Abaküs Yazılım
3. Hukuk Dairesi
Esas No: 2015/17285
Karar No: 2016/3203
Karar Tarihi: 03.03.2016

Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2015/17285 Esas 2016/3203 Karar Sayılı İlamı

Özet:


Boşanan çiftler arasındaki nafaka davasında, kadının çalışmaya başlaması nedeniyle yoksulluğunun ortadan kalktığı, dolayısıyla nafakanın kaldırılması talebine ilişkin mahkeme kararı temyiz edilmiştir. Hukuk Genel Kurulu'nun yerleşik kararlarından asgari ücret seviyesinde gelire sahip olunmasının yoksulluk nafakası bağlanmasını olanaksız kılmadığı ancak davalının aylık düzenli olarak elde ettiği gelirin mali durumunu olumlu yönde değiştirdiği göz önünde bulundurularak, nafaka miktarında indirim yapılması gerektiği belirtilmiştir. Kararda, TMK m. 176/4 ve 176/3 hükümleri açıklanmıştır.
3. Hukuk Dairesi         2015/17285 E.  ,  2016/3203 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :AİLE MAHKEMESİ

    Taraflar arasındaki nafaka davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
    Davacı vekili dava dilekçesinde; tarafların 2009 yılında boşandığını, boşanma ilamıyla davalı kadın lehine aylık 1.000,00 TL; velayeti davalıda bulunan çocuk lehine aylık 750,00 TL nafakaya hükmedildiğini, davalının boşanmadan sonra çalışmaya başladığını, yoksulluğunun ortadan kalktığını belirterek; davalıya ödenmekte olan aylık 1.000,00 TL yoksulluk nafakasının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
    Davalı vekili cevap dilekçesinde; asgari ücret ve asgari ücretin üzerinde gelire sahip olmasının yoksulluk nafakasının bağlanmasını olanaksız kılan bir olgu olarak kabul edilmediğini savunarak;davanın reddine karar verilmesini dilemiştir.
    Mahkemece; tarafların boşanma sırasında tespit edilen gelirleri ile hali hazırda tespit edilen gelirleri arasında bir farklılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    Dava; yoksulluk nafakasının kaldırılması istemine ilişkindir.
    Temyize konu uyuşmazlık; davalının yoksulluk durumunun ortadan kalkıp kalkmadığı noktasında toplanmaktadır.
    Kural olarak, tarafların mali durumlarının değişmesi veya hakkaniyetin gerektirdiği hallerde iradın artırılması veya azaltılmasına karar verilebilir. (TMK m. 176/4) İrat biçiminde ödenmesine karar verilen nafaka, alacaklı tarafın yoksulluğunun ortadan kalkması halinde mahkeme kararıyla kaldırılır. (TMK m.176/3)
    Eldeki davada davacı; yukarıdaki yasa hükmü gereğince; davalının yoksulluğunun ortadan kalktığı iddiasıyla nafakanın kaldırılmasını istemektedir. Bu durumda, öncelikle yoksulluk kavramı üzerinde durmak gerekir.
    Yosulluğun hukuksal kavramı yasada tanımlanmamış ise de; Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 07.10.1998 tarih ve 2-656-688 sayılı kararında; yeme, giyinme, barınma, sağlık, ulaşım, kültür (eğitim) gibi bireyin maddi varlığını geliştirmek için zorunlu ve gerekli görülen harcamaları karşılayacak düzeyde geliri olmayanların yoksul kabul edileceği vurgulanmıştır.
    Yoksulluk durumu; günün ekonomik koşulları ile tarafların sosyal ve ekonomik durumları ve yaşam tarzları birlikte değerlendirilerek takdir edilmelidir.
    Somut olayda davalı kadın; boşanma davası sırasında her hangi bir işte çalışmaz iken, boşanma davasından sonra çalışmaya başlamış ve asgari ücret düzeyinde gelire sahip olmuştur.
    Buna göre üzerinde durulması gereken ilk husus, davalının asgari ücret düzeyinde gelire kavuşmasının, yoksulluk nafakasının kaldırılmasını gerektirip gerektirmeyeceği noktasındadır.
    Hukuk Genel Kurulu"nun yerleşik kararlarında "asgari ücret seviyesinde gelire sahip olunması" yoksulluk nafakası bağlanmasını olanaksız kılan bir olgu olarak kabul edilmemiştir. Yine; Hukuk Genel Kurulunun 28.02.2007 tarih ve 2007/3-84 E.; 95 K. sayılı ilamında asgari ücretle çalışıyor olunması yoksulluğu ortadan kaldıracak bir neden olarak değerlendirilmemiştir. Diğer yandan, davalının aldığı aylık 980,00 TL ile günümüz ekonomik koşullarında geçinmesi de mümkün değildir.
    Bu bağlamda mahkemece, davacının nafakanın kaldırılması isteminin reddinde bir isabetsizlik görülmemiş, davacı vekilinin bu yöne ilişkin temyiz itirazı reddedilmiştir.
    Ancak her ne kadar asgari ücret seviyesinde gelire sahip olunması yoksulluk nafakasının kaldırılmasını gerektiren bir olgu kabul edilmese de yoksulluk nafakasının kaldırılması talebi, çoğun içinde az da vardır ilkesi gereğince, nafakanın azaltılması talebini de içerdiğinden, davalının aylık elde ettiği gelir, nafaka miktarını tayinde etken olarak dikkate alınmalıdır.
    Somut olayda dosya kapsamından; tarafların 07.04.2006 tarihinde evlenip, 09.09.2009 tarihli ilamla anlaşmalı boşandıkları, boşanma ilamıyla 25.09.2007 doğumlu müşterek çocuğun velayetinin anneye verildiği, çocuk için 750,00 TL, kadın için 1.000,00 TL nafakaya hükmedildiği, koca üzerinde kayıtlı bulunan Tuzla"da kain evin 1/2"sinin kadına, 1/2"sinin çocuğa verilmesi ve kadın adına kayıtlı aracın kredi borçlarının koca tarafından karşılanmasının kararlaştırıldığı, boşanma sırasında kadının çalışmadığı, eldeki davanın 03.12.2013 tarihinde açıldığı, 1982 doğumlu davalı kadının boşanmadan sonra bir hastahanede asgari ücretle veznedar olarak çalışmaya başladığı ve aylık 980,00 TL kazandığı, evinin, arabasının ve Tuzla Orhanlı"da arsasının bulunduğu, 1969 doğumlu doktor davacının aile sağlığı merkezinde çalıştığı, aylık gelirinin 5.400,00 TL olduğu, 09.09.2013"de üçüncü evliliğini yaptığı, ilk evliliğinden olma kızına aylık 800,00 TL; davalıdan olma oğluna aylık 750,00 TL nafaka ödediği anlaşılmaktadır.
    Hal böyle olunca mahkemece, çoğun içinde az da vardır kuralı gereğince, nafakanın kaldırılması isteminin aynı zamanda nafakanın azaltılması istemini de kapsadığı ve davalının aylık düzenli olarak elde ettiği gelirin mali durumunu olumlu yönde değiştirdiği göz önünde bulundurularak, nafaka miktarında indirim yapılması hususu üzerinde durularak bir karar verilmesi gerekirken, yukarıda belirtilen ilke ve esaslara aykırı olacak şekilde eksik inceleme sonucu davanın tümden reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, bu husus bozmayı gerektirmiştir.
    SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 03.03.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.









    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi