10. Hukuk Dairesi 2015/1602 E. , 2015/4312 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi : İş Mahkemesi
Dava, haksahibi konumunda olan davacıya bağlanan ölüm aylığının 5510 sayılı Yasa hükümleri gereğince kesilmesi nedeniyle yersiz alınan aylık olarak davalı Kuruma ödenen 13.700 TL nin yasal faizi ile birlikte tahsili istemine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kabulune karar verilmiştir.
Hükmün, davalı Kurum avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Hakkında verilen boşanma kararı 2010 tarihinde kesinleşen ve 04.05.2012 tarihinde tekrar evlenen davalıya, yaşamını yitiren sigortalı babası üzerinden 5510 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu hükümlerine göre hak sahibi kız çocuğu sıfatıyla bağlanan ölüm aylığının, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığının belirlendiği gerekçesiyle davalı Kurumca 29 .06.2012 tarihinde gerçekleştirilen işlemle kesilerek, yersiz ödendiği ileri sürülen aylıklar yönünden borç tahakkuku işlemi tesis edildiği anlaşılmakta olup, mahkemece yapılan yargılama sonunda davacının kurumca kendisine tahakkuk edilen ve ödenen alacağın yasal faizi ile iadesine ilişkin davanın kabulüne karar verilmiştir. 506, 1479, 2925, 2926, 5434 sayılı Kanunlarda yer almamakla birlikte ilk kez 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun “Gelir ve aylık bağlanmayacak haller” başlığını taşıyan 56"ncı maddesinin ikinci (son) fıkrasında düzenlenen davanın yasal dayanağı niteliğindeki norm 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe girmiş, fıkrada “Eşinden boşandığı halde, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığı belirlenen eş ve çocukların, bağlanmış olan gelir ve aylıkları kesilir. Bu kişilere ödenmiş olan tutarlar, 96"ncı madde hükümlerine göre geri alınır.” düzenlemesine yer verilmiştir.
5510 sayılı Kanunun 56"ncı maddesinin ikinci fıkrasına dayalı açılan bu tür davalarda eylemli olarak birlikte yaşama olgusunun tüm açıklığıyla ve özellikle taraflar arasındaki uyuşmazlık konusu dönem yönünden ortaya konulması önem arz etmektedir. Bu kapsamda, birlikte yaşama olgusunun açıklığa kavuşturulması bakımından, tarafların göstereceği tüm kanıtlar toplanmalı, ilgili Nüfus Müdürlüklerinden sağlanan nüfus kayıt örnekleri ile yerleşim yeri ve diğer adres belgelerinden yararlanılmalı, adres değişiklik ve nakillerine ilişkin bilgilere ulaşılmalı, özellikle ilgili Nüfus Müdürlüğü’nden adres hareketleri, tarihleriyle birlikte istenilmeli, seçmen bilgi kayıtları getirtilmeli, varsa çalışmaları nedeniyle resmi/özel kurum ve kuruluşlara verilen belgelerde yer alan adresler
dikkate alınmalı, boşanılan eş 4857 sayılı Kanun hükümleri kapsamında yer almakta ise adına ödeme yapılabilecek özel olarak açılan banka hesabı bulunup bulunmadığı belirlenmeli, boşanan eşlerin kayıtlı oldukları bölge/bölgeler yönünden yeniden kapsamlı Emniyet Müdürlüğü araştırması yapılmalı, eşinden boşandığı 2010 yılı ile tekrar evlendiği 2012 tarihlerinde görev yapan anılan mahalle/köy muhtar ve azalarının tümünün tanık sıfatıyla bilgi ve görgülerine başvurulmalı, böylelikle “boşanılan eşle eylemli olarak birlikte yaşama” olgusunun gerçekleşip gerçekleşmediği, toplanan kanıtlar ışığı altında değerlendirildikten sonra elde edilecek sonuca göre hüküm kurulmalıdır.
Dosya kapsamına göre, davacının boşandığı eşinin.......köyünde yaşadığı iddia edildiğinden bu adresten mahalli zabıta aracılığı ile tanıyan bilenlerden, komşulardan, köy muhtar ve azalardan sorulmak suretiyle dava konusu dönemde davacı ile birlikte yaşayıp yaşamadığı tespit edilerek yine davacı ve eşine ait adres değişiklikleri ile ilgili belgeler eksiksiz getirtilerek diğer delillerle birlikte değerlendirilmek suretiyle birlikte yaşama olgusunun değerlendirmesi gerekirken eksik inceleme ve araştırma sonucu yazılı şekilde karar verilmesi isabetsizdir.
Bu maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmaksızın, mahkemece eksik inceleme ve araştırma sonucu davanın kabulüne karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, davacı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
S O N U Ç : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle; BOZULMASINA, 10.03.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.