20. Hukuk Dairesi 2014/577 E. , 2014/4380 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Kadastro Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacılar vekili ve davalı Orman Yönetimi vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı vekili ...Asliye Hukuk Mahkemesine verdiği 08.10.1991 tarihli dava dilekçesiyle ...İlçesi, ... Köyü, ... Mevkiinde bulunan, sınırları gösterilen 15 dönüm miktarındaki taşınmazın kadastro çalışmaları neticesinde tesbit harici bırakıldığını, bahsi geçen taşınmazın 50 yılı aşkın zamandır müvekkilinin zilyet ve tasarrufu altında bulunduğu, kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği yoluyla taşınmaz edinme koşullarının yararına oluştuğunu iddia ederek, Medenî Kanunun 713. maddesi hükmüne göre taşınmazların adına tescili talebiyle dava açmıştır.
Mahkemece davanın kısmen kabulüne; 08/06/1992 tarihli krokide (A) harfi ile gösterilen kısmın davacı adına tapuya tesciline, aynı krokide (B) harfi ile gösterilen kısma yönelik davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davalılar Orman Yönetimi ve Hazine tarafından temyiz edilmekle Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 21.06.1996 gün ve 1996/707 - 6305 E.K sayılı kararıyla bozulmuştur.
Hükmüne uyulan bozma kararında özetle; "Orman İdaresinin temyiz itirazının taşınmazın kesinleşmiş orman sınırları dışında bulunması nedeniyle reddine, Hazinenin temyiz itirazının dava konusu taşınmazın hangi sebeple tesbit dışı bırakıldığı hususunun belirlenmesi, komşu taşınmazlara ilişkin tapu ve vergi kayıtlarının getirtilmesi, sonrasında yeniden araştırma yapılarak komşu parsellerin sınırlarının davalı taşınmazı gösterip göstermediği hususunun tesbit edilmesi, taşınmazın zilyetlikle kazanılabilecek yerlerden olup olmadığı hususunun araştırılması gerektiği”ne değinilmiştir.
...Asliye Hukuk Mahkemesince bozma kararına uyulduktan sonra, davacının zilyetlik süresini ve şartlarını kanıtlayamaması nedeniyle davanın reddine karar verilmiş; davacı ... tarafından hükmün temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 09.03.2010 gün ve 2010/2018 - 2908 E.K sayılı kararıyla ikinci kez bozulmuştur.
Hükmüne uyulan bozma kararında özetle; [Kadastro çalışmaları sırasında tesbit dışı kalan bir yer hakkında kadastro tutanağı düzenlenmemekle beraber, bu işlem bir kadastro işlemidir. Bu tür taşınmazlar üzerinde hak iddia edenler için izlenmesi gereken yol, eski 766 sayılı Kanunun 2. maddesinde ve halen yürürlükte olan ve uygulanan 3402 sayılı Kanunun 7/4. maddesinde belirtilmiş olup, anılan maddelerde öngörülen süreler içersinde hak iddiasında bulunulmaması halinde, tesbit dışı bırakılma işlemi kesinleşir. Tesbit dışı bırakılan bir yerin, Medenî Kanunun 713/1. maddesi ve 3402 sayılı Kanunun 14. ve 17. maddeleri hükümlerine göre tapuya tescil edilebilmesi için tesbit dışı bırakma işlemine ilişkin paftanın düzenlenme
tarihinden dava tarihine kadar 20 yıldan fazla süre ile taşınmazın kanunda belirtilen koşular altında tasarruf edilmesi gerekir. Somut olayda, toplanan delil ve belgelere göre, dava konusu taşınmazın tesbit dışı bırakılma işleminin yapıldığı 28.06.1973 tarihi ile davanın açıldığı 08.10.1991 tarihleri arasında 20 yıllık kanunî edinme süresi dolmamıştır. Bu açıklamalara göre, kazandırıcı zamanaşımı yoluyla kazanma koşullarının davacı yararına gerçekleştiğinden sözedilemez.
Açıklanan hususlar gözönünde bulundurularak davanın reddine karar verilmesi sonuç itibarıyla doğru ise de, çekişmeli taşınmazların bulunduğu yerde davanın devamı sırasında arazi kadastrosu yapıldığı ve taşınmazlara kadastro tutanağı düzenlendiği anlaşıldığından, 3402 sayılı Kanunun 26/4 maddesi hükmüne göre “kadastro mahkemesinin yetkisi (görevi) her taşınmaz mal hakkında kadastro tutanağı düzenlendiği günde başlar.” Yine, aynı Kanunun 27/1 maddesine göre “Mahalli hukuk mahkemelerinde görülmekte olan kadastro ile ilgili ve henüz kesinleşmemiş bulunan taşınmazlara ilişkin davalar hakkında o taşınmaz için kadastro tutanağı düzenlendiği tarihte bu mahkemelerin görevi sona erer ve davalara ait dosyalar mahkemesine resen devrolunur.” hükümleri getirilmiştir. Görev, kamu düzenine ilişkin olup, temyiz edenlerin sıfatına bakılmaksızın yargılamanın her aşamasında gözetilmelidir. Bu sebeple, mahkemece yapılacak iş: çekişmeli taşınmazlara kadastro tutanağı düzenlendiğinden davaya bakma görevinin kadastro mahkemesine ait olduğu gözetilerek görevsizlik kararı vermekten ibarettir.] denilmiştir.
...Asliye hukuk Mahkemesince, bozma kararına uyularak dava dosyası görevsizlikle kadastro mahkemesine gönderilmiştir.
Kadastro sırasında ... İli, ...İlçesi, ...Köyünde bulunan 113 ada 46, 47, 48, 49, 50, 51, 52, 53, 54 ve 55 parsel sayılı sırasıyla 2626 m2, 1382 m2, 1415 m2, 1412 m2, 1412 m2, 1411 m2, 1409 m2, 1410 m2, 1417 m2 ve 1410 m2 yüzölçümündeki taşınmazlar belgesizden tarla niteliği ile 113 ada 56 parsel sayılı taşınmaz, 24 m2 yüzölçümlü belgesizden pilon yeri niteliği ile taşınmazların tamamı bir bütün halinde 20 yılı aşkın bir zamandan beri nizasız fasılasız malik sıfatıyla ..."in kullanımında olduğu ve ...Asliye Hukuk Mahkemesinin 1997/111 E. sayılı dosyasında davalı olduğundan malik hanesi açık olarak tesbit edilmiştir.
Mahkemece, dava konusu taşınmazın tesbit harici bırakıldığı, 28/06/1973 tarihi ile davanın açılmış olduğu, 08/10/1991 tarihleri arasında 3402 sayılı Kanunun 14 ve 17. maddelerinde belirtilen 20 yıllık süre geçmediği gerekçesiyle davanın reddine, 113 ada 46, 47, 48, 49, 50, 51, 52, 53, 54, 55 ve 56 parsel sayılı taşınmazların tarla niteliği ile Hazine adına tesciline karar verilmiş, hüküm davacılar vekili ve davalı Orman Yönetimi vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, dilekçesindeki açıklamaya göre dava, Medenî Kanunun 713. maddesine göre açılan tescil istemi olup yargılama aşamasında kadastro tutanağı düzenlenmesi ile kadastro tesbitine itiraza dönüşmüştür.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde tesbit tarihinden önce 1953 yılında yapılıp kesinleşen orman kadastrosu bulunmaktadır. Daha sonra 19.03.1991 tarihinde ilân edilip kesinleşen aplikasyon ve 2/B uygulaması vardır. Genel arazi kadastrosu işlemi 28.06.1973 tarihinde kesinleşmiş, dava konusu yer, tapulama kanunun 2. maddesine göre taşlık, kayalık olarak tapulama harici bırakılmıştır.
1) Davalı Orman Yönetiminin temyiz itirazları yönünden:
İncelenen dosya kapsamına, Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 21.06.1996 gün ve 1996/707 - 6305 E.K sayılı kararında "Orman İdaresinin temyiz itirazının taşınmazın kesinleşmiş orman sınırları dışında bulunması nedeniyle reddine"" karar verildiği ve çekişmeli taşınmazın orman sınırları dışında kaldığı anlaşıldığına göre, davalı Orman Yönetiminin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2) Davacılar vekilinin temyiz itirazlarına gelince:
Çekişmeli taşınmazın taşlık ve çalılık olarak tesbit harici bırakıldığı, 28/06/1973 tarihi ile davanın açılmış olduğu, 08/10/1991 tarihleri arasında 3402 sayılı Kanunun 14 ve 17. maddelerinde belirtilen 20 yıllık süre geçmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesinde isabetsizlik bulunmadığından hükmün bu nedenle onanmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: 1) Yukarıda birinci bentde gösterilen nedenler ile davalı Orman Yönetiminin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının REDDİNE,
2) İkinci bentde gösterilen nedenler ile davacılar vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile usûl ve kanuna uygun hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının davacılara yükletilmesine 10/04/2014 günü oy birliği ile karar verildi.