17. Hukuk Dairesi 2014/24084 E. , 2015/758 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacı vekili, müvekkiline kasko sigortalı araçta meydana gelen 15.390,00 TL hasar bedelinin sigortalıya ödendiğini, davalı idarenin yolun yapım ve onarımından sorumlu olduğunu ve olayda %50 oranında kusurlu bulunduğunu, davalı aleyhinde ... Müdürlüğü"nün 2013/14875 sayılı dosyasında, kusur oranına isabet eden 7.695 TL asıl alacağın ferileriyle birlikte tahsili için takibi yapıldığını, davalının itirazı üzerine takibin durduğunu belirterek itirazın iptali ile takibin devamına ve inkar tazminata karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili davaya bakma görevinin idari yargı mahkemelerine ait oluduğunu, hizmet kusuruna dayanıldığını, kusuru, tazminat miktarını kabul etmediğini, gerekli işaretlemelerin yapıldığını, sürücünün olayda kusurlu olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davalının görev itirazının kabulü ile HMK"nin 114 ve 115 maddeleri gereğince, dava şartı bulunmadığından davanın usulden reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde, dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre davacı vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun bulunan hükmün ONANMASINA ve aşağıda dökümü yazılı 2,50 TL kalan onama harcının temyiz eden davacıdan alınmasına 22.01.2015 gününde üye ..."ın karşı oyu ve oyçokluğuyla karar verildi.
-KARŞI OY-
Davalı İdarenin kara yolunun yapım ve bakımından kaynaklanan hizmet kusuru sonucu meydana gelen maddi hasarlı kazada, kasko sigortalı araçta oluşan hasar bedeli davacı sigorta şirketi tarafından sigortalısına ödenerek sorumluluğu nedeniyle davalı İdare aleyhine hasarın rücuen ödenmesi istemiyle ilamsız icra takibi yapılmış,
Borçlunun süresinde takibe vaki itirazı nedeniyle adli yargıda eldeki itirazın iptali davası açılmış,
Adli yargı ilk derece mahkemesince "davada İdari yargının görevli olması nedeniyle dava şartı bulunmadığından davanın usulden reddine" karar verilmiş,
Davacı vekilinin vaki temyizi üzerine sayın çoğunluk görüşü doğrultusunda yerel mahkeme kararı onanmıştır.
Sayın çoğunluğun onama gerekçesine katılamıyorum.
Davada, davalı İdarenin kara yolundaki hizmet kusuru sonucu kazanın meydana geldiği iddia edilmektedir.
2918 sayılı KTK 7.maddesinde "..."nün karayolunun yapım ve bakımından sorumlu olduğu kara yollarında can ve mal güvenliği yönünden gerekli düzenleme ve işaretlemeleri yaparak önlemleri alma ve aldırmanın" İdarenin görev ve yetkileri arasında bulunduğuna işaret edilmiş,
TC Anayasasının 125/son maddesinde "İdarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu" kurala bağlanmış,
2577 sayılı İYUK 2/1-b maddesinde "İdari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları ihlal edilenler tarafından açılan tam yargı davaları, idari dava çeşitleri arasında" sayılmıştır.
Bu durumda davalı İdarenin sorumluluğundaki yolların yapım bakım ve onarımının yapılmadığı nedeniyle doğan zararın tazmininin amaçlanmış olması karşısında İdarenin görevinde olan kamu hizmetini yürüttüğü esnada kişilere verdiği zararın ödetilmesine yönelik bulunan uyuşmazlık konusu davanın, olayda kamu hizmetinin usulüne ve hukuka uygun olarak yürütülüp yürütülmediğini, hizmet kusuru veya İdarenin sorumluluğunu gerektiren bir husus olup olmadığının tesbitinde esas alınan idare hukuku kurallarına ve 2577 sayılı İYUK 2/1-b maddesinde sayılan tam yargı davasında görüm ve çözümünde İdari yargı yerleri görevli bulunmaktadır.
O halde, tam yargı davasına konu olabilecek bir uyuşmazlığın nasıl ki adli yargıda dava konusu edilmesi mümkün değil ise ilamsız icra takibine konu edilmeside mümkün değildir.
Eldeki davanın itirazın iptali davası oluşuna göre geçerli bir icra takibinin bulunması dava önşartıdır.
Mahkemece, yargı yolundan önce dava önşartı olan geçerli bir icra takibinin bulunup bulunmadığı, takibe konu alacağın genel haciz yolu ile takibe konu edilebilecek alacaklardan olup olmadığını mahkemenin görevinden önce davanın niteliği itibariyle icra dairesinin görevini incelemesi gerekir.
Somut uyuşmazlıkta idarenin hizmet kusurundan doğan tam yargı davasına konu olabilecek bir alacak ilamsız icra takibine konu edilmiştir. Bu tür bir alacağın tahsilinde icra dairesi görevsiz olduğundan dava önşartı olan geçerli bir icra takibinin bulunması koşulu gerçekleşmemiştir. Bu halde mahkemece önşart yokluğundan dava reddedilmek üzere yerel mahkeme kararının bozulması gerekmektedir.
Kaldı ki, idari yargının görev alanına giren, idarenin hizmet kusurundan kaynaklanan alacak ve tazminat davalarıdır. Oysa eldeki dava itirazın iptali istemine ilişkindir. Yukarıda belirtildiği gibi 2004 sayılı İİK 58, 60, 61, 62, 65 ve 67.madde hükümleri uyarınca itirazın iptali davaları idari yargının görev alanında olmayıp adli yargının görev alanına girmektedir.
2004 Sayılı İİK.nun 67. maddesinde;"Takip talebine itiraz edilen alacaklı, itirazın tebliği tarihinden bir sene içinde mahkemeye başvurarak genel hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava edebilir." hükmüne yer verildiğine göre itirazın iptali davaları açıkça adli yargının görev alanına girmektedir. Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 04.04.2007 gün ve 2007/4-141 E-188 K; 23.06.2010 gün ve 2010/7-332 E- 344 K; 14.04.2010 gün ve 2010/7-184-214 K; 22.12.2010 gün ve 2010/3-635 E- 686 Karar sayılı ilamlarında da aynı ilkeler benimsenmiştir.
Bu halde sayın çoğunluk görüşü doğrultusunda yerel mahkeme kararının kesinleşmesi durumunda itirazın iptali davasının açılacağı idari yargıda uyuşmazlığın adli yargının görev alanına girmesi nedeniyle yargı yolu yönünden davanın reddine karar verilecektir.
Adli ve İdari yargı merciileri arasındaki görev uyuşmazlıklarını gidermek ve görevli yargı kolunu belirlemek üzere görevli bulunan Uyuşmazlık Mahkemesinin bu konudaki istikrarlı kararları (13.05.2013 gün 2012/305 esas 2013/632 karar sayı vb) itirazın iptali davalarında görevli yargı kolunun adli yargı olduğu yönündedir.
Uyuşmazlık mahkemesi kararı üzerine, davaya bakacak adli yargı mercii, aslında idari yargının görev alanına giren temelde idarenin hizmet kusuruna dayanan bir davaya bakmak zorunda kalacaktır.
Bu tür sakıncaların giderilmesi için eldeki itirazın iptali davasının geçerli bir icra takibinin olmaması nedeniyle önşart yokluğundan red edilmek üzere bozulması gerekirken, yazılı gerekçe ile kararın onanmasına ilişkin çoğunluk görüşüne karşıyım.