacak türünü kapsayacak şekilde oldukça genişletmek davalı ve davacı yönünden eşit olması gereken menfaatler dengesine de aykırılık teşkil eder.
6100 HMK 107.maddesinde belirlenen belirsiz alacak davası, davacının alacağını belirlemesinin objektif olarak tespit etmesinin kendisinden beklenemeyeceği durumlarda açılabilir. Yukarıda açıklandığı gibi aksi düşünce kanun karşısında davacı-davalı eşitliğine aykırı bir yorum getirir.
Bu nedenle somut olayımızda davanın sigortalının, kendi kasko sigortasına karşı açtığı kasko poliçesine dayalı ve aracın kundaklanma nedeniyle pert olduğundan bahisle tazminat istemine ilişkin olduğu nazara alındığında, sigortalı aracın modeli, yaşı, pert durumu nazara alındığında doğmuş olan zararın davacı tarafından belirlenebileceği mümkün olduğundan belirsiz alacak davası olarak davanın açılmasında davacının hukuki yararı yoktur. Bu nedenle davacının karar düzeltme isteminin reddine ve 29.5.2014 tarihli Daire kararı gibi kararın bozulması gerektiği görüşünde olduğumdan sayın çoğunluğun görüşüne katılmıyorum.