Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2015/6688 Esas 2016/3697 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
3. Hukuk Dairesi
Esas No: 2015/6688
Karar No: 2016/3697
Karar Tarihi: 14.03.2016

Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2015/6688 Esas 2016/3697 Karar Sayılı İlamı

3. Hukuk Dairesi         2015/6688 E.  ,  2016/3697 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :AİLE MAHKEMESİ


    Taraflar arasındaki ziynet alacağı davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:


    Y A R G I T A Y K A R A R I

    Davacı vekili, dava dilekçesi ile; müvekkili davacıya ait ziynetlerin davalı tarafından bozdurulduğunu, davalının kendisine ev aldığını, davacıya ziynetleri ya da evi iade etmediğini ileri sürerek; 25.000.00.- TL"nın yasal faizi ile tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş, fazlaya ilişkin haklarını saklı tutmuştur.
    Davalı vekili, cevap dilekçesi ile; ziynet eşyalarının davacıda kaldığını, evi davalının babasının aldığını, davacının davalıyı evden kovduğunu belirterek; davanın reddini istemiştir.
    Mahkemece; ispatlanamayan davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    Türk Medeni Kanununun 6.maddesi uyarınca; Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatlamakla yükümlüdür. Gerek doktrinde, gerek Yargıtay içtihatlarında kabul edildiği üzere ispat yükü hayatın olağan akışına aykırı durumu iddia eden ya da savunmada bulunan kimseye düşer. Öte yandan ileri sürdüğü bir olaydan kendi yararına haklar çıkarmak isteyen kimsenin iddia ettiği olayı ispatlaması gerekir.
    Somut olayda; tanık olarak dinlenen ortak çocuk Tahir beyanında, kendisi ilkokula gider iken annesinin ziynetlerinin satıldığını, babasının adına ev alındığını, annesinin ve babasının ziynetlerin bozdurulmasını konuştuklarını belirtmiş; dinlenen tanıklardan davacının kardeşi olan Naciye ise, davacıdan ve davalıdan ziynetleri eve verdiklerini duyduğunu anlatmıştır. Diğer anlatım ile, her iki tanık da ziynetlerin ev için satıldığını bizzat taraflardan duyduklarını beyan etmişlerdir.
    Aksine ciddi, inandırıcı delil ve olaylar bulunmadıkça asıl olan tanıkların gerçeği söylemiş olmalarıdır. Akrabalık veya diğer bir yakınlık başlı başına tanık beyanını değerden düşürücü bir sebep sayılamaz. Davada, anılan tanıkların olmamışı olmuş gibi ifade ettiğini kabule yeterli delil ve olgu da yoktur. Ayrıca, mahkemece, ortak çocuğun evin satın alındığı 1987 yılında 7 yaşında olduğu, küçük olduğu için olayları hatırlayamayacağı belirtilmiştir. Günümüzde de orta gelirli bir aile için büyük bir mutluluk olan ev alınması olayının 7 yaşındaki çocuğun hatırında kalması ve çocuğun ev alınması için planlar yapıldığını, ziynetlerin bozdurulduğunu anımsaması mümkündür. Ayrıca, her iki tanığın beyanları birbirini de doğrulamaktadır.
    Davacı yan, davacıya ait ziynetleri davalının kendisine ev almak için sattığını yöntemine uygun olarak ispatladığı halde, mahkemece; yanılgılı değerlendirme ve yasal olmayan gerekçeler ile davanın reddine ilişkin yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
    SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 14.03.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.









    Bu web sitesi, sisteminin bir üyesidir.