22. Hukuk Dairesi 2019/194 E. , 2019/5385 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : ... 6. Hukuk Dairesi
DAVA TÜRÜ : ALACAK
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle, temyiz talebinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili, müvekkilinin 2007 yılından 01/11/2015 tarihine kadar davalının ... şube sekreteri olarak çalıştığını, aylık brüt 4.966,74 TL ücret aldığını, 01/03/2014 tarihinden itibaren ücretinden 300,00 TL ve daha sonrasında ise 500,00 TL haksız kesinti yapılmaya başlandığını, son 18 günlük ücretinin de ödenmediğini, ayrıca 2014-2017 yılları toplu iş sözleşmesi farkı ödemesinin de yapılmadığını, iş akdinin 2015 yılı seçimlerinde seçilememesi üzerine davalı tarafından sonlandırıldığını, bu sebeple kıdem ve ihbar tazminatlarının ödenmesi gerektiğini, ücretinden yapılan kesintilerin mali açık sebebiyle olduğunun bildirildiğini ancak sorumluluğunun bulunmadığını, yıllık ücretli izin ödemesi de yapılmadığını ileri sürerek kıdem tazminatı, yıllık izin ücreti ve ücret alacaklarının tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalı vekili, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İlk Derece Mahkemesi Kararının Özeti:
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
İstinaf Başvurusu :
İlk Derece Mahkemesinin kararına karşı, davalı istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesi Kararının Özeti :
Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Temyiz:
Bölge Adliye Mahkemesinin kararına karşı, davalı temyiz kanun yoluna başvurmuştur.
Gerekçe:
6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu’nun 28. maddesinin altıncı fıkrasında, sendikaların, gelirlerini, bu Kanunda ve tüzüklerinde gösterilen faaliyetler dışında kullanamayacağı ve bağışlayamayacağı hususu belirtilmiştir. 2821 sayılı Sendikalar Kanunu"nun 44. maddesi de aynı doğrultudadır.
6356 sayılı Kanun"un 8. maddesinde, sendika tüzüklerinde, sendika yöneticilerinin ücretleri ile ilgili usul ve esasların yer alması gerektiği belirtildikten sonra, aynı Kanun"un 11. maddesinde, yönetim kurulu, denetleme kurulu ve disiplin kurulu üyelerine verilecek ücret, tazminat, ödenek ve yolluklar ile sosyal hakların belirlenmesi konusundaki görev ve yetkinin genel kurulda olduğu ifade edilmiştir. Yine 2821 sayılı Kanun"un 45. maddesinin birinci fıkrasında da aynı hususlar ifade edilmiştir.
Sendika ile sendika yöneticileri arasındaki ilişkinin kural olarak vekalet ilişkisi olduğu kabul edilmelidir. Sendika yöneticisine emeği karşılığı düzenli olarak dönemsel ödeme yapılması, çalışmasının kuruma bildirilmesi ve ücret bordrosu düzenlenmesi iş ilişkisinin varlığını göstermez.
Ücret, vekalet sözleşmesinin zorunlu unsuru değildir. Buradan hareketle sendikalarda profesyonel sendika yöneticisi ve amatör sendika yöneticisi olmak üzere iki tip yöneticinin söz konusu olduğunu söylemek gerekir. Sendika yöneticilerine verilecek ücretler ile sağlanacak diğer menfaatleri belirleme yetkisi münhasıran genel kuruldadır. Somut olayda tüzüğün 42. maddesine göre de bu belirlemenin bütçeye göre yapılacağı ifade edilmiştir.
Bu genel açıklamalar ışığında temyiz itirazlarının değerlendirilmesi gerekmektedir.
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere göre davalının aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2-Dosya içeriğinde mevcut banka kayıtlarına göre davacının hesabına avans adı altında çok sayıda ödeme yapıldığı görülmektedir. Davacı tarafından yapılan bu ödemeler ücret alacaklarından kesilmiş, davalı ise kesintilerin haksız olduğunu ileri sürmüştür.
Belirtmek gerekir ki, davacıya avans açıklaması ile yapılan ödemeler karşılığının sendikal faaliyetlere harcandığı konusunda ispat yükü artık davacı üzerindedir.
Mahkemece, mali müşavir bilirkişi aracılığıyla sendika kayıtları üzerinde de gerekli incelemenin yapılması, avans adı altında davacıya yapılan ödemelerin sendikal faaliyetlere harcandığının tespiti durumunda şimdiki gibi kesintilerin haksız olduğunun kabulü, bununla birlikte ödemelerin sendikal faaliyetlere harcandığının ispat edilememesi durumunda yapılan kesintilerin haklı sebebe dayandığı gözetilmelidir. Eksik inceleme ile verilen karar hatalıdır.
3-Dosyada mevcut banka kayıtlarına göre 24/11/2011 tarihinde tazminat ödemesi açıklaması ile 3.578,79 TL, 13/07/2011 tarihinde de maaş avansı açıklaması ile 6.500,00 TL olmak üzere davacıya toplam 10.078,79 TL ödendiği ve Ekim 2011 bordrosunda da kıdem tazminatı açıklaması ile 10.078,82 TL tahakkuk ettirildiği görülmektedir.
Tazminat ödemesi açıklaması ile yatırılan 3.578,79 TL’nin hizmet ödeneği alacağından mahsubu gerektiği açıktır. Bununla birlikte maaş avansı açıklaması ile yatırılan 6.500,00 TL yönünden ise taraf beyanları alınmalı, bu hususta da bilirkişiden rapor alınmalı ve oluşacak sonuca göre karar verilmelidir. Eksik inceleme ile verilen karar isabetsizdir.
4-Hükme esas alınan bilirkişi raporu ile davacının 78 gün yıllık izin kullandığı kabul edilerek bakiye 132 gün üzerinden hesap yapılmış ise de, davalı sendika tarafından sunulan belgelere ve sicil dosyasına göre davacının 92 gün yıllık izin kullandığı görülmektedir. Buna göre bakiye 118 gün üzerinden yıllık izin alacağının hesaplanması gerekmektedir.
Diğer taraftan tüzüğün 42. maddesinde yer alan düzenlemeye göre “Zorunlu olarak ücretli yıllık iznini kullanamayan yöneticilere kullanılmayan süreye isabet eden ücretleri, izin kullanma dönemlerinin bitmesini takiben ve bu dönemin bittiği andaki ücreti üzerinden ödenir.”
Bu düzenlemeye göre de yıllık izin ücretinin tamamının son ücret üzerinden hesaplanması da doğru değildir. Mahkemece yapılacak iş, hak kazanılan ancak kullanılmayan yıllık izinlerin ilgili dönem ücreti üzerinden hesaplanmasından ibaret iken, eksik inceleme ile verilen karar isabetsizdir.
5-Son olarak belirtmek gerekir ki, kabule göre de, davacı ile davalı arasındaki ilişkinin vekalet ilişkisi olması sebebiyle işçi ücretleri için öngörülen “bankalarca mevduata uygulanan en yüksek faizin” somut olayda uygulanamayacağının gözetilmemesi de hatalıdır.
Anılan hususlar gözetilmeksizin, eksik inceleme sonucunda ilk derece mahkemesince yazılı şekilde hüküm tesisi ve bu karara karşı yapılan istinaf başvurusunun esastan reddi kararı hatalı olup, bozmayı gerektirmiştir.
Sonuç:
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının ortadan kaldırılarak İlk Derece Mahkemesi kararının yukarıda yazılı sebeplerle BOZULMASINA, dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine, bozma kararının bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, peşin alınan temyiz karar harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 07/03/2019 tarihinde oybirliğiyle olarak karar verildi.