Yanlar arasında görülen tapuda isim tashihi davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacılar vekili yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
Dava, tapu kaydına yanlış yazılan kimlik bilgilerinin düzeltilmesi isteğine ilişkindir.
Davacılar, miras bırakanları M..oğlu İ.G..ün kayden maliki olduğu 11, 81 parsel sayılı taşınmazlar ile paydaşı olduğu 2, ve 29 parsel sayılı taşınmazların tapu kaydında murislerinin baba adının ve soyadının yer almadığını gerçekte nüfus kaydında baba adının "M.., soyadının ise "G. olduğunu, ayrıca çekişmeli 11 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydında murislerinin baba adının "M..A." olarak yer aldığını ileri sürerek, nüfus kaydına uygun olarak tapu kaydındaki kimlik bilgilerinin düzeltilmesini istemişlerdir.
Mahkemece, iddianın ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Bilindiği üzere; Taşınmazların, kadastro tespiti ya da tapuya tescili sırasında mülkiyet hakkı sahibinin adı, soyadı, baba adı gibi kimlik bilgilerinin kayda eksik ya da hatalı işlenmesi, kayıt düzeltme davalarının kaynağını oluşturur. Bu tür davalarda kimlik bilgileri düzeltilirken, taşınmaz malikinin değişmemesi, diğer bir anlatımla mülkiyet aktarımına neden olunmaması gerekir.
Bu davalar, taşınmazın aynına ilişkin bulunduğundan 6100 sayılı HMK’nin 12. maddesi uyarınca taşınmazın bulunduğu yer mahkemesinde açılır.
Tapuda kayıt düzeltilmesi davasını, tapu maliki ile mirasçıları açabilir. Bunun yanı sıra 01.01.2002 tarihinde yürürlüğe giren Türk Medeni Kanununun 702. maddesinin son fıkrası ile ortaklardan her birinin topluluğa giren hakların korunmasını sağlayabileceği ve bu korumadan bütün ortakların yararlanabileceği öngörüldüğünden elbirliği mülkiyetinde, ortaklardan her hangi biri de tek başına tapuda murisin kimlik bilgileri ilgili olarak düzeltme isteyebilir. Ayrıca bu davaların, bir başka dava nedeniyle verilen yetkiye dayanılarak açılması da mümkündür. Böyle bir yetki verildiğinde yetkiye dayanarak dava açan kişinin aktif dava ehliyeti vardır.
Tapu Müdürlüğüne husumet yöneltilerek açılması gereken kayıt düzeltme davalarında, mahkemece sağlıklı bir inceleme yapılmalı, kayıt maliki ile ismi düzeltilecek kişinin aynı kişi olduğu kuşkuya yer vermeyecek şekilde saptanmalıdır. Bu saptama yapılırken de aşağıda açıklanan yöntem izlenmelidir. -2-
1-Kimlik bilgilerinde düzeltme yapılması istenen dava konusu taşınmazların tapu kayıtları (ilk tesis ve tedavülleriyle) ve kadastro tutanakları (tespit ve tescile esas alınan tüm dayanak belgeleriyle) ayrıca taşınmazlar kadastrodan sonra edinilmişse buna ilişkin tüm belgeler ile birlikte getirtilmelidir.
2-Nüfus Müdürlüğünden, dava konusu taşınmazların tapu kayıtlarında malik olarak görünen kişi ile aynı kimlik bilgilerine sahip bir başka kişi veya kişilerin nüfus kayıtlarının bulunup bulunmadığı araştırılmalı, mevcut ise bu kişi veya kişiler duruşmaya çağrılarak dava konusu taşınmazlarda mülkiyet hakkı iddiaları bulunup bulunmadığı kendilerinden sorulmalı, kaydı düzeltilecek kişilerin nüfus kayıtları, tapu kayıtları ve dayanakları ile bağlantı kurulacak şekilde incelenmelidir.
3-Taşınmazın bulunduğu yerleşim yerinde zabıta aracılığı ile kayıt maliki ile aynı ismi taşıyan başka kişi veya kişilerin bulunup bulunmadığı da araştırılmalıdır.
4-İstem konusunda tanıklar dinlenmelidir.
5-Tüm bu araştırmalar sonucu hala kesin bir kanaat oluşmamış ise mahallinde keşif yapılarak; tanıklar ve varsa tespit bilirkişileri taşınmaz başında dinlenmelidir.
Açıklanan bu hususlar çerçevesinde yapılacak inceleme ve araştırma sonucu, tapu ve nüfus bilgileri arasında bağlantı ve tutarlılık sağlandığında davanın kabulü yoluna gidilmelidir.
Davanın niteliği gereğince, yargılama harcı ve vekâlet ücreti maktu olarak belirlenmelidir.
Tapu Müdürlüğü yasal hasım olduğundan yargılama giderlerinden (ve yargılama giderlerinden olan vekalet ücretinden) sorumlu tutulmamalıdır.
Bu ilkeler ışığında somut olaya bakıldığında; mahkemece yapılan araştırma ve incelemenin hükme elverişli ve yeterli olduğu söylenemez.
Şöyle ki; dava konusu taşınmazlara kadastro tespitleri sırasında uygulanan vergi kayıtlarının ve komşu taşınmazların tapulama tutanaklarının ve dayanağı belgelerin getirtilmediği, dosya arasında bulunan "1321 Kasım, muamele no 79, sıra no 17, Cilt no 30" olan "İstinsah varakası" başlıklı belgede hududun "cenuben G..M.." olarak yer aldığı, bu kaydın davacıların miras bırakanları "M..oğlu İ..G..ün" babası "M.G." olup olmadığının araştırılmadığı, bu kaydın hangi taşınmaza ait olduğunun saptanmadığı, davacıların aynı hukuki sebeple açtıkları ve Yargıtay denetiminden geçmek suretiyle kesinleşen Tekirdağ 1. Asliye Hukuk Mahkemesi"nin 14.04.2010 tarihli ve 2009/198E., 2010/191K. Sayılı dava dosyası ile Tekirdağ 2. Asliye Hukuk Mahkemesi"nin 27.10.2005 tarihli 2005/403E., 2005/559K. Sayılı dava dosyalarının değerlendirilmediği, davacı tanığının çekişmeli taşınmazların maliki olarak M.. oğlu İ.G.ü tanıdığı bildirdiği, buna rağmen bu kişinin beyanına neden itibar edilmediğinin gerekçede tartışılmadığı görülmektedir.
Hal böyle olunca, yukarıda değinilen somut olgular ve ilkeler çerçevesinde araştırma ve inceleme yapılması, kayıtlarda malik gözüken kişinin davacıların miras bırakanı olup olmadığının duraksamaya yer vermeyecek şekilde saptanması, hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yetinilerek yazılı olduğu üzere karar verilmiş olması doğru değildir.
Davacı vekilinin temyiz itirazları belirtilen nedenlerle yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlere hasren (6100 sayılı Yasanın geçici 3. maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"nin 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 20.06.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.