13. Hukuk Dairesi 2012/14313 E. , 2013/9515 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün davacı avukatınca duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde taraflardan gelen olmadığından incelemenin evrak üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
KARAR
Davacı, oğlu ..."ın gözüne tel batması nedeniyle davalı Halkalı Polikliniğinde genel cerrahi uzmanı davalı ... tarafından muaeyene ve tedavi edildiğini, reçete yazıp bunları kullan geçer dediğini ilaçları kullandığı halde sol gözünün tam görme kaybına neden olduğunu, davalılar aleyhine ceza yargılamasının devam ettiğini, yanlış tedavi nedeni ile maddi ve manevi zarara uğradığını ileri sürerek fazlaya ilişkin talep ve dava haklarını saklı tutarak 6.685.00 Tl maddi, 100.000,00 Tl manevi olmak üzere toplam 106.685,00 Tl tazminatın bu davalılardan müşterek ve müteselsilen 15.06.2001 tarihinden itibaren faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılarhastaneye getirilen ..."in bir gün önce okuldan geldiğinde gözlerini kırpıştırdığını, güneşe fazla baktığını ifade ettiğini, tel batması vakasından bahsetmediklerini savunarak davanın reddinni dilemişlerdir.
Mahkemece, ceza mahkemesinde alınan Yüksek ... Şurası raporunda belirtildiği gibi nedensellik bağı (illiyet bağı) bulunmadığından davacı tarafından ispat edilemeyen bu davanın reddine karar verilmiş;hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
1-Davacı, davalılar tarafından usulüne uygun müdahale edilmemesi nedeniyle çocuğunun gözünün kör olduğunu ileri sürülerek maddi ve manevi tazminat isteminde bulunmuştur. Davanın temeli vekillik sözleşmesi olup, özen borcuna aykırılığa dayandırılmıştır (BK m. 386-390). Vekil, vekalet görevine konu işi görürken yöneldiği sonucun elde edilmemesinden sorumlu değil ise de, bu sonuca ulaşmak için gösterdiği çabanın, yaptığı işlemlerin, eylemlerin ve davranışların özenli olmayışından doğan zararlardan dolayı sorumludur. Vekilin sorumluluğu, genel olarak işçinin sorumluluğuna ilişkin kurallara bağlıdır. Vekil, işçi gibi özenle davranmak zorunda olup, en hafif kusurundan bile sorumludur (BK m. 321/1). O nedenle davacının tedavisini üstlenen hastane ve doktorların meslek alanı içinde olan bütün kusurları, hafif de olsa, sorumluluğun unsuru olarak kabul edilmelidir. Az yukarıda açıklandığı üzere, doktor tedavi nedeniyle yöneldiği sonucun elde edilmemesinden sorumlu değil ise de, bu sonuca ulaşmak için gösterdiği çabanın, yaptığı işlemlerin eylemlerin ve davranışların özenli olmayışından doğan zararlardan sorumludur. Keza en hafif kusurundan dahi hukuken sorumluluk altındadır. Bu nedenle de bilirkişi raporu önem kazanmakta olup, rapor taraf, hakim ve Yargıtay denetimine elverişli bulunmalıdır. Bilirkişi; doktorun seçilen tedavi yöntemi ve tedavi aşamalarında gerekli titizliği gösterip göstermediğini uygulanacak tedavi yöntemi ve aşamalarda gerekli titizliği gösterip göstermediğini, uygulanması gereken tedavinin ne olması gerektiğini, doktor tarafından uygulanan tedavinin ne olduğunu, ayrıntılı ve gerekçeli açıklamalı ve sonuca ulaşmalıdır. Bu bağlamda salt yapılan işlemin ne olduğunu açıklamak yeterli kabul edilemez. Kaldı ki, bilirkişi tarafların itirazlarını da mutlaka karşılamalı ve aydınlatıcı olmalıdır. Hakim"in de bilirkişinin somut olayda görüşünün dosya kapsamına uygun olup olmadığını da denetlemesi gerekmektedir. (TMK.nun md. 4, HUMK.nun md. 240) Dairemizin kararlılık kazanmış uygulamaları ve içtihatları da bu yöndedir.
Somut olayda ise; davacının oğlu Sergenin göz rahatsızlığı nedeniyle davalı hastahaneye müracaat ettiği, pretisyen hekim olan davalı doktor tarafından muayene edilip reçete yazılarak gönderildiği bilahare gözün fonksiyonu yitirdiği anlaşılmaktadır. Hükme esas alınan YSŞ 18-19-20 Ekim 2007 tarihli 11587 sayılı raporunda; "dosyadaki bilgi, belge ve bulgular değerlendirildiğinde gözdeki şikayet sebebi ile acile başvuran hastaya gereken müdahalenin yapılmasının uygun bir davranış olduğu, konjonktivit her hekim tarafından teşhis ve tedavi edilebileceğinden göz hastalıkları uzmanına sevkine gerek olmadığı göze yabancı cisim batması ve travma olgularında ise mutlaka göz hastalıkları uzmanına sevkin gerekli olduğu bu itibarla muayeneye gelen çocuğun gözüne yabancı cisim batma öyküsü hekime belirtilmemiş ise doktor ..."nun herhangi bir kusur veya ihmalinin söz konusu olmadığı, şayet yabancı bir cisim( tel) battığı bildirilmiş ise göz hastalıkları uzmanına sevki gerekirken reçete verilerek evine gönderilmesi tıbbi kural ve gerekliliklere aykırı olduğundan görev ihmalinin bulunduğu ancak bu ihmalle uzuv tatili niteliğindeki yaralama arasında illiyet bağı kurulmasının tıbben mümkün olmadığı" belirtilmiştir. Her nekadar mahkemece bu rapora itibar edilerek hüküm kurulmuş ise de, göz şikayeti ile hastahaneye gelen hastanın pratisyen hekimce öncelikle ayrıntılı bir şekilde hiykayesinin alınıp alınmadığı, sonrasında ise branş hekime sevk edilmemesinde kusurunun olup olmadığı hususunun açıklığı kavuşturmadığı gibi verilen raporun hüküm kurmaya yetersiz olduğu anlaşılmaktadır. Öyle olunca, Mahkemece, bu doğrultuda değerlendirme yapılmalı, Üniversitelerin ilgili bölümünde görevli aralarında göz uzmanı da bulunan akademik kariyere sahip uzman bilirkişi heyetinden az yukarıda açıklanan hususlarda rapor alınarak hasıl olacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme sonucu yazılı şekilde hüküm tesisi bozma nedenidir.
SONUÇ; Yukarıda açıklanan nedenlerle, temyiz olunan hükmün davacı yararına BOZULMASINA,HUMK’nun 440/1 maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 15.4.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.