3. Hukuk Dairesi 2015/3579 E. , 2016/3602 K.
"İçtihat Metni"
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ... ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 08/04/2014
Taraflar arasındaki menfi tespit davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı vekili, dava dilekçesinde; müvekkilinin işyeri elektrik abonesi olduğunu, 1996 yılı sonunda işyerini tahliye etmesine rağmen, elektrik borcunun ödenmemesi nedeniyle davalı tarafından haksız olarak davacı hakkında icra takipleri başlatıldığını ileri sürerek; müvekkilinin davalıya 7.754,00 TL elektrik borcu bulunmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, cevap dilekçesinde; taraflar arasında 16/07/1992 tarihli sözleşme gereği işyeri olarak abonelik işlemleri yapılıp ticarethane tarifesi üzerinden elektrik kullanılmaya başlanıldığını, elektrik borçları nedeniyle davacı hakkında icra takibi başlatıldığını, davacının taşınmazı boşalttıktan sonra aboneliğini sonlandırmadığını, davacının fiili kullanıcıların ödenmeyen tüketim bedellerinden müteselsilen sorumlu olduğunu savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, benimsenen bilirkişi raporuna göre; davacının taşınmazı tahliye ettikten sonra elektrik aboneliğini sonlandırmadığı, bu nedenle dava konusu tahakkuklardan sorumlu olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmü, davacı vekili temyiz etmiştir.
HMK’nun 281. maddesinde, tarafların, bilirkişi raporunda eksik gördükleri hususların, bilirkişiye tamamlattırılmasını; belirsizlik gösteren hususlar hakkında ise bilirkişinin açıklama yapmasının sağlanmasını veya yeni bilirkişi atanmasını mahkemeden talep edebililecekleri; mahkeme, bilirkişi raporundaki eksiklik yahut belirsizliğin tamamlanması veya açıklığa kavuşturulmasını sağlamak için, bilirkişiden ek rapor alabileceği; ayrıca gerçeğin ortaya çıkması için gerekli görürse, yeni görevlendireceği bilirkişi aracılığıyla, tekrar inceleme de yaptırabileceği açıklanmıştır.
01/03/2003 tarihinde yürürlüğe giren Elektrik Piyasası Müşteri Hizmetleri Yönetmeliğinin 24/2.maddesine göre, “müşterinin perakende satış sözleşmesi veya ikili anlaşmalar kapsamında öngörülen ödemeleri zamanında yapmaması hâlinde nihai tüketicilere enerji tedarik eden lisans sahibi şirketlerin bildirimi üzerine en az 5 iş günü içerisinde dağıtım lisansı sahibi tüzel kişiler tarafından elektriği kesilir” söz konusu durum 2 gün içerisinde dağıtım şirketi tarafından ilgili tedarikçiye bildirilir.
Anılan yönetmeliğinin ilgili hükümleri gereğince zamanında ödenmeyen faturalardan dolayı elektriğin kesilmesinin amir hüküm olduğu anlaşılmaktadır
Somut olaya gelince; davalı kurum tarafından 2003 ila 2008 yılları arası dönemlerine ilişkin enerji kullanım bedellerinden kaynaklanan alacakların tahsili amacıyla davacı aleyhine ayrı ayrı icra takipleri başlatılmıştır. Mahkemece yargılama sırasında bilgisine başvurulan bilirkişi tarafından düzenlenen raporda; dava konusu tahakkuklara ilişkin olarak ilgili yönetmelik hükümlerine göre denetime elverişli şekilde dönem dönem hesaplama yapılmamış, davacının abone olması nedeniyle davalı kurumun tahakkuklarından sorumlu olduğu vurgulanmış, mahkemece bu rapor doğrultusunda karar verilmiştir. Dava konusu olan tahakkuklar esas alınarak bilirkişi tarafından denetime elverişli bir şekilde hesaplama yapılması gerektiği kuşkusuzdur. Bilirkişi raporu yetersiz olup, denetime elverişli değildir.
Öte yandan, davacı, aboneliği iptal ettirmedikçe abonelik üzerinden tüketilen normal veya kaçak enerji bedelinden fiili kullanıcı ile birlikte davalı kuruma karşı müteselsilen sorumludur. Davalının uzun sayılabilecek bir süre elektrik tüketim bedeline esas faturaların ödenmemesine rağmen yönetmelik gereği elektriği kesmemesi davalı açısından müterafik kusur teşkil etse de bu kusur tüketilen enerji bedelinin aslından davacının beraatını gerektirmeyeceği gibi tüketim bedeli olan ana borçtan hukukî sorumluluğunu da ortadan kaldırmaz. Olsa olsa davacının (normal tüketim bedeli dışında) gecikme zammından en fazla yasal faize kadar kusur oranında indirim gerektirir. Aksine düşünce davacının sebepsiz zenginleşmesine yol açar.
Hal böyle olunca, mahkemece; yukarıda açıklanan maddi ve hukuki olgular gözetilerek, öncelikle dosyanın önceki bilirkişi dışında başka bir bilirkişiye verilmesi, bilirkişi tarafından tahakkuk tarihleri dikkate alınarak ilgili yönetmelik hükümlerine göre elektriğin kesilmesi gereken tarihin belirlenmesi ve bu tarihe kadar olan borcun tamamının ayrı ayrı denetime elverişli bir şekilde hesaplanması, bu tarihten sonraki dönem için ise davalının elektriği kesmemesinin müterafik kusur teşkil edeceği ve bununda ancak davacı için gecikme zammından en fazla yasal faize kadar indirim sağlayacağı nazara alınarak rapor alınmak suretiyle bir karar verilmesi gerekirken aksine düşüncelerle yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsizdir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 10.03.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.