Esas No: 2021/658
Karar No: 2021/1197
Karar Tarihi: 03.02.2021
Danıştay 6. Daire 2021/658 Esas 2021/1197 Karar Sayılı İlamı
T.C.
D A N I Ş T A Y
ALTINCI DAİRE
Esas No : 2021/658
Karar No : 2021/1197
TEMYİZ EDENLER : 1- (DAVALI): … Valiliği
VEKİLİ : Av. …
2- MÜDAHİL (DAVALI YANINDA): …
VEKİLİ : Av. …
KARŞI TARAF (DAVACILAR) :
1- Sınırlı Sorumlu … Köyü Tarımsal Kalkınma Kooperatifi … 10-….
VEKİLLERİ : Av. …
İSTEMİN KONUSU : ... İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ:
Dava konusu istem: Manisa İli, Kula İlçesi, … Mahallesi mevkiinde davalı yanında müdahil tarafından yapılması planlanan "… Ruhsat Numaralı Sahada Sondajlı Jeotermal Kaynak Arama (7 Adet Sondaj)" projesiyle ilgili olarak Manisa Valiliği Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğünce verilen … tarih ve E… sayılı "Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) Gerekli Değildir" kararının iptali istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: Temyize konu kararda; dosyadaki bilgi ve belgeler ile bilirkişi raporunda yer alan tespit ve açıklamalar birlikte değerlendirildiğinde, dava konusu projenin, önemli çevresel etkilerinin olacağı, nitekim, gerek canlı ve bitki çeşitliliği ve gerekse de Kula ilçesinin ve projenin uygulanacağı sahanın tarımsal ve orman potansiyeli ile projenin olası etkileri dikkate alındığında, bilirkişi raporunda da vurgulanmış risk ve etkiler sebebiyle ÇED sürecinin işletilmesi ve neticede ortaya çıkan duruma göre iş ve işlemlerin gerçekleştirilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.
Belirtilen gerekçelerle hukuka aykırı bulunan dava konusu işlemin iptaline karar verilmiştir.
TEMYİZ EDENLERİN İDDİALARI :
1- Davalı idare tarafından, PTD'de projenin özelliklerinin, proje yeri ve etki alanının mevcut çevresel özellikleri ile projenin inşaat ve işletme aşamasında çevresel etkileri ve alınacak önlemlerin sırasıyla ayrı başlıklar altında incelendiğinin görüldüğü ve ilgili kurumlardan alınan görüşlerde herhangi bir eksiklik tespit edilmediği, Mahkemece bilirkişi raporuna yönelik itirazlar dikkate alınmaksızın eksik incelemeyle karar verildiği, dava konusu işlemin hukuka uygun olduğu ileri sürülmektedir.
2- Davalı yanında müdahil tarafından, Mahkemece davanın ihbar edilmemesi nedeniyle davaya ilişkin bilgi, belge ve bilirkişi raporuna itirazlarını sunma olanağının olmadığı, dolayısıyla adil yargılanma hakkının ihlal edildiği, davadan, davalı idareye Bilgi Edinme Kanunu kapsamında yapılan başvuru sonucunda verilen cevaptan haberdar olunduğu, aynı şekilde duruşma gününün, Kanuna aykırı şekilde duruşma tarihinden en az 30 gün önce verilmediği ve duruşma gününün, 22/10/2020 tarihli müdahale isteminin kabulüne dair kararla bildirildiği ve bu kararın 28/10/2020 tarihinde tebliğ edildiği, 1 haftalık sürenin duruşmaya hazırlanmak için yeterli olmaması nedeniyle duruşmanın ertelenmesinin talep edildiği, ancak erteleme talebi kabul edilmeyerek, kendilerinin yokluğunda karar verildiği, bilirkişi raporunda jeolojik yönden eksik olduğu ileri sürülen derin sondajlara, hidrojeolojik kesitlere yönelik bilgilerin, jeolojik-hidrojeolojik etüt raporunun 29. sayfasında yer aldığı, aynı şekilde jeotermal akışkanın kimyasal özelliklerine yer verilmediği tespitine karşın, hidrojeolojik değerlendirme raporunun eki su analizi sonuçları kısmında proje kapsamında alınan numunelerin analizinin yapıldığı ve deney sonuçlarının PTD'de yer aldığı ve elde edilen değerlerin, bilirkişi raporunda dikkate alınmadığı belirtilen Orman ve Su İşleri Bakanlığı Su Yönetimi Genel Müdürlüğünün … tarih ve … sayılı yazısındaki değerlerin altında kaldığı, MT raporlarının ise uluslararası standartlarda hazırlandığı, jeofizik mühendisi tarafından ileri sürülen ruhsat alanının dışında konturlama yapıldığı yönündeki değerlendirmenin hatalı olduğu, nitekim, yapısal bütünlük içerisinde yorumlanması amacıyla ruhsat alanının dışında da konturlama yapıldığı, ziraat mühendisi tarafından dava konusu projenin tarım arazilerinden hangisinin kapsamında yer aldığının belirtilmediği, sadece tarım arazilerinin genel özelliklerinden bahsedildiği, dolayısıyla ziraat mühendisliği bakımından dava konusu kararın hangi yönleriyle uygun olmadığının somut bir biçimde ortaya konulamadığı, kaldı ki projenin bulunduğu alanın, kuru marjinal tarım arazisi niteliğinde olduğu ve bu alanda jeotermal kaynak arama çalışması yapılmasına hukuken bir engel bulunmadığı, aynı zamanda proje alanının, Manisa Büyük Ova koruma alanı dışında kaldığı, bilirkişilerce jeotermal yatırımların olası risklerinden bahsedilerek soyut değerlendirmelerde bulunulduğu, proje ile ilgili Dünya Bankasından kredi talep edildiğinden, ÇED süreci işletilmiş gibi ayrıntılı bir PTD hazırlandığı ve Dünya Bankası tarafından da projenin çevresel etkileri ile alınacak önlemler bakımından PTD yeterli bulunduğu için kredi verildiği, projeyle ilgili tüm kamu kurumlarının görüşlerinin olumlu olduğu, yöre halkıyla bilgilendirme toplantısı yapıldığı, ayrıca bilirkişi raporunda projenin bulunduğu alanların imar planlarındaki fonksiyonları dikkate alınarak, projenin bu alanda yapılıp yapılmayacağı ile ilgili değerlendirmenin yapılmadığı, bu nedenle, Mahkemece şehir ve bölge plancısı uzman kişilerin de bulunduğu yeni bir bilirkişi heyetiyle dosya kapsamında yeniden bir rapor alınarak karar verilmesi gerektiği ileri sürülmektedir.
KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Savunma verilmemiştir.
DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ … DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin kabulü ile Mahkeme kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Altıncı Dairesince, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
İNCELEME VE GEREKÇE:
MADDİ OLAY :
Davalı yanında müdahil tarafından, Manisa İli, Kula İlçesi, … Mahallesi mevkii, … (ER:…) ruhsat numaralı sahada ısıtma, soğutma, elektrik üretimi, mineral üretimi, kaplıca amaçlı kullanım gibi farklı uygulama alanlarına yönelik jeotermal enerjinin rezervuar keşfi amacıyla 7 adet sondaj faaliyetinin planlanması nedeniyle PTD hazırlanarak, davalı idareye sunulması üzerine, söz konusu projeyle ilgili kurumlardan gelen görüşler neticesinde, … tarih ve E… sayılı "ÇED Gerekli Değildir" kararı verilmiştir.
Bunun üzerine, anılan kararın iptali istemiyle bakılan dava açılmıştır.
İLGİLİ MEVZUAT:
Anayasanın "Hak arama hürriyeti" başlıklı 36. maddesinde, "Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir." hükmü yer almakta olup, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin "Adil yargılanma hakkı" başlıklı 6. maddesinin (1) fıkrasında da, herkesin medeni hak ve yükümlülükleri ile ilgili uyuşmazlıklar konusunda bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından davasının makul bir süre içinde, hakkaniyete uygun ve açık olarak görülmesini isteme hakkına sahip olduğu belirtilmiştir.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun "Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu ile Vergi Usul Kanununun uygulanacağı haller" başlıklı 31. maddesinde; "Bu Kanunda hüküm bulunmayan hususlarda; hakimin davaya bakmaktan memnuiyeti ve reddi, ehliyet, üçüncü şahısların davaya katılması, davanın ihbarı, tarafların vekilleri, feragat ve kabul, teminat, mukabil dava, bilirkişi, keşif, delillerin tespiti, yargılama giderleri, adli yardım hallerinde ve duruşma sırasında tarafların mahkemenin sukünunu ve inzibatını bozacak hareketlerine karşı yapılacak işlemler ile elektronik işlemlerde Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu hükümleri uygunlanır." hükmüne yer verilmiştir.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 31. maddesinin atıfta bulunduğu 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 27. maddesinde; "1) Davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgilileri, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahiptirler. 2) Bu hak; a) Yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi olunmasını, b) Açıklama ve ispat hakkını, c) Mahkemenin, açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini içerir." hükmüne, 66. maddesinde; "Üçüncü kişi, davayı kazanmasında hukuki yararı bulunan taraf yanında ve ona yardımcı olmak amacıyla, tahkikat sona erinceye kadar, fer’î müdahil olarak davada yer alabilir." hükmüne, 67. maddesinde; "(1) Müdahale talebinde bulunan üçüncü kişi, yanında katılmak istediği tarafı, müdahale sebebini ve bunun dayanaklarını belirten bir dilekçeyle mahkemeye başvurur. (2) Müdahale dilekçesi, davanın taraflarına tebliğ edilir. Mahkeme, gerekirse taraflarla birlikte üçüncü kişiyi de dinlemek üzere davet eder, gelmeseler dahi müdahale talebi hakkında karar verir." hükmüne, 68. maddesinde; "(1) Müdahale talebinin kabulü hâlinde müdahil, davayı ancak bulunduğu noktadan itibaren takip edebilir. Müdahil, yanında katıldığı tarafın yararına olan iddia veya savunma vasıtalarını ileri sürebilir; onun işlem ve açıklamalarına aykırı olmayan her türlü usul işlemlerini yapabilir. (2) Mahkeme, katıldığı noktadan itibaren, taraflara bildirilen işlemleri müdahile de tebliğ eder." hükmüne, 69. maddesinde; "(1) Müdahilin de yer aldığı asıl davada hüküm, taraflar hakkında verilir." hükmüne yer verilmiştir.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME :
Yukarıda belirtlen mevzuat hükümlerinin birlikte değerlendirilmesinden; davaya müdahaleyi, görülmekte olan davada, hakkı davanın sonucuna bağlı olan kişinin kendi hukuki yararını korumak için, davanın tarafı olmadan, davayı kazanmasında yararı bulunan tarafın yanında ve ona yardımcı olarak davaya müdahalesine imkan veren bir hukuki kurum olarak tanımlamak mümkündür.
İdarenin işlem ve eylemlerinin hukuka uygunluk denetiminin yapıldığı idari yargıda görülmekte olan davalar yönünden de uyuşmazlık konusu üzerinde hak iddia eden ya da davanın taraflarından birinin davayı kazanmasında hukuki yararı bulunan üçüncü kişilerin davaya sadece şeklen değil etkili bir şekilde katılımının sağlanması, adil yargılanma hakkının güvencelerinin sağlanabilmesi için önemli bir müessesedir.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Menemen Minibüsçüler Odası/Türkiye kararında, yargıya erişim hakkı veya diğer bir deyimle hukuk davası açma hakkının, AİHS'nin 6. maddesinin "yargılanma hakkı" ile ilgili birinci fıkrasının yalnızca bir yönünü oluşturduğu, erişim hakkının etkin olabilmesi için, haklarına müdahale edilen bir kimsenin açık ve kesin bir şekilde bu işleme itiraz edebilmesi ve mahkemece tartışılabilmesi ve incelenmesi gerektiği, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 31. maddesinin mahkemeye erişim hakkını doğrudan etkilediğine işaret etmiştir.
Bu çerçevede başvuruyu değerlendiren AİHM, ulusal mahkemelerin 2577 sayılı Kanunun 31. maddesindeki gereklilikleri yerine getirmede başarı sağlayamamalarının başvurucuyu hak ve yükümlülüklerini doğrudan etkileyen uyuşmazlıkla ilgili olarak dinlenilmekten alıkoyduğu ve başvurucunun mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği sonucuna ulaşmıştır. (Menemen Minibüsçüler Odası/Türkiye, § 27)
Dosyanın incelenmesinden; Mahkemece 22/04/2020 tarihli kararla keşif ve bilirkişi incelemesine karar verildiği ve bu aşamaya kadar proje sahibine davanın ihbar edilmediği, 03/07/2020 tarihinde keşfin yapıldığı, bilirkişi raporunun 13/08/2020 tarihinde Mahkemenin kaydına girdiği ve davacılar ile davalı idareye tebliğ edildiği, davalı idare tarafından 26/08/2020 tarihinde Mahkemenin kaydına giren dilekçe ile bilirkişi raporuna itiraz edildiği, Mahkemece 16/09/2020 tarihinde yürütmenin durdurulmasına karar verildiği, proje sahibi ... tarafından 21/09/2020 tarihinde Mahkemenin kaydına giren dilekçe ile davalı yanında müdahale isteminde bulunulduğu ve aynı gün Mahkemece müdahale dilekçesinin taraflara tebliğine karar verildiği, 04/11/2020 tarihinde yapılacak duruşmanın davetiyesinin davacılara ve davalı idareye 06/10/2020 tarihinde tebliğ edildiği, Mahkemenin 22/10/2020 tarihli kararıyla duruşmanın yeri, tarihi ve saati belirtilerek, davanın bulunduğu aşamadan itibaren davalı yanında müdahale isteminin kabul edildiği ve bu kararın davalı yanında müdahile 28/10/2020 tarihinde tebliğ edilmesiyle davalı yanında müdahilin, duruşma tarihinden ilk defa haberdar olduğu ve davalı yanında müdahil tarafından, Mahkemenin 30/10/2020 tarihinde kaydına giren dilekçe ile davanın kendisine ihbar edilmediği, davadan Bilgi Edinme Kanunu kapsamında yapılan başvuru neticesinde davalı idarenin verdiği cevaptan öğrenildiği, dolayısıyla müdahale isteminin kabulüne ilişkin kararın tebliğinden sonra 04/11/2020 tarihinde yapılacak yapılacak duruşmaya az bir süre kaldığı, duruşma tarihinin en az 30 gün önceden bildirilmesi gerektiği, nitekim delillerin toplanması ve davacıların iddialarına yönelik etkili bir savunma yapılabilmesi için kalan sürenin yeterli olmadığı ileri sürülerek, duruşmanın ileri bir tarihe ertelenmesinin istenildiği, ancak davalı yanında müdahilin bu istemi Mahkemece yerinde görülmeyerek belirlenen tarihte davacılar ile davalı yanında müdahilin yokluğunda duruşmanın yapıldığı anlaşılmaktadır.
Uyuşmazlık konusu olayda, her ne kadar İdare Mahkemesince; keşif ve bilirkişi incelemesi yapıldığı, bilirkişi raporunun taraflara tebliğ edildiği, yürütmenin durdurulmasına karar verildiği gerekçesiyle ...'un müdahale isteminin kabulüne ilişkin kararda, müdahale talebinin kabulü hâlinde müdahil, davayı ancak bulunduğu noktadan itibaren takip edebilir hükmü gereği duruşma yerinin, tarihinin ve saatinin belirtilmesi yeterli görülmüş ise de, dava konusu projeyi gerçekleştirecek olan ...'un, davanın sonucundan doğrudan etkileneceği ve hakkının davanın sonucuna bağlı olduğu dikkate alındığında, anılan kişiye adil yargılanma hakkı kapsamında davacıların iddialarına karşı itirazlarını sunma ve delilleri toplamasına imkan sağlayacak bir zamanda davanın ihbar edilmeyerek usul hükümlerine aykırı davranıldığı anlaşılmış olup, müdahale isteminin kabulüne karar verildikten sonra davaya sadece şeklen değil etkili bir şekilde katılımının sağlanması amacıyla davalı yanında müdahile bilirkişi raporunun tebliğ edilerek, itiraz etme olanağının tanınması suretiyle karar verilmesi, adil yargılanma hakkının gereği olmakla birlikte, Mahkemenin, duruşma tarihinden önce davalı yanında müdahilin talebi kabul edilmeyerek duruşmanın ertelenmesine yönelik bir karar verilmemiş ise de, ivedi yargılama usulüne tabi uyuşmazlıkla ilgili olarak usul ekonomisi de gözetilerek takdir yetkisi çerçevesinde ertelenmediği anlaşılan duruşmaya, duruşma davetiyesinin taraflara tebliğe çıkarıldığı tarihte henüz müdahil durumda olmadığından, davalı yanında müdahale talebi kabul edildikten sonra duruşma yeri, tarihi ve saati kendisine usulüne uygun olarak bildirilen müdahilin duruşmaya katılmamasının, gelen tarafın katılımı ile yapılan duruşmayı sakatlamadığı gibi, yeniden duruşma yapılmasını gerektirmediği sonucuna varılmıştır.
Diğer taraftan, davalı yanında müdahil tarafından temyiz dilekçesinde, bilirkişi raporunda projenin bulunduğu alanların imar planlarındaki fonksiyonları dikkate alınarak, projenin bu alanda yapılıp yapılmayacağı ile ilgili değerlendirmenin yapılmadığı, bu nedenle, Mahkemece şehir ve bölge plancısı uzman kişilerin de bulunduğu yeni bir bilirkişi heyetiyle dosya kapsamında yeniden bir rapor alınarak karar verilmesi gerektiği ileri sürülmüşse de, yürürlükteki yasal ve yönetsel düzenlemeler uyarınca gerekli olan ruhsat, izin, onay ve uygun görüş gibi izinlerin alınması kaydıyla projenin inşaatına başlanılabildiği ve ÇED sürecinin, projeye başlanılmadan önce projenin çevreye olabilecek tüm etkilerinin detaylı olarak araştırıldığı ve yapılacak çalışmalar ile alınacak tedbirlerin uygunluğunun değerlendirildiği bir süreç olduğu dikkate alındığında, planlanan projenin imar planına uygunluğunun, projenin çevresel etkilerinin değerlendirilmesi aşamasında dikkate alınması gereken bir husus olmadığı sonucuna varılmıştır.
Bu durumda; Mahkemece, davalı yanında müdahile bilirkişi raporu tebliğ edilerek ve itirazlarını bildirebilmesi için süre verilerek, davalı yanında müdahilin bilirkişi raporuna yönelik muhtemel itirazlarının (ki temyiz dilekçesinde bu yönde itirazların olduğu görülmüştür) değerlendirilmesi ve gerekirse ek bilirkişi raporu alınması suretiyle yeniden bir karar verilmesi gerekmektedir.
Bu itibarla, dava konusu işlemin iptaline ilişkin temyize konu İdare Mahkemesi kararında hukuki isabet bulunmamaktadır.
KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1.2577 sayılı Kanunun 49. maddesine uygun bulunan davalı idare ile davalı yanında müdahilin temyiz istemlerinin kabulüne,
2.Dava konusu işlemin yukarıda özetlenen gerekçeyle iptaline ilişkin temyize konu ... İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının BOZULMASINA,
3. Dosyanın anılan Mahkemeye gönderilmesine,
4. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 20/A-2-(i) maddesi uyarınca, karar düzeltme yolunun kapalı olduğunun duyurulmasına, 03/02/2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.