
Esas No: 2017/5933
Karar No: 2020/2254
Karar Tarihi: 30.06.2020
Yargıtay 20. Hukuk Dairesi 2017/5933 Esas 2020/2254 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 37. Hukuk Dairesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı Hazine vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacılar vekili gerek asıl gerekse birleştirilen dosyada vermiş olduğu dava dilekçesinde özetle; sahte olarak tanzim edilen Beyoğlu 12. Noterliğinin 10.06.1999 tarih 12192 yevmiye sayılı vekaletnamesiyle ...’ya verilmiş olan vekaletnameye istinaden Ramazan’ın Kadıköy 11. Noterliğinin 11.06.1999 tarih 19713 sayılı vekaletnamesiyle ...’ı vekil tayin ettiği, ...’ın da 16.06.1999 tarihinde Kozyatağı Mahallesi, 635 ada 38 nolu taşınmazı müvekkillerinin murisine sattığını, Kadıköy 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2001/1191 E. - 2003/763 K. sayılı 03.10.2005 tarihinde kesinleşen ilamıyla tapu kaydının iptaliyle gerçek malik ... adına tescil edildiğini, ... tarafından zapta karşı tekeffül hükümleri uyarınca müvekkillerine açılan tazminat davası sonucunda Kadıköy 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2006/319 E. - 2010/414 K. sayılı kararı uyarınca 332.121,00-TL’nin dava tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte müvekkillerinden tahsiline karar verildiğini belirterek, ... tarafından bu karara istinaden başlatılan icra takibi sonucunda, müvekkillerinin 297.600,00-TL’er ödediğini, taşınmazın gerçek sahibi ...’in tapu dairesindeki fotoğrafı ve nüfus bilgilerinin sahte vekaletname ile karşılaştırılması halinde sahteciliğin önüne geçebilecek iken tapu idaresi görevlilerinin özensiz davranış nedeniyle müvekkilinin gördüğü zarar arasında illiyet bağının bulunduğunu, müvekkillerinin murisinin de ... vekili ile işlem yaparken kendisine düşen özeni tam anlamıyla göstermemesi nedeniyle bölüşük kusurları da dikkate alınarak TMK’nın 1007. maddesi uyarınca müvekkili ... için 250.000,00-TL, müvekkili ... için 290.000,00-TL’nin davalı Hazine’den dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsilini talep etmiştir.
Davalı Hazine vekili husumet, zamanaşımı itirazı yanında yolsuz tescilin tapu dairesi personelinin kusurundan değil, noterde başlayan sahte vekaletname ve nüfus cüzdanından kaynaklanması nedeniyle illiyet bağının kesildiğini, Hazinenin sorumlu tutulamayacağını, sahteciliği yapan ...’ya davanın yöneltilmesi gerektiğini, taşınmazı satın alan davacılar murisinin kısa bir süre sonra taşınmazı ...’e satması karşısında murisin iyi niyetli olduğunun söylenemeyeceğini aşamalarda savunmuştur.
İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonunda; davacıların murisine yapılan devrin dayanağı olan sahte vekaletnamenin düzenlenmesine esas alınan nüfus cüzdanındaki fotoğraf ile 24.05.1974 tarihli tapu idaresinde bulunan vekaletnamedeki fotoğrafa çıplak gözle bakıldığında dahi farklı kişilere ait olduğunun görüldüğü, tescil işlemini yapan tapu görevlisinin gerekli dikkat ve özeni göstermemesi nedeniyle kusurlu davrandığı, davacılar murisinin de tapu kayıtlarının aleniliği gereği tapuda gerekli incelemeyi yapmakta ve tevkil yoluyla satış işlemi için verilen vekaletname dayanaklarını inceleme olanağı elindeyken ihmalkar davranmakla Borçlar Kanununun 52. maddesi
