3. Hukuk Dairesi 2015/10025 E. , 2016/3335 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki tazminat davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, duruşmalı olarak incelenmesi davalılar vekili tarafından istenilmekle; daha önceden belirlenen, 08.03.2016 tarihli duruşma günü için yapılan tebligat üzerine; temyiz eden davalılar vekili Av. ... geldi. Karşı taraf davacı asil ... ile vekili Av. ... geldi. Açık duruşmaya başlandı ve hazır bulunanların sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için saat 14.00"e bırakılması uygun görüldüğünden, belli saatte dosyadaki bütün kağıtlar okunarak, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlenip, gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin oğlunun, öğretmenleri eşliğinde gittiği...gezisinde, kaldığı otelin ... katından 2. katına düşerek yaşamını yitirdiğini, bu üzücü olayın otelin korkuluklarının standartlardan daha kısa olmasından kaynaklandığını belirterek; fazlaya ilişkin hakları saklı tutup; 50.000,00 TL destekten yoksun kalma tazminatı ile 50.000,00 TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesini talep etmiş, 03.03.2009 tarihli ıslah dilekçesiyle destekten yoksun kalma tazminatı miktarını 58.258,70 TL"ye yükselttiğini ifade etmiştir.
Davalılar vekili cevap dilekçesinde; ölen çocuğun 1.84 cm boyunda olduğunu, arkadaşları ile şakalaşırken hızlı koştuğunu, koridor sonundaki dönemeçte dengesini kaybederek korkuluğu aşıp düştüğünü, korkulukların 90 cm yüksekliğinde olması halinde dahi kazanın önlenemeyeceğini, grup sorumlusu öğretmenin özen ve dikkat göstermediğini, tazminat talebinin fahiş olduğunu savunarak; davanın reddine karar verilmesini dilemiştir.
Mahkemece; davanın kısmen kabulü ile 43.896,53 TL maddi ve 20.000,00 TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmiş, hüküm; taraf vekilleri tarafından temyiz edilmiş, davalılar vekili temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılmasını istemiştir.
Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, tarafların aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazları yerinde görülmeyerek reddedilmiştir.
Dava; desteğin ölümü nedeniyle uğranılan maddi ve manevi zararın tazmini istemine ilişkindir.
Dosya kapsamındaki bilgi ve belgelerden; işletmeciliğini dava dışı... davacının oğlu Kıvanç"ın, 20.05.2004 tarihinde, 5. kattan 2.kattaki lobiye düşüp, hayatını kaybettiği anlaşılmaktadır.
Davada; davacı taraf 50.000,00 TL manevi tazminat talep etmiş, mahkemece, 20.000,00 TL manevi tazminata hükmedilmiştir.
Manevi tazminat, haksız bir eylemin yarattığı üzüntünün, duyulan elem ve acıların giderilmesini amaçlayan bir ödemedir.
Kural olarak hükmedilecek manevi tazminatın miktarının belirlenmesi hakimin takdirindedir. Kanunun takdir hakkı verdiği hususlarda hakim, bu hakkını, Türk Medeni Kanunu"nun 4. maddesinde açıklanan hakkaniyet ilkesine uygun olarak kullanmalıdır.
Manevi tazminatın miktarı belirlenirken kişilik hakkına saldırı oluşturan eylem ve olayın özelliği yanında, tarafların kusur oranı, sıfatı, iştigal ettikleri makam ile diğer sosyal ve ekonomik durumları dikkate alınmalı, her olaya göre değişebilecek özel durum ve koşullar bulunabileceği gözetilerek, takdir hakkını etkileyebilecek nedenler karar yerinde denetime elverişli biçimde ve objektif olarak gösterilmelidir.
Manevi tazminat davaları sonucunda hükmedilecek para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirebilecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. Bu para bir ceza olmadığı gibi hükmedilecek manevi tazminatla bu malvarlığı zararlarının karşılanması da amaçlandığından tazminat miktarının onun amacına göre belirlenmesi gerekir. Bu nedenle, takdir edilecek miktar elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. Hakim bu konudaki takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri kararında objektif ölçülere göre isabetli olarak gösterilmelidir.
Hal böyle olunca mahkemece; olayın oluş şekli, davacının, müteveffa dışında başka çocuğunun ve desteğinin olmaması, tarafların ekonomik durumları gözönünde bulundurularak, davacı yararına daha yüksek bir miktar manevi tazminata hükmolunması gerekirken, delillerin yanılgılı değerlendirilmesi sonucu davacı yararına 20.000,00 TL manevi tazminata hükmedilmesi doğru görülmemiş, daha yüksek bir miktara hükmedilmesi için kararın davacı yararına bozulmasına karar verilmiştir.
Davalıların kabul gören temyiz itirazlarına gelince;
1-Davacı taraf, dava dilekçesinde, davalı şirketi, bina maliki olması, davalı ..."i ise bina müteahhidi olması nedeniyle, zarardan sorumlu tuttuklarını ifade etmiştir. Davalı taraf ise, davalı ..."in otelin müteahhidi değil, yalnızca otelin sahibi ve müteahhidi olan davalı şirketin, teknik işler sorumlusu ve otel inşaatında görev almış SSK"lı bir çalışan olduğunu savunmuştur. Mahkemece, davalı ..."in binanın müteahhidi olup olmadığı hususunda her hangi bir araştırma yapılmaksızın, hükmolunan tazminatlardan davalı ..."in de davalı şirketle birlikte müşterek ve müteselsilen sorumlu tutulmasına karar verilmiş, Kemal"in hangi sıfatla tazminattan sorumlu tutulduğu gerekçeli kararda tartışılmamış ve açıklanmamıştır.
Buna göre mahkemece; davalı ..."in, binanın müteahhidi olup olmadığı araştırılarak, hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile tazminatların davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesi doğru görülmemiş, bu husus hükmün, davalı ... yönünden bozulmasını gerektirmiştir.
2-Davacı ...; 1959 doğumlu olup, oğlunun öldüğü tarihte 45 yaşındadır. Destekten yoksun kalma zararının hesaplanması amacıyla hazırlanan ve mahkemece benimsenip, hükme esas alınan 12.01.2009 tarihli raporda, davacının 1970 doğumlu olup, olay tarihinde 34 yaşında olduğu kabul edilerek, PMF tablosuna göre muhtemel bakiye ömrü 34 olarak hesaplanmıştır.
Diğer yandan, desteğin erkek çocuk olması nedeniyle askerlik yapacağı süre içinde davacı annesine destek olamayacağı nazara alınmadan hesaplama yapılmış, ayrıca desteğin, yaşasaydı, evlenebileceği, çocuklarının olabileceği ve bu nedenle de gelirinden davacı annesine ayıracağı payın, destek olma süresince aynı kalmayacağı hususları hesap raporunda irdelenmemiştir.
Hal böyle olunca mahkemece; destekten yoksun kalma tazminatının hesaplanması için uzman bilirkişiden denetime uygun rapor alınması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yetersiz rapor doğrultusunda yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, bu husus, hükmün, davalılar yararına bozulmasını gerektirmiştir.
3-Dosya kapsamından; yargılama sırasında kusur oranlarına ilişkin olarak çok sayıda bilirkişi raporu alındığı anlaşılmaktadır.
Kural olarak takdiri delil olan bilirkişi raporu hakimi bağlamaz. Hakim, bilirkişi raporu serbestçe takdir eder. Ancak yargı kararlarının gerekçeli olması emredici kural olduğundan, hakim dosyada bulunan bilirkişi raporundan hangisini, hangi gerekçeyle dikkate aldığını gerekçeli kararda açıklamalıdır.
Gerekçe, hakimin tespit etmiş olduğu maddi vakıalar ile hüküm fıkrası arasında köprü görevi yapar. Gerekçe sayesinde hükmün doğru olup olmadığı denetlenebilir. Taraflar ancak gerekçe sayesinde haklı olup olmadıklarını daha iyi anlayabilirler.
Somut olayda; teknik bilirkişi tarafından hazırlanan 26.04.2005 tarihli raporda; müteveffanın düşmesindeki ana nedenin korkuluk olduğu, korkuluk yüksekliğinin yeterli olması durumunda, müteveffanın düşme ihtimalinin, matematiksel ve teknik olarak çok az olduğu, buna göre müteveffanın kusurunun %25, otelin kusurunun %75 olduğu rapor edilmiştir. Üçlü bilirkişi heyeti tarafından hazırlanan 27.02.2006 tarihli raporda; davalı Kur İnşaatın olayda %40, davalı ..."in %40, maktül Kıvanç"ın %20 oranında kusurlu olduğu bildirilmiştir. 09.06.2008 tarihli bilirkişi raporunda ise, davalıların %75, müteveffanın %25 kusurlu olduğu beyan edilmiş, 10.07.2013 tarihli bilirkişi raporunda; müteveffanın %25, davalı Kur inşaatın %40, dava dışı otel işletmecisinin %35 kusurlu olduğu bildirilmiştir.
Görüldüğü üzere, yargılama sırasında alınan raporlarda, sorumluluk oranları ve sorumlu kişiler açısından fark bulunmaktadır. Mahkemece, hangi rapora hangi gerekçe ile itibar edildiği açıklanmadan hüküm tesis edilmiş olup, bu yönden kararın denetlenebilmesi mümkün olmamıştır.
O halde mahkemece; hangi kusur raporunun, hangi gerekçeyle hükme esas alındığı gerekçeli kararda tartışılarak, taraf ve Yargıtay denetimine açık bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile bu hususta gerekçesiz karar verilmesi doğru görülmemiş, bu husus da bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, Yargıtay duruşmasında vekille temsil edilen taraflar için duruşma tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümlerine göre takdir edilen 1.350"er TL vekalet ücretinin yekdiğerinden alınıp yekdiğerine verilmesine ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 08.03.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.