Hukuk Genel Kurulu 2017/2958 E. , 2017/1579 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : Yargıtay 4. Hukuk Dairesi (İlk Derece)
Taraflar arasındaki tazminat davasından dolayı, ilk derece mahkemesi sıfatıyla Yargıtay 4. Hukuk Dairesinden verilen 02.11.2015 gün ve 2014/73 E.-2015/80 K. sayılı kararın onanmasını kapsayan ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulundan çıkan 19.04.2017 gün, 2016/4-502 Esas, 2017/754 Karar sayılı kararın, karar düzeltme yoluyla incelenmesi davacı tarafından verilen dilekçe ile istenilmiş olmakla; Hukuk Genel Kurulunca dilekçe, düzeltilmesi istenen ilam ve dosyadaki ilgili bütün kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, yargısal faaliyet nedeniyle 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 46. maddesine dayalı tazminat istemine ilişkindir.
Özel dairece, işlemden kaldırılan ve üç aylık süre içerisinde yenilenmeyen davanın, HMK"nın 150/5. maddesi uyarınca açılmamış sayılmasına karar verilmiş, davacının temyiz istemi üzerine Hukuk Genel Kurulunca karar onanmıştır. Bu karara karşı davacı tarafından karar düzeltme isteminde bulunulmuştur.
Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında işin esasına geçilmeden önce öncelikle onama kararının 05.06.2017 tarihinde davacının MERNİS adresine Tebligat Kanunu’nun 21/2. maddesine göre tebliğ edilmesi, davacı tarafından (adli yardım nedeniyle harcı yatırılmayan) karar düzeltme dilekçesinin UYAP vatandaş portal üzerinden 03.07.2017 tarihinde evrak oluşturularak ve 05.07.2017 onaylanarak elektronik ortamda dosyaya sunulmuş olması karşısında karar düzeltme isteminin süresinde olup olmadığı hususu ön sorun olarak tartışılıp değerlendirilmiştir.
11.01.2011 gün ve 6099 Sayılı Kanun’un 3. maddesiyle 7201 sayılı Tebligat Kanunu"nun 10. maddesine eklenen 2. fıkrasında;
""Bilinen en son adresin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması veya tebligat yapılamaması hâlinde, muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi, bilinen en son adresi olarak kabul edilir ve tebligat buraya yapılır."".
hükmü yer almakta, Tebligat Kanunu’nun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin “Bilinen adreste tebligat” başlıklı 16/2. maddesinde de aynı düzenleme bulunmaktadır.
6099 Sayılı Kanunun genel gerekçesinde ""... Uygulamada yaşanan sorunları önlemek üzere tasarıda yer verilen en önemli değişiklik, 25/04/2006 tarihli ve 5490 Sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunu"nda kabul edilen adres kayıt sisteminin Tebligat Kanunu"na intibakının sağlanmasıdır. Hatta bu yolla, bazen on-onbeş tebligatla dahi sonuç elde edilemeyen durumlarda (ilanen tebligatın gerektirdiği istisnai haller hariç), en fazla iki veya üç tebligatla sorun çözülebilecektir.""
denilmiştir.
11.01.2011 gün ve 6099 Sayılı Kanun’un 5. maddesiyle 7201 sayılı Tebligat Kanunu"nun 21. maddesine eklenen 2. fıkra ise;
“Gösterilen adres muhatabın adres kayıt sistemindeki adresi olup, muhatap o adreste hiç oturmamış veya o adresten sürekli olarak ayrılmış olsa dahi, tebliğ memuru tebliğ olunacak evrakı, o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti azasından birine veyahut zabıta amir veya memurlarına imza karşılığında teslim eder ve tesellüm edenin adresini ihtiva eden ihbarnameyi gösterilen adresteki binanın kapısına yapıştırır. İhbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarih, tebliğ tarihi sayılır.”
şeklindedir.
Tebligat Kanunu"nun 10. maddesine eklenen ikinci fıkra ile gerçek kişilere yapılacak tebligatla ilgili olarak iki aşamalı bir yol benimsenmiştir. Bu düzenlemeye göre, önce muhatabın bilinen en son adresine tebligat çıkarılması, bu adreste tebligat yapılamaması hâlinde, muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi, bilinen en son adresi olarak kabul edilerek Tebligat Kanunu"nun 21/2. maddesine göre tebligat yapılması gerekmektedir.
