12. Ceza Dairesi 2014/10282 E. , 2014/10799 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :Asliye Ceza Mahkemesi
Suç : Kişiler arasındaki konuşmaların dinlenmesi ve kayda alınması
Hüküm : Beraat
Kişiler arasındaki konuşmaların dinlenmesi ve kayda alınması suçundan sanıkların beraatlerine ilişkin hükümler, mahalli Cumhuriyet Savcısı, sanıklar müdafii ve katılan vekili tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Dairemizin 13.01.2014 tarihli tevdi kararı üzerine; Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca 5070 sayılı Kanun hükümlerine göre elektronik olarak imzalanan 25.02.2013 tarihli tebliğname doğrultusunda sanıklar müdafinin temyiz isteminin reddine, mahalli Cumhuriyet Savcısı ve katılan vekilinin temyiz istemleri ile ilgili olarak hükümlerin onanmasına dair görüş bildirildiği gözetilerek yapılan incelemede:
A) Sanıklar müdafiinin temyiz isteminin incelenmesinde;
Sanıklar müdafiinin, yüzüne karşı 12.10.2010 tarihinde verilen hükmü CMUK’un 310/1. maddesinde öngörülen yasal bir haftalık süre geçtikten sonra 29.11.2010 tarihinde temyiz ettiğinin anlaşılması karşısında; 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK"un 317. maddesi gereğince temyiz isteminin isteme uygun olarak REDDİNE,
B) Mahalli Cumhuriyet savcısı ve katılan vekilinin temyiz istemlerinin incelenmesine gelince;
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, mahalli Cumhuriyet savcısı ve katılan vekilinin yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddine; ancak,
1- Dosya kapsamına göre; ana muhalefet partisinin genel sekreteri olarak görev yapan katılanın, hacca gitmek istediğini beyan eden bir vatandaşla aralarında geçen ve daha önce farklı yayın organlarının haber bültenlerinde de yer alan diyaloğu hakkında görüşmek amacıyla, ...."da....Gazetesi muhabiri sanığın, 23.05.2008 günü saat 10.03 sularında, katılanı telefonla arayıp, kendisini tanıtmasının ardından, parti genel merkezindeki odasında misafirini ağırlamakta olan katılanın, “bir dakika, misafirim var” dediği ve telefonunu kapattığı düşüncesiyle ..."da görevli iken Merkez Valisi olarak ataması yapılan mağdur ile sohbetine kaldığı yerden devam ettiği, 44 dakika 7 saniye açık halde unutulan telefonun diğer tarafındaki sanığın ise, görüşmeyi sonlandırmayıp, katılan ve mağdur arasındaki konuşmaları dinlediği ve bu sırada aldığı notları metin haline getirerek, gazetenin Ankara temsilcisi olan diğer sanığa verdiği, daha sonra da, anılan Gazete"nin, 26.05.2008 tarihli nüshasının 1 ve 8. sayfalarında, her iki sanık tarafından hazırlanıp, “Sanki .... Valisi” başlığı ile yayımlanan haberde, “Vakit, yaşlı bir partilinin "hac vazifesini ifa etmek" istediğini söylemesi üzerine, "Araplara para kaptırma... Bakarsın .... seni bırakmaz!" diyerek, hem ...."nin gerçek yüzünü ortaya koyan hem de tepki odağı haline gelen .... Genel Sekreteri ... ile, kendisini ziyaret eden Vali ... sohbetinden çok önemli ayrıntıları ele geçirdi. Devletin Valisi ile derin devlet operasyonlarının Meclis"teki uzantısı ...."nin küstahça sözleriyle tepki toplayan Genel Sekreteri ... arasındaki sohbette özellikle şu noktalar dikkat çekiyor: Başbakan, Bakanlar, bazı cemaatler, cemaat önde gelenleri hedef alınıyor. Vali"nin bağlı bulunduğu İçişleri Bakanı"nın "Tarikatçı olup olmadığı" karşılıklı olarak sorgulanıyor. Bir Bakan tarikat önde geleninin cenazesine katılmasından dolayı kıyasıya eleştiriliyor ve Vali"nin o cenazeye "Bakan"a tavır koyarak" gitmediği itiraf ediliyor. CHP"nin sıçrama yapabilmesi için hangi kamu görevlileriyle nasıl çalışılabileceği ve o ilde ...."nin yerel seçimleri almak için neler yapması gerektiği tartışılıyor!..İşte, kısa bir süre önce merkez valiliği görevine alınan eski ... Valisi ... ile ... Genel Sekreteri ..."ın "biçimsiz sohbet"inin ana hatları:” ibareleriyle birlikte söz konusu konuşma içeriğinin okuyucuların bilgisine sunulduğu olayda,