uyarınca bölüşük kusurlu olduğunun, davacılara icra emrinin tebliğ edildiği 03.01.2011 tarihi itibariyle asıl alacak ve faiz toplamının 495.371,64-TL’den davacıların 1/2 paylarına isabet eden tutarın, 247.685,82-TL’er olduğu, Yargıtay içtihatları uyarınca murisin bölüşük kusura olan % 30’un indirilmesinden sonra kalan 173.380,07- TL’nin asıl ve birleştirilen dosyalar için ayrı ayrı dava tarihinden işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiş, hükmün davalı vekilince istinaf edilmesi üzerine bölge adliye mahkemesince "Tapudaki işlemin sahtecilik yoluyla elde edildiği ve tescilin yolsuz olarak gerçekleştiği yargı kararları ile belirgindir. Davacının zararının kaynağı ise başından beri birleştirilen tüm işlemlerle birlikte sağlanan bu yolsuz tescildir ve dosyada, davacılar murisinin kasıtlı ya da kusurlu eylemiyle bu zararın gerçekleşmesine neden olduğuna ilişkin herhangi bir belirleme de bulunmamaktadır. Davacılar murisinin, sahte vekaletname düzenleyen dava dışı 3. kişilerle (... ve ...) el ve iş birliği içerisinde davrandığına ilişkin kanıt bulunmamaktadır. Aksine tapu dairesi görevlilerinin davacıların murisine yapılan devrin dayanağı olan sahte vekaletnamenin düzenlenmesine esas alınan nüfus cüzdanındaki fotoğraf ile tapu dairesinde bulunan gerçek hak sahibi ...’in davaya konu taşınmazı satın almak için Kadıköy 2. Noterliğince düzenlenen 24/05/1974 tarih ve 13899 yevmiye nolu vekaletnamedeki fotoğrafa çıplak gözle baksalardı farklı kişilere ait olduğunu göreceklerdi. Tapu dairesi görevlileri bunu yapmayarak ağır kusurları nedeniyle gerçek durumu yansıtmayan sicil meydana gelmiştir.
Dosya içeriğinden, tapu işlemi sırasında sahte belgeler kullanılarak yapılan yolsuz tescil nedeni ile davacının zarara uğradığı anlaşıldığına göre nedensellik bağının kesildiğinden söz edilemez. Tapu müdürlüğü görevlilerinin kusurlu olup olmadığının araştırılmasına ya da kusurun varlığının kanıtlanmasına da gerek olmadığı gibi, Devletin sorumluluğu için bu kusurun varlığı da aranılacak bir koşul değildir. Tapu müdürlüğünün hukuka aykırı eylem ve işlemleri ile zarar arasında nedensellik bağı bulunduğuna göre bu zarardan Devlet sorumlu tutulmalıdır. Diğer bir anlatımla, davacının zararı, tapu dairesinde yapılan işlemden kaynaklandığından, Devletin sorumluluğunu gerektiren nedensellik bağı vardır. Ancak gerçek hak sahibi tarafından taşınmazı satın alan ...’e karşı açmış olduğu tapu iptali ve tescil davasında ...’in iyi niyetli sayılamayacağı kabul edilerek aleyhine karar verilmişse de gerek ...’in gerekse davacıların murisi ...’ın dosya içeriğine göre dava dışı 3. kişilerle iş birliği içerisinde davrandığını bir eylem veya katkılarının bulunduğuna ilişkin kanıt bulunmamaktadır. Davacılar murisi ...’ın taşınmazı satın alırken tapu kayıtlarının aleniliği gereği tapuda gerekli incelemeyi yapmakta ve tevkil yoluyla satış işlemi için verilen vekaletname dayanaklarını da inceleme olanağı elindeyken ihmalkar davranmakla Borçlar Kanununun 52. maddesi uyarınca bölüşük kusurlu olduğunun kabulü zorunlu olup, ilk dece mahkemesince bölüşük kusuru nedeniyle % 30 oranında doğan zarardan zorunlu tutulması yerindedir." gerekçeleriyle, davalı Hazine vekilinin istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-b.1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmiş, hüküm davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmişse de, verilen karar dosya kasamına uygun düşmemektedir. Şöyle ki; dosya kapsamından tazminata konu 635 ada 38 parsel sayılı taşınmazın 1948 yılında yapılan tapulama çalışması ile 153 m² yüzölçümü ile 3. kişiler adına tescil edildiği, 39/05/1974 tarihinde ... tarafından satın alma yoluyla edinilerek tapuya tescil edildiği, davacıların murisi ... satın alma ile taşınmazı 16/06/1999 tarihinde edindiği, 16.6.1999 tarihli 4303 nolu resmi senette satış değerinin 5 milyar TL gösterildiği, satış işleminin ..."e vekaleten ... tarafından ... tarafından verilen 10.06.1999 tarih ve 12192 yevmiye nolu vekaletneme ile gerçekleştirildiği, taşınmazın ... tarafından ... adlı kişiye de 20/07/1999 tarihinde satıldığı ve aynı gün ... adına tescil edildiği, 20.07.1999 tarihli ve 5265 yevmiye nolu satış senedi ile yapılan satış işleminde de satış değerinin 5 milyar göterildiği, gerçek malik ... tarafından davalılar ..., ..., ..., ..., tapu müdürlüğü ve nüfus müdürlüğü