Nitekim, hem Tebligat Kanunu metninde, hem Kanun"un uygulanmasını gösteren yönetmelikte ve hem de madde gerekçesinde muhatabın adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresine doğrudan doğruya Tebligat Kanunu"nun 21/2. maddesine göre tebligat yapılacağı açıklamasına yer verilmemiştir.
Yapılan bu açıklamaların ışığında somut olayın değerlendirilmesinde, Hukuk Genel Kurulu kararının doğrudan davacının adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresine tebliğe çıkartıldığı ve 05.06.2017 tarihinde davacının MERNİS adresinde Tebligat Kanunu’nun 21/2. maddesine göre tebliğ edildiği, tebligat parçası üzerine “Adrese gidilerek muhatabın adresi terk etmesi sebebiyle tebliğ evrakı iade edilmeksizin mernis kanunu gereği 21. Mad. Uygulanarak Mahalle Muhtarı Arslan Genç’e 05 Haziran 2017 tarihinde tebliğ edilerek 2 nolu haber kağıdı kapıya yapıştırıldı.” şerhinin yazıldığı, bu durumda davacıya yapılan onama kararı tebligatının usulüne uygun olmadığı anlaşılmaktadır.
6217 sayılı Kanun’un 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici Madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 440/I. maddesi uyarınca Yargıtay kararlarına karşı onbeş gün içinde karar düzeltme yoluna gidilebilir.
Her ne kadar Hukuk Genel Kurulunun onama kararının davacının adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresinde Tebligat Kanunu’nun 21/2. maddesine göre tebliğ edildiği 05.06.2017 tarihinden itibaren, davacı tarafından karar düzeltme dilekçesinin UYAP vatandaş portal üzerinden 03.07.2017 tarihinde evrak oluşturularak ve 05.07.2017 onaylanarak elektronik ortamda dosyaya sunulduğu tarihe kadar yasal onbeş günlük süre geçmiş ise de tebligatın usulüne uygun yapılmamış olması nedeniyle karar düzeltme isteminin süresinde kabul edilmesi gerektiğine oybirliğiyle karar verilerek ilk ön sorun bu şekilde aşılmıştır.
Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında HMK’nın geçici 3. maddesi gereğince uygulanmakta olan HUMK’nın 440/III-3. maddesinde davanın açılmamış sayılması kararı hakkında karar düzeltme yoluna başvurulamayacağının belirtilmiş olması karşısında davacının karar düzeltme isteminin incelenip incelenemeyeceği hususu ise ikinci ön sorun olarak tartışılıp değerlendirilmiştir.
Burada Yargıtayca verilen hangi kararların kesin olduğu, diğer bir söyleyişle bunlardan aleyhine karar düzeltme yoluna gidilemeyeceğinin açıklanmasında fayda bulunmaktadır. Şöyle ki,
6217 sayılı Kanun"un 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici Madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu (HUMK)’nın 440/III maddesinin 3. bendinde “Görevsizlik, yetkisizlik, hâkimin reddi, dava veya karşılık davanın açılmamış sayılması, davaların birleştirilmesi ve merci belirtilmesi kararları”na karşı karar düzeltme yoluna gidilemeyeceği düzenlenmiştir.
Somut olayda ilk derece mahkemesi sıfatıyla Yargıtay 4. Hukuk Dairesi tarafından, işlemden kaldırılan ve üç aylık süre içerisinde yenilenmeyen davanın HMK"nın 150/5. maddesi uyarınca açılmamış sayılmasına karar verilmiş, bu karar davacının temyiz istemi üzerine Hukuk Genel Kurulunca onanmıştır.
Hâl böyle olunca HUMK.nun 440/III-3 maddesi uyarınca Özel Dairece verilen açılmamış sayılması kararının temyizi üzerine Hukuk Genel Kurulunca verilen onama kararına karşı karar düzeltme yoluna başvurulamaz.
Bu nedenle karar düzeltme istemine ilişkin dilekçenin reddine karar verilmesi gerekir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı tarafından verilen karar düzeltme istemine ilişkin dilekçenin REDDİNE, 13.12.2017 gününde oy birliği ile karar verildi.