İki veya daha fazla kişinin, başkalarının bilmeyeceği ve sınırlı bir dinleyici çevresi dışına çıkmayacağı yönünde haklı bir inanç ve iradeyle hareket ederek, herhangi bir aracı vasıta olarak kullanmadan, yüz yüze gerçekleştirdikleri, ancak özel bir çaba gösterilerek duyulabilecek, aleni olmayan, söze dayalı, sesli düşünce açıklamalarının, konuşmanın tarafı olmayan kişi veya kişilerce, ilgilisinin rızası olmaksızın, elverişli bir aletle (sesli bir açıklamayı kuvvetlendirerek veya naklederek onu ses alanının dışına çıkartıp doğrudan doğruya algılanabilir hale getirmeye yarayan her türlü düzenekle) dinlenmesi veya akustik olarak tekrar dinlenebilmesi imkanını sağlayan bir aletle kaydedilmesinin TCK"nın 133/1. maddesinde kişiler arasındaki konuşmaların dinlenmesi ve kayda alınması başlığı altında suç olarak tanımlandığı nazara alındığında,
Sanık ..."nin, katılan ve mağdur arasındaki konuşmaları, elverişli bir aletle dinlemiş olması karşısında, TCK"nın 133/1. maddesindeki seçimlik hareketlerden birisinin gerçekleştiğini göz ardı eden yerel mahkemenin, “Herhangi bir ses alma cihazı olmaksızın konuşulanların not edilmesi durumunda yapılan işlemin kayıt işlemi olarak kabulü mümkün değildir...Sanıkların özel bir alet yardımı ile katılanla mağdur arasındaki konuşmaları kaydettikleri hususu tespit olunamamıştır... Sanıklara yüklenen suçun yasal unsurlarının olayda gerçekleştiğine ilişkin yeterli kanıtlar temin edilememiş olmakla ayrı ayrı beraatlerine karar vermek gerekmiştir” şeklindeki gerekçesinin hukuka uygun olduğu kabul edilemez.
Ayrıca; katılan ..."ın kendisine dönüş yapacağı düşüncesiyle telefonun diğer ucunda beklediğini beyan eden sanık ....."nin, bu nedenle konuşmaların dinlenilmesine rıza gösterildiğine dair savunmasına; olayın gelişimi, tarafların konumu, mesleği, olay esnasında ve sonrasında takındıkları tutum ve davranışları, katılan ile mağdurun birbirleriyle paylaştıkları düşünceler ve katılanın telefonunun 44 dakika 7 saniye gibi uzun müddet açık kalmış olması karşısında, itibar edilemez.
Sanıklara isnat edilen kişiler arasındaki konuşmaların dinlenmesi ve kayda alınması suçu, TCK"nın dokuzuncu bölümündeki özel hayata ve hayatın gizli alanına karşı suçlardan olup, salt gazetecilik mesleğini icra etmek, meslek mensubuna, kişilerin özel hayatlarına koşulsuz ve sınırsız şekilde müdahalede bulunma hakkı vermez. Bilinmesinde kamu yararı olan bir bilgiye ulaşmak saikiyle hareket edilmesi ya da tesadüfen böyle bir bilginin öğrenilmiş olması halinde dahi bu sonuç değişmez. Aynı şekilde; Cumhurbaşkanı, Başbakan, bakanlar, milletvekilleri, politikacılar, bürokratlar, diplomatlar, bilim adamları, sanatçılar, sporcular gibi içinde bulundukları konum, mesleki faaliyetleri ve görevleri nedeniyle kamuoyu tarafından tanınan kişilerin, özel hayatlarının dokunulmaz ve gizli alanlarının, toplumda yer alan diğer kişilere oranla, daha sınırlı olması, bu kişilerin özel hayatlarına, ağır, ölçüsüz ve haksız müdahalede bulunulabileceği anlamına gelmez. Aksinin kabulü, kişilerin
özel hayatlarını, Anayasal ve yasal korumadan yoksun bırakır. Basın ve yayın organları; bilgi edinme, bilgiyi yayma, eleştirme, yorumlama ve eser yaratma haklarını kullanırken ve habere ulaşmada, kamu yararını gözetmek zorunda oldukları gibi, haber içeriğinin görünür gerçeğe uygun ve güncel olup olmadığını özenle irdelemek, haberin verilişinde tahkir edici bir dil kullanmayıp, ölçülülük ilkesine de uygun davranmak mecburiyetindedirler.
Somut olay bu çerçevede değerlendirildiğinde; katılanın parti genel merkezindeki odasında misafiri ile aralarında geçen konuşmalarını gizlice ve uzun süre dinleyen sanık ..."nin ve bu dinlemeden elde edilen konuşma içeriğini, abartılı, saldırgan, suçlayıcı, küçültücü bir üslupla ve tüm ayrıntılarıyla okuyucuların bilgisine sunan sanıkların, ölçülülük ilkesine uygun davranarak, basının haber verme hakkı sınırları içerisinde hareket ettikleri ve hukuka uygun çerçevenin dışına çıkmadıkları kabul edilemeyeceğinden, atılı kişiler arasındaki konuşmaların dinlenmesi ve kayda alınması suçundan sanıkların cezalandırılmalarına karar verilmelidir.
Suç tarihinde yürürlükte bulunan düzenlemeye göre, TCK"nın 133/3. maddesindeki suçun oluşabilmesi için, elverişli bir aletle dinlenilen veya kaydedilen konuşma veya söyleşiden elde edilen bilgiler sayesinde kendi veya üçüncü kişi lehine, maddi ya da manevi yarar, yani; fayda veya avantaj sağlanması; bu bilgilerin, menfaat karşılığı olsun ya da olmasın, ilgilisi dışındaki kişi veya kişilere verilmesi ya da diğer kişilerin dolaylı olarak bilgi edinmelerinin temin edilmesi gerekirken, hükümden sonra 05.07.2012 tarihli Resmi Gazete"de yayınlanarak yürürlüğe giren 6352 sayılı Yargı Hizmetlerinin Etkinleştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve Basın Yayın Yoluyla İşlenen Suçlara İlişkin Dava ve Cezaların Ertelenmesi Hakkında Kanunun 80. maddesi ile TCK"nın 133/3. maddesinde yapılan değişiklikle kişiler arasındaki aleni olmayan konuşmaların kaydedilmesi suretiyle elde edilen verilerin hukuka aykırı olarak ifşa edilmesi eylemi suç olarak düzenlenmiştir. Buna göre; katılan ve mağdur arasındaki konuşmanın, akustik olarak tekrar dinlenebilmesi imkanını sağlayan bir aletle kaydedilmemesi nedeniyle, sanıkların 6352 sayılı Kanunun 80. maddesi ile değişik TCK"nın 133/3. maddesi gereğince cezalandırılmalarına karar verilemez ise de, fikir ve eylem birliği içerisinde hareket eden sanıkların, katılanın özel yaşam alanındaki konuşmalarının içeriğini ifşa etmeleri nedeniyle eylemlerinin 6352 sayılı Kanunun 81. maddesi ile değişik TCK"nın 134/1-1. maddesindeki özel hayatın gizliliğini ihlal suçu kapsamında değerlendirileceği; ancak, 6352 sayılı Kanunun 80. maddesi ile yapılan değişiklikten önce TCK"nın 133/3. maddesinde öngörülen ceza miktarının, 6352 sayılı Kanunun 81. maddesi ile değişik TCK"nın 134/1-1. maddesinde öngörülen ceza miktarına nazaran sanıkların lehine olduğu anlaşıldığından, sanıkların sübut bulan eylemlerine uyan TCK"nın 37/1 ve 6352 sayılı Kanunun 80. maddesi ile yapılan değişiklikten önceki TCK"nın 133/3 ile sanık ..."ın ayrıca lehe olan 6352 sayılı Kanunun 80. maddesi ile yapılan değişiklikten önceki TCK"nın 133/1. maddeleri gereğince mahkumiyetlerine karar verilmelidir.
Açıklanan nedenlerle, sanıklar hakkında mahkumiyet kararı verilmesi gerekirken, yasal ve yeterli olmayan yazılı gerekçelerle sanıkların beraatlerine karar verilmesi,
Kabul ve uygulamaya göre de:
a) Duruşmaya sanıklar müdafii olarak katılan Avukat...."ın, karar tarihini de kapsayacak şekilde vekaletnamesi dosyaya alınarak, beraat eden ve kendilerini vekil ile temsil ettiren sanıklar yararına, hazine aleyhine, karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi"nin 13/5. maddesi gereğince, maktu vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,
b) Adli emanetin 2008/6576 sırasında kayıtlı “Mühürlü bir zarf içinde 357065/00/041675/2 imei numaralı 0631150 seri numaralı hafıza kartlı ve bataryalı sim kartsız....marka....i model siyah renkli cep telefonu” hakkında bir karar verilmemesi, kanuna aykırı,
2- Hükümlerden sonra 05.07.2012 tarihli Resmi Gazete"de yayınlanarak yürürlüğe giren 6352 sayılı Kanunun Geçici 1. maddesinin, “31/12/2011 tarihine kadar, basın ve yayın yoluyla ya da sair düşünce ve kanaat açıklama yöntemleriyle işlenmiş olup; temel şekli itibarıyla adlî para cezasını ya da üst sınırı beş yıldan fazla olmayan hapis cezasını gerektiren bir suçtan dolayı; a) Soruşturma evresinde, 04/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 171 inci maddesindeki şartlar aranmaksızın kamu davasının açılmasının ertelenmesine, b) Kovuşturma evresinde, kovuşturmanın ertelenmesine, c) Kesinleşmiş olan mahkûmiyet hükmünün infazının ertelenmesine, karar verilir.” hükmü ve TCK"nın 133/3. maddesinde öngörülen ceza miktarına göre, sanıkların basın ve yayın yoluyla işledikleri eylemleri ile ilgili hukuki durumlarının yeniden tayin ve takdirinde zorunluluk bulunması,
Bozmayı gerektirmiş olup, mahalli Cumhuriyet savcısı ve katılan vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükümlerin bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK"un 321. maddesi gereğince isteme aykırı olarak BOZULMASINA, 05.05.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.