14. Hukuk Dairesi 2012/13961 E. , 2013/286 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi
Davacılar tarafından, davalılar aleyhine 18.03.2011 gününde verilen dilekçe ile tapu kaydının iptali, yol olarak terkin ve mecra hakkı kurulması istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 22.12.2011 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacılar ... ve ..., yasal süresi içinde çekişmeli taşınmazların bitişiğindeki dava dışı 145 ada 4, 6, 7 ve 8 sayılı parsellerin malikleri olduklarını belirterek köy yolu ile su kanalının dava konusu taşınmazlardan geçtiği halde kadastro tespiti sırasında gösterilmediği iddiası ile ayrı ayrı dava açmışlardır.
Davalı davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece dava dosyaları birleştirilerek yapılan yargılama sonunda; 145 ada 1 ve 10 sayılı parsellerin tapu kayıtlarının iptali ile, fen bilirkişi rapor ve krokisinde (A) harfi ile gösterilen 385.19 metrekarelik ve (D) harfi ile gösterilen 20.96 metrekarelik alanın ayrı ayrı davalı Hazine adına tesciline, (C) harfi ile gösterilen 761.52 metrekarelik kısmın davalı Hazine adına aynı parsel numarası ile tesciline, (B) harfi ile gösterilen 448.98 metrekarelik kısmın yol olarak haritasında gösterilmesine, (S) harfi ile gösterilen 1438.34 metrekarelik kısmın tespit gibi aynı parsel numarası ile davalı Hazine adına tesciline, (T) harfi ile gösterilen 217.19 metrekarelik kısmın tespit gibi ayrı parsel numarası verilerek Hazine adına tesciline, (V) harfi ile gösterilen 152.16 metrekarelik alanın yol olarak haritasında gösterilmesine; 145 ada 5 sayılı parselin (L), (M),
(N) harfleri ile gösterilen toplam 2491.85 metrekarelik kısmın aynı parsel numarası ile tespit gibi davalı ... adına tesciline, (O) harfi ile gösterilen 166.29 metrekarelik alanın yol olarak haritasında gösterilmesine, teknik bilirkişi rapor ve haritasında mavi çizgi ile gösterilen 145 ada 10 sayılı parsel üzerinde 31.58 metrekarelik alanda, 145 ada 5 sayılı parsel üzerinde 34.29 metrekarelik alanda, 145 ada 1 sayılı parsel üzerinde 44.44 metrekarelik alanda davacı ...’ün 145 ada 7 sayılı parsel lehine ve davacılar ...’ün 145 ada 4 sayılı parsel lehine, davacı ...’ün 145 ada 6 sayılı parsel lehine, davacı ...’ün 145 ada 6 sayılı parsel lehine, davacı ...’ün 145 ada 8 sayılı parsel lehine, davacı ...’ün 145 ada 2 sayılı parsel lehine mecra hakkı tesisine karar verilmiş; hüküm, davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Yollar, paralı veya parasız kamunun yararlanmasına tahsis edilen veya kamunun kadimden beri yararlandığı belgelerle veya bilirkişi ya da tanık sözleriyle ispat edilebilecek orta malı taşınmazlardandır.
Davacı davalıların maliki olduğu parseldeki bir kısım bölümün kamunun kadimden beri kullandığı yol olduğunu iddia etmiştir. Orta yerde tahsise dayalı bir iddia bulunmamaktadır. Böyle bir taşınmazın niteliğini tayin ve tespit ederken hiç kuşkusuz yasada öngörüldüğü gibi mahalli bilirkişi veya tanık sözlerinden yararlanılabilir. Ancak, mahalli bilirkişi ve tanık sözlerinin denetlenmesi açısından daha somut bir delil olan hava fotoğraflarından da yararlanılmalıdır. Çekişme konusu taşınmaz bölümünün 3402 sayılı Kadastro Kanununun 16/B maddesi anlamında kadim yol olduğu duraksamasız kanıtlanmalıdır. Krokiden izlendiği gibi yol olarak kabul edilen yerin yol olarak terkininde kamunun yararı olduğunun söylenebilmesi için davacının kadastral yoldan faydalanamaması gerekir.
Bu durumda mahkemece, dava konusu taşınmazın bulunduğu yere ait hava fotoğrafları sağlanarak yerinde yeniden harita mühendisi bilirkişi marifetiyle keşif yapılmalı, en eski tarihli hava fotoğraflarında krokide (B) harfi ile gösterilen yerin ne şekilde nitelendirildiği tespit edilmeli, böylelikle yerel bilirkişi ve tanık sözleri denetlenmeli, hükme esas krokide davacılara ait taşınmazların kuzey ve güneyinde kadastral yol bulunduğu görülmekle davacıların bu yollardan faydalanabileceği gözetilerek sonucuna göre karara bağlanmalıdır.
2-Davacı su kanalının dava konusu taşınmazlardan geçtiği halde kadastro tespiti sırasında gösterilmediği iddiasında bulunmuştur. Burada öncelikle su kanalı deyimiyle neyin anlaşılması gerektiği hususu üzerinde durulmalıdır. Bilindiği üzere su kanalı, genellikle insan eliyle yapılan ve sulama amacıyla
kullanılan su yoludur. Şayet, çekişmeli bölgede kadastro çalışmaları yapılmış, kanal olarak saptanan bir yer kadastro paftasına bu niteliğiyle işlenmişse paftasından terkin edilene kadar bu yer ancak su kanalı olarak kullanılabilir. Dolayısıyla, bu kanaldan yararlanan herkesin varsa haksız müdahalenin kaldırılmasını ve su kanalının paftasında ark niteliğiyle işaretlenmesini isteme yetkisi vardır.
Somut olaya gelince; kadastro ve ziraat mühendisi bilirkişiler, su arkının bulunduğu yeri belirtmiş ve mahkemece bu bilgilere dayanılarak mecra hakkı kabul edilmiştir. Ne var ki, yapılan araştırma ve inceleme sadece görgüye dayalıdır. Bu durumda mahkemece kadastro işlemlerinin yapıldığı tarihe yakın hava fotoğrafları ilgili yerlerden getirtilmeli, bilirkişi marifetiyle hava fotoğraflarında arkın bulunup bulunmadığı saptanarak, mahalli bilirkişi ve tanık beyanlarına da başvurularak kadim su kanalının mevcut olup olmadığı hususunda bir karar verilmelidir. Eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu sebeple kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, 14.01.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.