2. Hukuk Dairesi 2014/7868 E. , 2014/18353 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İstanbul 6. Aile Mahkemesi
TARİHİ :10.12.2013
NUMARASI :Esas no:2012/307 Karar no:2013/792
Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm, davalı-davacı (koca) tarafından; kusur belirlemesi, velayet, nafakalar, tazminatlar ve kendisinin ıslah talebinin reddine yönelik kararı yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle, davalı-davacı kocanın boşanma konusundaki tam ıslah talebinin Hukuk Muhakemeleri Kanununun 180. maddesi uyarınca yapılmamış sayılmasına ve müşterek çocukla ilgili velayet düzenlemesinin de asıl dava ile birlikte kurulduğunun anlaşılmasına göre, davalı-davacı kocanın aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazları yersizdir.
2-Tarafların tespit edilen ekonomik ve sosyal durumları, boşanmaya yol açan olaylardaki kusur dereceleri, paranın alım gücü, kişilik haklarına yapılan saldırı ile ihlâl edilen mevcut ve beklenen menfaat dikkate alındığında davacı-davalı kadın yararına takdir edilen maddi ve manevi tazminat çoktur. Türk Medeni Kanununun 4. maddesindeki hakkaniyet ilkesi ile Türk Borçlar Kanununun 50 ve 52. maddesi hükmü dikkate alınarak daha uygun miktarda maddi (TMK.md.174/1) ve manevi (TMK .md. 174/2) tazminat takdiri gerekir. Bu yönler gözetilmeden hüküm tesisi doğru bulunmamıştır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda 2. bentte gösterilen sebeple BOZULMASINA, bozma kapsamı dışında kalan temyize konu diğer bölümlerin 1. bentte gösterilen sebeple ONANMASINA, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oyçokluğuyla karar verildi.24.09.2014(Çrş.)
KARŞI OY YAZISI
Boşanma davası kadın tarafından açılmış; davalı da davaya süresi içinde verdiği 11.9.2012 tarihli cevap dilekçesiyle “eşinin kendisini bir başka erkekle aldattığını” ileri sürerek karşı dava açmış, harcını da yatırmıştır. Cevap dilekçesinin başlığında “konusu” kısmında; “davaya cevabımız ve karşı dava talebimizin sunulmasıdır”, sonuç bölümünde ise; “davacının davasının reddine ve karşı davamın kabulüne, müşterek çocukların velayetinin müvekkilime verilmesine karar verilmesi talep ederiz” yazılıdır. Bu dilekçede, açık bir boşanma talebi yok ise de, içeriğinden karşı davanın, velayete ilişkin olmayıp, boşanmaya ilişkin olduğu anlaşılmaktadır. Böyle olmakla birlikte hakimin, karşı davadaki talep sonucunun neye ilişkin olduğu konusunda duraksama yaşadığı da görülmektedir.
12.2.2013 tarihli ön inceleme duruşmasında hakimin, tutanakta yer alan “velayet hususunun karşı dava şeklinde ileri sürüldüğü, bu hususun karşı dava yoluyla ileri sürülmesi gerekli bir talep olmadığı, bu aşamada karşı dava bulunmadığı anlaşıldı” şeklindeki tespiti, karşı davanın boşanma talebini içerip içermediği hususunda duraksamaya düştüğünü göstermektedir. Karşı davadaki talep sonucu açık değilse, bu durumda mahkemece yapılacak iş; karşı davacıya “talep sonucunu açıklığa kavuşturması” için Hukuk Muhakemeleri Kanununun 119"ncu maddesinin (2.) fıkrası uyarınca bir haftalık kesin süre vermek, bu süre içinde eksiklik tamamlanmadığı takdirde, bunun hasıl ettiği yasal sonucu doğmuş saymaktır. Mahkemece, böyle yapılmayıp, ön inceleme duruşması sonucunda karşı davacı vekilinden “ıslah dilekçesi” talep edildiği ve bunun için iki haftalık kesin süre verildiği görülmektedir. Karşı davanın talep sonucundaki eksiklik, ıslahı gerektiren bir husus değildir. Islah, bir mahkeme işlemi değil, taraf işlemidir. (HMK. m. 176/1) Mahkemenin, davanın taraflarını buna zorlayıcı karar alması sonuç doğurmaz. Tarafın da mahkemenin aldığı ara kararına dayanarak ıslah adıyla dilekçesi vermesi, yapılan işleme ıslah niteliğini kazandırmaz. Ön inceleme duruşmasında verilen ara kararını, Hukuk Muhakemeleri Kanununun 119/2. maddesine uygun bir işlem olarak kabul etmek de mümkün değildir. Bu durumda davalı, cevap dilekçesindeki karşı davasının, talep sonucunun boşanmaya ilişkin olduğunu sonradan verdiği dilekçe ile açıklığa kavuşturduğuna göre, karşı davanın artık “boşanmaya” ilişkin olduğu kabul edilmeli ve esasıyla ilgili olumlu veya olumsuz bir hüküm tesis edilmelidir. Bu bakımdan karşı boşanma davası hakkında yazılı şekilde hüküm kurulmasının usul ve yasaya aykırı olduğu, hükmün bu sebeple bozulması gerektiği kanaatiyle sayın çoğunluğun bu husustaki görüşüne iştirak etmiyoruz. Bozma sebebine göre de davalı-karşı davacı (koca)"nın diğer yönlere ilişkin temyiz itirazlarının incelenemeyeceğini düşünüyoruz.