8. Hukuk Dairesi 2012/10675 E. , 2012/10950 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk (Aile) Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Katkı payı alacağı
... ile ... aralarındaki katkı payı alacağı davasının kısmen kabulüne kısmen reddine dair Ayvalık Asliye Hukuk (Aile) Mahkemesinden verilen 04.05.2010 gün ve 163/242 sayılı hükmün Yargıtay"ca incelenmesi davacı vekili ile davalı vekili taraflarından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:
KARAR
Davacı ... vekili dava dilekçesinde, tarafların boşandıklarını, davacının hemşire, davalının ise, öğretmen olarak çalıştığını, evlilik birliği içerisinde edinilen taşınmazlara vekil edeninin katkısının bulunduğunu, Ayvalık Halk Bankası, Akbank ve Tariş Bank’da bulunan mevduat hesaplarının başkalarına devredildiğini, 1605 ada 1 sayılı parselde bulunan 3 nolu bağımsız bölümün 29.12.1998 tarihinde alındığını, davalı adına tapuda kayıtlı bulunduğunu, ancak; ortak birikimlerle alınan bu taşınmazın 24.11.2005 tarihinde davalı tarafından 3. kişiye satıldığını, trafikte kayıtlı bulunan 10 YD 800 plakalı aracın 18 Ekim 2001 tarihinde edinildiğini, yine davalı tarafından 18.12.2008 tarihinde 10.900,00 TL karşılığında 3. kişiye devredildiğini, gerek taşınmazın keşfen belirlenecek değeri ve gerekse aracın değeri üzerinde vekil edeninin ½ oranında katkı alacağı bulunduğunu açıklayarak fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere taşınmaz için şimdilik 10.000,00 TL araç için 2.500,00 TL alacağın ve 20.000,00 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesini istemiş, 23.02.2009 tarihli ıslah dilekçesi ile de, 12.500,00 TL olan isteğini herhangi bir açıklama yapılmaksızın 40.000,00 TL’ye yükseltmiş ve daha sonra uzman bilirkişinin raporunu vermesi üzerine açtığı ek dava ile 6.889,00 TL katkı alacağını isteyerek toplam katkı alacağı miktarını 46.889,00 TL’ye yükselterek bu miktarın yasal faiziyle davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesi ile daha sonra verdiği dilekçelerinde, evin vekil edenine babası tarafından alındığını, araçta da davacının katkısının bulunmadığını, kişisel mal olduklarını, açılan ve sonuçlanan boşanma davası ile vekil edeninin kusurlu bulunmadığını bu nedenle manevi tazminat istenemeyeceğini, ıslah tarihine göre zamanaşımının geçtiğini belirterek tüm istekler yönünden zamanaşımı ve esastan davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Mahkemece, “…tarafların %50 oranında gelire sahip olduklarını, bu nedenle bilirkişice tespit edilen hesap gözetilerek ve istek de göz önünde bulundurularak 40.000,00 TL katkı alacağının dava tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline, manevi tazminat isteğinin reddine, 2009/756 Esas sayılı dosya ile açılan ve eldeki dava ile birleştirilen 6.889,00 TL katkı alacağı isteği bakımından zamanaşımının gerçekleştiğini gerekçe göstermek suretiyle bu bölüm yönünden zamanaşımı nedeniyle davanın reddine” karar verilmesi üzerine, hükmün kabule ilişkin bölümleri davalı vekili, manevi tazminatın reddine yönelik bölümü ise davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, 743 sayılı TMK.nun 170. maddesi gereğince eşler arasında mal ayrılığı rejiminin geçerli olduğu dönemde edinilen mallardan ve alacaklardan kaynaklanan katkı payı alacağı ile TMK.nun 174. maddesi uyarınca istenen manevi tazminat isteğine ilişkindir.
Taraflar, 11.07.1991 tarihinde evlenmişler, 13.09.2005 tarihinde açılan ve 15.01.2007 tarihinde kesinleşen boşanma hükmü ile boşanmışlardır. Bu durum karşısında eşler arasında evlendikleri 11.07.1991 tarihinden 4721 sayılı TMK.nun yürürlüğe girdiği 01.01.2002 tarihine kadar mal ayrılığı, başka bir mal rejimini seçtiklerini ileri sürmediklerine göre 01.01.2002 tarihinden boşanma davasının açıldığı 13.09.2005 tarihine kadar yasal mal rejimi olarak kabul edilen edinilmiş mallara katılma rejimi geçerlidir (TMK.m.202, 4722 s.K.m.10/1). Eşler arasındaki mal rejimi boşanma davasının açıldığı 13.09.2005 tarihinde sona ermiştir (TMK.m.225/2).
