3. Hukuk Dairesi 2015/3051 E. , 2016/3195 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :TÜKETİCİ MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Davacı vekili dava dilekçesinde; taraflar arasında 11.07.2000 tarihinde elektrik aboneliği sözleşmesi imzalandığını, davalı abonenin 2008-2012 yılları arasındaki döneme ilişkin elektrik faturasını ödemediğini, hakkında başlatılan icra takibine de itiraz ettiğini belirterek; itirazın iptali ile takibin devamına ve %20 icra inkar tazminatının tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde; müvekkilinin icra takibine konu elektriği kullanmadığını bildirerek; davanın reddine karar verilmesini dilemiştir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulü 140,05 TL asıl alacak, 116,99 TL işlemiş faiz, 21,06 TL KDV olmak üzere toplam 278,09 TL"nin takip tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline, 4.923,78 TL"ye yönelik talebin reddine karar verilmiş, hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava; elektrik aboneliği sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili için başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali ile icra inkar tazminatı istemine ilişkindir.
Temyize konu uyuşmazlık; davalı abonenin takibe konu borcun ne kadarından sorumlu olduğu, davacının elektriği kesmemesinin müterafik kusur teşkil edip etmediği, davacının müterafik kusurunun varlığının kabulü halinde, bunun ana borçtan indirimi gerektirip gerektirmediği noktalarında toplanmaktadır.
Davacı, 2008/03 ile 2012/03 dönemi arasındaki elektrik borcundan dolayı 04.07.2012 tarihinde davalı hakkında icra takibine gidilerek, takipte 3.834,27 TL asıl alacak, 1.159,03 TL gecikme zammı ve 208,57 TL KDV olmak üzere toplam 5.201,87 TL"nin tahsilinin talep etmiştir.
.../...
-2-
Dava konusu alacağın belirlenmesi amacıyla alınan bilirkişi raporunda; davacının ödenmeyen elektrik faturalarının tahsili için öncelikle 2 dönem bekledikten sonra kesme işlemi yapması gerekirken yapmadığı, uzun süre borcun birikmesine ve yönetmeliğe aykırı şekilde elektrik kullanımına sebebiyet verdiği, davacının ilk iki fatura bedelini gecikme zammı ile isteyebileceği, davacının davalıdan toplam 278,09 TL talepte bulunabileceği belirtilmiş; mahkemece de, bu rapor benimsenerek yazılı şekilde hüküm tesis edilmiştir.
Raporun bu hali ile hükme esas alınması doğru değildir. Zira; davalı, elektrik abonesi olup, icra takibine konu dönemde de aboneliği devam etmiştir. Davalı, aboneliği iptal ettirmediği için tüketilen enerji bedelinden davacı ... şirketine karşı sorumludur. Diğer yandan, 49 ay gibi uzun bir süre, elektrik tüketim bedeline esas faturalar ödenmemesine rağmen elektriğin kesilmemesi nedeniyle davacı ... şirketi müterafik kusurludur. Bu kusur, tüketilen elektrik bedelinin aslından davalının beraatını gerektirmediği gibi ana borçtan hukukî sorumluluğunu da kaldırmaz, yalnızca gecikme zammından indirim sağlar. Aksine düşünce davalının sebepsiz zenginleşmesine yol açar.
Hal böyle olunca mahkemece; davalının normal tüketim bedelinin aslından (ana borçtan) her halükarda sorumlu olduğu göz önünde bulundurularak, davacı tarafın elektriği kesmesi gereken tarih belirlenip, bu tarihe kadar olan borcun tamamının hesap edilmesi, bu tarihten sonraki dönem için ise davacının elektriği kesmemesinin müterafik kusur teşkil edeceği, bunun da ancak davalı için gecikme zammından indirim sağlayacağı, bu indirimin de en fazla yasal faize kadar olacağı nazara alınıp, bu ilkeler doğrultusunda uzman bilirkişiden Yargıtay denetimine uygun rapor alınıp, hasıl olacak sonuç dairesinde bir hüküm kurulması gerekirken, yetersiz bilirkişi raporu doğrultusunda yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı görülmüş, bu husus bozmayı gerektirmiştir.
Diğer taraftan, HMK"nın 297/2.maddesinde; hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden herbiri hakkında verilen hükümle taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların sıra numarası altında açık şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerektiği düzenlenmiştir.
Bu yasal düzenleme gereğince, hüküm fıkrasında asıl ve yardımcı taleplerden herbiri hakkında ayrı ayrı karar verilmesi gerekir. Asıl ve yardımcı taleplerden biri hakkında unutma nedeniyle olumlu veya olumsuz hiçbir karar vermemiş olması halinde hakkında karar verilmemiş olan talep, zımnen reddedilmiş sayılmaz. Çünkü, bu talep hakkında olumlu olumsuz bir karar yoktur.
Somut olayda davacı vekili dava dilekçesinde, icra inkar tazminatı talep etmiş, mahkemece, davacının icra inkar tazminatı istemine ilişkin olumlu-olumsuz bir karar verilmemiştir.
Hal böyle olunca mahkemece; kurulan hükümde tüm taleplerin karşılanması ilkesinden hareketle, davacı tarafın icra inkar tazminatı talebi yönünden olumlu olumsuz bir karar verilmesi gerekirken, HMK 29/2. maddesi gözardı edilerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, bu husus da bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 03.03.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Katip:H.A