Taraflar arasındaki davadan dolayı İstanbul 16. Asliye Hukuk Hakimliğinden verilen 12.04.2012 gün ve 2011/100 esas 2012/141 karar sayılı hükmün onanmasına ilişkin olan 12.12.2012 gün ve 10227-14940 sayılı kararın düzeltilmesi süresinde davacı vekili tarafından istenilmiş olmakla, dosya incelendi gereği görüşülüp düşünüldü:
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir. Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; çekişme konusu 2546 parsel sayılı taşınmazın 78/256 payının miras bırakan Ö.Ş. tarafından 04.05.1979 tarihinde davalıların murisi K.Ş."a satış yoluyla temlik edildiği, anılan taşınmazın ifrazen taksim suretiyle 18130 nolu parsel olarak K. Ş. adına tescil edildiği, murisin 1908 doğumlu olup, 18.05.1983 tarihinde öldüğü, mirasçıları olarak davacı ve davalılar ile dava dışı iki mirasçının kaldıkları anlaşılmaktadır.
Davacı, miras bırakan babası Ö.tarafından davalıların murisi oğlu K."a yapılan temlikin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek eldeki davayı açmış, davanın kabulüne ilişkin karar, dairemizce, “ somut olayda; davalıların murisi K."ın miras bırakan ile oturduğu ve murisin temlik tarihinde 71 yaşında olduğu, bu olgulara rağmen yukarıda değinilen ilkeler gözetildiğinde murisin gerçek irade ve amacının açıklıkla saptanması bakımından mahkemece yapılan araştırma ve incelemenin hüküm kurmaya elverişli olduğunu söyleyebilme olanağı yoktur. Hal böyle olunca, öncelikle miras bırakanın başka taşınmazı olup olmadığının araştırılması, toplanan ve toplanacak delillerin yukarıdaki ilkeler uyarınca değerlendirilmesi, murisin gerçek irade ve amacının duraksamaya yer vermeyecek biçimde saptanması ve hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir” gerekçesiyle bozulması üzerine, bozma ilamına uyularak mahkemece, yapılan araştırmada murisin başka bir taşınmazı olmadığının belirlenmesi üzerine, bunun dışında her hangi bir araştırma ve incelemede yapılmadan davanın reddine karar verildiği, kararın bu sefer dairemizce onandığı görülmektedir.
Ne varki, somut olayda, miras bırakan Ö.Ş.temlik tarihinde 71 yaşında, emekli maaşı ve kira geliri olan biri olup, satış ihtiyacının bulunmadığı, satış bedeli ile gerçek bedel arasında fahiş fark olduğu, davacının kız çocuğu, davalıların murisi K.’ın ise temlik tarihinde sağ olan tek erkek evladı bulunduğu ve murisle birlikte oturduğu, miras bırakanın taşınmaza iki katlı binayı 1976 yılında alınan yapı kullanma iznine göre temlikten önce yaptığı, dolayısıyla taşınmazın üzerinde iki katlı bina olduğu haliyle murisin tek malvarlığı olan binanın erkek evladına devredildiği, murisin temlike rağmen taşınmazı ölene kadar kullandığı anlaşılmaktadır. Yukarıda açıklanan olgulara göre, miras bırakanın tek malvarlığını tek erkek evladına temliki işleminin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu kuşkusuzdur.
Hal böyle olunca; davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm tesisi doğru değildir. Değinilen bu husus karar düzeltme istemi üzerine bu kez yapılan inceleme ile anlaşıldığından, davacının karar düzeltme isteğinin HUMK’nun 440. maddesi gereğince kabulüne, dairemizin 12.12.2012 tarih, 2012/10227 Esas, 2012/14940 Karar sayılı kararının Ortadan Kaldırılmasına, yerel mahkemenin 12.04.2012 tarih, 2011/100 Esas, 2012/141 Karar sayılı kararının açıklanan nedenlerle, (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK."nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 11.07.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.