Abaküs Yazılım
Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2020/115
Karar No: 2021/412

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2020/115 Esas 2021/412 Karar Sayılı İlamı

Ceza Genel Kurulu         2020/115 E.  ,  2021/412 K.

    "İçtihat Metni"



    Kararı Veren
    Yargıtay Dairesi : (Kapatılan) 14. Ceza Dairesi
    Mahkemesi :Ceza Dairesi
    Sayısı : 1789-1917
    Katılanlar : 1-..., 2-...
    Çocuğun nitelikli cinsel istismarı suçundan sanık ..."ın TCK’nın 103/2, 43/1 ve 53. maddeleri uyarınca 20 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına ve hak yoksunluğuna ilişkin ... Ağır Ceza Mahkemesince verilen 26.04.2018 tarihli ve 493-228 sayılı resen istinafa tabi olan hükmün sanık müdafileri tarafından da istinaf edilmesi üzerine, dosyayı inceleyen ... Bölge Adliye Mahkemesi 17. Ceza Dairesince 02.11.2018 tarih ve 1789-1917 sayı ile istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmiş, bu kararın da sanık müdafisi tarafından temyiz edilmesi üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay (Kapatılan) 14. Ceza Dairesince 18.11.2019 tarih ve 3179-12521 sayı ile;
    "...Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 40/2. madde ve fıkrasında yer alan "Devlet, işlemlerinde, ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini belirtmek zorundadır" ve 5271 sayılı CMK"nın 34/2. madde ve fıkrasında bulunan "Kararlarda, başvurulabilecek kanun yolu, süresi, mercii ve şekilleri belirtilir" şeklindeki düzenlemeler nazara alındığında, Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararda aynı Kanunun 291/1. maddesindeki temyize ilişkin on beş günlük kanuni sürenin belirtilmesinin yanı sıra süresinde verilen temyiz dilekçesiyle talep edildiği takdirde gerekçeli hükmün tebliğinden işlemeye başlayan yedi günlük süresi içerisinde gerekçeli temyiz dilekçesi verilmesinin zorunlu olduğuna dair CMK’nın 295/1. maddesinin de yer alması gerektiğinin gözetilmemesi nedeniyle sanık müdafisinin temyiz dilekçesinin süresinde olduğu kabul edilerek gereği görüşüldü:
    İlk derece mahkemesinde yapılan yargılama sırasında dinlenen on yaşındaki mağdurun, oturduğu sitenin yakınındaki markete değişik tarihlerde sabahları ekmek almaya gittiğinde market sahibi sanığın cinsel organını kalçasına sürterek ağzına soktuğunu belirtmesine rağmen kolluk personelince düzenlenen 02.06.2016 günlü görüntü inceleme tutanağında mağdurun binadan çıktığı an ile geri döndüğü zaman arasında beş dakikalık bir süre olduğunun belirtilmesi ve sanığın, sabahları ekmek almaya gelen mağdura yönelik iddia edildiği şekilde cinsel istismar eylemlerinde bulunmasının marketin konumu, dışarıdan bakıldığında içerisinin rahatlıkla görülmesi ve sabahları kalabalık olmasından dolayı mümkün olmadığını bildirmesi karşısında, mahkemece mağdurun oturduğu site ile sanığın işlettiği market arasındaki mesafenin ne olduğu, marketin bulunduğu yer, içeride ayrı bir bölme olup olmadığı, dışarıdan bakıldığında içerisinin görülüp görülmeyeceği ve mağdurun beyanında geçtiği şekilde burada cinsel istismar eylemlerinde bulunulup bulunulamayacağı hususlarında mahâllinde keşif yapıldıktan sonra toplanacak delillere göre sanığın hukuki durumunun tayin ve takdiri gerektiği gözetilmeden eksik araştırma ile yazılı şekilde kurulan hükme ilişkin istinaf başvurusunun kabulü yerine esastan reddedilmesi," isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
    Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 11.12.2019 tarih ve 12559 sayı ile;
    "...Yüksek 14. Ceza Dairesi ile Başsavcılığımız arasındaki uyuşmazlık, CMK"nın 291/1 maddesinde yazılı temyize başvurma süresi olan 15 günlük süre yanında, bu süre içinde temyize başvurulup da temyiz sebeplerinin bildirilmemiş olması hâline münhasıran temyiz sebeplerinin bildirilmesi için CMK"nın 295/1 maddesinde yazılı 7 günlük ek sürenin de CMK"nın 34/2, 231/2, 232/6. maddeleri gereğince kararda gösterilmesinin gerekli olup olmadığına, bu süre kararda gösterilmemiş ise bu süreden sonra verilen gerekçeli temyiz dilekçesine istinaden işin esasına girilip girilemeyeceğine ilişkindir.
