17. Hukuk Dairesi 2018/4476 E. , 2020/4520 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17.
Taraflar arasındaki menfi tespit davasının yapılan yargılaması sonunda kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın açılmamış sayılmasına dair verilen yerel mahkeme kararının davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesi’nce verilen istinaf talebinin esastan reddine ilişkin kararın Yargıtayca incelenmesi süresi içinde davacı vekili tarafından istenmiş olmakla dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacı vekili, davalının dava dışı sigortalısının geçirdiği trafik kazasından kaynaklanan 24.469,07 TL tedavi gideri ödemesinin rücuen tahsili amacıyla davacı kurum ve dava dışı Allianz Sigorta A.Ş. aleyhine İstanbul Anadolu 1. İcra Dairesinin 2015/18817 sayılı icra dosyası ile ilamsız icra takibi başlattığını, 5510 sayılı Yasa ile 5552 sayılı Kanun ile değişik 5502 sayılı SGK Kanununun 36/2. maddesi gereğince davacı kurum aleyhine doğrudan icra takibine başlanamayacağını, keza takibe konu alacağın zamanaşımına uğradığını belirterek davalıya borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili, davacının sigorta şirketinin başvuruda bulunma hakkının olmadığı iddiasının dayanaksız olduğunu ve 6111 sayılı Yasa ile değiştirilen 2918 sayılı Yasanın 98. maddesi kapsamında davacının tedavi giderlerinden sorumlu olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İlk derece mahkemesince, dosyanın 02/11/2018 tarihinde işlemden kaldırıldığı, aradan üç aydan fazla zaman geçtiği halde yenilenmediğinin anlaşıldığı gerekçesiyle HMK.nun 150/5 madde hükmü gereğince davanın açılmamış sayılmasına karar verilmiş, davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuş, Bölge Adliye Mahkemesi’nce davacı vekilinin istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, davalının bireysel sağlık sigortası poliçesi uyarınca ödediği tedavi gideri bedelinin, bu giderlerinden 6111 sayılı Yasa ile değiştirilen 2918 sayılı Yasanın 98. maddesi kapsamında sorumlu olduğu iddia edilen davacıdan rücuen tahsili istemiyle başlatılan icra takibine konu bedel yönünden, davacının borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkindir.
Somut olayda davalı icra takibi yaparken, 6111 sayılı Yasanın 59. maddesi ile yapılan değişiklik sonucu 2918 sayılı Trafik Yasasının 98. maddesine dayanmıştır.
Diğer yandan Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulu’nun 22.03.1944 Tarih E. 37, K. 9, RG. 3.7.1944 sayılı kararında "Sigortacının sorumlu kişi aleyhine açacağı dava, sigorta poliçesinden doğan bir dava değildir. Bu nedenle, halefiyet davası bir ticarî dava sayılamaz. Bu dava, aynen sigortalı kimsenin sorumlu kişiye karşı açmış olduğu bir dava gibidir. Sigortalının muhtelif mahkemelerde dava açma hakkı varsa, aynı hak sigortacının halefiyet hakkına dayanan rücu davası için de söz konusudur" şeklinde vurgulanmaktadır.
Buna göre, sigorta şirketinin sigortalısının halefi olarak başlattığı takibe yönelik açılan menfi tespit davasının haksız fiilden kaynaklandığı ve yargılama görevinin Asliye Hukuk Mahkemesinin görevine girdiği anlaşılmaktadır. Buna göre uyuşmazlığın Asliye Hukuk Mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerekmektedir.
2-Bozma neden ve şekline göre davacı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle hükmün resen BOZULMASINA, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesi’ne gönderilmesine 08/07/2020 gününde oybirliğiyle karar verildi.