8. Hukuk Dairesi 2012/2279 E. , 2012/10331 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tescil
.. ile Hazine ve Oda Köyü Tüzel Kişiliği aralarındaki tescil davasının kabulüne dair Kızıltepe Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 29.06.2010 gün ve 675/675 sayılı hükmün Yargıtay’ca incelenmesi davalı Hazine temsilcisi tarafından süresinde istenilmiş olmakla, dosya incelendi, gereği düşünüldü:
KARAR
Davacı vekili, mevki ve sınırlarını açıkladığı yaklaşık 80 dönümlük taşınmazın kadastro çalışmaları sırasında taşlık niteliğiyle tapulama harici bırakıldığını, taşlardan zamanla temizlenerek 40 yıldır iyi niyetle zilyet olduğunu ileri sürerek, davacı adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı Hazine vekili, taşınmazın taşlık niteliğinde olup, Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerden bulunduğunu, kazandırıcı zamanaşımı ile edinilemeyeceğini belirterek, davanın reddini savunmuştur. Davalı Oda Köyü Tüzel Kişiliği davaya karşı bir savunma getirmemiştir.
Mahkemece, davanın kabulü ile teknik bilirkişiler ... ve arkadaşının dosyaya sunduğu 12.07.2010 tarihli rapora ekli krokide A harfiyle gösterilen 71981,79 m2"lik taşınmazın son parsel numarası verilmek suretiyle davacı adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesi üzerine; hüküm, davalı Hazine temsilcisi tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, kazanmayı sağlayan zilyetlik, imar ve ihya hukuksal sebeplerine dayalı olarak TMK.nun 713/1, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14 ve 17. maddeleri gereğince açılan tescil isteğine ilişkindir.
Mahkemece, kazanma koşullarının davacı yararına oluştuğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş ise de, yapılan araştırma ve inceleme hüküm vermeye yeterli bulunmamaktadır.
Dosyadaki keşif tutanakları üzerinde yapılan incelemede kabulüne karar verilen taşınmaz bölümünü davacının 34 yıldan beri kullandığını, 1967 yılında yapılan kadastro çalışmalarından sonra davacının dava konusu yerdeki taşları üç dört sene 1972-1973 yıllarından 1976 yılına kadar beden ve makine gücü ile temizlediğini, dava tarihine kadar davacının kesintisiz zilyetliği devam ettirdiğini bildirmişler, ancak, intikal biçimi konusunda herhangi bir açıklamada bulunmamışlardır.
Uyuşmazlık konusu taşınmaz 1967 yılında yapılan tapulama çalışmaları sırasında taşlık niteliğiyle tespit dışı bırakılan bir yerdir. Davacı vekili de dava dilekçesinde; dava konusu yerin taşlık olduğunu ve vekil edeni tarafından imar ve ihya edilerek kültür arazisi haline getirildiğini açıklamıştır.
Taşınmazın belirlenen bu niteliğine göre imar ve ihyaya muhtaç yerlerden olup, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 17. maddesinde açıklanan imar ve ihya koşullarının araştırılıp belirlenmesi gerekmektedir.
Bundan ayrı çifte tapunun önlenmesi açısından hükme esas alınan teknik bilirkişinin rapor ve krokisi eklenerek dava konusu yapılan yerin tapuda kayıtlı yerlerden olup olmadığının Tapu Sicil Müdürlüğünden sorulması, tesciline karar verilen ve krokide A ve B harfiyle gösterilen taşınmaz bölümlerine komşu parselleri kapsar biçimde birleşik paftanın Kadastro Müdürlüğünden getirtilerek dosya arasına konulması, Dairenin bugüne kadarki uygulaması gözönünde tutularak davanın açıldığı 31.10.2006 tarihinden geriye doğru en az 20 yıl öncesine ait (1976-1986 yılları arası) iki ayrı zamanda çekilmiş hava fotoğraflarının bulunduğu yerden getirtilerek dosyaya eklenmesi, getirtilecek birleşik pafta üzerinde yapılacak inceleme sonucu komşu kadastro parsellerine ait kadastro tutanakları ve ekleriyle, kadastro sırasında bu parsellere revizyon gören tapu ve vergi kayıtları ilgili yerlerden getirtilmek suretiyle eldeki dosya arasına konulması, yerel bilirkişi ve tanıkların HUMK. nun 258, 259 (HMK. m. 243, 244, 259 ve 290/2) maddeleri uyarınca davetiye ile keşif yerine çağrılmaları, uyuşmazlığın taşınmaza ilişkin bulunması nedeniyle adı geçenlerin keşif yerinde dinlenilmeleri, hava fotoğrafları ile komşu parsellere ait tapu ve vergi kayıtlarının daha önce götürülmeyen ziraat mühendisi, kadastro fen elemanı, jeodezi ve fotoğrametri mühendisinden oluşacak üç kişilik uzman bilirkişi kurulu marifetiyle yerel bilirkişi ve tanıklar aracılığıyla zemine uygulanması, hava fotoğraflarının stereoskopik aletle üç boyutlu olarak uzman bilirkişice incelemeye tabi tutulması, hava fotoğraflarının çekildikleri tarihlere göre taşınmazın kültür arazisi niteliğinde bulunup bulunmadığı, imar ve ihyasının tamamlanıp tamamlanmadığı veya hangi nitelikte bulunduğu konusunda gerekçeli, denetime açık rapor alınması, dava konusu yerin her iki hava fotoğrafı üzerindeki yerlerinin işaretlenmesi, tescile konu edilen yere ait rapor ve kroki eklenmek suretiyle tapulu olup olmadığının Tapu Sicil Müdürlüğünden araştırılması, davacının hangi tarihte taşınmazın imar ve ihyasına başladığı, imar ve ihyayı ne şekilde sürdürdüğü, emek ve para sarfını ne biçimde yaptığı hususlarının yerel bilirkişi ve tanıklardan sorularak açıklığa kavuşturulması, bu konuda davacının doğum tarihi ile nüfusa kayıtlı olduğu yerin Kızıltepe Tepebaşı Mahallesi, dava konusu yerin ise Oda Köyünde olduğunun göz önünde bulundurulması, yapılan keşifte dinlenen yerel bilirkişi ve tanıklar taşınmaz bölümlerinin imar ve ihyasına 1972 -1973 yıllarında davacı tarafından başlandığı, imar ve ihyanın 1976 yılına kadar sürdürüldüğü ve bu tarihte tamamlandığı konularında da aynı biçimde yerel bilirkişi ve tanıklardan gerekli bilginin sorularak alınması, HUMK. nun 366.(HMK. m. 290/2). maddesi uyarınca bilirkişi olarak tayin edilecek bir fotoğrafçı aracılığıyla taşınmaz ve çevresini gösterir biçimde yakın plan ve panoramik renkli fotoğrafları çektirilerek mahkeme hakimince onaylandıktan sonra dosya arasına konulması, fotoğraflar üzerinde teknik bilirkişice yerin işaretlenmesi, ondan sonra toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik araştırma ve inceleme sonucu hüküm kurulmuş bulunması doğru değildir.
Davalı Hazine temsilcisinin temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün 6100 sayılı HMK. nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK. nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, HUMK. nun 388/4. (HMK. m.297/ç) ve HUMK.nun 440/1. maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, 12.11.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.