    Temyiz istemi ve süresini düzenleyen CMK"nın 291. maddesinin hükmün tefhiminden veya yoklukta tefhim edilmişse tebliğinden itibaren 15 gün içinde hükmü veren mahkemeye bir dilekçe verilmesi veya zabıt kâtibine bir beyanda bulunulması suretiyle temyiz edilebileceğini, zabıt katibine beyanda bulunmak suretiyle temyiz hakkı kullanılmış ise bu beyanın tutanağa geçirilmesi ve hâkime onaylattırılması gerektiğini, temyiz başvurusunun içeriği başlıklı CMK"nın 294. maddesinin temyiz edenin hükmün neden bozulması istediğini başvurusunda göstermesi ve bu sebebin hükmün hukuki yönüne ilişkin olması gerektiğini, temyiz gerekçesi başlıklı CMK"nın 295. maddesinin temyiz başvurusunda sebep gösterilmemiş ise temyiz edenin, temyiz süresinin bitimini yahut gerekçeli kararın tebliğini müteakiben 7 gün içinde temyiz sebeplerinin bildirilebileceği hususlarını düzenlediği anlaşılmaktadır.
    Anayasanın 40, CMK"nın 231/2, 232/6 maddeleri gereğince de verilen karar ve hükümlere karşı hangi kanun yoluna gidilebileceğinin, bu kanun yoluna başvuru süresi ve şeklinin, başvurunun yapılabileceği mercilerin ilgilisine bildirilmesi gerektiği hüküm altına alınmıştır. Anayasanın 36. maddesi kapsamında güvence altına alınan adil yargılanma hakkının bir parçası olan mahkemeye erişim hakkını teminat altına alan bu düzenlemeler, Anayasanın 13. maddesinde yazılı esaslar doğrultusunda birtakım sınırlamalara tâbi tutulmuştur. Ölçülülük ilkesi gereğince mahkemeye erişim hakkının imkansız hâle getirmeyecek ya da aşırı derecede zorlaştırmayacak şekilde kısıtlamalar yapılabilecektir. Bu kapsamda kanun yollarına başvurmanın belirli bir süre koşuluna bağlanması hukuki güvenlik ve istikrarın sağlanması gibi meşru bir amaca yönelik düzenlemeler olarak kabul edilmektedir. CMK"nın 291. maddesinde yazılı temyize başvuru süresi mahkemeye erişim hakkını sınırlayan, hakkın özüne dokunmayan, hakkın kullanımını aşırı derecede zorlaştırmayan ölçülü bir düzenlemedir. Bu sürenin aşılması hâlinde temyize başvurulması imkanı tamamen ortadan kalkmaktadır. CMK"nın 295. maddesindeki süre ise yasal süresi içinde temyize başvurulmuş olmakla birlikte CMK"nın 294. maddesine uygun olarak temyiz sebeplerini bildirmeyenlere bu sebepleri bildirmesine imkan tanımaya yönelik bir hak bahşeden istisnai bir düzenlemedir. CMK"nın 295. maddesindeki düzenlemenin kullanılması CMK"nın 291. maddesinde yazılı süre içinde bir temyiz isteminde bulunmaya bağlı olan bir hakka ilişkin olması hasebiyle mahkemeye erişim hakkını doğrudan doğruya ortadan kaldıran bir hüküm niteliğinde olmadığı, aksine CMK"nın 294.maddesinde yazılı gerekliliğe riayet edilmemiş olması halinde temyiz sebeplerinin bildirilmesine imkan sağlayan bir atıfet niteliğinde olduğu, temyiz hakkın kullanılabilmesi bakımından aslolanın CMK"nın 291. maddesindeki süre düzenlemesi olduğu ve CMK"nın 34/2, 231/2, 232/6 maddeleri gereğince taraflara bildirilmesi gereken kanun yolu başvuru süresinin bu maddede yazılı süre olduğu kanaatine varılmıştır.
    02/11/2018 günü ... Bölge Adliye Mahkemesi 17. Ceza Dairesi tarafından yüze karşı verilen esastan red kararına karşı sanık müdafisinin 02/11/2018 ve 09/11/2018 günlerinde yasal temyiz süresi içinde iki ayrı temyiz nedenlerini içermeyen süre tutum mahiyetinde temyiz dilekçesi verdiği, gerekçeli kararın 31/12/2018 günü sanık müdafisine tebliğ edildiği, sanık müdafisinin temyiz sebeplerinin içeren dilekçeyi CMK"nın 295. maddesinde yazılı 7 günlük ek süre geçtikten sonra 14/01/2019 günü verdiği somut olayda;
    Temyiz edilen kararda, kanun yolunun ne olduğuna, bu kanun yoluna başvurma süresi, şekli ve merciine ilişkin olarak ise "kararın tefhiminden itibaren 15 gün içinde hükmü veren Dairemize bir dilekçe verilmesi ya da zabıt kâtibine beyanda bulunup tutanak tutturup hâkime onaylatmak veya bir başka ilk derece ceza mahkemesi ya da bölge adliye mahkemesi ceza dairesi aracılığıyla dilekçe gönderilmek, sanığın ise cezaevi idaresi aracılığıyla dilekçe göndermek suretiyle, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 286. maddesi uyarınca TEMYİZ kanun yolu açık olmak üzere" şeklinde yer alan açıklamanın Anayasanın 40, CMK"nın 34/2, 231/2, 232/6 maddelerine uygun olduğu, Yüksek Dairenin temyiz sebeplerinin bildirildiği dilekçenin CMK"nın 295. maddesinde yazılı yedi günlük süreden verilmiş olması nedeniyle temyiz istemini reddetmesi gerektiği düşüncesine varılmıştır.
    Bir an için CMK"nın 295. maddesinde yazılı sürenin kararda gösterilmemiş olmasının bir yanılgıya yol açtığı düşünülse bile, mesleği kamu hizmeti niteliğindeki Avukatlık olan sanık müdafisinin, sanığın savunulması ve kanun yollarına başvurulması için yeterli düzeyde hukuki bilgiye sahip olduğu, CMK"nın 291. maddesinde yazılı temyiz süresi, CMK"nın 294. maddesinde yazılı temyize dair sebep bildirme zorunluğu ve CMK"nın 295. maddesinde yazılı ek süre konusunda bilgisizlik içinde olacağı düşünülemeyeceğinden, anılan eksikliğin bir yanılgıya sebep olmasının da mümkün olmadığı," görüşüyle itiraz kanun yoluna müracaat etmiştir.
    CMK"nın 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay (Kapatılan) 14. Ceza Dairesince 17.02.2020 tarih ve 7292-1204 sayı ile itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
    TÜRK MİLLETİ ADINA
    CEZA GENEL KURULU KARARI
    Sanık hakkında tehdit suçundan İlk Derece Mahkemesince verilen beraat kararı istinaf edilmeksizin, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan Bölge Adliye Mahkemesince verilen beraat hükmü ise temyiz edilmeksizin kesinleşmiş olup itirazın kapsamına göre inceleme sanık hakkında çocuğun nitelikli cinsel istismarı suçundan kurulan mahkûmiyet hükmüyle sınırlı olarak yapılmıştır.
    Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; süresi içerisinde verdiği temyiz dilekçelerinde gerekçeli kararın tebliğini talep eden sanık müdafisine, 5271 sayılı CMK’nın 295. maddesinin birinci fıkrası uyarınca temyiz nedenlerini bildirir ek dilekçenin gerekçeli kararın tebliğinden itibaren (7) gün içerisinde verilmesi gerektiğinin bildirilmesinin zorunlu olup olmadığının, bu bağlamda temyiz nedenlerini bildirir ek dilekçenin süresinde olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.
    İncelenen dosya kapsamından;
    ... Ağır Ceza Mahkemesince 26.04.2018 tarih ve 493-228 sayı ile sanığın çocuğun nitelikli cinsel istismarı suçundan TCK’nın 103/2, 43/1 ve 53. maddeleri uyarınca 20 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği, resen istinafa tâbi hükme yönelik sanık müdafileri tarafından istinaf başvurusunda bulunulması üzerine Bölge Adliye Mahkemesince duruşma açılarak yapılan yargılama sonucunda Yerel Mahkemece sanık hakkında çocuğun nitelikli cinsel istismarı suçundan kurulan mahkûmiyet hükmüne yönelik istinaf başvurularının esastan reddine karar verildiği, kurulan hükme karşı yasa yolları, şekli, süreleri ve sonuçlarına ilişkin olarak ise hüküm fıkrasının sonunda;
    "...Dair; sanık, sanık müdafisi, katılanlar ile katılanlar ve mağdur vekilinin yüzlerine karşı, kararın tefhiminden itibaren 15 gün içinde hükmü veren Dairemize bir dilekçe verilmesi ya da zabıt kâtibine beyanda bulunup tutanak tutturup hâkime onaylatmak veya bir başka ilk derece ceza mahkemesi ya da bölge adliye mahkemesi ceza dairesi aracılığıyla dilekçe gönderilmek, sanığın ise cezaevi idaresi aracılığıyla dilekçe göndermek suretiyle, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 286. maddesi uyarınca temyiz kanun yolu açık olmak üzere," şeklinde ihtarda bulunulduğu, 02.11.2018 ve 09.11.2018 tarihlerinde sanık müdafisi tarafından hükmün usul ve yasaya aykırı olduğu, gerekçeli karar tebliğ edildiğinde ayrıntılı temyiz dilekçesinin sunulacağına ilişkin dilekçeler verildiği, sanık müdafisine gerekçeli kararın 31.12.2018 tarihinde tebliğ olunduğu ancak yapılan tebligatta temyiz nedenlerini bildirir ek dilekçenin verilmesine ilişkin süre belirtilmediği, sanık müdafisinin temyiz nedenlerini bildirir ek dilekçesini 14.01.2019 tarihinde verdiği,
    Yargıtay 14. Ceza Dairesince 18.11.2019 tarih ve 3179-12521 sayı ile hükmün bozulmasına karar verildiği,
    Anlaşılmaktadır.
    Uyuşmazlık konusunda isabetli bir çözüme ulaşılabilmesi bakımından, kanun yoluna başvuru hakkının hukuki niteliği, temyiz başvuru usulü ve başvuru üzerine yapılacak işlemlerin ayrıntılı bir şekilde irdelenmesi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Anayasa’daki düzenlemeler ile 5271 sayılı CMK ve 1412 sayılı CMUK hükümlerinin kıyasen değerlendirilmesiyle temyiz denetiminin ne şekilde yapılacağına da değinilmesi gerekmektedir.