aleyhine ve ..."a yapılan satış işleminin sahte kimlik ve vekaletname ile yapıldığı ileri sürülererek açılan dava sonucu Kadıköy 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2001/1191 E. - 2003/763 K. sayılı tapu iptali ve tescil davasında mahkemece dosyada, "Ramazan"ın sahte vekaletnameyi noterde nasıl düzenlediği soru işareti olmakla birlikte, sahtekarlık yaptığı kesindir. Diğer davalı Suat"a bir gün sonra vekalet vermesi, ikisinin işbirliği içinde olduğunu göstermektedir. Davalı Suat"tan 5 gün sonra taşınmaz davalı ..."a satılmıştır. Bu davalı da kısa bir süre sonra taşınmazı ... adlı kişiye satmıştır. Son davalılar alım satım işlerinde tecrübeli, neyin ne olduğunu bilebilecek durumdadır, son iki satışın kısa aralıklarla ve aynı bedelle satılması sözkonusudur. Bu durumda, ..."in iyiniyetli olması kabul edilemez, ... adına olan tapu kaydının iptaline ve 62 sayılı parselde 14 ve 16 nolu bağımsız bölümlerin davacı adına tesciline, diğer davalılar yönünden davanın mahiyeti gereği davanın reddine, davalı Suat yönünden müracata bırakıldığı için davanın açılmamış sayılmasına karar verilmiş, bu karar davacı, davalı ... ve Hazinenin temyizi üzerine Yargıtay 1. Hukuk Dairesince 2005/1133 E. - 4742 K. sayılı karar ile onandığı, onama kararında "çekişmeli 38 sayılı parselin sahte vekaletnameye göre temlikinin sağlandığı, davalı ..."in temellükte iyiniyetli olmadığı, davalı ..."in 38 sayılı parseldeki hakkının İmar Kanunu uyarınca tevhidle 62 sayılı parsele yansıdığı ve bağımsız bölüme dönüştüğünden, temyiz itirazlarının yerinde olmadığı" açıklandığı, davalının karar düzelme isteminin de 03/10/2005 tarihinde reddedildiği görülmüştür.
Bu dosyada alınan bilirkişi raporunda adli tıp ve grafoloji uzmanınca yapılan incelemede Beyoğlu 12. Noterliğince 10.06/1999 tarih ve 12192 yevmiye nolu vekaletname aslındaki, ..."e atfen atılan imzaların mukayese örneklerine kıyasla ..."in eli ürünü olmadığı bildirilmiştir.
Yine Kadıköy 3. Asliye Hukuk Mahkemesinde ... tarafından, zapta karşı tekeffül uyarınca, ... mirasçılar ...ve ... aleyhine, 38 sayılı parselin ..."den satın alınması sonrasında sahtecilikten dolayı tapunun iptal edilmesi nedeniyle uğradığı zarar nedeniyle tazminat davası açıldığı, mahkemece 24/11/2010 gün ve 2006/319 E. - 2010/414 K. sayılı kararı ile "iptale ilişkin mahkeme kararında davacı ..."in gerçekte bu satışların temelinde gerçekte sahteciliği bildiği yönünde herhangi bir açıklık olmadığı, sadece adı geçenin satışların kısa aralıklarla yapılmış olması buna göre alıcı olan davacı ..."in iyiniyetli olmadığı vurgulanmıştır. Oysa davalı satıcı, davacı alıcının zapt tehlikesini bildiğini açıkça ispat etmiş değildir. Bu satış nedeniyle davalı satıcı, davacı alıcıya karşı sorumludur" denilerek 332.121.00 TL"nin faiziyle davalılardan tahsiline karar verilmiş ve tarafların temyizi üzerine bu karar Yargıtay 13. Hukuk Dairesince 28/12/2011 gün ve 2011/3406 E. - 2011/20961 K. sayılı karar ile onanmış, karar düzeltme yoluna gidilmediğinden 21/02/2012 tarihinde kesinleşmiştir.
