14. Hukuk Dairesi 2014/5888 E. , 2014/9876 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : Şanlıurfa 1. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 13/02/2014
NUMARASI : 2013/774-2014/93
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 18.09.2008 ve birleştirilen davanın davacısı tarafından 09.10.2008 gününde verilen dilekçeler ile önalım hakkına dayalı tapu iptali ve tescil istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; asıl ve birleştirilen davaların reddine dair verilen 13.02.2014 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün evrak incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava, önalım hakkı nedeniyle payın iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Mahkemece, 02.04.2012 tarihli celsede şuf"alı payın satış bedeli olan 390.000TL ve satış masrafını yatırmak üzere davacı A.. L.."a 25 günlük süre verildiği ve 24.05.2012 tarihli celsede de bu eksikliğin giderilmesi açısından 2 haftalık kesin süre verilmiş olmasına rağmen belirtilen kesin süre içerisinde ara kararlarının yerine getirilmediği ve birleşen davanın davacısı O. L. tarafından da davadan feragat edildiği gerekçesi ile asıl ve birleşen davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmü, davacı A.. L.. vekili temyiz etmiştir.
1-Yapılan yargılamaya, toplanan delillere ve tüm dosya içeriğine göre davacı A.. L.. vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde görülmemiş, reddi gerekmiştir.
2-Bir davanın açılmasıyla başlayan yargılama faaliyetinde, karara ulaşmak bakımından, mahkeme ve taraflarca yapılması gereken belirli işlemler bulunmakta olup, her işlemin belli bir zaman aralığında yapılması gerekmektedir. Usul hükümleri ile normatif bir değer kazanan bu zaman aralıklarına süre denilmektedir. Böylece usul işlemleri tarafların ya da mahkemenin arzularına, insiyatifine bırakılmamış olmaktadır.
Hakimin tespit ettiği süreler kural olarak kesin değildir (Kuru, Baki/ Arslan Ramazan/ Yılmaz, Ejder, Medeni Usul Hukuku Ders Kitabı, 6100 sayılı HMK’na Göre Yeniden Yazılmış 22. Baskı, Ankara 2011, s.749).
Hakim, kendi tayin etmiş olduğu süreyi, HMK’nun 90/2. maddesine göre iki tarafı dinledikten sonra haklı nedenlere dayanarak, azaltıp çoğaltabilir ve bu sürenin, kesin olduğuna da karar verebilir (HMK m.94/2, HUMK m.159).
Öte yandan, mülga 1086 sayılı HUMK"nun 163. maddesi ile 6100 sayılı HMK"nun 94. maddesi uyarınca kesin süreye ilişkin ara kararının hiçbir duraksamaya yer vermeyecek biçimde açık olması taraflara yüklenen yükümlülüklerin, yapılması gereken işlerin neler olduğunun ve her iş için yatırılacak ücretin hiçbir şüpheye yer vermeyecek şekilde açıklanması gerekir.
Ayrıca verilen sürenin amaca uygun, yeterli ve elverişli olması, kesin süreye uymamanın doğuracağı hukuki sonuçların açık olarak anlatılması ve anlatılanların tutanağa geçirilmesi, bunlara uyulmaması durumunda mevcut kanıtlara göre karar verilip, gerektiğinde davanın reddedileceğinin açıkça bildirilmesi suretiyle ilgili tarafın uyarılması gerektiği her türlü duraksamadan uzaktır. Davaların uzamasını veya uzatılmak istenmesini engellemek üzere getirilen kesin süre kuralı, kanunun amacına uygun olarak kullanılmalı, davanın reddi için bir araç sayılmamalıdır. Bu cümleden olarak, kesin sürenin amacına uygun olarak kullanılması ve yeterli uzunlukta olmasının yanı sıra, tarafların yargılamadaki tutumları ile süreye konu işlemin özelliğinin de göz önünde bulundurulması gerekir.
Bu ilkeler ışığında somut olaya gelince; mahkemece, 24.05.2012 tarihli oturumda, davacı tarafa 02.04.2012 tarihli oturumda 1 nolu ara karar gereğince belirtilen miktarları derhal depo etmesi için 2 haftalık kesin süre verilmesine şeklinde ara karar oluşturulmuş ise de bu süre içerisinde yatırılması istenilen önalım bedeli yatırılmadığı taktirde ne gibi hukuki sonuçlar doğuracağı açıklanmamış, usulüne uygun ihtarat yapılmamıştır.
Bu durumda davacı tarafa yukarıda yapılan açıklamalar doğrultusunda önalım bedelini depo etmek üzere usulüne uygun şekilde makul bir kesin süre verilerek sonucuna göre hüküm kurulmalıdır. Mahkemece usul hükümlerine aykırı şekilde oluşturulan kesin mehile ilişkin ara kararının yerine getirilmediği gerekçesiyle davanın reddi doğru görülmemiş, bu sebeple kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, 15.09.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.