    Anayasamızın "Temel hak ve hürriyetlerin korunması" başlıklı 40. maddesinin ikinci fıkrası "Devlet, işlemlerinde, ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini belirtmek zorundadır." hükmünü içermektedir.
    İlk derece mahkemesinin hükümlerine karşı kanun yoluna başvuru hakkının sözleşme kapsamında korunması gereken bir hak olarak kabul edilmesi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne Ek 7 nolu protokolle gerçekleşmiştir. Protokol, 22.11.1984 tarihinde imzalanmış; 01.11.1988’de yürürlüğe girmiş; Türkiye Büyük Millet Meclisinde 25.03.2016 tarihinde onaylanarak iç hukukumuzun bir parçası hâline gelmiş bulunmaktadır. Protokolün "Cezai konularda iki dereceli yargılanma hakkı" başlıklı 2. maddesi "Bir mahkeme tarafından cezai bir suçtan mahkum edilen her kişi, mahkumiyet ya da ceza hükmünü daha yüksek bir mahkemeye yeniden inceletme hakkını haiz olacaktır. Bu hakkın kullanılması, kullanılabilme gerekçeleri de dahil olmak üzere, yasayla düzenlenir.
    2. Bu hakkın kullanılması, yasada düzenlenmiş haliyle önem derecesi düşük suçlar bakımından ya da ilgilinin birinci derece mahkemesi olarak en yüksek mahkemede yargılandığı veya beraatini müteakip bunun temyiz edilmesi üzerine verilen mahkumiyet hallerinde istisnaya tabi tutulabilir." şeklinde düzenlenmiştir.
    Anılan protokol ile adil yargılama ilkesi kapsamında cezai konularda iki dereceli yargılanma hakkı kabul edilmiştir. Bu hakkın istisnaları ikinci fıkrada gösterilmiş olup yasada düzenlenmiş hâliyle az önemli suçlar ya da ilgilinin birinci derece mahkemesi olarak en yüksek mahkemede yargılanması ve beraat kararının temyiz edilmesi sonrası verilen mahkûmiyet hâlleridir. Bazı görevlilerin özel yetki kuralları uyarınca Yargıtayda veya Yüce Divan sıfatıyla Anayasa Mahkemesinde yargılanması hâlinde bu istisna uygulanabilecektir. Sözleşmede istisna getirebilme olanağına rağmen İç hukukumuzda ilk derece olarak Yargıtayda yargılanacak kişiler bakımından verilen hükümlerin temyiz edilebileceği öngörülerek iki dereceli sistem benimsendiği anlaşılmaktadır.
    5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 231. maddesinin ikinci fıkrası;
    "Hazır bulunan sanığa ayrıca başvurabileceği kanun yolları, mercii ve süresi bildirilir."
    "Kararların gerekçeli olması" başlıklı 34. maddesi;
    "(1) Hâkim ve mahkemelerin her türlü kararı, karşı oy dahil, gerekçeli olarak yazılır. Gerekçenin yazımında 230 uncu madde göz önünde bulundurulur. Kararların örneklerinde karşı oylar da gösterilir.
    (2) Kararlarda, başvurulabilecek kanun yolu, süresi, mercii ve şekilleri belirtilir"
    "Hükmün gerekçesi ve hüküm fıkrasının içereceği hususlar" başlıklı 232. maddenin 6. fıkrası;
    "Hüküm fıkrasında, 223 üncü maddeye göre verilen kararın ne olduğunun, uygulanan kanun maddelerinin, verilen ceza miktarının, kanun yollarına başvurma ve tazminat isteme olanağının bulunup bulunmadığının, başvuru olanağı varsa süresi ve merciinin tereddüde yer vermeyecek şekilde açıkça gösterilmesi gerekir"
    "Eski hâle getirme" başlıklı 40. maddesi;
    "(1) Kusuru olmaksızın bir süreyi geçirmiş olan kişi, eski hale getirme isteminde bulunabilir.
    (2) Kanun yoluna başvuru hakkı kendisine bildirilmemesi halinde de, kişi kusursuz sayılır."