Bu karar sonrası İstanbul 4. İcra Müdürlüğünün 2011/92 E. sayılı takip dosyasında, alacaklısı ..., borçlusu ... ve Ferudun Pehlivan olan ve Kadıköy 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2006/314 E. sayılı dosyasıyla verilen karar gereğince asıl alacak ve işlemiş faizi ile birlikte toplam 495.371.64 TL"nin tahsili için 03/01/2011 tarihinde ilamlı icra başlatıldığı ve borçlular tarafından ödeme yapıldığı görülmüştür.
Kadıköy 3. Ağır Ceza Mahkemesinde sanıklar ..., ..., ..., ... hakkında sahtecilik ve nitelikli dolandırıcılık suçlarından açılan dava sonucu ise mahkemece ... ve ..."ın ölmüş olduklarından davanın düşürülmesine, sanık Suat hakkındaki davanın tefrikine, sanık ... hakkındaki sahtecilik suçu sabit olmadığından beraatine, dolandırıcılık suçundan zamanaşımından ortadan kaldırılmasına karar verildiği ve kararın 15.12.2011 tarihinde kesinleştiği anlaşılmıştır.
Eldeki dava ile ...mirasçıları ... ve Ferudun Pehlevan"ın murislerine yapılan devrin dayanağı olan sahte vekaletnamenin düzenlenmesine esas alınan nüfus cüzdanındaki fotoğraf ile tapu dairesinde bulunan gerçek hak sahibi ...’in davaya konu taşınmazı satın almak için Kadıköy 2. Noterliğince düzenlenen 24/05/1974 tarih ve 13899 yevmiye nolu vekaletnamedeki fotoğrafa çıplak gözle baksalardı farklı kişilere ait olduğunu görecekleri, tapu dairesi görevlileri bunu yapmayarak ağır kusurları nedeniyle gerçek durumu yansıtmayan sicil
meydana getirdiklerini, bu sicilin iptali sebebiyle uğradıkları zararın, TMK"nın 1007. maddesi uyarınca tazminini talep etmişlerdir.
TMK"nın 1023. maddesinde "Tapu kütüğündeki tescile iyi niyetle dayanarak mülkiyet veya bir başka ayni hak kazanan üçüncü kişinin bu kazanımı korunur."
TMK"nın 1024. maddesinde "Bir ayni hak yolsuz olarak tescil edilmiş ise bunu bilen veya bilmesi gereken üçüncü kişi bu tescile dayanamaz.
Bağlayıcı olmayan bir hukukî işleme dayanan veya hukuki sebepten yoksun bulunan tescil yolsuz tescildir."
TMK"nın 1024. maddesinde" Bir aynî hak yolsuz olarak tescil edilmiş veya bir tescil yolsuz olarak terkin olunmuş ya da değiştirilmiş ise, bu yüzden aynî hakkı zedelenen kimse tapu sicilinin düzeltilmesini dava edebilir. İyiniyetli üçüncü kişilerin bu tescile dayanarak kazandıkları aynî haklar ve her türlü tazminat istemi saklıdır. "
TMK’nın 2. maddesinde, “Herkes, haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır.
Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz.”
TMK"nın 3. maddesinde; "Kanunun iyi niyete hukuki bir sonuç bağladığı durumlarda asıl olan iyi niyetin varlığıdır."
Ancak, durumun gereklerine göre kendisinden beklenen özeni göstermeyen kimse iyi niyet iddiasında bulunamaz." hükümlerine yer verilmiştir.
Anılan yasal düzenlemeler karşısında tapu kütüğündeki tescile iyi niyetle dayanarak mülkiyet veya bir başka ayni hak kazanan kişinin bu kazanımın korunacağı, iyi niyetin bu iddiada bulunana bir özen ve itina borcu yüklediği tapu sicilinin yanlış tutulmasından dolayı zarara uğrayan kişinin bütün zararlarından Devletin sorumlu olduğu, Devletin sorumluluğunun kusursuz sorumluluk olduğu kuşkusuzdur.
Ne var ki, bir ayni hak yolsuz olarak tescil edilmiş ise bunu bilen veya bilmesi gereken üçüncü kişi bu tescile dayanamaz ve iyi niyetli olduğu düşünülemez.
Medenî Kanunun 3. maddesinde düzenlenen iyiniyet, “Hakların kazanılması” ile ilgili olduğu halde, Medenî Kanunun 2. maddesinde yer alan dürüst davranma “Hakların kullanılması” ve “Borçların yerine getirilmesinde” sözkonusu olur.
