Esas No: 2018/121
Karar No: 2021/388
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2018/121 Esas 2021/388 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
Kararı Veren
Yargıtay Dairesi : 1. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Ağır Ceza
Sayısı : 131-122
Sanık ... hakkında kasten yaralama suçundan açılan kamu davasında yapılan yargılama sırasında Sincan (... Batı) 1. Asliye Ceza Mahkemesince 15.11.2011 tarih ve 655-671 sayı ile sanığın eyleminin kasten öldürme suçuna teşebbüsü oluşturabileceği gerekçesiyle verilen görevsizlik kararı üzerine dosyanın gönderildiği Sincan (... Batı) 2. Ağır Ceza Mahkemesince 15.04.2014 tarih ve 131-122 sayı ile; sanığın TCK’nın 81/1, 35/2, 29/1, 62/1, 53/1-2-3 ve 63. maddeleri uyarınca 5 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna ve mahsuba hükmedilmiştir. Hükmün sanık müdafisi tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince 18.12.2017 tarih ve 1244-5158 sayı ile; TCK’nın 53. maddesi yönünden düzeltilerek onanmasına karar verilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 19.01.2018 tarih ve 326437 sayı ile;
“...1- Dosya kapsamına göre; mağdur ..."nın ailesi ile sanık ..."ın ailesi arasında, ortak oldukları bir kooperatifin alacaklarından kaynaklanan hukuki ihtilaf bulunduğu, olay tarihinden bir gün önce bu nedenle çıkan karşılıklı kavgada sanık ..."in de yaralandığı, olay günü adli soruşturma nedeniyle ifade verilmesinden sonra yanlarında yakınları da olduğu hâlde tarafların Sincan, Menderes Caddesi kavşağında karşılaştıklarında kavga etmeye başladıkları, kavga sırasında silahtan sayılan bıçak ve sopaların da kullanıldığı, ihbar üzerine olay yerine polisin gelmesi sonucunda olayın son bulduğu ve tarafların olay yerinden ayrıldıkları anlaşılmıştır. Taraflar arasında çıkan kavga sırasında mağdur ..."nın baş bölgesinden hayati tehlike geçirecek şekilde yaralandığı, mağdurun tarafında olan ..., ..., ... ve ... ile birlikte sanık ... ve aynı tarafta olan ..., ... ve ..."un da yaralandıkları olayda; kolluk güçleri tarafından etkili bir soruşturma yapılmadığı ortadadır. Olayın gerçekleşmesinden sonra kavganın oluş şekli yönünden toplanması gereken dijital deliller toplanmadığı gibi bir kısım taraf beyanlarında bir polis memurunun tabancasıyla havaya ateş ettiği belirtilmesine rağmen bu husus da şüpheye yer vermeyecek şekilde tespit edilmemiştir. Bu aşamada bazı delillerin elde edilmesi mümkün görülmemekle birlikte kanun yolu denetlemesi yapılabilmesi için olay günü görev yapan ve tutanakları tanzim eden polis memurlarının tanık sıfatıyla dinlenerek bu hususların ayrı ayrı tetkiki gerekmektedir.
Olay nedeniyle baş bölgesinden hayati tehlike geçirecek şekilde yaralanan mağdur ..."nın, aşamalardaki beyanlarında ve doktor raporlarının tanzimi sırasında hafıza kaybı yaşadığını iddia etmesi karşısında, beyanlarına ne derece itibar edilebileceği de tartışılmalıdır. Özellikle sanık ..."ın tüm aşamalarda atılı suçlamayı reddetmesi dikkate alınarak, olayın oluş ve son buluş şekli yönünden Mahkemece beyanlarına itibar edilen mağdur ..."nın ifadelerine itibar edilip edilmeyeceği hususunda Adli Tıp Kurumu tarafından rapor alınmasında zorunluluk bulunduğu,
2- Kabule göre de; sanık ..."ın kasten silahla hayati tehlike geçirecek şekilde yaralama suçundan cezalandırılması gerektiği," görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
CMK"nın 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 1. Ceza Dairesince 12.02.2018 tarih ve 350-480 sayı ile itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
İtirazın kapsamına göre inceleme sanık ... hakkında katılan ...’ya yönelik kasten öldürme suçuna teşebbüsten kurulan mahkûmiyet hükmü ile sınırlı olarak yapılmıştır.
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlıklar;
1- Sanık hakkında eksik araştırmayla hüküm kurulup kurulmadığının,
2- Eksik araştırmayla hüküm kurulmadığı sonucuna ulaşılması hâlinde, sanığın eyleminin kasten öldürme suçuna teşebbüsü mü yoksa kasten yaralama suçunu mu oluşturduğunun,
Belirlenmesine ilişkindir
İncelenen dosya kapsamından;
04.06.2009 tarihli olay ve geçici muhafaza altına alma tutanağında; 04.06.2009 tarihinde saat 19.00 sıralarında, Sincan ilçesi, Ulubatlı ... Mahallesi, 9. Cadde ile Menderes Caddesi’nin kesiştiği kavşakta kavga çıktığının bildirilmesi üzerine 9078 numaralı ekibin olay yerine gittiği, 8-10 kişilik gruptaki kişilerin sopalarla birbirlerini darbettiklerinin görülmesi üzerine, tek ekibin olaya müdahale etmek için yeterli olamayacağı gerekçesiyle 90113 ve 90114 sayılı ekiplerin olay yerine çağrıldığı, bu ekiplerin de olay yerine gelmeleri üzerine kavgaya müdahale edildiği, tarafların ayrılmasının sağlandığı, kavganın sürmesinin engellendiği, olay yerinde bulunan toplam uzunluğu 38 cm olan 1 adet kamanın bulunduğu yerden alınarak muhafaza altına alındığı tespitlerine yer verildiği, tutanağın düzenlenme saatinin 21.00 olarak belirtildiği,
Katılanın tedavisi ile ilgili olarak düzenlenen epikrizde; “Darp ve kafa travması nedeniyle acil servise başvurduğu, çekilen BBT’de sol temporal bölgede intra parankimal kontüzyon tespit edildiği, beyin cerrahi yoğun bakım ünitesinde takip altına alındığı, aynı gün saat 23.00’te çekilen BBT’de parankimal hematomun arttığının görüldüğü, hastanın günlük kontrol BBT’de sol temporal bölgedeki intraparankimal hematom alanının artmadığı ve kanama alanının organize olduğunun görüldüğü, genel durumunun düzelmesi üzerine 08.06.2009 tarihinde 2. beyin cerrahi servisine alındığı, klinik seyrinde ajitasyonları olması üzerine psikiyatri kliniğinde konsulte edildiği, acil kranial BT’de sol temporo paryetalde çökme kırığı, sol temporo paryetal lopta periferal ödem ve hitorojen iç yapıda hematom izlendiği, sol lateral ventriküler bası olduğu, sağ şift bulunduğu, KBB notunda her iki dış kulak yolunun doğal olduğu, sağ kulak zarı intakt, sol kulak zarı ön ve arka kenarlarında skolorotik plak bulunduğu, hematimpanium (?), olduğu, temporal CT’de sol temporal memran ön yüzüne uzanan kırık bulunduğu, temporo mandibular eklemi içeren kırık hattı nedeni ile çene hareketlerinin kısıtlı olduğu, psikiyatri konsültasyonunda kooperasyon kısıtlı yer ve zaman oryantasyonunun bozuk olduğu, nörodol damla verildiği, 10.06.2009 tarihinde taburcu edildiğinin,” bildirildiği,
Adli Tıp Kurumu Sincan Şube Müdürlüğünce katılan ... hakkında düzenlenen 10.05.2011 tarihli raporda;
“İstenen konsültasyonlarda;
1- 23.03.2011 tarihli beyin cerrahi konsultasyonunda, kranial MRI normal sınırlarda tespit edildiği, EEG’nin normal sınırlarda olduğu, odyometrik incelemede bilateral hafif derecede iletim tipi işitme azlığı bulunduğu, mevcut bulgularla cerrahi patoloji rastlanmadığı,
2- 01.03.2011 tarihli KBB konsultasyonunda, sağ kulak zarının intakt olduğu, santralda pseudo membran bulunduğu, sol kulak zarının ileri derecede retrakte olduğu, sol kulak zarı ön üst ve arka kadranda sklerotik plaklar bulunduğu, perforasyon olmadığı, yapılan odyolojik incelemede bileteral hafif derecede iletim tipi işitme kaybı bulunduğu,
3- 25.02.2011 tarihli nöroloji konsültasyonunda, hastada primer nörolojik bozukluk düşünülmediği, psikolojik uyum bozukluk tanısı üzerinde durulduğu,
4- 25.02.2011 tarihli psikiyatri notunda hastanın psikolojik testler sonrası yapılan değerlendirilmesinde hâli hazırda psikiyatrik patoloji saptanmadığı,
Şahsın hafıza kaybı ile ilgili olarak herhangi bir patoloji bildirilmediğine, hâlen yüz sınırları içerisinde herhangi bir nedbe dokusu bulunmadığına göre;
Yaralanmasının; kişinin yaşamını tehlikeye sokan bir durum olduğu, basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilecek ölçüde hafif nitelikte olmadığı, kemik kırığına neden olduğu, parietal kemik çökme kırığının yaşam fonksiyonlarını (4) ağır derecede etkilediği, organ işlevinin yitirilmesi veya sürekli zayıflaması niteliğinde olmadığı, yüzde sabit iz niteliğinde olmadığı,” açıklamalarına yer verildiği,
Sanık hakkında düzenlenen 08.06.2009 tarihli raporda; sağ uyluk ortasında düz seyirli 5 cm uzunluğunda, 4 cm derinliğinde fasyayı geçen delici kesici alet yaralanmasının şahsın yaşamını tehlikeye sokmadığı, basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilecek ölçüde hafif nitelikte olduğunun ifade edildiği,
Anlaşılmaktadır.
Katılan ... 06.08.2009 tarihinde Kollukta; ... Elektrik Gaz Otobüs Genel Müdürlüğünde otobüs şoförü olarak çalıştığında, ağabeyi ...’nın üye olduğu kooperatifte birtakım imalat hataları ve yolsuzluklar yapılması karşısında kooperatif başkanı ... ile ...’in kardeşi ve kooperatif başkan yardımcısı olan ...’a çeşitli eleştiriler yönelttiğini, bu nedenle bu kişilerin kendilerine husumet beslemeye başladıklarını, olaydan önce ağabeyi ...’nın ... ve ...’in yeğeni sanık ...’ın yakınları tarafından darbedildiğini, konunun adliyeye intikal ettiğini, olay günü ağabeyi ...’in, diğer kardeşleri ..., ..., ... ile babası ...’i alarak iş yerine götüreceğini, araçlarını takibe alan birkaç aracın ...’in aracının önünü kesmesi ile kavga çıktığını, bunu görünce kendisinin de 200 metre ilerideki olay yerine koşarak gittiğini, araçtan inenlerin kardeşlerini darbettiklerini, beyaz tenli, 1,68 metre boylarında, 35 yaşlarında bir kişi ile uzun boylu, siyah saçlı şahsın kendisine saldırdıklarını, sol tarafına dönüp baktığında sanık ...’ın elindeki beyzbol sopası ile başının sol tarafına vurduğunu hatırladığını, bir anda gözlerinin kıpkırmızı olduğunu ve yere düştüğünü, sonrasını hatırlamadığını, 7 gün hastanede yattıktan sonra taburcu olduğunu, kendisine 58 gün rapor verildiğini, geçici hafıza ve şuur kaybının olabileceğinin kendisine söylendiğini, rahatsızlığının hâlen devam etmekte olduğunu, şikâyetçi olduğunu, uzlaşmak istemediğini,
Cumhuriyet Başsavcılığında; olaydan bir gün önce, ..., sanık ... ve adamlarının, abisi ...’yı darbettiklerini, bu nedenle aralarında husumet oluştuğunu, abisi ...’nın olay günü saat 18.00 sıralarında avukatını alıp Etimesgut Polis Karakoluna; kardeşleri ..., ... ve ... ile babası ...’yı ise inşaata bırakacak olduğunu, kendisininse evde kaldığını, evin önünde iki arabanın ... ve yanındakilerin peşinden gittiğini görünce kendisinin de bunların ardından gittiğini, üç arabanın babası ve kardeşlerinin önünü kestiğini, ... ve ...’in arabanın içinde oturduklarını, ...’in kendisini işaret ederek “Bunu öldürün, gebertin şerefsizi” dediğini, orada bulunan 35 yaşlarında, uzun boylu, siyah saçlı iki erkeğin kendisine saldırdıklarını, kendisine yumruk attıklarını, olay yerinde bulunan sanık ...’ın beyzbol sopası ile kafasına vurduğunu, yere düşüp bayıldığını,
Ağır Ceza Mahkemesinde; Kolluktaki ifadesini tekrar ettiğini, savcılıkta ifadesinin yanlış yazıldığını, kendisine vuran şahsın sanık ... olduğunu, bu şahsın elindeki beyzbol sopası ile sol taraftan başına vurduğunu, sanıktan şikâyetçi olduğunu,
İnceleme dışı katılan sanık ... Kollukta; katılan ...’nın babası olduğunu, hâlen hayati tehlike kaydıyla hastanede tedavi görmekte olan oğlu ...’ya vuran şahıslardan birinin de sanık ... olduğunu, sanığın iki yeğeniyle birlikte katılana vurduğunu, katılan yerde kan içinde yatarken üzerine kapandığını,
Cumhuriyet Başsavcılığında; olay günü ...’ın oğlu sanık ... ve isimlerini bilemediği iki yeğeninin beyzbol sopası ile vurduklarını, sol göz kapağının üst tarafında yaralanma meydana geldiğini, kendisini darbeden sanık ... ve fotoğrafları gösterildiğinde teşhis ettiği ancak kimliklerini bilmediği iki kişiden şikâyetçi olduğunu, olay sırasında kimseye vurmadığını,
İnceleme dışı katılan sanık ... Kollukta; katılanın kardeşi olduğunu, mimar olarak çalıştığını, olay günü 20-25 kadar kişinin araçlarının etrafını sararak kendilerine saldırdıklarını, kardeşi katılan ...’nın başına arkadan beyzbol sopası ile vurulduğunu, bayılarak yere düşen katılana sanık ... ve iki kişinin katılan yerde iken dahi vurmaya devam ettiklerini, katılan daha fazla yaralanmasın diye üzerine kapandıklarını, kendilerine de sopalarla vurulduğunu,
Cumhuriyet Başsavcılığında; kavga sırasında araçlardan inen yaklaşık 25 kişinin yumruk, tekme ve ellerindeki beyzbol sopaları ile kendilerine saldırdıklarını, sanık ...’ın katılan ...’ya beyzbol sopası ile vurduğunu,
İnceleme dışı katılan sanık ... Kollukta; katılanın kardeşi olduğunu, Menderes Caddesi ile 9. Cadde’nin kesiştiği kavşakta bulundukları sırada araçlarını arkadan takip eden ve önden sıkıştıran arabalardan inen 30-40 kişinin kendilerine saldırdıklarını, saldırganlardan sanık ...’ı tanıdığını, araçta bulunan ...’ın bu kişilere talimat verdiğini, olay yerindeki araçlardan birinin içinde ...’ı gördüğünü, şahısların sopa ve bıçaklarla kendilerine saldırdıklarını, katılan ...’ya vuranların içinde sanık ...’ın da bulunduğunu,
İnceleme dışı katılan sanık ... Kollukta ve Cumhuriyet Başsavcılığında benzer şekilde; katılanın kardeşi olduğunu, olay günü katılanın evinde bulunduklarını, evin içinde iken ... ve yanında bulunan 20-25 kişilik bir grubun araçlarla evin etrafında tur attıklarını, korktukları için evden çıkamadıklarını, bu kişilerin gitmesini fırsat bilerek iki araç hâlinde katılanın evinden ayrıldıklarını, ancak kavşağa geldiklerinde araçlarının önünün kesildiğini, ... ile oğlu sanık ... ve kardeşlerini tanıdığını, ayrıca bellerinde silah bulunan 5-6 kişinin polis olduklarını söyleyerek kendilerini araçtan indirdiklerini, sopa ve sallamalarla kendilerine vurmaya başladıklarını, bir süre sonra resmî kıyafetli polislerin olay yerine geldiklerini, kavganın ayrıldığını, ... isimli şahsın sopa ile sağ koluna vurarak kendisini yaraladığını,
İnceleme dışı katılan sanık ... Kollukta; katılan ...’nın kardeşi olduğunu, olay sırasında kendilerine saldıran kişiler arasında bulunan ...’ın oğlu sanık ...’ı tanıdığını, yine bu kişilerin arasında ...’in ismini bilmediği üç yeğeninin de bulunduğunu ayrıca 15 sivil giyimli polis memurunun da kendilerine saldırdığını, resmi giyimli polis ekiplerinin kavgayı ayırdıklarını,
Cumhuriyet Başsavcılığında; kardeşini evine bırakmak için iki araba ile abisi ..., babası ... ve diğer abisi ... ile birlikte 9. Caddeye geldiklerinde trafik ışıklarının olduğu yerde tanımadığı kişilerin araba ile önlerini kestiklerini, ... ve kardeşi ...’ın da olay yerinde arabanın içinde olduklarını, sanık ...’ın da kavganın içinde olduğunu,
İnceleme dışı katılan sanık ... Kollukta ve Cumhuriyet Başsavcılığında benzer şekilde; sanık ...’ın dayısının oğlu olduğunu, sanık ...’in, babasının yönetim kurulu başkan yardımcısı olduğu kooperatifte dairesinin bulunduğunu, olaydan bir gün önce 03.06.2009 tarihinde bu nedenle kooperatife gittiklerini, çıkışta bir gürültü duyduklarını, ... ile ... arasındaki kavgayı ayırdıklarını, ...’in kendisine de demirle vurarak bacağından yaraladığını, olay günü ifade vermek için sanık ... ile birlikte Adliyeye gittiklerini, ...’ın da yanlarına geldiğini, işleri bitince Adliyeden ayrıldıklarını, hesapça iş yerine gidip çay içecek olduklarını, ancak yolda araçla önlerinin kesildiğini, araçtan inen 10-12 kişinin ellerindeki sopa, demir çubuk ve bıçakla kendilerine saldırdıklarını, bıçakla saldıranlar arasında ... ve ...’in de olduğunu, kendi ellerinde bir şey olmadığını, kendilerini korumak için karşı taraftaki kişilerin ellerindeki sopaları alıp bu kişilere vurduklarını, ancak kime vurduğunu hatırlamadığını, arkalarından araçla gelen ... ve ...’ın da bu kişiler tarafından darbedildiğini, kavga sırasında kimin kime vurduğunu göremediğini,
İnceleme dışı katılan sanık ... Kollukta ve Cumhuriyet Başsavcılığında benzer şekilde; eniştesi ...’ın olaydan bir gün önce darbedilmesi olayı ile ilgili hastaneye gittiğini, orada kendisine sanık ... ile ve ...’ın Adliyede olduğunun söylendiğini, bu kişilere de geçmiş olsun demek için yanlarına gittiğini, ardından ..."ın iş yerine çay içmeye gitmeye karar verdiklerini, sanık ... ile ...’in aynı arabaya bindiklerini kendisinin ise ..."ün kullandığı araca bindiğini, Havuzlar mevkisine geldiklerinde iki aracın sanık ...’in aracının önünü kestiğini, sanığın buradan uzaklaştığını, trafik ışıklarının oraya geldiklerinde tekrar önlerinin kesildiğini, araçtan indiklerini, önlerini kesen şahısların ellerinde demir ve ağaç sopalarla araçlarından indiklerini, ardından daha kalabalık bir grubun daha geldiğini, hep birden kendilerine saldırdıklarını, ...’nın demirle kendisine vurduğunu, kavga sırasında ...’nın babası ...’nın kendisini işaret ederek vurmalarını söylediğini, olay yerinde ..., katılan ..., ...’nın da bulunduğunu, olay yerinde bu kişilerin dışında başkalarının da olduğunu, birisinin elindeki sopayı alıp kendisini korumak için sopayla saldırganlara vurduğunu,
İnceleme dışı katılan sanık ... Kollukta; ..., sanık ... ve ... ile birlikte iki ayrı araçla peş peşe seyir hâlindeyken araçlarının önünün kesildiğini, araçlarından inen kişilerin sanığı, ...’i ve ...’ı darbettiklerini, kendisini ise kavgayı ayırmaya çalıştığını, bu sırada bıçakla yaralandığını,
Cumhuriyet Başsavcılığında; Havuzlar mevkisine geldiklerinde iki üç aracın kendilerini sıkıştırdığını, trafik ışıklarına doğru kaçtıklarını, ancak tekrar önleri kesilince araçtan inmek zorunda kaldıklarını, önlerini kesen 8-10 şahsın ellerinde demir çubuk ve bıçak olduğunu, şahısların kendilerine saldırdıklarını, ..., katılan ..., ... ve ...’nin de olay yerinde olduklarını,
Tanık ... Kollukta ve Mahkemede benzer şekilde; ... Halı ve otomobil yıkama isimli iş yerinde işçi olduğunu, olay günü patronu ile birlikte araçla giderken ışıklı kavşağa geldiklerinde, büyük bir kalabalığın kavga ettiğini gördüklerini, patronunun kavgayı ayırmak için araçtan indiğini, kendisinin ise aracı güvenli bir yere götürdüğünü, kavga sırasında sopaların havada uçuştuğunu, olay yerinden ayrıldıklarını,
Tanık ... Asliye Ceza Mahkemesinde; katılanın babası ...’nın yeğeni olduğunu, olay günü tanıklık yapmak için geldiği Adliyeden çıkıp aracıyla evine doğru gittiğini, Adliye dışında içi insan dolu 5-6 tane araç olduğunu, bu araçlardan iki tanesinin evine kadar kendisini takip ettiğini, eve gelince yeni bir olay çıkabileceği kaygısıyla tekrar dışarı çıktığını, olay yerine vardığında taraflar arasındaki kavganın sonlanmaya yakın olduğunu, kavgayı ayırmaya çalıştığını, kavga esnasında ...’ın elindeki sallamayla ...’ya saldırdığını, bu sırada ..."ın araya girmesiyle sallamanın ...’ın başına geldiğini, Mahkeme huzurunda bulunan sanık ...’ın elindeki beyzbol sopası benzeri büyük bir sopayla katılan ..."ya arkadan, ensesine gelecek şekilde vurduğunu, bu esnada olay yerine gelen polis memurunun tabancayla havaya ateş etmesi üzerine kavga edenlerin dağıldığını,
Ağır Ceza Mahkemesinde; kavga esnasında ...’ın elindeki beyaz saplı sallamayla ..."ya saldırdığını, ...’nın araya girmesi neticesinde ..."ın alnından yaralandığını, ortamın çok karışık olduğunu, sanık ...’ın ise elindeki beyzbol sopasıyla katılan ..."nın ensesine, arkadan vurduğunu, ardından polislerin geldiğini ve havaya ateş ederek kavgayı ayırdığını,
İfade etmişlerdir.
Sanık ... Kollukta; Türk Standartları Enstitüsünde memur olduğunu, olay gününden bir gün evvel kooperatif yönetiminden kaynaklanan sorun nedeniyle kavga yaşandığını, olayla ilgili raporlarını alarak karakola gittiklerini, daha sonra adliyedeki işlerini bitirdiklerini, ..., halasının oğlu ..., ... ve ... ile birlikte şantiyeye gittikleri sırada, araçlarının önünün kesildiğini, katılanın kardeşi ...’nın “Kesin bunları, öldürün, deşin” diye bağırdığını, 6-7 kişi ile daha sonra bunlara katılan birkaç kişinin hep birlikte sallama, sopa ve bıçaklarla kendilerine vurmaya başladıklarını,
Cumhuriyet Başsavcılığında; 03.06.2009 tarihinde kooperatife gittiğinde, bir gürültü duyduğunu, ..., ... ve ...’nın, amcası ...’le kavga ettiklerini, ..., ..., ... ve isimlerini bilmediği iki kardeşinin hep birlikte kendisine ve ...’a ellerindeki inşaat demirleri ile saldırdıklarını, işçilerin kendilerini ayırdıklarını, amcası ...’in ağır şekilde yaralandığını, 04.06.2009 tarihinde ... ile birlikte Sincan Adliyesine geldiklerini, Adliye içinde ..., ... ve ... ile karşılaştıklarını, yanlarında birkaç kişi daha olduğunu, ifade verip Adliyeden ayrılmadan önce dayısı ...’ın da yanlarına geldiğini, ...’in kendilerini Etimesgut yolu üzerinde bulunan şantiyesine götürdüğü sırada Sincan’da "Havuzlu Park" denilen yerde, karşı taraftaki kişiler ile rastlaştıklarını, karşı tarafta ..., ..., ... ve katılan ...’nın da olduğunu, ...’nin elindeki bıçakla sağ baldırına vurduğunu, kavga sırasında kimseye vurmadığını, katılan ...’yı da darbetmediğini, katılanı kimin yaraladığını kargaşa sırasında göremediğini, ..."in elindeki beyzbol sopası ile kendisine vurduğunu, olay yerine gelen polis memurlarından birinin kavganın ayrılması için havaya ateş ettiğini,
Mahkemede; önceki ifadelerini tekrar ettiğini, katılan ...’nın kendisini “Memuriyetten yoksun bırakacaklarından” bahisle tehdit ettiğini, bir ifadesinde ismini anmazken sonraki ifadelerinde kendi ismini zikrettiklerini, olayda, önce kendisinin bıçaklanarak yaralandığını,
Savunmuştur.
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun "Suça teşebbüs" başlıklı 35. maddesinde;
“Kişi, işlemeyi kastettiği bir suçu elverişli hareketlerle doğrudan doğruya icraya başlayıp da elinde olmayan nedenlerle tamamlayamaz ise teşebbüsten dolayı sorumlu tutulur” hükmü yer almaktadır.
Buna göre suça teşebbüs, işlenmesi kast olunan bir suçun icrasına elverişli araçlarla başlanmasından sonra, elde olmayan nedenlerle suçun tamamlanamamasıdır. Maddenin açık hükmüne göre, icra hareketlerinin yarıda kalması ya da sonucun meydana gelmemesi failin iradesi dışındaki engel nedenlerden ileri gelmelidir.
Öte yandan, suça teşebbüsle ilgili değerlendirme yapılabilmesi, failin hangi suçu işlemeyi kastettiğinin belirlenmesini gerektirir ki buna "subjektif unsur" denir. Failin gerçekleştirdiği davranış ile bir suçu işlemeye teşebbüs edip etmediğini, eğer etmişse hangi suça teşebbüs ettiğini belirleyebilmek için öncelikle kastın varlığının belirlenmesi gerekmektedir. Başka bir deyişle, tıpkı tamamlanmış suçta olduğu gibi, teşebbüs aşamasında kalan suçta da, işlenmek istenen suç tipindeki bütün unsurlar failce bilinmelidir. (İçel Suç Teorisi, Kayıhan İçel, Füsun Sokullu-Akıncı, İzzet Özgenç, Adem Sözüer, Fatih S. Mahmutoğlu, Yener Ünver 2. Kitap, 2. Baskı, ..., 2000, s.315.)
Bu husus, Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 765 sayılı TCK"nın yürürlükte olduğu dönemde verilmiş olup kabul edilen ilkeler açısından 5237 sayılı TCK"nın teşebbüse ilişkin 35. maddesi yönüyle de varlığını devam ettiren 04.06.1990 tarihli ve 101-156 sayılı kararında da; “Teşebbüste aranan kast, icrasına başlanmış cürmü teşebbüs aşamasında bırakma kastı olmayıp, söz konusu suçu tamamlamaya yönelmiş kasttır” şeklinde açıklanmıştır.
Kasten yaralama suçu ile kasten öldürme suçuna teşebbüs arasındaki ayırıcı kriter manevi unsurun farklılığına dayandığından, sanığın kastının öldürmeye mi, yoksa yaralamaya mı yönelik olduğunun çözülmesi gerekmektedir.
5237 sayılı TCK’nın 21/1. maddesine göre, suçun kanuni tanımındaki unsurlarının bilerek ve istenerek gerçekleştirilmesi olan ve failin iç dünyasını ilgilendiren kasıt, dış dünyaya yansıyan davranışlara bakılarak, daha açık bir ifadeyle, failin olay öncesi, olay sırası ve olay sonrası davranışları ölçü alınarak belirlenmelidir.
İlkeleri, Yargıtay Ceza Genel Kurulunun istikrar bulunan ve süregelen kararlarında açıklandığı üzere, bir eylemin kasten öldürmeye teşebbüs mü, yoksa kasten yaralama mı sayılacağının belirlenmesinde; fail ile mağdur arasında husumet bulunup bulunmadığı, varsa husumetin nedeni ve derecesi, failin suçta kullandığı saldırı aletinin niteliği, darbe sayısı ve şiddeti, mağdurun vücudunda meydana getirilen yaraların yerleri, nitelik ve nicelikleri, hedef seçme imkânı olup olmadığı, failin fiiline kendiliğinden mi, yoksa engel bir nedenden dolayı mı son verdiği gibi ölçütler esas alınmalıdır.
Nitekim Ceza Genel Kurulunun 21.05.1984 tarih 1-388-178 sayılı kararında; failin eylemdeki kastının öldürmeye mi, yoksa yaralamaya yönelik olduğunun belirlenmesi bakımından benzer kriterlerden hareket edilerek; "Öldürme kasti ile yaralama kastının takdir ve tayininde ileri sürülen görüşler, iki grupta oluşmaktadır:
1-Karine usulü, bu usulde her yaralamada öldürme kastının varlığı kabul olunmakta, ancak bunun tersinin ispatına olanak tanınmaktadır. Bu usulde "şüphe sanık lehinedir" kuralı, adam öldürme suçları yönünden tersine çevrilmektedir. (Faruk Eren. Adam Öldürme Kastı Yargıtay Dergisi Cilt 8 sayı:1 - 12/ Ocak, Nisan 1982 sayfa 50)
2-İspat usulü, öldürme ve yaralama kastı açısından delil sisteminde farklı bir uygulamaya gitmenin, doğru bir düşünüş olmadığı kastın kanıtlanabileceği ileri sürülmektedir. Cararraya göre: " Öldürme kastının, sanığın karakterinden, ruhsal durumunun (dostluk-düşmanlık...) gösteren önceki davranışlarından, suçun nedeninden, kullanılan silahın niteliğinden, darbelerin sayısından, iradi olmak koşulu ile darbelerin yönünden anlaşılabileceği" ifade edilmiştir. (Carrara Programma 1881 sayfa 1087)
Türk Ceza Yasası, ispat sistemini benimsemiş yasalar grubuna dahildir. Yargıtayın muhtelif kararlarında, kullanılan vasıtanın cinsi, isabet alınan nahiye, darbe adedi ve şiddeti suçlunun suçtan önceki ve sonraki davranışları gibi davranışlara göre öldürme kastı ret veya kabul olunmaktadır.
Teşebbüsün cezalandırılabilmesi için failin kullandığı araçların elverişli olması gerekir. Yasanın 61. Maddesindeki "vesaiti mahsusa" dan bu anlaşılır. İstenilen sonuç, bunu meydana getirmeye kesin olarak elverişli olmayan araçlarla gerçekleştirilmek istenmişse, ortada ceza hukukunu ilgilendiren bir durum bulunmayacaktır.
Aracın elverişli sayılabilmesi için, objektif bir tarzda belirli bir sonucu meydana getirmeye elverişli olması yetmez. Ayrıca, fail tarafından o sonucu meydana getirmeye uygun bir biçimde kullanılması da gerekir.
Teşebbüse hayatiyetini veren şey güdülen hedeftir. Failin hedefidir ki, harekete reçhesini verir. Mesela: Adam öldürmeye elverişli olan bir vasıtanın kullanılmış olmasına rağmen hareketlerin, iltibası mahal vermeyecek şekilde adam öldürme hedefine yönelmiş oldukları tespit edilemezse, fail adam öldürmeye teşebbüsten sorumlu tutulamayacaktır. Vasıtanın elverişliliği, ancak belli bir hedefe olan ilişkisine göre değerlendirilmekle mümkün olabilir. Hareketin, sonucu doğurmaya elverişli uygun olmadığı tecrübelerin verdiği bilgilere göre tayin edilmelidir. Yani ortak tecrübelerimize göre tehlike veya zararın, failin yaptığı hareketten doğması normal tipik sayılabiliyorsa hareketin neticeyi doğurmaya uygun olduğu söylenebilecektir. Vasıtanın gayeye elverişli olması başka, hareketin zarar gören tehlikeyi meydana getirmeye uygun olması başkadır.
Bir diğer koşul icra hareketlerinin bitmesine veya neticenin gerçekleşmesine failin elinde olmayan engel sebeplerin amil olması şarttır. Eski TCK"nın 62. Maddesinde "İhtiyadında olmayan bir sebepten dolayı" değimleriyle bu şart belirtilmiştir... Demek ki, önde gelen husus; icra hareketlerinin yarıda kalmasının veya sonucun gerçekleşmesinin, failin iradesi dışında kalan sebeplerden ileri gelmesi gerekmektedir. Şayet yarıda kalma veya gerçekleşmeme failin iradesine ilişkin sebeplerden ileri gelmişse bu halde ihtiyariyle vazgeçme veya faal nedamet varlığından söz edilir. İcra hareketlerinin bitmesine veya sonucun meydana gelmesine engel olan ve faalin iradesinin dışında kalan bu sebep maddi veya manevi olabileceği gibi, üçüncü bir kişinin fiilinden yahut maddi enerjinin bitmesinden de ileri gelebilir..."
Benzer şekilde; "Toplu saldırıdan kendisini korumak amacıyla biletmek üzere yanına aldığı ekmek bıçağını çekerek belli bir hedef gözetmeksizin sallaması sonucu sırtından yaraladığı mağdura karşı saldırısında, sonucu almasına engel bir durum yok iken, buna devam etmeyip bir defa vurma ile yetinmesi, yaralanan mağdurun düşmemesi nazara alındığında, sadece isabet kaydedilen nahiyeye göre kastı belirlemenin yeterli olmayacağı, aksi halde TCK"nun 456/2 maddesinin uygulanmasının hiç bir zaman mümkün kılmayacağı cihetle eylemin yaralama olarak vasıflandırılmayıp öldürmeye teşebbüs olarak nitelendirilmesi usul ve yasaya aykırıdır." (Ceza Genel Kurulu 09.04.1984 1/184-125)
"Şu halde sanığın ilk darbeden sonra adı geçen tanığın müdahalesine kadar geçen sürede ikinci, üçüncü ... darbelerini vurmasına hiç bir engel bulunmamaktadır. Bu da ilk darbeden sonra sanığın ikinci darbeyi vurmadığını, beklediğini ve bu bekleme anında tanığın sanığa müdahale ettiğini belirlemektedir." (Ceza Genel Kurulu 07.5.1979 1/108-200)
Hedef alınan bölge kastın belirlenmesi açısından önemli ise de tek başına kastın belirlenmesi açısından yeterli değildir.
"Oluşa göre sanığın, mağdure 9 - 10 metre uzaklıkta 1,150 kg ağırlığındaki bir taşı atmış ve onun başından çökme kırığı meydana getirir, hayati tehlike doğurur ve 25 gün iş ve güçten alıkor derecede yaralamıştır. Bu oluşa göre sanığın mağdurun başını hedef alarak taş attığı kesin biçimde kanıtlanmamaktadır. Sanık tek bir taş atmış başka bir atışta bulunmamış, mağdura vurucu mesafeye kadar yaklaşmamıştır. Sanık öldürme kastı ile hareket etmek isteseydi, ona daha çok yaklaşarak başı hedef alarak taşı fırlatır veya taşla başa direk vururdu. Genel kurulun 22.06.1970 gün ve 257 sayılı kararları ile, bu konudaki diğer kararları da aynı görüşü yansıtmaktadır. Bu itibarla eylemin yaralama suçunu oluşturduğuna ilişkin bozma kararına uyulması gerekirken direnme kararı verilmesi yasaya aykırıdır." (Ceza Genel Kurulu 16.06.1980 tarih 1/177-236)
Ceza dairelerinin de Genel Kurul ile aynı doğrultuda karar verdikleri görülmektedir.
Yargıtay 4. Ceza Dairesi 25.10.1983 tarih ve 4327/5231 sayılı kararında "Sanığın okey tahtalarından birini alıp mağdurun başına vurarak adli tıp kurumu raporunda belirtildiği üzere onu kemik defektine bağlı uzuv tatilini intaç edecek derecede yaraladığı eylemin 765 sayılı TCK"nın 456/3 maddesine uyan fiil niteliğinde bulunduğu, sanığın neticeyi elde etmek maksadıyla saldırılara devam etmediği ve yaralama sonucu hayati tehlikenin meydana gelmesinin başlı başına öldürme kastını da göstermeyeceği gözetilmeden öldürmeye tam teşebbüsten cezalandırılmasına karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir."
"Müdahilin kafasında çökme kırığı oluşturabilecek irice bir taşla netice bakımından ağırlaştırılmış yaralama suçunun işlenmiş olması karşısında... bu haliyle eylemin 5237 sayılı TCK"nın 86/1, 86/3 ve 87/2-son maddelerine uyduğu" (3. Ceza Dairesinin 27.02.2008 tarih ve 2006/11509 esas 2008/1018 karar )
"Sanığın mağduru sol kost parietal deprasyon fıraktürü yaralaması ile sol parietal de 3x4,5 cm"lik kranaektomi defekti oluşturacak şekilde saldırı ve savunmaya elverişli silah olan sopayla yaralama suçunu işlediği anlaşıldığından ..." (3. Ceza Dairesinin 09.03.2008 tarih ve 2006/14243-2008/2488 sayılı kararı)
765 sayılı TCK"da yer alan teşebbüs hükümlerinin uygulandığı döneme ilişkin içtihatlarda öldürmeye teşebbüs suçu yönünden kastın belirlenmesine yönelik kriterlerin 5237 sayılı TCK yürürlüğe girdikten sonra da Yargıtay tarafından benimsendiği anlaşılmaktadır.
