8. Hukuk Dairesi 2012/3417 E. , 2012/10364 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tapu iptali ve tescil
... ile Hazine, ... ve ... aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının kabulüne dair İskenderun 2. Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 17.11.2011 gün ve 187/375 sayılı hükmün Yargıtay"ca incelenmesi davalı Hazine vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı vekili, mevkii ve sınırları dava dilekçesinde yazılı tahmini 7000 m2’lik tapusuz taşınmazın eklemeli zilyetlik ve imar-ihya nedenlerine dayanarak koşulları gerçekleştiğinden vekil edeni adına tapuya tesciline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı Hazine, dava konusu yerin dere yatağı olduğunu, dere yataklarının imar-ihya ve zilyetlik ile kazanılamayacağını açıklayarak davanın reddini savunmuştur.
Davalı ..., tebliğata rağmen duruşmalara katılmamış, beyanat da vermemiştir.
Mahkemece, Dairenin 06.10.2005 tarih, 2005/5884-6472 Esas ve Karar sayılı Dairenin bozma ilamına uyularak, davanın kabulüne, 05.05.2011 tarihli raporda A1 ile gösterilen 3892,88 m2 ve A2 ile gösterilen 3456,12 m2 olmak üzere toplam 7349 m2’lik yerin davacı adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiştir.
Hüküm, Hazine vekili tarafından süresinde temyiz edilmiştir.
Toplanan deliller, tüm dosya kapsamından; dava konusu taşınmazın 1926 yılında yapılan kadastro çalışmaları sırasında dere yatağı olarak tescil harici bırakıldığı tartışmasızdır. 06.03.2002 tarihli jeolog bilirkişi raporunda özetle; dava konusu yerin Zilli Deresi fezayen alanı üzerinde kaldığı bu yerde DSİ-YSE ve Köylerce yapılan ıslah çalışmaları ile Zilli Deresinin 25-30 yıl öncesinden kenarları tahkim edilerek bugünkü yatağına çekildiği, taşınmazın zemin yapısının nehir kökenli alüvyon, blok çakıl, çakıl ve kum ile killerden oluştuğu, üzerinde humuslaşmış 25-30 yıllık tabakanın oluştuğu, tarımsal faaliyeti engelleyecek kaya, blok, çakıllarının temizlendiği yazılıdır. Dosyada mevcut DSİ ve YSE’den gelen kayıtlarda bu yerde plan ve projeye dayalı olarak herhangi bir ıslah çalışmasının yapılmadığı; ancak, köylülerce nehir kenarına kaya ve taşlar dizilerek taşkınların önlenmeye çalışıldığı eldeki ve diğer Daireden geçen dosyalardan bilinmektedir. Ayrıca, bozmadan sonra yapılan keşifte görevli Ziraat Mühendisi Deniz Topalkara’nın 03.06.2008 tarihli raporu kapsamında "… taşınmazın Zilli Deresi yatağı üzerinde olması nedeniyle taşlı olması gerekirken emek ve masraf ile taşların temizlendiği, dışarıdan toprak taşınarak imar ve ihya edilerek tarıma kazandırıldığı…” yazılıdır. Açıklanan olgu vs bilgiler dosya kapsamındadır.
Uyuşmazlık, kadastro çalışmalarında dere yatağı olarak tescil harici bırakılan böyle bir yerin zilyetlik ve imar- ihya yolu ile kazanılıp kazanılamayacağında toplanmaktadır. Bilindiği üzere ve kural olarak; aktif dere yataklarının ve akarsuların etki alanlarının imar-ihya ve zilyetlik yoluyla kazanılamayacağı tartışmasızdır. Bundan ayrı, böyle bir yerin dışarıdan toprak taşınarak tarım arazisi haline getirilmesi imar-ihya sayılmamaktadır. Dairenin kararlık kazanmış içtihadları bu yöndedir. Öte yandan, TMK.nun 713/1, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14 ve 17. maddelerine dayalı tescil davaları kamusal yönü ağırlıklı davalardır. Bu nedenle, böyle bir sebebe dayalı olarak görülmekte olan davalardaki bozma kararları tarafları için lehte ve aleyhte usuli kazanılmış hak teşkil etmeyeceği kuşkusuzdur.
Hal böyle olunca, açıklanan nedenlerle davanın reddine karar vermek gerekirken delillerin takdirinde yanılgıya düşülerek yazılı olduğu üzere kabul kararı verilmesi doğru olmamıştır. Böyle bir yerin Hazine adına tescili de olanaklı değildir. Netice olarak, davacının davasının reddine karar vermek gerekirken yazılı olduğu üzere kabulüne karar verilmesi doğru olmamakla Hazinenin temyiz itirazlarının kabulüyle yerel mahkeme kararının 6100 sayılı HMK.nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK.nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK.nun 388/4. (HMK m.297/ç) ve HUMK.nun 440/I maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine 13.11.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.