3. Hukuk Dairesi 2020/1832 E. , 2020/3103 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı; davalının ilgili su aboneliğinden dolayı toplam 78.492,08 YTL borcu bulunduğunu, borçlu olan davalının borcunu süresinde ödemediğini,bu nedenle alacaklarının tahsili amacıyla Kemer İcra Müdürlüğü"nün 2006/212 Esas sayılı dosyasında davalı hakkında takip başlatıldığını; ancak, davalının itirazı üzerine takibin durdurulduğunu ileri sürerek; itirazın iptali ile %40 icra inkar tazminatının davalıdan alınarak taraflarına verilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı; davanın haksız olduğunu,davacıya herhangi bir borcunun bulunmadığını; zira, işletmelerinde bulunan kuyudan çekilen su ile işletmenin bahçesindeki çimenlerin sulandığını, dolayısıyla herhangi bir atık su oluşmadığı için kanalizasyon şebekesinin kullanılmasının da söz konusu olmadığını savunarak; davanın reddini istemiştir.
Mahkemece; davanın reddine yönelik olarak verilen kararın davacı tarafından temyiz edilmesi neticesinde, Yargıtay 13. Hukuk Dairesi’nin 11.11.2010 tarih ve 2010/6194 E. -2010/15005 K. sayılı ilamı ile ‘’davaya tüketici mahkemesi sıfatı ile bakılamayacağı ve genel mahkeme sıfatı ile bakılıp sonuçlandırılması gerektiği gerekçesiyle" hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Bozma ilamına uyan mahkemece, davaya genel mahkeme sıfatı ile bakılmış ve yapılan yargılama neticesinde ise; otelin bahçesinde bulunan kuyudan çekilen suyun bahçede kullanılması sonrasında kanalizasyona verilmesi gibi bir durum olmadığından davacı tarafın otel bahçesindeki kuyudan çekilerek kullanılan su sebebiyle atık su kullanım bedeli talep etmesinin mümkün olmadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı
vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; bu kez Dairemizin, 26/11/2018 tarih 2018/1036 Esas ve 2018/12046 Karar sayılı ilamıyla; “...Her ne kadar, mahkemece rapor alınan bilirkişi alanında ehil ise de,alınan rapordaki hesaplamaların davaya konu edilen ve icra takibine de konu olan fatura döneminde yürürlükte olan tarife hükümlerini somut olay açısından yeterince irdelemediği, yine davacı vekilince aşamalarda ileri sürülen itirazları da yeterince karşılamadığı anlaşılmakla, hükme esas alınamayacağından ....alanında uzman ayrı bir 3’lü bilirkişi heyetinden davaya konu edilen fatura döneminde yürürlükte olan tarife hükümleri de açık ve net bir şekilde irdelenerek,davacı vekilince aşamalarda ileri sürülen itirazlar da karşılanmak suretiyle, rapor alınması sonucunda uygun hüküm tesisi gerektiği gerekçesiyle" bozulmuştur.
Söz konusu bozma ilamı uyarınca, mahkemece, bu defa; bilirkişi raporuna göre, davanın kısmen kabulü ile; asıl alacak olan 55.731,06-TL ve vade tarihinden itibaren işlemiş olan 19.110,78-TL ve gecikme zammı KDV"si olan 1.528,87-TL olmak üzere toplam 76.730,71-TL yönünden davalının itirazının iptali ile takibin devamına, 2.121,37-TL yönünden davanın reddine karar verilmiş; hüküm, süresi içerisinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davalı tarafın dava konusu bedelin talep edilemeyeceğine yönelik sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2- 6100 sayılı HMK"nın 26. maddesinin 1. fıkrası “Hâkim, tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır; ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez. Duruma göre, talep sonucundan daha azına karar verebilir.” hükmünü ihtiva etmektedir.
Yasanın bu açık hükmünden de anlaşılacağı üzere, hâkim, iki tarafın iddia ve savunmaları ile bağlı olup, talepten fazlasına veya başkasına hükmedemez.
Dosyanın incelenmesinde; davacı tarafça başlatılan icra takibinde 55.731,06 TL asıl alacak ve % 36 oranında 22.761,02 TL işlemiş faiz üzerinden alacak talep edildiği, davalının borcun tamamına faize, oranına, başlangıç tarihine itiraz ettiği, hükme esas alınan bilirkişi raporunda ise 55.731,06-TL asıl alacağa, vade tarihinden itibaren işlemiş olan 19.110,78-TL gecikme zammı ve KDV"si olan 1.528,87-TL olmak üzere toplam 76.730,71-TL belirlendiği, mahkemece de bu şekilde verilen kararda, talep aşılarak işlemiş faiz talep edildiği halde gecikme zammı ve KDV’sine hükmedilerek itirazın iptaline karar verildiği görülmektedir.
O halde; mahkemece, taleple bağlılık kuralı gereğince davacı tarafça faiz talep edildiği, davalının faize yönelik itirazları bulunduğu dikkate alınarak taleple sınırlı olarak hesaplanacak faiz miktarına yönelik itirazın iptaline karar verilmesi gerekirken, taleple bağlılık kuralına aykırı olarak hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu husus bozmayı gerektirmiştir.
3- Öte yandan mahkemece, her ne kadar, bozmaya uyma kararı verilmiş ise de bozma gerekleri tam olarak yerine getirilememiştir. Şöyle ki, kural olarak bozma kararına uyan mahkeme, artık bozma kararı gereğince işlem yapmak ve hüküm vermek zorundadır.
Hükme esas bilirkişi raporunda; yer altından çekilen suyun bir kısmının bahçe sulamasında, bir kısmının ise şebeke suyuna dahil edilerek arıtılıp işletmeden kullanıldığı ve kullanım sonrası atık suyun davacı idarenin kanalizasyonuna akıtıldığı belirtilmekle birlikte; davacının talep edebileceği bedel yönünden davacı hesaplamalarının makul olduğunun ifade edildiği; ancak, önceki bozma ilamında açıklandığı üzere davaya konu edilen fatura dönemlerinde yürürlükte olan tarife hükümlerinin irdelenmediği, ilgili tarifede belirlenen esaslara göre hesaplama yapılmadığı görülmektedir.
O halde, mahkemece; dava konusu fatura dönemlerinde yürürlükte olan tarife hükümlerine göre davacı tarafın alacak miktarının tespit edilmesine yönelik ek rapor alınmasının ardından oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik incelemeyle yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz olup, bu husus da bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle davalının sair temyiz talebinin reddine, ikinci ve üçüncü bentte açıklanan nedenlerle hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince davalı yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nın geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK"nın 440.maddesi gereğince karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 17/06/2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi.