10. Hukuk Dairesi 2014/12248 E. , 2015/4189 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi : İş Mahkemesi
Dava, 05.03.2009-30.09.2010 tarihleri arasında davacıya ait işyerinden sigortalı ........ adına yapılan bildirimlerin fiili çalışmaya dayalı olmadığı gerekçesi ile iptali ile sigortalıya yapılan sağlık harcamaları ve tedavi giderleri nedeniyle oluşan Kurum zararının tahsili istemine ilişkin olarak yapılan kurum işleminin iptali istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilamında belirtilen şekilde davanın reddine, karar verilmiştir.
Hükmün, davacı avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi...... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Eldeki davada,.......nün maluliyet aylığı talebinden sonra %100 oranında çalışamayacak durumda olması nedeniyle davacıya ait işyerinden yapılan bildirimlerin iptali nedeniyle davalı kurumca yersiz ödeme olduğu gerekçesi ile tedavi giderlerine ilişkin borç tahakkuk ettirilmesi sonrasında eldeki davanın açıldığı anlaşılmış ise de mahkemece verilen karar eksik aratırma ve yanılgılı değerlendirmeye dayalıdır.
Borçlar Kanunu’nun 53. maddesi (6098 Sayılı Kanun"un 74. maddesi) hükmü gereğince, hukuk hakimi kesinleşen ceza mahkemesi kararındaki maddi olgu ile bağlı ise de, kusur raporu ve oranları ile bağlı değildir. Ceza mahkemesi kendine has usuli olanakları nedeniyle hükme esas aldığı maddi olayların varlığını saptamada daha geniş yetkilere sahiptir. Bu nedenle ceza mahkemesinde saptanacak maddi olayın yargısal bir kararla saptanmış olması gerçeğinin hukuk hakimini de bağlaması gerekir. Bu hal; Kamunun yargıya olan güveninin korunmasının bir gereği olduğu gibi, söz konusu Borçlar Kanununun 53. maddesinde öngörülen kuralın da doğal bir sonucudur.
Nitekim bu husus, Yargıtay"ın yerleşmiş ve kökleşmiş görüşleri ile de kabul edilmiş bulunmaktadır.
O halde, mahkemece öncelikle olay nedeniyle davacı ve sigortalı hakkında ceza davasının olup olmadığının belirlenmesi, var ise, davanın mahkumiyetle sonuçlanması ve kararın kesinleşmesi halinde, Borçlar Kanunu"nun 53. (6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 74.) maddesi uyarınca hukuk hakimini de bağlar nitelikte kesinleşmiş maddi olgu halini alan ilam nedeniyle 5510 Sayılı Yasanın 96"ncı maddesi de dikkte alınarak davacı Kurum alacağı belirlenmelidir.
Diğer taraftan,5510 sayılı Kanunun genel sağlık sigortalısı sayılanların düzenlendiği 60. maddesinde,
“İkametgahı Türkiye"de olan kişilerden;
a) 4 üncü maddenin birinci fıkrasının;
1) (a) ve (c) bentleri gereğince sigortalı sayılan kişiler,
2) (b) bendi gereğince sigortalı sayılan kişiler,
b) İsteğe bağlı sigortalı olan kişiler,
c) Yukarıdaki (a) ve (b) bentlerine göre sigortalı sayılmayanlardan;
1) Harcamaları, taşınır ve taşınmazları ile bunlardan doğan hakları da dikkate alınarak, Kurumca belirlenecek test yöntemleri ve veriler kullanılarak tespit edilecek aile içindeki geliri kişi başına düşen aylık tutarı asgari ücretin üçte birinden az olan vatandaşlar,
g) Yukarıdaki bentlerin dışında kalan ve başka bir ülkede sağlık sigortasından yararlanma hakkı bulunmayan vatandaşlar, genel sağlık sigortalısı sayılır.
6 ncı maddenin birinci fıkrasının (a), (b), (c), (f), (g), (h), (ı) ve (k) bentlerinde sayılanların öncelikle, genel sağlık sigortalısının bakmakla yükümlü olduğu kişi olup olmadığına bakılır. Genel sağlık sigortalısının bakmakla yükümlü olduğu kişi ise tescili yapılmaz. Aksi takdirde birinci fıkra hükümlerinden durumuna uyan bende göre genel sağlık sigortalısı sayılır. Birinci fıkranın (f) bendi kapsamında gelir alması nedeniyle genel sağlık sigortalısı sayılanlar, aynı zamanda diğer bentler gereği de genel sağlık sigortalısı sayılması halinde (f) bendi dışındaki bentler kapsamında genel sağlık sigortalısı sayılır.
Bu maddenin birinci fıkrasının (c) bendinin (1) numaralı alt bendi ile 80 inci maddede belirtilen aile; aynı hane içerisinde yaşayan eş, evli olmayan çocuk, büyük ana ve büyük babadan oluşur. ……..” düzenlemesine yer verilmiştir.
Ayrıca, 5510 sayılı Yasanın, “Yersiz yapılan sağlık giderlerinin terkini” başlıklı Geçici 45. maddesinde de; “Bu Kanuna göre genel sağlık sigortalısı ya da bakmakla yükümlü olunan kişi kapsamına girmekle birlikte, asli olarak hak etmediği bir kapsamda sağlık hizmeti alanlara 31/1/2012 tarihine kadar verilen sağlık hizmetlerine ilişkin Kurumca tahakkuk ettirilmiş veya ettirilecek borçlar, varsa, ilgililerin bu nedenle açtıkları davadan vazgeçmeleri halinde tahsil edilmez. Bu borçlara ilişkin açılmış olan dava ve icra takiplerinden Kurumca vazgeçilir.” düzenlemesi de mevcuttur.
Eldeki davada , Mahkemece davaya konu dönemlerdeki çalışmaların fiili olup olmadığının belirlenmesi bakımından, davadışı ...."in çalışmalarının kurumca
yapılan belirlemelere rağmen fiili olup olmadığı hususu irdelenmeli, bu kapsamda davacıya ait işyerinden başkaca çalışanların olup olmadığı davalı Kuruma verilen dönem bordrolarından tespit edilerek, çalışanların ifadelerine başvurulmalı ve gerektiğinde komşu işyerleri işveren ve çalışanları da belirlenmek suretiyle, fiili çalışmasının olmadığı belirlense de, 5510 Sayılı Yasa"nın 60"ıncı maddesi dikkate alınarak davadışı ........"nün 5510 sayılı Kanunun 60. maddesi ilgili bentleri gereğince genel sağlık sigortalısı sayılıp sayılmayacağı, başka bir deyişle diğer bir koldan sağlık yardımına hak kazanıp kazanmadıkları ile hak sahibi olup olmadıklarının da belirlenmesi ve şayet hak sahibi iseler bu kısımların davacı Kurum alacağından düşülmesi ve sonrasında davacının sorumluluğunun belirlenmesi gerekecektir.
Mahkemece, yukarıda açıklanan maddi ve hukuki esaslar doğrultusunda inceleme yapmak suretiyle karar verilmesi gerekirken, eksik araştırma ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde davanın kabulüne karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davacı avukatının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 09.03.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.