    "Temyiz istemi ve süresi" başlığını taşıyan 5271 sayılı CMK’nın 291. maddesi;
    "(1) Temyiz istemi, hükmün açıklanmasından itibaren yedi gün içinde hükmü veren mahkemeye bir dilekçe verilmesi veya zabıt kâtibine bir beyanda bulunulması suretiyle yapılır; beyan tutanağa geçirilir ve tutanak hâkime onaylattırılır. Tutuklu bulunan sanık hakkında 263 üncü madde hükmü saklıdır.
    (2) Hüküm, temyiz yoluna başvurma hakkı olanların yokluğunda açıklanmışsa, süre tebliğ tarihinden başlar." şeklinde düzenlenmiş iken,
    7035 sayılı Kanun’un 21. maddesiyle yapılan değişiklik ile;
    "(1) Temyiz istemi, hükmün açıklanmasından itibaren on beş gün içinde hükmü veren mahkemeye bir dilekçe verilmesi veya zabıt kâtibine bir beyanda bulunulması suretiyle yapılır; beyan tutanağa geçirilir ve tutanak hâkime onaylattırılır. Tutuklu bulunan sanık hakkında 263 üncü madde hükmü saklıdır.
    (2) Hüküm, temyiz yoluna başvurma hakkı olanların yokluğunda açıklanmışsa, süre tebliğ tarihinden başlar."
    "Temyiz başvurusunun içeriği" başlığını taşıyan 294. maddesi;
    "(1) Temyiz eden, hükmün neden dolayı bozulmasını istediğini temyiz başvurusunda göstermek zorundadır.
    (2) Temyiz sebebi, ancak hükmün hukukî yönüne ilişkin olabilir.",
    "Temyiz gerekçesi" başlığını taşıyan 295. maddesi ise;
    "(1) Temyiz başvurusunda temyiz nedenleri gösterilmemişse temyiz başvurusu için belirlenen sürenin bitmesinden veya gerekçeli kararın tebliğinden itibaren yedi gün içinde hükmü temyiz olunan bölge adliye mahkemesine bu nedenleri içeren bir ek dilekçe verilir. Cumhuriyet savcısı temyiz dilekçesinde, temyiz isteğinin sanığın yararına veya aleyhine olduğunu açıkça belirtir.
    (2) Temyiz, sanık tarafından yapılmış ise, ek dilekçe kendisi veya müdafii tarafından imza edilerek verilir.
    (3) Müdafii yoksa sanık, tutanağa bağlanmak üzere zabıt kâtibine yapacağı bir beyanla gerekçesini açıklayabilir; tutanak hâkime onaylatılır. Sanığın yasal temsilcisi ve eşi hakkında 262 nci madde, tutuklu sanık hakkında ise 263 üncü madde hükümleri saklıdır."
    Hükümlerini içermektedir.
    Bir kanun yolu başvurusunun esas yönünden mercisince incelenmesi, Anayasamızın 36. maddesinde yer bulan adil yargılanma hakkının güvencelerinden olan mahkemeye erişim hakkı kapsamında kalmaktadır.
    Anayasamızın "Temel hak ve hürriyetlerin sınırlanması" başlıklı 13. maddesi "Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz" şeklindedir.
    Öğretide de kanun yoluna başvurmanın bir insan hakkı olduğu ifade edilmiştir (Yenisey-Nuhoğlu, Ceza Muhakeme Hukuku, 4. Baskı, s. 838).
    Görüldüğü üzere; temel hak ve hürriyetlerin sınırlanması kanun tarafından öngörülme, haklı bir sebebe dayanma ve ölçülülük ilkesine aykırı olmama koşullarına bağlıdır. Anayasamızın 36. maddesinde güvence altına alınan mahkemeye erişim hakkı da bu anlamda mutlak olmayıp sınırlamalara konu olabilir. Ancak ölçülülük ilkesi uyarınca sınırlamaların mahkemeye erişimi imkânsız hâle getirmemesi ya da aşırı derecede zorlaştırmaması da gerekir.
