8. Hukuk Dairesi 2012/3419 E. , 2012/10831 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tapu iptali ve tescil
... ve müşterekleri ile ... ve müşterekleri aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının reddine dair Araklı Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 21.07.2011 gün ve 112/288 sayılı hükmün Yargıtay"ca incelenmesi davacılar vekili tarafından süresinde istenilmiş olmkla dosya incelendi gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacılar vekili, Araklı İlçesi Kalecik Mahallesinde kain olan 305 ada 2 nolu ve 309 ada 2 nolu parsellerin tarafların kök murisi ...’ndan intikal ettiğini, kadastro çalışmaları sırasında davalılar adına tespit ve tapuya tescil edildiğini, vekil edenlerinin miras payının belirlenmediğini, 305 ada 2 parsele vekil edenlerinin babaları ... tarafından yapılan evin Ahmet Sabri Sağıroğlu tarafından yıkıldığını açıklayarak taşınmazların tapu kayıtlarının iptali ile miras payları oranında vekil edenleri adına tapuya tesciline, 305 ada 2 parselde bulunan evin davacılara ait olduğunu tapu kütüğünün beyanlar hanesine şerh verilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Bir kısım davalılar vekili, cevap dilekçesinde hak düşürücü sürenin geçtiğini ileri sürerek öncelikle davanın hak düşürücü süre yönünden esasa girilmeden reddine, davacıların taşınmazın tamamına yönelik bir talebinin bulunmadığını, hissedarlar arasında paylı mülkiyetin olduğunu, davacıların dava açmakta hukuki yararı olmadığını açıklayarak davanın esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Diğer davalılar yargılama oturumlarına katılmadığı gibi davaya cevapta vermemişlerdir.
Mahkemece, davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddine karar verilmesi üzerine hüküm davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, kadastro tespitinden önceki kazanmayı sağlayan zilyetlik muristen intikal hukuksal nedenlerine dayalı olarak TMK.nun 713/1, 996 ve 3402 sayılı Yasanın 14. maddesi gereğince açılan tapu iptali ve tescil davasıdır.
Mahkemece, davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddine karar verilmiş ise de, mahkemenin bu görüşüne katılma olanağı bulunmamaktadır. Uyuşmazlık konusu taşınmazlar 18.07.1999 tarihinde yapılan kadastro çalışmaları sırasında 1966 tarih 28 sıra nolu tapu kaydına istinaden ...,..,...,...,...,...,...,...,...,...
...,...,...,...,....,...,...,...,....,...,.... adlarına kayıtlı ve 10.12.1966 tarih 30 sıra nolu tapu kaydı ile ... oğlu...adına ve 10.12.1966 tarih 31 sıra nolu tapu kaydı ile ... oğlu...adına kayıtlı olduğu belirtilerek tapu maliklerinden ... kızı ...ın 1972 yılında öldüğü ancak mirasçılarının belirlenemediği, 28, 30 ve 31 sıra nolu tapularda belirtilen ... ile...’nun aynı kişi olduğu, evvelce bir bütün olan taşınmazların Trabzon Rize karayolu ile ikiye ayrıldığı, 305 ada 2 parsel üzerindeki krokide A harfi ile gösterilen ahşap evin ... evlatları ...ve ..., B harfi ile gösterilen iki katlı evin ... oğlu..., C ile belirlenen evin ise ... kızı..., D ile işaretlenen ahşap evin ... evlatları ... ve ... tarafından yapıldığı, tapu kayıtlarının bu taşınmazları kapsadığı açıklanarak ... ,...,..,...,...,...,...,...,...,..,...,...,..,...adına tespit edilmiş 11.01.1990 tarihinde kadastro tutanaklarının kesinleşmesi üzerine tapu kaydı oluşmuştur. Mahkemece, hak düşürücü sürenin dolduğu belirtilerek bir kısım davalılara tebligat yapılmadan hüküm kurulmuştur.
Tapu iptali ve tescil davaları kural olarak, tapu kayıt malikine ölü olması halinde ise, mirasçılarına karşı yöneltilerek açılır. HUMK.nun 73. maddesinde; “Kanunun gösterdiği istisnalar haricinde hakim iki tarafı istima veyahut iddia ve müdafaalarını beyan etmeleri için kanuni şekillere tevfikan davet etmedikçe hükmünü veremez” denilmektedir. Yani mahkemece, taraflar yöntemine uygun bir biçimde yargılama oturumlarına davet edilip taraf teşkilini sağlamadıkça karar veremez. Benzer hüküm HMK.nun 27. maddesinde de yer almaktadır. Aynı madde de hukuki dinlenilme hakkına değinilmektedir. Hukuki dinlenilme hakkı aynı zamanda taraf teşkilini de içermektedir. Bu bakımdan belirtilen hüküm fıkrası uyarınca taraf teşkilinin yapılması zorunludur. Taraf teşkili sağlanmadan yapılan yargılama sonucu verilen hüküm açısından davalıların savunma hakkının kısıtlandığı da açıktır. Anayasanın 36. maddesine göre herkes meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma hakkına sahiptir. O halde, taraf teşkili sağlanmadan mahkemece verilen hüküm yerinde bulunmamaktadır. Aynı zamanda bu husus Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin hukuki dinlenilme, adil yargılanma ve mülkiyet hakkına saygı kurallarına da aykırı düşmektedir.
O halde mahkemece yapılacak iş; tüm kayıt maliklerine, ölü olmaları halinde mirasçılarına Tebligat Kanunu hükümlerine göre yöntemine uygun olarak tebligat yapılmak suretiyle taraf teşkili sağladıktan sonra, dosya kapsamına göre karar vermek olduğu halde yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olmuştur.
Davacılar vekilinin temyiz itirazları tüm bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulüyle hükmün 6100 sayılı HMK.nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK.nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK.nun 388/4. (HMK m.297/ç) ve HUMK.nun 440/I maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve 18,40 TL peşin harcın istek halinde temyiz eden davacılara iadesine 20.11.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.