19. Hukuk Dairesi 2017/4049 E. , 2018/694 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi
Taraflar arasındaki menfi tespit davasının bozma ilamına uyularak yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün davacı vekilince duruşmalı, davalı vekilince duruşmasız olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde davacı vekili Av. ... ile davalı vekili Av. ... gelmiş olduğundan duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlenildikten ve temyiz dilekçelerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
- K A R A R -
Davacı vekili, dava konusu iki adet çekin tahrif edildiğini ileri sürerek bu çeklerden dolayı davacı şirketin borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, dava konusu çeklerin keşide tarihlerinin tahrif edildiği, tahrifatın herkese karşı ileri sürülebilen mutlak def’ilerden olduğu gerekçesiyle davacının dava konusu çeklerden dolayı davalıya borçlu olmadığının tespitine, davalı harçtan muaf olduğundan harç alınmasına yer olmadığına karar verilmiş, hüküm davalı vekilince temyiz edilmiştir.
Dairemizin 16.03.2016 gün, 2015/16962 E.-2016/4637 K. sayılı ilamı ile usulden (harçtan) bozulmasına karar verilmiş, davalı vekilinin sair temyiz itirazları incelenmemiştir.
Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama neticesinde, davacının hatır çeki olarak üçüncü kişiye verdiğini iddia ettiği dava konusu çeklerin keşide tarihinin düzeltilmesine ilişkin şerhin davacının eli ürünü olmadığı ve dolayısıyla senet üzerinde tahrifat yapıldığının iddia edildiği, Adli Tıp Kurumu tarafından düzenlenen raporda söz konusu iddianın kısmen doğrulandığı, ancak tahrifat olarak ortaya konulan olgunun, keşide tarihlerinin düzeltilmesine ilişkin olduğu, davacı iddiası kabul edildiği takdirde düzeltmenin yapılmamış varsayılması gerektiği, bu halde çeklerin ibraz süresi dolduktan sonra ve ancak sebepsiz zenginleşme hükümlerinin uygulanmasına ilişkin süre geçmeden ibrazının sağlandığı ve iş bu davanın açıldığı, bu halde davacının sebepsiz zenginleşmediğini ispat etmesi gerektiği, davacının bu hususa ilişkin dava dışı lehtardan aldığı ibranameyi sunduğu, ancak bu ibranamenin davalıyı bağlamadığı gerekçesiyle davanın reddine, dava konusu çekler için verilen ihtiyati tedbir kararının kaldırılmasına karar verilmiş, hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
Davacı vekilinin temyizi bakımından yapılan incelemeye göre,
(1) Davacı keşidecisi olduğu iki adet çekten dolayı çeki elinde bulunduran hamil davalıya karşı menfi tespit davası açmıştır. Dava konusu iki adet çekin gerçek keşide tarihlerinin sırası ile 02.08.2013, 11.08.2013 olduğu, bu keşide tarihleri düzeltilerek muhatap bankaya ibraz edildiği, ancak keşide tarihlerindeki parafa ilişkin imzaların keşideciye ait olmadığı alınan Adli Tıp Kurumu raporundan anlaşılmıştır. Çekler tahrif edilmiş tarihlere göre bankaya ibraz edildiğinden, tahrifat öncesi hale göre değerlendirme yapıldığında, her iki çekin de süresi içinde muhatap bankaya ibraz edilmediği, çek vasıflarının kalmadığı, davacının bu çeklerden dolayı kambiyo hukukuna göre bir sorumluluğunun olmadığı anlaşılmaktadır. Bununla birlikte davacının TTK.’nun 818. maddesi göndermesi nedeniyle aynı Kanun’un 732. maddesinde özel olarak düzenlenen sebepsiz zenginleşme hukuksal nedenine dayanan sorumluluğu devam etmektedir. Bu halde bir yıllık süre, çeklerin gerçek keşide tarihlerine göre muhatap bankaya ibraz edilebilecekleri sürenin sonundan itibaren başlamaktadır. Eldeki menfi tespit davası 13.03.2014 tarihinde açılmış olup, dava tarihi itibariyle davacının sebepsiz zenginleşme sorumluluğu devam etmektedir. Bu sebeple davanın reddi sonuç itibariyle doğrudur. Ancak gerekçede yer alan sebepsiz zenginleşme hükümlerinin uygulanmasına ilişkin süre geçmeden ibrazın sağlandığı, başka bir deyişle sebepsiz zenginleşmeden doğan hakların dermeyan edildiği yönündeki saptama uygun değildir. Zira çeklerin tahrif edilmiş keşide tarihlerine göre muhatap bankaya ibraz edilmesi ve karşılıksızdır şerhi alınması davalının davacıya yönelik talebi olarak değerlendirilemez. Bununla birlikte yapılan bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden HUMK. 438/son maddesi hükmü uyarınca sonucu itibarı ile doğru olan hükmün gerekçesinin yukarıda açıklandığı şekliyle değiştirilerek onanması uygun görülmüştür.
(2) Davanın reddi halinde karar ve ilam harcının maktu olarak alınması gerekmektedir. Davacıdan nisbi karar ve ilam harcı alınmasına yönelik mahkemece kurulan hüküm yerinde değildir. Hükmün bu nedenle bozulması gerekmektedir. Ne var ki, bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden 6100 HMK’nun geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK’nun 438/7. maddesi uyarınca hükmün düzeltilerek onanması uygun görülmüştür.
Davalı vekilinin temyizine gelince;
(3) Davalı vekili harçlandırılmamış temyiz dilekçesi içeriğinde yerel mahkeme kararının onanmasını talep etmiş olduğundan, temyiz dilekçesi olarak sunduğu dilekçenin değerlendirilmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıdaki (1) nolu bend uyarınca sonucu itibariyle doğru olan hükmün gerekçesinin düzeltilerek ONANMASINA, (2) nolu bendde açıklanan nedenlerle hükmün (3) nolu bendinin hükümden çıkartılarak, yerine (3) nolu bend olarak “Alınması gereken 31,40 TL maktu karar ve ilam harcının peşin alınan 3.415,50 TL harçtan mahsubu ile bakiye 3.384,10 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,” sözcük ve yazı dizisinin eklenerek, hükmün değiştirilen bu haliyle DÜZELTİLEREK ONANMASINA, (3) nolu bend uyarınca davalı vekilinin temyiz dilekçesinin değerlendirilmesine yer olmadığına, vekili Yargıtay duruşmasında hazır bulunan davacı yararına takdiren 1.630,00 TL duruşma vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, peşin harçların istek halinde taraflara iadesine, 15/02/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.