    Anayasal ve yasal nitelikteki söz konusu emredici düzenlemelerden anlaşılacağı üzere; Yargı mercilerince verilen kararın ne olduğunun, uygulanan kanun maddelerinin, ceza miktarının, kanun yollarına başvurma ve tazminat isteme olanağının bulunup bulunmadığının, başvuru olanağı varsa süresi ve mercisinin tereddüde yer vermeyecek açıklıkta taraflara bildirilmesi gerektiği şeklindeki düzenleme ile kanun koyucunun Anayasa’daki emredici düzenlemeye paralel şekilde ilgililerin "kanun yolu" başvurularında hak kayıpları ile sonuçlanabilecek yanılgıyı önlemek için ayrıntılı düzenleme yapmak ihtiyacını hissettiği görülmektedir.
    Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarında da kanun yoluna başvurma hakkının belli bir süre koşuluna bağlanması, hukuki güvenlik ve istikrarın sağlanması gibi önemli ve meşru bir amaca hizmet etmekte olduğu, bu bakımdan iç hukuktaki usullerin belirli ve öngörülebilir olması koşuluyla yargısal başvuruların birtakım kurallara tabi tutulmasının tek başına mahkemeye erişim hakkının ihlali olarak değerlendirilemeyeceği ancak mahkemelerin iç işleyişlerine ilişkin süreçlerdeki aksama ve hatalardan kaynaklanan sorumluluğun ilgililere yüklenemeyeceği ve dava açma sürelerini düzenleyen karışık ve dağınık olan mevzuatın aşırı şekilci yorumunun mahkemeye erişim hakkını ihlal edebileceği kabul edilmiştir.
    Süresi içinde vermiş olduğu dilekçeyle sebep göstermeksizin hükmü temyiz eden tarafın, temyiz başvurusu için belirlenen sürenin bitmesinden veya kararın kendisine tebliğinden itibaren 7 gün içinde sunacağı dilekçeyle sebep bildirmesi gerekmektedir. Bu sürenin "hak düşürücü" veya "düzenleyici" nitelikte olduğu uygulamada ve doktrinde tartışmalıdır. Hukuki bir konuda kesin çizgilerle ayrışmış bir tartışma varsa ve yargı organları aynı konuda farklı sonuçlara varıyorlarsa taraflar açısından yasanın öngörülebilirliği ilkesinde sorun olduğu sonucuna ulaşılabilecektir. Nitekim 1412 sayılı CMUK’nın yürürlükte olduğu dönemde Yargıtay tarafından sebep içermeyen temyiz taleplerinin incelenmesine ilişkin yerleşik uygulama, sistemde değişiklik yapan ve istinaf mahkemelerini faaliyete geçiren 5271 sayılı CMK’nın uygulandığı ilk dönemlerde yanılgı hâli olarak makul görülebilecektir. Kaldı ki, CMK’nın 291. maddesinin 1. fıkrasında 7 gün olan temyiz süresi, 7035 sayılı Kanun’un 21. maddesiyle yapılan değişiklik sonucu 15 gün olarak yeniden düzenlenmiş, CMK"nın 295. maddesinin 1. fıkrasında yer alan temyiz nedenlerini bildirir ek dilekçenin verilmesine dair 7 günlük sürede ise herhangi bir değişikliğe gidilmemiştir. Bu husus da, avukatlar da dahil başvurucuların temyiz nedenlerini bildirir ek dilekçeyi verebilecekleri süre konusunda yanılmalarını mümkün kılmaktadır.
