Esas No: 2021/15085
Karar No: 2022/5057
Karar Tarihi: 24.03.2022
Yargıtay 8. Ceza Dairesi 2021/15085 Esas 2022/5057 Karar Sayılı İlamı
8. Ceza Dairesi 2021/15085 E. , 2022/5057 K."İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Ceza Dairesi
Bölge Adliye Mahkemesince verilen hüküm temyiz edilmekle dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
05.08.2017 tarihinde Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 20.07.2017 tarihli ve 7035 sayılı Kanunun 15'inci maddesiyle değişik 5271 sayılı CMK'nın 280/1-a maddesindeki ''(1) Bölge adliye mahkemesi, dosyayı ve dosyayla birlikte sunulmuş olan delilleri inceledikten sonra; a) İlk derece mahkemesinin kararında usule veya esasa ilişkin herhangi bir hukuka aykırılığın bulunmadığını, delillerde veya işlemlerde herhangi bir eksiklik olmadığını, ispat bakımından değerlendirmenin yerinde olduğunu saptadığında istinaf başvurusunun esastan reddine, 303 üncü maddenin birinci fıkrasının (a), (c), (d), (e), (f), (g) ve (h) bentlerinde yer alan ihlallerin varlığı hâlinde hukuka aykırılığın düzeltilerek istinaf başvurusunun esastan reddine, ... Karar verir'' ve aynı Yasanın 303/1-a maddesindeki ''(1) Hükme esas olarak saptanan olaylara uygulanmasında hukuka aykırılıktan dolayı hüküm bozulmuş ise, aşağıdaki hâllerde Yargıtay davanın esasına hükmedebileceği gibi hükümdeki hukuka aykırılığı da düzeltebilir: a) Olayın daha ziyade aydınlanması gerekmeden beraate veya davanın düşmesine ya da alt ve üst sınırı olmayan sabit bir cezaya hükmolunması gerekirse'' şeklindeki düzenlemeler karşısında; ilk derece mahkemesinden gelen dava dosyasının tekemmül ettiği, başkaca toplanması gereken delil bulunmadığı hallerde bölge adliye mahkemesince duruşma açılmaksızın 'hukuka aykırılığın düzeltilerek istinaf başvurusunun esastan reddine" şeklinde sanığın beraatine, davanın düşmesine ya da alt ve üst sınırı olmayan sabit bir cezaya hükmolunmasına karar verilebileceğinden Tebliğnamede bozma isteyen görüşe oyçokluğuyla iştirak edilmemiştir.
Mahkemece, kanıtlar değerlendirilip gerektirici nedenleri açıklanmak suretiyle verilen beraat kararı usul ve yasaya uygun bulunduğundan, Cumhuriyet
Savcısının hatalı değerlendirme yapıldığına dair temyiz itirazı yerinde görülmediğinden 5271 sayılı CMK.nın 302/1. maddesi uyarınca TEMYİZ İSTEMİNİN ESASTAN REDDİNE, 5271 sayılı CMK'nın 304/1. maddesi uyarınca dosyanın Erzurum 5. Asliye Ceza Mahkemesi'ne, kararın bir örneğinin bilgi için Erzurum Bölge Adliye Mahkemesi 7. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 24.03.2022 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
(K.D)
KARŞI OY
Sayın Çoğunluk ile aramızdaki uyuşmazlık; ilk derece mahkemesinin mahkumiyet hükmüne karşı yapılan istinaf başvurusunu inceleyen Bölge Adliye Mahkemesi (BAM)’nin duruşma açmaksızın doğrudan beraat kararı verip veremeyeceğine ilişkindir.
Uyuşmazlığın çözümü için, istinaf denetimine ilişkin normlar, hak arama özgürlüğü ile çelişmeli yargılama ilkesi ve istinaf denetiminin niteliği bakımından olmak üzere üç farklı perspektiften konuyu irdeleyerek gerekçelerimizi açıklayacağız.
1) İstinaf denetimine ilişkin normlar bakımından gerekçelerimiz
İstinaf denetiminde BAM tarafından izlenecek olan “esastan incelenme usulü” konusunda ilk norm olan Ceza Muhakemesi Kanunu (CMK)’nin 280. maddesinin kenar başlığı “Bölge adliye mahkemesinde inceleme ve kovuşturma” şeklindedir. Bu norm ayrıntılı olarak irdelendiğinde;
- Maddenin ilk fıkrasının (a bendinin ilk cümlesinde) “istinaf başvurusunun esastan reddine” karar verilebilecek durumlar,
- (a bendinin ikinci cümlesi ile b, c, ve d bentlerinde) “hukuka aykırılığın düzeltilerek istinaf başvurusunun esastan reddine” karar verilebilecek haller,
- Aynı fıkranın (e ve f) bentlerinde ise hükmün bozulmasına karar verilebilecek haller tek tek belirtilmiş; bu haller dışında ise “…gerekli tedbirleri aldıktan sonra (…) davanın yeniden görülmesine ve duruşma hazırlığı işlemlerine başlanmasına karar verileceği” kuralına yer verilmiştir. (CMK md. 280/1-g).
Kanun koyucu CMK’nin 280. maddesi ile istinaf incelemesinde yürütülecek inceleme ve kovuşturmanın adeta yol haritasını çıkarmıştır. Buna göre, istinaf denetiminde “duruşma açmaksızın” esastan ret, bozma ve düzelterek onama kararı dışında bir karar verebilmek için “davanın yeniden görülmesine ve duruşma hazırlığı işlemlerine başlanması kararı” verilmelidir. Bu bağlamda, istinaf denetiminde bu yol haritası dışına çıkılması, kanuna ve dolayısıyla denetimin ruhuna aykırılık oluşturacaktır.
Uyuşmazlık konumuzun çekirdeğini oluşturan “hukuka aykırılığın düzeltilerek istinaf başvurusunun esastan reddine” verilebilecek haller yönünden CMK’nin 280/1-a maddesi “Kanun’un 303 üncü maddenin birinci fıkrasının (a), (c), (d), (e), (f), (g) ve (h) bentlerinde yer alan ihlallerin varlığı hâlinde” ibaresiyle temyiz denetimine ilişkin bir norma atıf yapmıştır. Böylelikle, Yargıtay tarafından usul ekonomisi ilkesi çerçevesinde düzeltilerek onama kararı verilebilen bazı haller yönünden istinaf yolunda da aynı kararın verilebilmesine hukuken imkan tanınmıştır.
Temyiz kanunyoluna dair hükümler arasında yer alan CMK’nin 303. maddesinin kenar başlığı “Yargıtayca davanın esasına hükmedilecek hâller, hukuka aykırılığın düzeltilmesi” şeklindedir. Bu normun ilk fıkrasında “Hükme esas olarak saptanan olaylara uygulanmasında hukuka aykırılıktan dolayı hüküm bozulmuş ise, aşağıdaki hâllerde Yargıtay tarafından davanın esasına hükmedebileceği gibi hükümdeki hukuka aykırılığın da düzeltilebileceği” düzenlenmiştir. Bir diğer ifadeyle anılan norm ile iki ayrı duruma yer verilmiştir:
i) Olayın daha ziyade aydınlanması gerekmeden Yargıtay tarafından davanın esasına hükmederek beraate karar verilebilecek hal. (md. 303/1-a),
ii) Hükümdeki hukuka aykırılıkların düzeltilebileceği haller. (md. 303/1, a, b, c, d, e, f, g, h).
Bu noktada 303. maddenin (a) bendindeki “olayın daha ziyade aydınlanması gerekmeden Yargıtayca beraate karar verilebilmesi” kuralının niteliğinin açıklığa kavuşturulması gereklidir. Bu norm, yukarıda söz ettiğimiz ayrımdan hareketle“Yargıtay tarafından davanın esasına karar verilebilecek halden” başka bir şey değildir. Ancak bu norma atıf yapan CMK’nin 280/1-a maddesi, söz edilen durumda “hukuka aykırılığın istinaf mahkemesince düzeltilerek istinaf başvurusunun esastan reddine” karar verilebilmesinden söz etmektedir. Bir başka ifadeyle normun lafzından hareket edildiğinde Yargıtay yönünden davanın esasına karar verilebilecek hal olan bir durum istinaf mahkemesi yönünden düzeltilerek esastan ret sebebi olarak gözükmektedir. İstinaf mahkemelerine dair norm, beraat kararı verilebilmesine açıkça yetki tanımamakta; CMK’nin 303/1-a maddesindeki durumlarda “hukuka aykırılığın istinaf mahkemesince düzeltilerek istinaf başvurusunun esastan reddine” karar verilmesini düzenlemektedir. Bu halde, beraat kararı verilmesi 280/1-a ile tanınan yetkinin dışına çıkmak anlamındadır.
Anılan durumda Yargıtay yönünden davanın esasına karar verilebilecek bir halin istinaf yönünden düzeltilme sebebi olarak benimsenmesinin kanun koyucunun bilinçli bir tercihi mi olduğu yoksa norm yapma tekniği bakımından isabetsiz bir tercihin ürünü mü olduğunun belirlenmesi hayli güç gözükmektedir.
Aslında 303/1-a maddesi mülga CMUK döneminde “derhal beraat kararı verilebilecek haller” olarak adlandırılan durumdan başka bir şey değildir. Yargıtay’ın duruşma açması mümkün olmadığı için bu durumlarda doğrudan davanın esasına girerek beraat kararı verebilmesi kabul edilmekteydi. Ancak, istinaf mahkemesi duruşma açabileceği ve dahi duruşma açmak suretiyle denetim yapmasının kural olduğu
gözetildiğinde; Yüksek Mahkemeye tanınan bu istisnai yetkinin zaten istinafa da tanınmış olabileceği düşüncesi kabul edilemeyecektir.
1) Hak arama özgürlüğü ile çelişmeli yargılama ilkesi bakımından gerekçelerimiz
Günümüz ceza muhakemesinin demokratikliği en önemli niteliğidir. Bu vasfı gereği, ceza muhakemesinin tüm süjelerinin eşit şartlarda; aynı haklara sahip olarak muhakemeye katılmaları yargılamanın olmazsa olmazıdır. Muhakemede iddia ve savunma makamları kendi tezlerini ileri sürecek, bunların aleni celsede tartışılmasına yani çelişme ilkesinin hayata geçirilmesine hukuken imkan tanınacak ve yargılama makamını oluşturan hakim bunları vicdani kanaatine göre değerlendirerek kolektif şekilde hükme ulaşacaktır. Çelişmeli yargılama ilkesi ilk derece mahkemesinde yürütülen muhakemede olduğu gibi istinaf ve temyiz yolu denetiminde de geçerlidir. Bu yönüyledir ki, temyiz dilekçeleri karşı tarafa bildirilmekte, aynı şekilde Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tebliğnamesi taraflara tebliğ edilmektedir. Bu bağlamda, bireysel iddia makamını oluşturan katılan tarafın iddia hakkını ileri süremeyeceği şekilde bir usulle istinaf mahkemesince hüküm kurulması (somut uyuşmazlıkta olduğu üzere duruşma açılmaksızın beraat kararı verilmesi) çelişmeli yargılama ilkesine de temelden aykırılık oluşturacaktır.
İstinaf mahkemesince yürütülecek kovuşturma sonucunda yeni bir hüküm kurulmasının en önemli yönlerinden birisi bu surette çelişmeli yargılama ilkesinin hayata geçirilmesi suretiyle muhakeme süjelerinin kolektif faaliyetiyle hükme ulaşılmasıdır. Bu bağlamda, sanığın savunma hakkı yanında bir muhakeme süjesi olarak katılanın da aleni duruşmada iddialarını ileri sürme, savunma makamına karşı delil ileri sürme hakkının bulunduğu kuşkusuzdur. BAM, mahkumiyet hükmünü bozmak suretiyle beraat hükmü tesis ettiğinde duruşma açmamışsa muhakemenin temel süjesi olarak katılan haklarını nerede ileri sürecektir? Katılanın iddia hakkını kullanamadığı bir usulün izlendiği, çelişmeli yargılama ilkesini hayata geçirmeyen böyle bir durumun ise, hak arama özgürlüğünü engelleyeceği kuşkusuzdur. Çelişmeli yargılama olmadan yürütülecek muhakeme ise ceza muhakemesinin demokratikliği ilkesine aykırılık oluşturacaktır.
İstinaf mahkemesince verilecek beraat hükümlerine karşı kanunyoluna gidilemediği; bu kararların kesin olduğu nazara alındığında katılanın hak arama özgürlüğü daha da sınırlanmış olacaktır. Gerçekten, ilk defa istinaf mahkemesi tarafından verilen bir beraat kararı somut uyuşmazlıkta olduğu üzere hem çelişmeli yargılama ilkesi hayata geçirilmeden verilmiş bir beraat hükmü ortaya çıkacak hem de bu hüküm denetlenemeyecektir. Katılanın iddia hakkı perspektifinden bakıldığında bu durum hak arama özgürlüğüne ve hukuk devleti ilkesine aykırılık oluşturacaktır. Bu bağlamda, CMK’nin 303/1-a maddesine atıf yapan 280/1-a maddesindeki “…303 üncü maddenin birinci fıkrasının (a) … bentlerinde yer alan ihlallerin varlığı halinde hukuka aykırılığın düzeltilerek istinaf başvurusunun esastan reddine” dair normun Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın hukuk devleti, adil yargılanma ve eşitlik ilkelerine aykırı olduğu
gözükmektedir. Bu bağlamda, anılan normun anayasaya aykırılığının ön sorun olarak değerlendirilmesi gerektiği kanaatindeyim.
2) İstinaf kanunyolunun niteliği bakımından gerekçelerimiz
İstinaf kanunyolunun temyizden en önemli farkı BAM’nin duruşma açmak suretiyle “öğrenme muhakemesi” gerçekleştirebilmesidir. Temyiz denetimini gerçekleştiren “Yargıtay hakimlerinin hükmün hakimi olduğu” bu anlamda delil araçlarıyla doğrudan temas etme imkanlarının olmadığı ve kural olarak dava dosyası üzerinden yapılan temyiz denetiminin sınırlı bir denetim olduğu gerekçesiyle istinaf kanunyolunun ülkemiz bakımından önemli bir ihtiyaç olduğu sürekli vurgulanmıştır.
Temyiz denetiminde kural olarak sadece hukukilik denetimi yapılabildiği ve bu anlamda “hukuki meselenin çözümüyle doğrudan bağlantılı olmadıkça” maddi (fiili) meselenin denetiminin yapılamayacağı kabul edilmektedir. Gerçekten, fiili sorunun çözümü görevi, öğrenme muhakemesini gerçekleştiren, vicahilik ve doğrudan doğruyalık ilkeleri çerçevesinde delil araçlarıyla doğrudan temas ederek muhakemede vicdani kanaate ulaşacak ilk derece mahkemesi hakimi ile duruşma açarak denetim yapan istinaf mahkemesi hakimine aittir. Bu bağlamda, maddi meselenin de kanun yolunda incelenmesi gerektiği ve bunun da ancak istinaf denetimi yoluyla gerçekleştirilebileceği düşüncesi benimsenerek Ceza Adalet Sistemi ile istinaf mahkemelerinin kurulması kabul edilmiştir.
“Duruşma açmak suretiyle delil araçlarıyla doğrudan temas edebilen ve böylelikle öğrenme muhakemesi yoluyla maddi (fiili) meseleyi de denetleyerek daha etkin bir kanunyolu denetimi yapabilme kapasitesine ve yetkisine sahip bir kanunyolu sistemi oluşturma amacının” bölge adliye mahkemeleri oluşturulmasının temel gayesi olduğu kuşkusuzdur. Maddi meseleyi denetleyebilmenin yolu ise, “duruşma açmak suretiyle delil araçlarıyla doğrudan temas” edebilmektir. Duruşma açmak suretiyle, öğrenme muhakemesi yürütme yetkisine sahip kılındığı içindir ki istinaf mahkemelerine maddi meseleyi denetleme yetkisi verilmiştir. Buna dair gerçekleştirilen normatif çerçevenin de hep aynı amaç ve kurguya yönelmiş olduğu hatırdan çıkarılmamalıdır. Kısacası CMK ile, istinaf hakimine maddi meseleyi denetleme yetkisi tanınmasının sebebi; duruşma açarak delil araçlarıyla doğrudan temas etme böylelikle vicdani kanaate ulaşabilme yetkisine sahip kılındığı içindir.
Gerçekten, istinaf mahkemesinin denetim faaliyeti esnasında delil takdirine girişerek mahkumiyet hükmünü bozmak suretiyle beraat hükmü kurması öğrenme muhakemesi yürütmeden bir diğer ifadeyle sadece dava dosyası üzerinden yapılacak bir incelemeyle nasıl mümkün olabilecektir? Ceza muhakemesi hukukunda delil araçlarıyla temas etmeyen bir hakimin öğrenme muhakemesi yapamayacağı bu anlamda maddi meseleyi denetleyemeyeceği kural olarak kabul edilmektedir. Bu kuralın istisnası, delil takdirine girişilmeksizin “derhal beraat kararı verilmesini gerektiren haller” olarak hem doktrin hem de Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarıyla kabul edilmektedir. Bölge adliye mahkemesince duruşma açılmaksızın delil takdiri suretiyle beraat kararı vermesinin isabetli olmayacağı benimsenmektedir (Kaymaz, Seydi: Ceza Muhakemesinde İstinaf,
Ankara 2020, s. 147). Bu itibarla, eğer istinaf mahkemesi hakimi ilk derece mahkemesi hakiminin delillerin takdiri sonucunda ulaştığı kanaatiyle ulaştığı netice (hüküm) konusunda şüpheye düşmüşse kendisi delil araçlarıyla doğrudan temas etmeli ve çelişme ilkesi çerçevesinde denetim muhakemesi yürüterek yeni bir hüküm vermelidir. Aksi durum yani, duruşma açmaksızın delillerle hiç temas etmeksizin maddi meseleyi değerlendirmeye girişmek, tabiri caizse keşif mahalline hiç gitmeyen hakimin keşif tutanağı düzenleyerek olay yerini değerlendirmesi gibi bir durum ortaya çıkaracaktır. Böyle bir durum ise ceza muhakemesinin temel ilkeleri ile bağdaşmayacağı gibi istinaf kanunyolunun amacı ile mantığına da aykırılık oluşturacaktır.
Ezcümle, gerek istinaf denetimine dair normların ayrıntılı irdelenmesi gerekse uyuşmazlığa dair normların hak arama özgürlüğü ile çelişmeli yargılama ilkesi bakımından irdelenmesi çerçevesinde konuya bakıldığında, istinaf mahkemesinin duruşma açmaksızın yani öğrenme muhakemesi gerçekleştirmeksizin beraat hükmü tesis etmesinin normatif olarak ve ceza muhakemesinin temel ilkeleri çerçevesinde bir dayanağı bulunmamaktadır. Kaldı ki böyle bir kabul istinaf mahkemesinin hayata geçirilme amacına, kuruluş mantığına ve temyiz mahkemesinden farklı niteliği ile işlevine de aykırılık oluşturacaktır.
Açıklanan gerekçelerle, Sayın Çoğunluğun kararına katılamıyorum. 24.03.2022
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.