Uyuşmazlık konusu, 1605 ada 1 sayılı parselde bulunan 3 nolu bağımsız bölüm 29.12.1998 ve 10 YD 800 plakalı araç ise 18 Ekim 2001 tarihinde eşler arasında mal ayrılığının geçerli olduğu dönemde edinilmişlerdir. Ev ve aracın davalı adına kayıtlı bulundukları tapu kaydı ve trafik tescil kaydı ile sabittir. Söz konusu ev ve araç davalı tarafından sırası ile 24.11.2005 ve 18.12.2008 tarihlerinde 3. kişilere devredilmiştir.
Mal ayrılığı rejiminde; bir eşin diğer eşin edindiği mala para veya parayla ölçülebilen maddi katkısının olduğunun kanıtlanması halinde katkı alacağını isteyebilir. Şahsi hak niteliğinde bir alacaktır. Davacı, hemşire ve davalı da öğretmen olarak çalıştığına göre davacının davalı tarafından edinilen mallara katkısı olduğunun kabulü gerekir. Kural olarak; katkı alacağının hesaplanması için öncelikle tarafların toplam gelirlerinin hesaplanması, her birinin sosyal konumlarına, mesleki kariyerlerine ve statülerine göre ayrı ayrı kişisel harcamalarının belirlenmesi, 743 sayılı TKM.nin 152. maddesi uyarınca aile reisi olarak evi geçindirme yükümlülüğü bulunan davalı koca açısından belirtilen madde gereğince evi geçindirme yükümlülüğünden doğan harcamalarının da belirlenip kişisel harcamalarına eklenmesi ve böylece her birinin kişisel harcamalarının toplam gelirlerinden düşürülmesi, tasarruf miktarlarının saptanması ve toplam tasarruf miktarı karşısında davacının katkı oranının tespiti böylece taşınmaz ve aracın dava tarihindeki gerçek sürüm değerleri ile katkı oranının çarpılması sonucu davacının katkı alacağının hüküm altına alınması, diğer isteklerinin gözönünde bulundurulması gerekmektedir.
Mahkemece, bu yol izlenmemiş sadece tarafların eşit gelire sahip oldukları göz önünde bulundurularak ve ayrıca 743 sayılı TKM.nin 152. maddesi gereğince davacının % 80, davalının ise, % 40 oranında tasarruf edebilecekleri kabul edilerek bilirkişinin belirlediği 93.779,69 TL miktarı da gözetilerek bunun yarısı olan 46.889,84 TL’den 40.000,00 TL’nin dava tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir. Ek dava ile istenen 6.889,00 TL bakımından ise, davanın ıslah edildiği tarihe göre TMK.nun 178. maddesinde öngörülen 1 yıllık zamanaşımı süresi geçtikten sonra ıslah ile istenildiği görüşünden hareketle bu kısım bakımından zamanaşımı nedeniyle davanın reddine karar verilmiştir. Davacı vekili dava dilekçesinde 10.000,00 TL taşınmaz için, 2.500,00 TL"de araç için istenildiği açık olmakla birlikte arttırılan miktarın ne kadarının araç ve ne kadarının taşınmaz için olduğunun ıslah dilekçesinde açıklanmadığı doğrudur. Mahkemece de, bu konu üzerinde durulmamıştır. Ne var ki hükmün bu kısmı sadece davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Davacı vekilinin herhangi bir temyizi söz konusu değildir. davacının maaşı dışında ayrıca hastanede çalışmasıyla döner sermayeden pay aldığı da dosya kapsamındaki bilgi ve belgelerden anlaşılmaktadır. Bu durum karşısında davacının gelirinin davalının gelirinden daha fazla olduğu görülmektedir. Mahkeme gerekçesinde her ne kadar tarafların % 80 ve % 40 tasarruf edebileceklerini belirtmiş ise de, sonuçta eşit gelirli kabul edilerek % 50 oranına isabet eden miktardan daha azını hüküm altına aldığı görülmektedir. Dava konusu taşınmazın dava tarihindeki sürüm değeri 80.000 TL olup, % 50 oranına göre verilmesi gereken miktar olan 40.000 TL yerine 37.500 TL"nin verildiği anlaşılmaktadır. 