    Hukuk devleti olmanın sorumluluğu bağlamında verilen kararlar ile kurulan hükümlere karşı yasa yolları, şekli, süreleri ve sonuçlarının ilgililere açıkça bildirilmemesi veya eksik bildirilmesi hâlinde, yasal sürelerin tebligat tarihinden itibaren değil ancak öğrenme tarihinden itibaren işlemeye başlayacağı, öğrenme tarihi kesin olarak belirlenebilen hâller dışında taraf beyanının esas alınması gerekliliğinden hareketle, usulüne uygun sebep içeren dilekçe var ise bu kapsamda temyiz incelemesi yapılması, aksi hâlde ilgiliye yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda yapılacak meşruhatlı tebligatla 7 günlük süre içinde yasal düzenlemeye uygun sebep bildirmemesi hâlinde sebep yokluğundan temyiz talebinin reddedileceği ihtar edilmeli, sonucuna göre esasa ilişkin temyiz incelemesi yapılıp yapılmayacağına karar verilmelidir.
    Her ne kadar mesleği bir kamu hizmeti niteliğindeki avukatlık olan ve sanığın savunmasını üstlenen; savunma ve kanun yollarına başvuru için yeterli düzeyde hukuki bilgiye sahip olan müdafinin temyiz nedenlerini bildirir ek dilekçenin verilmesi süresinin, temyiz başvurusu için belirlenen sürenin bitmesinden veya gerekçeli kararın tebliğinden itibaren yedi gün içinde olduğunu bilmemesi düşünülemeyeceğinden, kanun yolu bildirimindeki bu eksiklik müdafi açısından bir yanılgı ve bu bağlamda hakkın kullanılması yönünde bir engel oluşturmayacağı söylenebilir ise de; açıklandığı üzere istinaf mahkemelerini faaliyete geçiren 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile 1412 sayılı CMUK’nın yürürlükte olduğu dönemde Yargıtay tarafından sebep içermeyen temyiz taleplerinin incelenmesine ilişkin yerleşik uygulama terk edilmiş, 7035 sayılı Kanun’un 21. maddesiyle yapılan değişiklik sonucu 7 gün olan temyiz süresi 15 gün olarak yeniden belirlenmiş ancak temyiz nedenlerini bildirir ek dilekçenin sunulmasına ilişkin 7 günlük sürede bir değişikliğe gidilmemiş ve böylelikle kısmen karmaşık bir sistem kabul edilmiş olması nedenleriyle avukatlar da dahil olmak üzere başvurucuların söz konusu sürede yanılmalarının mümkün olduğu kabul edilmelidir.
    Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
    Sanık müdafisinin yüzüne karşı 02.11.2018 tarihinde tefhim olunan hükümde 5271 sayılı CMK’nın 295. maddesinin birinci fıkrası uyarınca temyiz nedenlerini bildirir ek dilekçenin temyiz başvurusu için belirlenen sürenin bitmesinden veya tebliğden itibaren (7) gün içerisinde verilmesi gerektiğine değinilmediği gibi bu hususun meşruhatlı tebligat ile de bildirilmediği anlaşıldığından, sanık müdafisinin temyiz başvurusu için belirlenen sürenin bitmesinden ve gerekçeli kararın 31.12.2018 tarihinde tebliğinden itibaren yedi gün geçtikten sonra sunduğu 14.01.2019 tarihli temyiz nedenlerini bildirir ek dilekçenin öğrenme üzerine ve süresinde olduğunun kabulü gerekmektedir. Bu nedenle, Özel Dairece sanık müdafisinin temyiz nedenlerini bildirir ek dilekçesinin süresinde olduğu kabul edilerek yapılan temyiz incelemesinde herhangi bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
    Bu itibarla, yerinde olmayan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmelidir.
    Çoğunluk görüşüne katılmayan bir Ceza Genel Kurulu Üyesi ise; Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının değişik gerekçeyle kabul edilmesi gerektiği düşüncesiyle karşı oy kullanmıştır.
    SONUÇ:
    Açıklanan nedenlerle;
    1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının REDDİNE,
    2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 21.09.2021 tarihinde yapılan müzakerede oy çokluğuyla karar verildi.

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi