Ceza Genel Kurulu 2017/391 E. , 2021/396 K.
"İçtihat Metni"
Kararı Veren
Yargıtay Dairesi : 7. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Ağır Ceza
Sayısı : 145-117
Temyiz Edenler : Katılan vekili ve Cumhuriyet savcısı
Resmî belgede sahtecilik ve ithal edilen eşyanın kıymet, miktar ve niteliğini eksik veya fazla göstermek suretiyle sahte serbest dolaşıma giriş beyannamesi düzenlemek suretiyle kaçakçılık suçundan sanıklar ... ve ..."ın ayrı ayrı beraatlerine ilişkin ... 1. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 02.05.2012 tarihli ve 345-46 sayılı hükümlerin katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 7. Ceza Dairesince 28.05.2015 tarih ve 10328-17630 sayı ile;
"... Türk A.Ş. nin operasyonel ithalatı yönlendirmekten sorumlu yetkilisi olan sanık ... ile adı geçen şirketin gümrük işlerini takip eden gümrük müşaviri olan sanık ..."in ... Oto İhtisas Gümrük Müdürlüğüne tescilli 01/06/2005-12/09/2005 tarihleri arasında işlem gören beyannamelerde 2006 model araçların 01.08.2005 tarihinden önce trafik tescil ve kayıt işlemlerini yapabilmek için, yanıltıcı belge ibraz etmek suretiyle, 2005 model araçlara ait proforma faturaları vize ettirirerek, 2005 model olduklarına dair rapor düzenletip, 2005 model araç olarak karayolu taşıt uygunluk belgesi ile ithal ettikleri eşyanın kıymet, miktar ve niteliğini eksik veya farklı göstererek, sahte serbest dolaşıma giriş beyannamesi tanzim etmek sureti ile kaçakçılık ve sahtecilik suçunu işledikleri iddiasıyla 5607 SK nun 3/2, 5237 SK nun 204/1. maddeleri uyarınca açılan davanın yargılaması sonucunda beraat kararı verilmiş ise de;
Sanıklarca ithal edilen dava konusu beyannamelere konu araçların, gerçek değerlerinin tespiti için ilgili yurtdışı üretici firmadan model yıllarına göre fabrika satış değerlerinin araştırılarak, serbest dolaşıma giriş beyannamelerinde yer alan faturalar ile yutdışı üretici firma tarafından sunulacak belge ve faturalar üzerinde yapılacak bilirkişi incelemesi yaptırılarak, sanıkların iddianameye konu eylemleri ile araçlann 2005 modelinin fiyatı ile 2006 modelinin fiyatı arasında fark bulunması ve ithal edilen 2006 model araca ilişkin fatura yerine 2005 model araca ilişkin faturanın gümrük beyannamesine eklenmesi halinde gümrük zararının oluşup oluşmayacağının tespitinden sonra sanıkların hukuki durumunun belirlenmesi gerektiği gözetilmeden eksik araştırma ile yazılı şekilde hüküm kurulması," isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Bozma üzerine yapılan yargılama sonucu Yerel Mahkemece 02.06.2016 tarih ve 145-117 sayı ile; ""Mahkememizde yapılan açık yargılamalar sırasında Yargıtay bozma ilamında araştırma yapılması istenen üretici firma Distribütörünün ithalatı yapan ... Türk AŞ olduğu, yurt dışındaki üretici firmanın bildireceği fiyat ile ithalatı yapan Distribütör firmanın bildirdiği fiyatlar arasında bir fark olamayacağından bozma ilamının gereğinin yerine getirilmesinin sanıkların hukuki durumlarında bir değişiklik yaratmayacağı, bozma ilamından önce yapılan yargılamalar neticesinde temin edilen bilirkişi raporunda model yılı belirlenmesinde gümrük beyannamesinin tescil tarihi ve uygunluk belgesinin tarihinin esas alındığı kesin bilgiler ihtiva etmeyen proforma faturanın sanayi ve ticaret bakanlığının model yılı belirleme uygulamasında hiç dikkate alınmadığı, 2004 ya da 2005 yılı üretilen bir aracının 2005 takvim yılı boyunca 2005 model yılı olarak ithal ve tescilinin mümkün olduğu, model yılı 2005 ve 2006 olan araçların ithali aşamasında vergilendirilmesi sırasında bir fark bulunmadığı, idarenin herhangi bir vergi ziyanına uğramadığının yargılama konusundaki olaylarda işlemlerin Cari mevzuata uygun olduğunun bildirildiği, Bilim Sanayi ve Ticaret Bakanlığı Sanayi Genel Müdürlüğünün 16/08/2011 tarihli yazısına göre de 1Ağustos 2005 yılından önce ithal edilen araçların 2005 model yılı, buna karşın Ağustos 2005 yılından sonra ithal edilen araçların ise 2006 araç olacağının bildirildiği, dava konu araçlardan sadece 5 adedini beyannamesinin 1 Ağustos 2005 yılından sonra olduğu, bu araçlara ilişkin olarak kıymet araştırması yapılmasının bilirkişi raporu kapsamına ve yukarda beyan edilen direnme nedenlerine göre gerekli olmadığı,"" gerekçesiyle bozma kararına direnerek önceki hükümlerdeki gibi sanıkların atılı suçlardan ayrı ayrı beraatlerine karar verilmiştir.
Direnme kararına konu bu hükümlerin de katılan vekili ve Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 21.11.2016 tarihli ve 322725 sayılı "bozma" istekli tebliğnamesiyle dosya 6763 sayılı Kanun"un 36. maddesiyle değişik CMK"nın 307. maddesi uyarınca kararına direnilen Daireye gönderilmiş, aynı madde uyarınca inceleme yapan Yargıtay 7. Ceza Dairesince 13.03.2017 tarih ve 137-1702 sayı ile direnme kararının yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına gelen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanıklara atılı kaçakçılık ve resmî belgede sahtecilik suçlarının unsurları itibarıyla oluşup oluşmadığının tespitine yönelik eksik araştırma ile hüküm kurulup kurulmadığının belirlenmesine ilişkin ise de Yargıtay İç Yönetmeliği"nin 27. maddesi uyarınca öncelikle inceleme tarihinde dava zamanaşımının gerçekleşip gerçekleşmediğinin belirlenmesi gerekmektedir.
İncelenen dosya kapsamından,
Sanık ...’ın ... AŞ operasyonel ithalatı yönlendirmekten sorumlu yetkili, sanık ...’in ise adı geçen şirketin gümrük işlemlerini takip eden gümrük müşaviri olduğu, sanıkların 27.05.2005-02.09.2005 tarihleri arasında 67 adet beyanname ile ithal ettikleri 681 adet aracın kıymet, miktar ve niteliğini eksik veya farklı göstererek sahte serbest dolaşıma giriş beyannamesi düzenlemek suretiyle kaçakçılık ve sahtecilik suçlarını işledikleri iddiasıyla haklarında 29.08.2008 tarihli iddianame ile 5607 sayılı Kanun"un 3/2, 4/5, 13 ve 17/2. maddeleri ile 5237 sayılı TCK’nın 204/1, 53, 7/2. maddeleri uyarınca cezalandırılmaları istemiyle kamu davası açıldığı, 21.01.2009 tarihinde sanık ...’in, 20.03.2009 tarihinde ise sanık ...’ın sorgusunun yapıldığı, bu haliyle her iki sanık yönünden de dava zamanaşımını kesen en son işlemin sanık ...’ın sorgusunun yapıldığı 20.03.2009 tarihi olduğu anlaşılmaktadır.
TCK"nın 66. maddesinde; kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça kamu davasının maddede yazılı sürelerin geçmesiyle ortadan kalkacağı düzenlenmiş, maddenin birinci fıkrasının (e) bendinde de beş yıldan fazla olmamak üzere hapis ya da adli para cezasını gerektiren suçlarda bu sürenin sekiz yıl olacağı hüküm altına alınmıştır. Aynı Kanun"un 67. maddesinin 3 ve 4. fıkraları uyarınca kesen bir nedenin varlığı hâlinde zamanaşımı, kesilme gününden itibaren yeniden işlemeye başlayacak ve ilgili suça ilişkin olarak kanunda belirlenen sürenin en fazla yarısına kadar uzayacaktır.
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 26.06.2012 tarihli ve 978–250 sayılı kararı başta olmak üzere birçok kararında açıkça vurgulandığı üzere, yargılama yapılmasına engel olup davayı düşüren hâllerden biri olan dava zamanaşımının yargılama sırasında gerçekleşmesi halinde, yerel mahkeme ya da Yargıtay, resen zamanaşımı kuralını uygulayarak kamu davasının düşmesine karar verecektir.
Bu açıklamalar ışığında ön sorun değerlendirildiğinde;
Her ne kadar sanıklar hakkında 5237 sayılı TCK’nun 204/1. maddesi ile 5607 sayılı Kanun"un 3/2, 4/5, 13 ve 17/2. maddeleri gereğince cezalandırılmaları istemiyle kamu davası açılıp, atılı suçlardan mahkemesince beraatlerine kararı verilmiş ise de suç tarihi temadinin kesildiği (eşyanın gümrük bölgesine girdiği, ithal edildiği ya da ithale teşebbüs edildiği) 12.09.2005 tarihi olarak belirlenmiştir. Bu hâliyle sanıklara atılı kaçakçılık suçunun suç tarihinde yürürlükte olan ve lehe düzenlemeler içeren 4926 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu"nun 3/d-1, 4/2-d, 4/5. maddeleri kapsamında kaldığı dikkate alınmalıdır.
Bu hâliyle sanıklara yüklenen kaçakçılık suçunun yaptırımının, suç tarihinde yürürlükte olan ve sanıklar lehine olan 4926 sayılı Kanun"un 3/d-1, 4/2-d maddelerinde ""...eşyanın değeri fahişse bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasına ve eşyanın gümrüklenmiş değerinin üç katınan az, altı katından fazla olmamak üzere adli para cezası....’’olarak belirlendiği, suç tarihinde henüz yürürlükte olmayan ancak yargılama aşamasında (21.03.2007) yürürlüğe giren ve lehe düzenlemeler de içermeyen 5607 sayılı Kanun"un 3/2. maddesinde ise sanıklara atılı suçun yaptırımı "Eşyayı, sahte belge kullanmak suretiyle gümrük vergileri kısmen veya tamamen ödenmeksizin, Türkiye"ye ithal eden kişi, bir yıldan beş yıla kadar hapis ve onbin güne kadar adlî para cezası..." şeklinde düzenlenmiş ve 5607 sayılı Kanun"un 6455 sayılı ve 6545 sayılı Kanunlarla yapılan değişikliklerde de aynı düzenleme korunmuş olup her iki düzenlemeye göre de 5237 sayılı TCK"nın 66/1-e maddesi uyarınca sanıklara atılı suçun asli dava zamanaşımı süresi sekiz yıl, 67/4. maddesi göz önüne alındığında kesintili dava zamanaşımı süresi ise oniki yıldır.
Yine sanıklara atılı suç tarihinde yürürlükte olan 5237 sayılı TCK’nın 204/1. maddesinin yaptırımı ""....2 yıldan 5 yıla kadar hapis cezası...."" olup asli dava zamanaşımı süresi TCK"nın 66/1-e maddesi uyarınca sekiz yıldır.
Daha ağır başka bir suçu oluşturma ihtimali bulunmayan ve 12.09.2005 tarihinde gerçekleştirilen eylemle ilgili olarak, zamanaşımını kesen en son işlem 20.03.2009 tarihli sanık ..."ın sorgusu olup, anılan tarihten sonra zamanaşımını kesen veya durduran hiçbir sebebin gerçekleşmediği gözetildiğinde, TCK"nın 66/1-e maddesindeki sekiz yıllık zamanaşımı süresinin atılı suçlardan 20.03.2017 günü dolduğu anlaşılmaktadır.
Bu itibarla, Yerel Mahkemenin direnme kararına konu hükümlerinin, dava zamanaşımının gerçekleşmesi nedeniyle bozulmasına, ancak yeniden yargılama yapılmasını gerektirmeyen bu konuda 1412 sayılı CMUK"nın, 5320 sayılı Kanun"un 8. maddesi uyarınca karar tarihi itibarıyla uygulanması gereken 322. maddesine göre karar verilmesi mümkün bulunduğundan, sanıklar hakkında kaçakçılık ve resmî belgede sahtecilik suçlarından açılan kamu davasının 5237 sayılı TCK"nın 66/1-e ve 5271 sayılı CMK"nın 223/8. maddeleri uyarınca düşmesine karar verilmelidir.
Öte yandan 29.08.2008 tarihli iddianame ile müsaderesi talep edilen dava konusu eşya hakkında 5271 sayılı CMK’nın 256-259. maddeleri uyarınca Yerel Mahkeme tarafından her zaman bir karar verilebileceği sonucuna varılmıştır.
SONUÇ:
1-... 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 02.06.2016 tarihli ve 145-117 sayılı direnme kararına konu beraat hükümlerinin dava zamanaşımının gerçekleşmesi nedeniyle BOZULMASINA,
2-Ancak, yeniden yargılamayı gerektirmeyen bu konuda, 1412 sayılı CMUK’nın 5320 sayılı Kanun"un 8. maddesi gereğince hâlen yürürlükte bulunan 322. maddesi uyarınca karar verilmesi mümkün bulunduğundan, sanıklar hakkındaki kamu davasının TCK’nın 66/1-e ve 5271 sayılı CMK’nın 223/8. maddeleri uyarınca DÜŞMESİNE,
3-Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 14.09.2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.