10. Hukuk Dairesi 2014/17696 E. , 2015/4585 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi : İş Mahkemesi
Asıl ve birleşen dava, hizmet tespiti istemine ilişkindir.
Mahkeme, ilâmında belirtildiği şekilde isteğin davanın kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, davalılardan..... ve Kurum vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimiafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Dava ehliyeti, kişinin bizzat veya vekili aracılığıyla bir davayı davacı veya davalı olarak takip etme ve usuli işlemleri yapabilme ehliyetidir. Dava ehliyeti, medeni hakları kullanma ehliyetinin usul hukukunda büründüğü şekildir; dolayısıyla, medeni hakları kullanma ehliyetine (fiil ehliyetine) sahip gerçek ve tüzel kişiler dava ehliyetine de sahiptirler.
Taraf sıfatına gelince; bir hakkı dava etme yetkisi ( dava hakkı ) kural olarak o hakkın sahibine aittir. Bir hakkın sahibinin kim olduğu, dolayısıyla o hakkı dava etme yetkisinin kime ait olduğu, ( o davada davacı sıfatının kime ait olacağı ) tamamen maddi hukuk kurallarına göre belirlenir. Ancak, bir davanın davacısının o dava yönünden davacı sıfatına sahip bulunmadığının belirlenmesi halinde, mahkeme dava konusu hakkın mevcut olup olmadığını inceleyemeyeceği ve sıfat yokluğundan davanın reddine karar vermek zorunda olduğu için, taraf sıfatı usul hukukunun da düzenleme alanındadır.
Eş söyleyişle, sıfat, dava konusu sübjektif hak (dava hakkı) ile taraflar arasındaki ilişkidir. Taraf ehliyeti, dava ehliyeti ve davayı takip yetkisi, davanın taraflarının kişilikleriyle ilgili olduğu halde, taraf sıfatı dava konusu sübjektif hakka ilişkindir (Baki Kuru-Ramazan Arslan-Ejder Yılmaz, Medeni Usul Hukuku, 7. baskı, Ankara 1995, s. 231).
Bu nedenle davanın tarafları, taraf ehliyetine sahip olmalıdır. Yani bir davada taraf olabilmek için, ya hakiki şahıs; ya da hükmi şahıs olmak gerekir. Zira taraf ehliyeti, medeni hukukun haklardan istifade ehliyetine tekabül eder ( Saim Üstündağ, Medeni Yargılama Hukuku, C. I-II, 7. Baskı, İstanbul 2000, s. 288 ).
Ticaret şirketlerinin taraf ehliyetinin son bulması konusuna ilişkin; 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun “Tüzel kişiliğinin devamı” başlıklı 269. maddesine göre; “ (1) Tasfiye hâline giren şirket, ortaklarla ilişkilerinde de, 293"üncü madde hükmü saklı kalmak kaydıyla, ehliyeti tasfiye sonuna kadar bu amaçla sınırlı olarak tüzel kişiliğini korur ve ticaret unvanını buna “tasfiye hâlinde” ibaresini ekleyerek kullanmakta devam eder.” yine aynı Kanunun “Tasfiyenin sonu” başlıklı 303. maddesinde; “ (1) Tasfiyenin sona ermesi üzerine, şirketin ticaret unvanının sicilden silinmesi ve bunun tescil ve ilanı için durum, tasfiye memurları tarafından ticaret sicili müdürlüğüne bildirilir.” denilmektedir.
Bir ticaret şirketinin taraf bulunduğu bir dava devam ederken şirket tasfiye haline girerse, şirketin taraf ehliyeti son bulmaz. Zira, şirketin tüzel kişiliği tasfiye amacıyla sınırlı olmak üzere devam eder. Şirket davada taraf olarak kalmayı sürdürür; yalnız, şirket davada tasfiye memurları tarafından temsil edilir (Baki Kuru, Hukuk Muhakemeleri Usulü, C. I,..... 2001, s. 935, aynı yönde görüş için bkz.......... Medeni Usul Hukuku Dersleri, 6. Bası, İstanbul 1975, s. 209 ). Ancak ortaklık, ticaret sicilinden kaydı silininceye kadar tüzel kişiliğini korur. Bu nedenle, gerek infisah gerekse fesih kararı, ortaklığın sonunu değil, tasfiye işlemlerinin başlangıcını ifade eder. (......... ... Temel Esaslar, 10. Baskı, 2011, s. 511;...., Türk Ticaret Kanunu Şerhi, C. II, 4. Baskı, 2004, s. 1309)
Nitekim, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 10.06.2009 gün ve 2009/11-173 E. -2009/247 K sayılı ve 14.3.2012 tarih ve E. 2011/12-850, K. 2012/147 sayılı ilamlarında da; iflas eden şirketin ticaret sicilinden kaydı silinmekle dava ve taraf ehliyetinin sona ereceği kabul edilmiştir.
Yapılan açıklamalar çerçevesinde; Dairemizce, gıyabi hükmün, hakkında........ Asliye Ticaret Mahkemesinin 19.10.2010 tarih ve 2009/511-2010/989 sayılı temyiz edilmeksizin kesinleşmiş kararı ile asıl davayla sınırlı olmak üzere şirketin ihyasına karar verilen davalılardan....................... tasfiye memuruna usulünce tebligatın yapılması amacıyla verilen geri çevirme kararından sonra, Mahkemece, şirketin tasfiye memuru, ..........Müdürlüğünden sorulmuş, alınan cevabi yazılardan, anılan davalı şirketin 559 sayılı KHK ve 13.06.1998 tarih ve 4366 sayılı Kanunla 01.01.1999 tarihi itibariyle münfesih olduğu, ancak ticaret sicilinden terkin edilmemesine rağmen,...... Asliye Ticaret Mahkemesince ihyasına karar verildiği, ancak anılan davalı şirketin sicil kaydının 6102 sayılı TTK."nun geçici 7. maddesi ve ilgili Tebliğin 5/1-a maddesi uyarınca re"sen terkin kapsamına alındığı ve ilgili prosödür tamamlandıktan sonra 31.07.2013 tarihinde re"sen sicil kaydının silindiği ve bu hususun 12.08.2013 tarihinde ..... Gazetesinde ilanı edildiği bildirilmesi karşısında, davalılardan.................."nin, taraf ehliyeti bulunmmamasına rağmen, anılan davalı şirket aleyhine karar verildiği anlaşılmış
olmakla, sicilden terkin olduğu anlaşılan davalı şirket hakkında ihya yapılması için yasal prosedür işletilmek suretiyle, şirketin ihyasına dair karar alındıktan sonra, usulüneuygun şekilde taraf teşkilinin sağlanması ve sonrasında karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ve infazı mümkün olmayacak şekilde yazılı şekilde karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O hâlde, temyiz eden davalılardan ....... ve Kurum vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm sair yönleri incelenmeksizin bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle sair yönleri incelenmeksizin BOZULMASINA, istek hâlinde temyiz harcının davalı......"a iadesine, 12.03.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.