18.12.2008 tarihinde 10.900 TL"ye üçüncü kişiye satılan aracın değerinden de sadece 2.500 TL"nin hüküm altına alındığı belirlenmiştir. Hatta zamanaşımına uğradığı ileri sürülen ve mahkemece bu nedenle reddedilen 6.889,00 TL"de gözetildiğinde davacının % 50"den aşağı katkı alacağı aldığı da bir gerçektir. Davacı yararına olan tüm bu hususlar temyiz edenin sıfatına ve aleyhe bozma yasağı kuralı gereğince bozma nedeni yapılmamıştır. Mal ayrılığı rejiminin geçerli olduğu dönemde edinilen mallardan doğan katkı alacakları bakımından 743 sayılı TKM.nin 5. maddesi yoluyla 818 sayılı BK.nun 125. (6098 s.BK.m.146) maddesi uyarınca 10 yıllık zamanaşımı uygulanır. Bu konuda doktrinde ve uygulamada bir görüş ayrılığı bulunmamaktadır. Zamanaşımına uğradığı kabul edilen 6.889,00 TL bakımından da zamanaşımı süresi 1 yıl olmayıp az önce açıklandığı gibi 10 yıldır. Ancak, davacının gerek buna karşı gerekse fazlaya ilişkin isteklerinin reddine yönelik herhangi bir temyizi bulunmamaktadır. Dairece öngörülen katkı payı alacağı hesaplama yöntemi uygulanmış olsa idi davacının daha fazla katkı alacağı olacağı açıktır. O nedenle bu tür davalarda ayrıca uygulanması gereken hakkaniyet ilkeleri ve fedakarlığın denkleştirilmesi ilkesi göz önünde bulundurulduğunda ve davacı tarafın temyiz etmeme hususu da gözetildiğinde hüküm altına alınan miktarın uygun olduğu söylenebilir. Bu nedenle davalı tarafın ev ve araç nedeniyle istenen ve hüküm altına alınan katkı alacağına yönelik temyiz itirazları yerinde bulunmadığından reddi ile tahsiline karar verilen 40.000,00 TL bakımından hükmün esasının ONANMASINA,
Davalı vekilinin faize yönelik temyiz itirazlarına gelince, davacı dava dilekçesinde ev ve araç için 12.500,00 TL istediğine göre bu miktar yönünden dava tarihinden itibaren yasal faizin yürütülmesine, ıslah edilen 27.500,00 TL bakımından ise ıslah tarihinden itibaren yasal faize hükmedilmesi gerekirken bu miktar yönünden de davalı aleyhine olacak biçimde dava tarihinden itibaren faize hükmedilmiş bulunması usul ve kanuna aykırıdır.
Davacı vekilinin manevi tazminata ilişkin temyiz itirazları bakımından yapılan incelemede; dava dosyası, ek dava dosyası ve kesinleşen boşanma dosyası ile bu dosyalar içinde bulunan tüm bilgi ve belgeler, deliller birlikte değerlendirildiğinde istenen manevi tazminatın TMK.nun 174. maddesi kapsamında istenen tazminat olduğu anlaşılmaktadır. Boşanma davasında dinlenen davacının anne ve babası; kızlarının kocası tarafından dövüldüğünü ve şiddete uğradığını, hatta bir seferinde dövüldüğünün Zeynep tarafından kendilerine bildirdiğini bunun üzerine eve gittiklerini, Zeynep’in eşi tarafından eve kapatıldığını, polisi aradıklarını ve polisin eve gittiğini, ancak Zeynep’in istememesi üzerine tutanağın tutulmadığını ve bu tarihten itibaren de ayrı yaşadıklarını bildirmişler, aynı işyerinde çalışan davacı ...’in arkadaşı da eşi tarafından dövüldüğünü ve şiddete uğradığını Zeynep’ten duyduğunu bildirmiştir.
Davacının hakarete uğradığı, dövüldüğü ve şiddete maruz kaldığı bilgi ve belgelerden anlaşıldığına göre TMK.nun 174. maddesiyle ve 818 sayılı BK.nun 49. (6098 s.BK.m.58) maddesi kapsamları göz önünde bulundurularak bir miktar manevi tazminatın takdiri gerekirken mevcut olaylar gelişimi ve somut olgular göz ardı edilerek bu istek yönünden davanın reddine karar verilmesi doğru değildir.
Davacı vekilinin manevi tazminata, davalı vekilinin ise faize yönelik temyiz itirazları açıklanan nedenlerle yerinde bulunduğundan kabulü ile yerel mahkeme hükmünün bu yönler bakımından 6100 sayılı HMK. nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK. nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK.nun 388/4. (HMK m.297/ç) ve HUMK.nun 440/I maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve aşağıda dökümü yazılı 594.00 TL peşin harcın onama harcına mahsubu ile kalan 1.782,00 TL harcın temyiz eden davalıdan alınmasına, 21.15 TL peşin harcında istek halinde temyiz eden davacıya iadesine, 22.11.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.