Dürüst davranma, “Bir hak sahibinin, hakkını kullanırken veya bir borçlunun borcunu yerine getirirken iyi ve doğru hareket etmesi, yani dürüst, namuskar, makul, fiilinin neticesini bilen, orta zekalı her insanın benzer hadiselerde takip edecek olduğu yolda hareket etmesi” anlamındadır.
TMK’nın 2/I hükmü herkesin haklarını, toplumda geçerli doğruluk dürüstlük ve iş ilişkilerinin gerektirdiği karşılıklı güven anlayışına uygun olarak kullanmasını emreder. Hakkın kullanımı ölçütünü Medenî Kanununa göre dürüstlük kuralları verir.
TMK"nın 2/II maddesi ise hukuk kuralları tarafından kişilere tanınan yetkilerin olduğu gibi kullanılması, diğer kişiler ve toplumlar için çoğu kez katlanılması güç olan sonuçlar doğurabileceğinden, hukukta ortaya çıkabilecek gerçek olmayan kanun boşluklarının giderilmesini amaçlamaktadır.
Bu durumda, davacıların muris ..."ın kayden satın aldığı taşınmazın, yolsuz olarak tescili ve az yukarıda belirtilen Kadıköy 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2001/1191 E. - 2003/763 K. sayılı kesinleşmiş mahkeme kararıyla da tapuda adına yolsuz tescili sağlayanlar ile iş birliği yapmak suretiyle taşınmazı devralarak kötü niyetli davrandığı, TMK’nın 1024/1. maddesi uyarınca yolsuz tescili bilen veya bilmesi gereken kişinin kazanımının korunamayacağı, hakların kazanılmasına ilişkin olan TMK"nın 3. maddesi uyarınca iyiniyetli bulunmadığı, hakların kullanılmasına ilişkin olan TMK"nın 2. maddesi uyarınca da dürüst davranmadığı, davacının hakkın kötüye kullanımının sözkonusu olduğu, böylelikle de TMK’nın 1023. ve devamı maddelerindeki korumalardan yararlanamayacağı ve tapu müdürlüğünün hukuka aykırı eylem ve işlemleri ile doğan zarar arasında nedensellik bağının, tapudaki işlemin sahtecilik yoluyla elde edildiği ve
tescilin yolsuz olarak gerçekleşmesinden dolayı 3. kişilerin ağır kusuru ve yanı sıra davacıların murisinin de ağır kusurlu bulunduğunun ortaya çıkması nedeniyle kesilmesinden dolayı tazminat davasının reddine karar verilmesi gerekirken, dosya kapsamına uygun düşmeyen gerekçe ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru değildir.
Anılan hususlar gözetilmeksizin, eksik inceleme sonucunda ilk derece mahkemesince yazılı şekilde hüküm tesisi ve bu karara karşı yapılan istinaf başvurusunun esastan reddi kararı hatalı olup, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davalı Hazinenin temyiz itirazlarının kabulü ile temyiz olunan bölge adliye mahkemesi kararının ortadan kaldırılarak ilk derece mahkemesi kararının yukarıda yazılı sebeplerle BOZULMASINA, dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine, bozma kararının bir örneğinin kararı veren bölge adliye mahkemesine gönderilmesine 30.06.2020 gününde oy çokluğu ile karar verildi.
Dava , 4721 sayılı TMK"nın 1007. maddesi uyarınca tazminat isteğine ilişkindir.
İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonunda; davacıların murisine yapılan devrin dayanağı olan sahte vekaletnamenin düzenlenmesine esas alınan nüfus cüzdanındaki fotoğraf ile 24.05.1974 tarihli tapu idaresinde bulunan vekaletnamedeki fotoğrafa çıplak gözle bakıldığında dahi farklı kişilere ait olduğunun görüldüğü, tescil işlemini yapan tapu görevlisinin gerekli dikkat ve özeni göstermemesi nedeniyle kusurlu davrandığı, davacılar murisinin de tapu kayıtlarının aleniliği gereği tapuda gerekli incelemeyi yapmakta ve tevkil yoluyla satış işlemi için verilen vekaletname dayanaklarını inceleme olanağı elindeyken ihmalkar davranmakla Borçlar Kanununun 52. maddesi uyarınca bölüşük kusurlu olduğunun, davacılara icra emrinin tebliğ edildiği 03.01.2011 tarihi itibariyle asıl alacak ve faiz toplamının 495.371,64-TL’den davacıların 1/2 paylarına isabet eden tutarın, 247.685,82-TL’er olduğu, Yargıtay içtihatları uyarınca murisin bölüşük kusura olan % 30’un indirilmesinden sonra kalan 173.380,07-TL’nin asıl ve birleştirilen dosyalar için ayrı ayrı dava tarihinden işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir
Davalı vekilince hükmün istinaf edilmesi üzerine bölge adliye mahkemesince "Tapudaki işlemin sahtecilik yoluyla elde edildiği ve tescilin yolsuz olarak gerçekleştiği yargı kararları ile belirgindir. Davacının zararının kaynağı ise başından beri birleştirilen tüm işlemlerle birlikte sağlanan bu yolsuz tescildir ve dosyada, davacılar murisinin kasıtlı ya da kusurlu eylemiyle bu zararın gerçekleşmesine neden olduğuna ilişkin herhangi bir belirleme de bulunmamaktadır. Davacılar murisinin, sahte vekaletname düzenleyen dava dışı 3. kişilerle (... ve ...) el ve iş birliği içerisinde davrandığına ilişkin kanıt bulunmamaktadır. Aksine tapu dairesi
görevlilerinin davacıların murisine yapılan devrin dayanağı olan sahte vekaletnamenin düzenlenmesine esas alınan nüfus cüzdanındaki fotoğraf ile tapu dairesinde bulunan gerçek hak sahibi ...’in davaya konu taşınmazı satın almak için Kadıköy 2. Noterliğince düzenlenen 24/05/1974 tarih ve 13899 yevmiye nolu vekaletnamedeki fotoğrafa çıplak gözle baksalardı farklı kişilere ait olduğunu göreceklerdi. Tapu dairesi görevlileri bunu yapmayarak ağır kusurları nedeniyle gerçek durumu yansıtmayan sicil meydana gelmiştir. Dosya içeriğinden, tapu işlemi sırasında sahte belgeler kullanılarak yapılan yolsuz tescil nedeni ile davacının zarara uğradığı anlaşıldığına göre nedensellik bağının kesildiğinden söz edilemez. Tapu müdürlüğü görevlilerinin kusurlu olup olmadığının araştırılmasına ya da kusurun varlığının kanıtlanmasına da gerek olmadığı gibi, Devletin sorumluluğu için bu kusurun varlığı da aranılacak bir koşul değildir. Tapu müdürlüğünün hukuka aykırı eylem ve işlemleri ile zarar arasında nedensellik bağı bulunduğuna göre bu zarardan Devlet sorumlu tutulmalıdır. Diğer bir anlatımla, davacının zararı, tapu dairesinde yapılan işlemden kaynaklandığından, Devletin sorumluluğunu gerektiren nedensellik bağı vardır. Ancak gerçek hak sahibi tarafından taşınmazı satın alan ...’e karşı açmış olduğu tapu iptali ve tescil davasında ...’in iyi niyetli sayılamayacağı kabul edilerek aleyhine karar verilmişse de gerek ...’in gerekse davacıların murisi ...’ın dosya içeriğine göre dava dışı 3. kişilerle iş birliği içerisinde davrandığını bir eylem veya katkılarının bulunduğuna ilişkin kanıt bulunmamaktadır. Davacılar murisi ...’ın taşınmazı satın alırken tapu kayıtlarının aleniliği gereği tapuda gerekli incelemeyi yapmakta ve tevkil yoluyla satış işlemi için verilen vekaletname dayanaklarını da inceleme olanağı elindeyken ihmalkar davranmakla Borçlar Kanununun 52. maddesi uyarınca bölüşük kusurlu olduğunun kabulü zorunlu olup, ilk derece mahkemesince bölüşük kusuru nedeniyle % 30 oranında doğan zarardan zorunlu tutulması yerindedir." gerekçeleriyle, davalı Hazine vekilinin istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-b.1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmiş, hüküm davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
İlk derece mahkemesi ve bölge adliye mahkemesi kararları ile gerekçeleri isabetli olup bölge adliye mahkemesi kararının onanması gerektiği kanaatinde olunmakla Sayın Çoğunluğun bozma yönündeki görüşüne katılmıyoruz. 30.06.2020
Bu alandan sadece bu kararla ilintili POST üretebilirsiniz. Bu karardan bağımsız tamamen kendinize özel POST üretmek için TIKLAYINIZ
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için destek@ictihatlar.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.