Abaküs Yazılım
12. Hukuk Dairesi
Esas No: 2010/4394
Karar No: 2010/16926
Karar Tarihi: 29.06.2010

Yargıtay 12. Hukuk Dairesi 2010/4394 Esas 2010/16926 Karar Sayılı İlamı

12. Hukuk Dairesi         2010/4394 E.  ,  2010/16926 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : Milas İcra Hukuk Mahkemesi
    TARİHİ : 23/12/2009
    NUMARASI : 2009/334-2009/373

    Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki borçlu vekili tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü :
    Borçluya ödeme emrinin 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 21. maddesi uygulanmak suretiyle tebliğ edilmek istenildiği anlaşılmaktadır.
    7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 17.maddesine göre; “Belli bir yerde devamlı olarak meslek veya sanatını icra edenler, o yerde bulunmadıkları takdirde tebliğ aynı yerdeki daimi memur veya müstahdemlerinden birine yapılır.”
    Aynı Kanunun “Tebliğ imkânsızlığı ve tebellüğden imtina” başlıklı 21. maddesinde; “Kendisine tebligat yapılacak kimse veya yukarıdaki maddeler mucibince tebligat yapılabilecek kimselerden hiçbiri gösterilen adreste bulunmaz veya tebellüğden imtina ederse, tebliğ memuru tebliğ olunacak evrakı, o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti azasından birine veyahut zabıta amir ve memuruna imza mukabilinde teslim eder ve tesellüm edenin adresini ihtiva eden ihbarnameyi gösterilen adresteki binanın kapısına yapıştırmakla beraber, adreste bulunmama halinde tebliğ olunacak şahsa keyfiyetin haber verilmesini de mümkün oldukça en yakın komşularından birine, varsa yönetici veya kapıcıya da bildirilir. İhbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarih, tebliğ tarihi sayılır.” hükmü yer almaktadır. Görüldüğü gibi bu maddeye göre tebliğ işleminin yapılabilmesi için tebliğ adresinde muhatabın veya muhatap adına tebligat yapılabilecek kimselerden hiçbirinin tebliğ adresinde bulunmaması veya bulunsalar bile bu kişilerin tebliğ evrakını almaktan imtina etmeleri gereklidir.
    Somut olayda tebliğ işleminin “Muhatabın adresi kapalı olduğu işçisi E.E’a sorulduğunda işte olduğu sözlü beyanından anlaşıldığı nedeniyle  tebliğ evrakının G. Karakol Amirliği’nde görevli polis memuru imzasına teslim edilip muhatabın kapısına 2 nolu haber kağıdı yapıştırılıp en yakın komşusuna haber verildiği” açıklamasıyla tamamladığı görülmüştür. Tebliğ evrakı arkasında yapılan bu açıklamaya göre, muhatabın adreste bulunmamakla birlikte daimi işçisi E.E’un hazır olduğu anlaşılmaktadır. Bu durumda 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 17.maddesine göre adı geçen daimi işçiye tebliğ işlemi yapılması, imtina etmesi halinde ise bu durumun tebliğ evrakında tesbit edilerek aynı kanunun 21.maddesine göre tebligatın yapılması gerekirken, doğrudan bu maddeye göre tebligatın polis karakoluna bırakılması anılan maddeler hükümlerine aykırı olup, bu hali ile tebliğ işlemi usulsüzdür.
     O halde mahkemece tebliğ işlemine yönelik şikayetin kabulü ile 7201 Sayılı Kanunun 32. maddesi gereğince borçlunun bildirdiği öğrenme tarihi olan 03.11.2009 tarihinin tebliğ tarihi olarak kabulüne ve borçlunun icra dairesine yaptığı itirazın süresinde olduğuna karar verilmesi yerine yazılı gerekçeyle istemin reddi isabetsizdir.
      Kabule göre  ise; Tebligat Kanunun 21.maddesine göre yapılan tebliğ işlemlerinde uygulanması gereken Tebligat Tüzüğünün 28. maddesinin birinci fıkrasında; “Muhatap veya adına tebliğ yapılabilecek olanlardan hiçbiri gösterilen adreste bulunmazsa, tebliğ memurunun adreste bulunmama sebebini bilmesi muhtemel komşu, yönetici, kapıcı, muhtar, ihtiyar kurulu veya meclisi üyeleri, zabıta amir ve memurlarından tahkik ederek beyanlarını tebliğ tutanağına yazıp altını imzalatması, imzadan çekinmeleri halinde de bu durumu yazarak kendisinin imzalaması gerekir.” hükmü öngörülmüştür.
     B.T. 28. maddesi, tebliğ memuruna ilgilinin neden adreste bulunmadığını “tahkik etme” görevini yüklemiştir. Buna göre tebliğ memuru tahkik etmekle kalmayıp, buna tevsike yönelik olarak yaptığı tahkikatın sonucunu tebliğ evrakına yazacak ve maddede açıkça belirtildiği üzere ilgilisi ne imzalatacaktır. Ancak bu şekilde yapılan işlemin usulüne uygun olup olmadığı, Hâkim tarafından denetlenebilir.
     Muhatabın tebliğ adresinde ikamet etmekle birlikte, kısa ya da uzun süreli ve geçici olarak adreste bulunmadığının, tevziat saatlerinden sonra geleceğinin beyan ve bunun tevsik edilmesi halinde ancak; maddede sayılanlardan, örneğin muhtara imza karşılığı tebliğ edilip, 2 numaralı fişin kapıya yapıştırılması ve komşunun durumdan haberdar edilmesi işlemlerine geçilebilecektir.Tahkikatta muhatabın adresten kesin olarak ayrıldığının ya da öldüğünün tespiti halinde ise Tüzüğün 28. maddesinin 2., 3., 4. fıkraları gereğince işlem yapılacaktır.
     Bu itibarla; Tüzüğün 28. maddesinde öngörülen şekilde ve maddede belirtilen kişilere sorularak imzaları da alınmak suretiyle, şayet imzadan çekinmeleri halinde bu husus da belirtilerek; muhatabın adreste geçici olarak bulunmama sebebi ve tevziat saatlerinden sonra geleceği “tevsik edilmeden”, Tebligat Kanunu’nun 21. maddesine göre yapılan tebligat işlemi geçersizdir. Zira bu belgeleme işlemi, devamı işlemleri belirlemesi yanında muamelenin doğru olup olmadığına karar verilmesi yönünden yardımcı olacak ve tebliği isteyen makam ve Hakimin denetimini sağlayacaktır.
     21. maddeye göre yapılan tebligatlarda tebliğ tarihi, maddenin son cümlesinde açıkça belirtildiği üzere, iki numaralı fişin yani ihbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarihtir. Tebliğ tarihinin bu şekilde belirlenmesi ve geçerli sayılabilmesi, tebliğ memurunun yukarıda açıklanan araştırmayı mutlaka yapmasına ve belgelemesine bağlıdır. ( HGK. nun 25.01.2006 tarih ve 2005/2–772/17 sayılı kararı)
     Somut olayda tebliğ işleminin, tebliğ memuru, muhatabın adreste bulunmama sebebini belirlemediği gibi haber verdiği komşusunun, haber verdiği şahıs Elif Erol ise adı geçenin imzasını almadan veya imzadan çekinme durumunu belirlemeden; zabıtaya tebliğ ve 2 nolu fişin kapıya yapıştırılması işlemlerini tamamlamıştır. Bu hali ile de tebliğ işlemi, 7201 Sayılı Kanunun 21. maddesi ile Tebligat Tüzüğü’nün 28. maddesi hükümlerine uygun yapılmamış olmakla usulsüzdür.
     SONUÇ  : Borçlu vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İ.İ.K. 366 ve H.U.M.K.’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), 29.06.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi