![Abaküs Yazılım](/3.png)
Esas No: 2019/2282
Karar No: 2019/4428
Yargıtay 20. Hukuk Dairesi 2019/2282 Esas 2019/4428 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda kurulan hükmün Yargıtay"ca duruşmalı olarak incelenmesi davalılar ... ve Arkadaşları vekili ile birleşen 2012/400 Esas sayılı dosya davalısı Hazine vekili tarafından istenilmekle, tayin olunan 25/06/2019 günü için yapılan tebligat üzerine, temyiz eden davalılar ... ve Arkadaşları vekili Av. ... ile Av.... ve davalı Hazine vekili Av. ... ile diğer taraftan davacılar ... ve arkadaşları vekili Av. ... geldi, başka gelen olmadı, açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, gelenlerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi. İş karara bırakıldı. Daha sonra dosya içindeki tüm belgeler incelenip, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacılar ... ve Arkadaşları vekili tarafından sunulan 05/05/2011 tarihli dava dilekçesi ile davalı gerçek kişiler aleyhine 2011/216 sayılı dosyada; Birleşen 9. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2012/400 Esas sayılı dosyanın davacıları ... ve Arkadaşları tarafından sunulan 31.08.2012 tarihli dava dilekçesinde ve birleşen 2011/473 sayılı dosyanın davacıları tarafından Hazine aleyhine verilen 13.10.2011 tarihli dilekçelerde özetle, ... mahallesi 526 parsel sayılı taşınmazın 26/06/1951 tarihinde yapılan kadastro tespiti ve hükmen ifrazlar sonucunda 8000 m² yüzölçümlü olarak davacılar murisleri ... ve müşterekleri adına tespit ve tescil edildiği ve bu miktar üzerinden 25.07.1994 tarihinde 240.000.000.-TL bedelle davalıların murisi ..."a satıldığı, daha sonra yüzölçümünde hata bulunduğu iddiası ile Kadastro Kanunu 41. maddesi gereğince 2006 yılında dava konusu parselin yüzölçümünün 14.932 m² olarak ... Kadastro Müdürlüğünce düzeltildiği ve tapuya bu miktar üzerinden tescil edildiği, düzeltme sonucu oluşan 6980 m² fazlalık nedeniyle davalının sebepsiz olarak zenginleştiği, taşınmazın sonradan imar görmesi nedeniyle 28763 ada 1 ve 29015 ada 1 sayılı parsele dönüştüğü belirtilerek, şimdilik asıl dosyada her bir davacının payına karşılık şimdilik 15.000.-TL; birleşen 2011/473 Esas sayılı dosyada şimdilik 10000.-TL, Hazine aleyhine açılıp birleştirilen 2012/400 sayılı dosyada ise sebepsiz zenginleşme dosyasında tespit edilen değerle, rayiç değer arasındaki farka karşılık olmak üzere her bir davacının payına karşılık şimdilik 5.000"er TL zararın, iade tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı taraftan tahsili isteğinde bulunmuşlar, davalar birleştirildikten sonra, 22.04.2013 tarihli harçlandırılmış ıslah dilekçesi ile davalı gerçek kişiler aleyhine açtıkları asıl dava yönünden tazminat miktarını 1.726.205.-TL ve birleştirilen 2012/400 sayılı dava yönünden ise 1.452.418,12.-TL olarak arttırarak, davaların açıldığı tarihlerden itibaren de faiz yürütülmesini istemişlerdir.