5237 sayılı TCK"ya esas alınan suç teorisinde kastın yanında olası kasta yer verilmesi nedeniyle bu fiillerin olası kastla da işlenebileceği anlaşılmaktadır. Zira doktirinde de "örneğin, yaralamak düşüncesiyle hasmının başına odunla vuran kişi, bu eylemi neticesinde mağdurun ölebileceğini öngörmüş, ancak bu neticeyi umursamamış, kabullenmiş ise artık netice sebebiyle ağırlaştırılmış yaralamadan (madde 87/4) değil, kasten öldürmeye ilişkin TCK"nın 81. maddesine göre cezalandırılır. Ancak olası kast indirimi yapılması gerekir." (Kasten Öldürme Suçları Prof. Dr. Ahmet Gökçen, Doç. Dr. Murat Balcı baskı yılı 2013 sayfa: 58)
Failin mağdura yönelik yaralama eyleminde darbenin şiddeti ve hedef alınan bölge itibariyle yaralama kastıyla hareket ettiği kabul edilse dahi ölüm neticesinin öngörülüp buna rağmen harekete devam edilerek darbenin vurulması halinde meydana gelen neticenin kabullenilmesi söz konusu olduğundan, ölümün meydana gelmesi halinde olası kast sonucu öldürme fiilinden, eylem yaralama ile sonuçlanması halinde ise olası kasta öldürme suçuna teşebbüs mümkün olmadığından meydana gelen sonuca göre cezalandırma söz konusu olacaktır.
Tüm bu açıklamalar ışığında kastın belirlenmesi açısından her bir olayda kullanılması gereken ölçütler farklılık gösterebileceğinden, tüm bu olguların olaysal olarak ele alınması gerekmektedir.
Bu bilgiler ışığında uyuşmazlık konuları değerlendirildiğinde;
Sanık ...’ın amcası ...’ın bir yapı kooperatifinde başkan olduğu, kooperatifin başkan yardımcılığını ise sanığın babası ...’ın yürüttüğü, kooperatife üye olan ve kooperatifin hesapları konusunda aralarında anlaşmazlık bulunan katılanın mensup olduğu ... ailesinden kişilerle, sanığın mensup olduğu ... ailesinden kişiler arasında olaydan bir gün önce kavga yaşandığı, kavga sonucu karşılıklı olarak birbirlerinden şikâyetçi olan tarafların olay günü Sincan ilçesi, Ulubatlı ... Mahallesi’ndeki kavşakta karşılaştıkları ve kavgaya tutuştukları, kavga sırasında katılan ...’nın başına aldığı küt cisim darbesi sonucu, “sol temporo paryetalde çökme kırığı, sol temporo paryetal lopta periferal ödem ve hitorojen iç yapıda hematom oluşturacak” şekilde yaralandığı, Adli Tıp Kurumu Sincan Şube Müdürlüğünce katılan ... hakkında düzenlenen 10.05.2011 tarihli raporda; “Hafıza kaybı ile ilgili olarak herhangi bir patoloji bildirilmediğine ... göre; şahsın yaralanmasının; kişinin yaşamını tehlikeye sokan bir durum olduğu, basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilecek ölçüde hafif nitelikte olmadığı, kemik kırığına neden olduğu, parietal kemik çökme kırığının yaşam fonksiyonlarını (4) ağır derecede etkilediği, organ işlevinin yitirilmesi veya sürekli zayıflaması niteliğinde olmadığı, yüzde sabit iz niteliğinde olmadığı,” açıklamalarına yer verildiği, çok sayıda kişinin katıldığı, sopaların ve kesici delici aletlerin kulllanıldığı kavganın olay yerine polisin gelmesi üzerine aralanabildiğinin belirtildiği, sanığın suçlamayı kabul etmediği, katılan ...’nın Kollukta, Cumhuriyet Başsavcılığında ve Mahkemede başına vurarak kendisini yaralayan şahsın sanık ... olduğunu iddia ettiği, tanık olarak dinlenilen ...’ın Mahkemede; sanık ...’ın beyzbol sopası ile katılanın başına vurduğunu gördüğü yönünde beyanda bulunduğu, inceleme dışı katılan sanık ...’nın 22.12.2009’da Cumhuriyet Başsavcılığındaki ifadesinde katılanın başına sanık ...’ın beyzbol sopası ile vurduğuna ilişkin anlatımda bulunduğu, katılanın babası inceleme dışı katılan sanık ...’nın 15.06.2009 tarihinde Kolluktaki ek ifadesinde oğlu katılan ...’nın başına vuran kişilerden birinin de sanık ... olduğu yönünde ifade verdiği, olay sırasında sanığın yanında bulunan inceleme dışı katılan sanık ...’ın 23.12.2019 tarihinde Cumhuriyet Başsavcılığında katılan tarafın kendilerine saldırması üzerine kendilerini korumak için bu kişilerin ellerindeki sopaları alarak onlara vurduklarına ilişkin ifade verdiği, sanığın sıhri hısmı olan ve olay sırasında sanığın yanında yer alan inceleme dışı katılan sanık ...’ın ise 23.12.2009 tarihinde Cumhuriyet Başsavcılığında alınan ifadesi sırasında kendilerine saldırılması üzerine olay yerindeki birisinin elinden aldığı sopayı alarak kendisini korumak için katılan tarafta kavgaya karışanlara vurduğu yönündeki anlatımda bulunduğu anlaşılan dosyada;
1- Sanık hakkında eksik araştırmayla hüküm kurulup kurulmadığı;
Katılan hakkında düzenlenen adli raporda konsültasyonlarda hafıza kaybı ile ilgili olarak herhangi bir patoloji bildirilmediğinin vurgulanmış olması, katılan ...’nın Kollukta, Cumhuriyet Başsavcılığında ve Mahkemede başına vurarak kendisini yaralayan şahsın sanık ... olduğunu ısrarlı ve tutarlı şekilde ifade etmiş olması, tanık olarak dinlenilen ...’ın Mahkemede; sanık ...’ın beyzbol sopası ile katılanın başına vurduğunu gördüğü yönündeki beyanı, inceleme dışı katılan sanık ...’nın 22.12.2009’da Cumhuriyet Başsavcılığındaki ifadesinde katılanın başına sanık ...’ın beyzbol sopası ile vurduğuna ilişkin anlatımı, katılanın babası inceleme dışı katılan sanık ...’nın 15.06.2009 tarihinde Kolluktaki ek ifadesinde oğlu katılan ...’nın başına vuran kişilerden birinin de sanık ... olduğu yönünde ifadesi; emniyet görevlilerince düzenlenen 04.06.2009 tarihli olay ve geçici muhafaza altına alma tutanağı ile birlikte değerlendirildiğinde; sanık hakkında eksik araştırmayla mahkûmiyet hükmü kurulmadığı, itiraznamede eksiklik bulunduğu ileri sürülen hususların suçun sübutuna etki etmeyecekleri kabul edilmelidir.
Bu itibarla bu uyuşmazlık konusu yönünden haklı nedene dayanmayan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmelidir.
2- Sanığın eyleminin kasten öldürme suçuna teşebbüsü mü yoksa kasten yaralama suçunu mu oluşturduğu,
Katılanın ailesi ile sanığın ailesi arasında üye ve yönetici oldukları kooperatifin işlemlerinden kaynaklanan sorunlar bulunması, bir gün önce bu nedenle iki aile fertleri arasında kavga çıkmış olması, iki aile arasındaki bu sorun nedeniyle Sincan il merkezinde, gündüz vakti onlarca kişinin katıldığı hareketli kavga ortamında, sanığın ele geçilemeyen mağdurun beyanına göre beyzbol sopası ile katılanın baş bölgesini özellikle hedef aldığına ilişkin bir belirlemenin yapılamayışı, sanığın katılanın başında tek darbe vurduktan sonra ciddi bir engel yok iken saldırısına devam etmemesi, özel hukuk ilişkisinden kaynaklanan sorunun öldürmeyi gerektirecek bir husumet boyutuna da ulaşmaması karşısında sanığın olay öncesi, öldürmek için daha elverişli silah temin etme imkanı var iken aksi ispat edilemeyen savunmaya göre olay yerinde elde ettiği sopayla mağdura vurmuş olması, olay sırasındaki ve olay sonrasındaki davranışları bir bütün hâlinde değerlendirildiğinde eylemine bağlı olarak ortaya çıkan kastının katılanı yaralamaya yönelik olduğu; eyleminin kasten yaralama suçunu oluşturduğu kabul edilmelidir.
Bu itibarla bu uyuşmazlık konusu yönünden Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabulüne, Yargıtay 1. Ceza Dairesinin düzeltilerek onama kararının, sanık ..."ın katılan ..."ya yönelik kasten öldürme suçuna teşebbüs suçu yönünden kaldırılmasına, ... Batı (Sincan) 2. Ağır Ceza Mahkemesi hükmünün sanığın eyleminin kasten yaralama suçunu oluşturduğunun gözetilmemesi isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmelidir.
Sanığın eyleminin nitelendirilmesine ilişkin uyuşmazlık yönünden çoğunluk görüşüne katılmayan Ceza Genel Kurul Üyeleri ... ve ...; "Yapılan yargılama ve incelenen dosya içeriğine göre, suç tarihi öncesinde iki grup arasında kooperatif yönetimi ve hesaplarına ilişkin anlaşmazlık nedeniyle oluşan husumetin olay günü kavgaya dönüştüğü, çok sayıda kişinin karıştığı, bıçak ve sopaların da kullanıldığı bu kavga sırasında inceleme konusu sanık ...’ın elindeki elde edilemeyen beyzbol sopasıyla arka taraftan yaklaşarak karşı grupta yer alan katılan ...’nın kafa bölgesine vurmak suretiyle katılanın kafatasında sol temporal parietal bölgede çökme kırığı oluşmasına ve yaşamsal tehlike geçirmesine neden olduğu, kavganın olay yerine ulaşan polis ekiplerinin müdahalesi ve kavgaya katılanları dağıtmak amacıyla havaya uyarı ateşi açmalarıyla sona erdiği anlaşılan olayda;
Farklı gruplar içinde yer alan ve kooperatife ilişkin ciddi bir husumet içinde bulundukları anlaşılan sanık ve katılanın konumları, suçta kullanılan beyzbol sopasının niteliği, etkin-hedef odaklı kullanıma elverişli ağır bir araç oluşu ve olayda sanık tarafından kullanım tarzı, hedef alınan vücut bölgesinin insan bedeninin en hayati yeri olan baş bölgesinin arka tarafı olması, katılanın kafatasında oluşan çökme kırığı ve geçirdiği yaşamsal tehlike nedeniyle meydana gelen tehlike/zararın ağırlığı ile olayın sanığın kendi iradesi ile eylemine son vermesi biçiminde değil, polis ekiplerinin aktif müdahalesiyle son bulması hususları gözetildiğinde, gerek Yüksek Ceza Genel Kurulunun gerekse Yüksek 1. Ceza Dairesinin uzun yıllardır sürdürdüğü uygulamaları çerçevesinde sanığın kasten öldürmeye teşebbüs suçundan TCK’nın 81/1 ve 35. maddeleri gereğince cezalandırılması görüşünde olduğumuzdan sayın çoğunluğun eylemi kasten yaralama olarak nitelendiren düşüncesine iştirak edemiyoruz." görüşleriyle
Aynı uyuşmazlık yönünden çoğunluk görüşüne katılmayan yedi Ceza Genel Kurul Üyesi de; sanığın eyleminin kasten öldürme suçuna teşebbüsü oluşturduğu düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır.
SONUÇ :
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının;
A) Sanık hakkında eksik araştırmayla mahkûmiyet hükmü kurulup kurulmadığına yönelik uyuşmazlık yönünden REDDİNE,
B) Sanığın eyleminin kasten öldürme suçuna teşebbüsü mü yoksa kasten yaralama suçunu mu oluşturduğuna ilişkin uyuşmazlık yönünden KABULÜNE,
2- Yargıtay 1. Ceza Dairesinin 18.12.2017 tarihli ve 1244-5158 sayılı düzeltilerek onama kararının, sanık ..."ın katılan ..."ya yönelik kasten öldürme suçuna teşebbüsten kurulan hüküm yönünden KALDIRILMASINA,
3- ... Batı (Sincan) 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 15.04.2014 tarihli ve 131-122 sayılı, sanık ..."ın katılan ..."ya yönelik kasten öldürme suçuna teşebbüsten kurulan mahkûmiyet hükmünün,
A) Sanığın eyleminin kasten yaralama suçunu oluşturduğunun gözetilmemesi,
B) Hükümden sonra 24.11.2015 tarihli ve 29542 sayılı Resmî Gazete"de yayımlanarak yürürlüğe giren Anayasa Mahkemesinin 08.10.2015 tarihli ve 140-85 sayılı kararı ile, TCK’nın 53. maddesinin bazı hükümlerinin iptal edilmesi karşısında, sanık hakkında belirtilen maddenin uygulanması bakımından, yeniden değerlendirme yapılmasında zorunluluk bulunması,
Nedenlerinden BOZULMASINA,
4- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 06.07.2021 tarihinde yapılan müzakerede (1) numaralı uyuşmazlık konusu bakımından oy birliğiyle, (2) numaralı uyuşmazlık konusu bakımından birinci müzakerede yasal çoğunluk sağlanamadığından, 14.09.2021 tarihinde yapılan ikinci müzakerede oy çokluğuyla karar verildi.
Bu alandan sadece bu kararla ilintili POST üretebilirsiniz. Bu karardan bağımsız tamamen kendinize özel POST üretmek için TIKLAYINIZ
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.