19. Hukuk Dairesi 2016/6076 E. , 2018/691 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün davalı vekilince duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde davalı vek. Av. ... gelmiş, diğer taraftan kimse gelmemiş olduğundan onun yokluğunda duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatın sözlü açıklamaları dinlenildikten ve temyiz dilekçesinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
-KARAR-
Davacı vekili, davacının davalı ile arasındaki ambalaj satış ilişkisi nedeniyle alacağı bulunduğunu, davalının bu alacağını ödemediğini, hakkında başlatılan takibe de itiraz ettiğini iddia ederek itirazın iptaline, takibin devamına ve % 40 oranında icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davacının cari hesaba dayalı olarak alacak talebinde bulunduğunu, her bir alacağın davacı tarafça ispatlanması gerektiğini savunarak davanın reddi ile % 40 oranında kötü niyet tazminatı istemiştir.
Mahkemece, aldırılan bilirkişi raporuna göre davacının davalıdan takip tarihi itibariyle takip talebinde istenilen miktarda alacağının bulunduğu gerekçesiyle davanın kabulü ile davalının yapmış olduğu itirazın iptaline, takibin devamına ve % 20 oranında icra inkar tazminatına karar verilmiş, hüküm davalı vekilince temyiz edilmiştir.
Dava, mal tesliminden kaynaklanan alacağın tahsilini amaçlayan itirazın iptali davasıdır. Davacı takipte faturalara dayanmaktadır. Davalı ise itirazında, itiraz dilekçesine ekli belgede yer alan faturaların davalı şirket kayıtlarında mevcut olduğunu ve bedellerinin alacaklıya ödendiğini, iş bu faturalar haricinde ödeme emri ekinde listelenen hiçbir faturanın davalı şirket kayıtlarında yer almadığını savunmuştur. Bu durumda davacının takip konusu faturalar içeriği malları davalıya teslim ettiğini, davalının da teslim edildiği ispat edilen mal bedellerini ödediğini ispat etmesi gerekmektedir. Ancak mahkemece yapılan tahkikatta alınan bilirkişi raporları bu hususları açıklığa kavuşturmaya ve hükme esas alınmaya elverişli değildir. Mahkemece tarafların ticari defterleri ve bu ticari defterlere dayanak belgeler bilirkişilere incelettirilip, davacının takip dayanağı yaptığı faturaların irsaliyeleri değerlendirilip, fatura içeriği malların davalıya teslim edilip edilmediği belirlenip, davalının ödeme emrine itiraz dilekçesindeki beyanları tartışılıp, davacının teslimatı kargo firmaları aracılığıyla yaptığı yönündeki iddiası üzerinde durulup, kargo firmalarının içeriği belli olmayan paket teslimi mi yaptığı, yoksa nitelikli teslim mi yaptığı, yani davacının mal teslimine ilişkin irsaliyelerini imzalatıp imzalatmadığı belirlenip, varılacak uygun sonuç çerçevesinde bir karar vermek gerekirken, eksik inceleme ve yetersiz gerekçe ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmadığı gibi, kabule göre ise davacı vekili dava dilekçesinde davalının ödeme emrini tebliğ aldığı 22.11.2010 tarihinden sonra 7. günün sonunda temerrüde düştüğünü bildirmesine, bu tarihte geçerli olan avans oranı üzerinde temerrüt faizine hak kazandıklarını belirtmesine rağmen, HMK. m. 26’ya aykırı şekilde takip tarihinden itibaren temerrüt faizi işletilmesine olanak verecek şekilde hüküm tesisi de isabetsizdir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan sebeplerle hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, vekili Yargıtay duruşmasında hazır bulunan davalı yararına takdiren 1.630,00 TL duruşma vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, peşin harcın istek halinde davalıya iadesine, 15/02/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.