Mahkemece, asıl davanın kısmen kabul ve kısmen reddi ile,
Davacı tarafın talep etmiş olduğu, 1.010.651.81.-TL"nin, (15.000.-TL kısmına dava tarihi olan 05.05.2011 tarihinden, kalan 995.651.81.-TL kısmına ise ıslah tarihi olan 22.04.2013 tarihinden itibaren 3095 sayılı Kanunun 1. maddesi gereğince yasal faiz işletilmesi kaydı ile) davalı taraftan birlikte alınarak, davacı tarafa verilmesine,
Davacı tarafın fazlaya ilişkin isteminin reddine, davacı tarafın ... 9. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2011/473- 2011/292 sayılı birleştirilen dosyası üzerinden açmış olduğu davanın kısmen kabul ve kısmen reddi ile,
354.622.75.-TL"nin, dava tarihi olan 13.10.2011 tarihinden itibaren; kalan 3095 sayılı Kanunun 1. maddesi gereğince işletilecek yasal faizi ile birlikte davalı taraftan birlikte alınarak, davacı tarafa verilmesine, davacı tarafın fazlaya ilişkin isteminin reddine,
Davacı tarafın ... 9. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2012/400 - 2012/268 sayılı dosyası üzerinden açmış olduğu birleşen davasının kısmen kabul ve kısmen reddi ile,
Davacı tarafın talep etmiş olduğu, (1.075.160.30.-TL + 377.257.82.-TL=) 1.452.418.12.-TL"nin, dava tarihi olan 31.08.2012 tarihinden itibaren; kalan 3095 sayılı Kanunun 1.maddesi gereğince işletilecek yasal faizi ile birlikte davalı taraftan birlikte alınarak (hüküm fıkrasının 1 ve 2. bendi, tahsilde tekerrür olunmaması ve 1.452.418.12.-TL - 1.365.274.57= 87.143.55.-TL kısmından sadece Maliye Hazinesinin sorumlu olduğu gözönünde tutularak) davacı tarafa verilmesine, davacı tarafın fazlaya ilişkin isteminin reddine karar verilmiş, hüküm davalı gerçek kişiler ve davalı Hazine vekilleri tarafından temyiz edilmekle dairenin 07/03/2017 tarih ve 2016/13243 – 2017/1911 sayılı kararı ile hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Hükmüne uyulan bozma ilamında özetle; “Davacılar, murislerinin pay sahibi olduğu 526 sayılı parselin davalılar murisine satılmasından sonra, 3402 sayılı Kanunun 41. maddesi gereğince yapılan düzeltme ve yüzölçüm artışı nedeniyle davalıların sebepsiz zenginleştiği iddiasıyla, sebepsiz zenginleşme bedelinin davalılardan; bu değerle rayiç değer arasındaki farkın da Hazineden tahsili talebiyle dava açmıştır.
Öncelikle sebepsiz zenginleşme konusundaki davaların temyiz incelemesini yapan Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin yerleşik kararları da gözönünde bulundurulduğunda (örnek:2009/240-3873, 2009/6304-8937) 2007 yılında Kadastro Kanununun 41. maddesi gereğince yapılan düzeltme sonucu taşınmazın yüzölçümünün 8000 m2’den 14.932 m²’ye çıkmış olmasına göre, davalı tarafın aradaki fark kadar 526 parsel sayılı taşınmaz malikleri aleyhine sebepsiz zenginleştiği ortadadır.
Ne var ki; 22.02.1991 gün, 1990/1 E. - 1991/1 K. sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da vurgulandığı gibi; iade borcunun kapsamını belirlemede öncelikle fakirleşme ve zenginleşme zamanının tespit edilmesi gerekir. Sebepsiz zenginleşme nedeniyle iade isteminde bulunabilmek için bir tarafın malvarlığının diğer tarafın mal varlığı aleyhine çoğalması gerekir.
Somut olayda, davacıların fakirleşmesi, buna karşılık davalıların ise zenginleşmesi; taşınmazın aynının davacılara devir (iade) imkanının ortadan kalktığı tarihte; yani, tapuda satış işlemi yaptığı tarihte gerçekleşmiştir.
Mahkemece yapılacak iş; (dava konusu) taşınmazın, davalılar murisine satıldığı tarihteki (25.07.1994) rayiç bedeli üzerinden yapılacak hesaplama neticesinde; davacıların hisselerine isabet eden alacak miktarının hüküm altına alınmasından ibaret olmalı, Hazine yönünden de mükerrer ödemeye sebep olunmamalıdır.
Ancak, mahkemece alınan bir asıl ve çok sayıda ek raporun incelenmesinde hesaplama yöntemi ve tarihleri bakımından çelişkiler bulunduğu gözlenmiş ve yukarıda açıklanan yönteme göre hesaplama yapılıp yapılmadığı anlaşılamamıştır.
Kabule göre de; hüküm fıkrasının 2 ve 3. bendinde "354.622.75.-TL"nin, dava tarihi olan 13.10.2011 tarihinden itibaren; kalan 3095 sayılı Kanunun 1.maddesi gereğince işletilecek yasal faizi ile birlikte davalı taraftan birlikte alınarak, davacı tarafa verilmesine,", "Davacı tarafın talep etmiş olduğu, (1.075.160.30.-TL + 377.257.82.-TL=) 1.452.418.12.-TL"nin, dava
tarihi olan 31.08.2012 tarihinden itibaren; kalan 3095 sayılı Kanunun 1.maddesi gereğince işletilecek yasal faizi ile birlikte davalı taraftan birlikte alınarak (hüküm fıkrasının 1 ve 2. bendi, tahsilde tekerrür olunmaması ve 1.452.418.12.-TL - 1.365.274.57= 87.143.55.-TL kısmından sadece Hazinenin sorumlu olduğu gözönünde tutularak) davacı tarafa verilmesine" şeklinde karışıklığa neden olacak hüküm oluşturulmuş olup, "kalan" kısmın ne olduğu ve kimden tahsil edileceğinin açıklanmamış olması nedeniyle hüküm fıkrası, "hükmün kapsamı" başlıklı HMK"nın 297. maddesinin (c) bendine uygun olmayıp, infaza da elverişli değildir.
O halde; mahkemece yeniden oluşturulacak uzman bilirkişi kurulu marifetiyle, yukarıda açıklanan içtihadı birleştirme kararı ve Yargıtay kararları doğrultusunda rapor alınarak sonucuna göre karar verilmelidir.” gereğine değinilmiştir.
Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucu;
Mahkemenin asıl dosyasında davacı tarafın açmış olduğu davanın kısmen kabul ve kısmen reddi ile, davacı tarafın talep etmiş olduğu 286.206.-TL miktarın,(belirtilen miktarın 15.000.-TL kısmına dava tarihi olan 05.05.2011 tarihinden, kalan 271.206.-TL kısmına ise ıslah tarihi olan 22.04.2013 tarihinden itibaren 3095 sayılı Kanunun 1.maddesi gereğince yasal faiz işletilmesi kaydı ile) davalı taraftan birlikte alınarak, davacı tarafa verilmesine,
Davacı tarafın fazlaya ilişkin isteminin reddine,
2- Davacı tarafın birleşen ... 9. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2011/473 Esas ve 2011/292 Karar sayılı dosyası üzerinden açmış olduğu davanın kısmen kabul ve kısmen reddi ile,
Davacı tarafın talep etmiş olduğu 99.076.-TL miktarın, dava tarihi olan 13.10.2011 tarihinden itibaren kalan 3095 sayılı Kanunun 1.maddesi gereğince işletilecek yasal faizi ile birlikte davalı taraftan birlikte alınarak, davacı tarafa verilmesine,
Davacı tarafın fazlaya ilişkin isteminin reddine,
3- Davacı tarafın birleşen ... 9. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2012/400 Esas ve 2012/268 Karar sayılı dosyası üzerinden açmış olduğu davanın kısmen kabul ve kısmen reddi ile,
Davacı tarafın talep etmiş olduğu 1.436.972.-TL miktarın, dava tarihi olan 31.08.2012 tarihinden itibaren kalan 3095 sayılı Kanunun 1. maddesi gereğince işletilecek yasal faizi ile birlikte davalı taraftan alınarak (mahkememiz hüküm fıkrasının 1 ve 2. bendi ve tahsilde tekerrür olunmaması kaydı ile) davacı tarafa verilmesine,
Davacı tarafın fazlaya ilişkin isteminin reddine karar verilmiş, hüküm asıl ve birleşen dosyaların davalıları tarafından temyiz edilmiştir.
Asıl dava, sebepsiz zenginleşmeye dayalı olarak birleştirilen dosya ile açılan dava ise Hazine aleyhine TMK 1007. maddesine dayalı tazminat istemine ilişkindir.
6100 sayılı HMK"da ilk derece yargılamasında yazılı yargılama usulü beş aşamadan oluşacak şekilde düzenleme yapılmış olup, Bunlar; davanın açılması ve dilekçeler aşaması, ön inceleme aşaması, tahkikat aşaması ve sözlü yargılama aşamasıdır. Kanun yapıcı bu şekilde düzenleme ile gereksiz işlem yapılmasının ve yargılamaların uzun sürmesinin önüne geçmek için bu aşamaları sıkı kurallara bağlamış ve bir aşama bitirilmeden diğer aşamaya geçilmesini engellemek istemiştir.
Mahkeme, tahkikatın bitiminden sonra, sözlü yargılama ve hüküm için tayin olacak gün ve saatte mahkemede hazır bulunmalarını sağlamak amacıyla iki tarafı davet eder. Taraflara çıkartılacak olan davetiyede, belirlenen gün ve saatte mahkemede hazır bulunmadıkları takdirde yokluklarında hüküm verileceği hususu bildirilir. Sözlü yargılamada mahkeme, taraflara son sözlerini sorar ve hükmünü verir (HMK madde 186).
Temyiz incelemesine konu eldeki davada; sözlü yargılama duruşmasına yönelik davet yapılmadan,duruşmada sözlü yargılamaya geçileceği bildirilerek tarafların son sözleri sorulmadan doğrudan esasa ilişkin hüküm tesis edildiği anlaşılmıştır.
O halde, 6100 sayılı HMK ile öngörülen yargılama aşamalarına uyulmadan, usulüne uygun sözlü yargılama yapılmadan savunma hakkını kısıtlayacak ve adil yargılanma hakkını etkileyecek şekilde yargılamaya devamla yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.
Bundan başka; mahkemece bozma ilamına uyularak karar verilmişse de bozma gerekleri yerine getirilmemiştir.
Şöyle ki bozma ilamında davalı kişiler açısından sebepsiz zenginleşmenin gerçekleştiği tarih itibari ile taşınmazın rayiç değerinin belirlenmesi gereğine değinildiği halde hükme esas alınan bilirkişi raporunda, Yargıtay incelemesinden geçen dosyalarda belirlenen 2002 ve 1977 tarihli değerlerin 1994 yılına endekslenmesinin daha doğru olacağı ve Beytepe kampüsü için 1985 yılında kamulaştırma bedellerinin 15-25.-TL olduğu dikkate alındığında dava konusu taşınmazın 1994 rayiç değerinin 1000 m2"sinin 60.000.000 Lira (1994 yılına göre sıfır atılmamış o zamanki değeri) olduğu belirtilmiş, rayiç değeri belirlenmesi için izlenen (arsa ise emsal metoduna göre arazi ise gelir metoduna göre) yönteme uyulmamış, Yargıtay denetiminden geçen dosyalarda belirlenen değerler geriye doğru endekslenerek bir sonuca ulaşılmıştır.
Hazine aleyhine açılan dava bakımından ise; taşınmazın yüzölçümüne ilişkin 3402 sayılı Kanunun 41. maddesi gereğince yapılan yüzölçüm düzeltmesinin kesinleştiği tarih itibari ile taşınmazın rayiç değerinin belirlenmesinin gerektiği, bunun için de taşınmazın değerlendirme tarihi ile arsa mı arazi mi vasfında olduğuna bakılarak arsa ise emsal metoduna göre, arazi ise gelir metoduna göre değerinin belirlenmesi gerektiği halde, hükme esas alınan bilirkişi raporunda bu şekilde değer belirlenmediği gibi değerlendirme tarihi olarakta dava tarihinin esas alınmıştır.
O halde mahkemece dava konusu taşınmazın hem 1994 tarihindeki hem de taşınmazla ilgili yüzölçüm düzeltme işlemininin kesinleştiği tarihteki rayiç değerinin hesaplanması, bunun için öncelikle taşınmazın bu değerlendirme tarihinde arsa mı yoksa arazi mi vasfında olduğunun belirlenmesi, arazi ise gelir metodu yöntemi ile o yörede münavebesi olan ürünlere ait liste getirtilip bilirkişi raporu denetlenerek, arsa ise değerlendirme tarihinden evvel satışı yapılan ve özel amaçlı olmayan satışlar esas alınıp taşınmazların birbirine olan üstün ve eksik yanları karşılaştırılmak sureti ile her iki tarihe göre ayrı ayrı değer belirlenip tahsilde mükerrerlik olmamak üzere karar verilmesi gerekirken yetersiz ve eksik bilirkişi raporuna göre hüküm kurulmuş olması bozmayı gerektirmiştir.
Kabule göre de; hüküm fıkrasının 2. bendinde "99076.-TL"nin, dava tarihi olan 13.10.2011 tarihinden itibaren; kalan 3095 sayılı Kanunun 1. maddesi gereğince işletilecek yasal faizi ile birlikte davalı taraftan birlikte alınarak, davacı tarafa verilmesine," 3. bendinde "1.436972.-TL"nin, dava tarihi olan 31.08.2012 tarihinden itibaren; kalan 3095 sayılı Kanunun 1. maddesi gereğince işletilecek yasal faizi ile birlikte davalı taraftan birlikte alınarak (hüküm fıkrasının 1 ve 2. bendi, tahsilde tekerrür olunmaması kaydı ile)" şeklinde karışıklığa neden olacak hüküm oluşturulmuş olup, "kalan" kısmın ne olduğu ve kimden tahsil edileceğinin açıklanmamış olması nedeniyle hüküm fıkrası, "hükmün kapsamı" başlıklı HMK"nın 297. maddesinin (c) bendine uygun olmayıp, infaza da elverişli değildir.
SONUÇ: Yukarda açıklanan nedenlerle; davalı Hazine ve davalı ... ve Arkadaşlarının temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, temyiz isteminin duruşmalı yapılması nedeni ile Yargıtaydaki duruşma tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre takdir edilen 2.037,00.-TL vekalet ücretinin davacılardan alınarak kendisini vekil ile temsil ettiren davalı Hazine, 2037,00.-TL vekalet ücretinin davacılardan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davalılar ... ve Arkadaşlarına verilmesine, temyiz harcının istek halinde iadesine 25/06/2019 günü oy birliğiyle karar verildi.
Bu alandan sadece bu kararla ilintili POST üretebilirsiniz. Bu karardan bağımsız tamamen kendinize özel POST üretmek için TIKLAYINIZ
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.