Abaküs Yazılım
Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2018/146
Karar No: 2021/363

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2018/146 Esas 2021/363 Karar Sayılı İlamı

Ceza Genel Kurulu         2018/146 E.  ,  2021/363 K.

    "İçtihat Metni"

    Kararı Veren
    Yargıtay Dairesi : 4. Ceza Dairesi
    Mahkemesi :Asliye Ceza
    Sayısı : 377-494
    Temyiz Edenler : Katılan, sanık müdafisi
    Tehdit suçundan sanık ...’un TCK’nın 106/2-b maddesi uyarınca 2 yıl 1 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına ilişkin ... 37. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 11.07.2012 tarihli ve 403-1325 sayılı hükmün, sanık müdafisi tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 4. Ceza Dairesince 04.05.2015 tarih ve 14597-28217 sayı ile;
    “Tehdit mesajlarının iletildiği mail adresinin bilinmesi ve bu mail adresinden gönderilen mesajın hangi bilgisayar veya IP adresinden gönderildiğinin ve buna göre failin kimliğinin saptanmasının teknik olarak mümkün bulunmasına göre, sanığın kimlik bilgilerini içermeyen mailler ve mesajlar göndermek suretiyle tehdit eyleminin TCK’nın 106/2-b maddesinde düzenlenen kendisini tanınmayacak bir hale koyma niteliğinde bulunmadığı, eylemin anılan Kanun’un 106/1-1. maddesine uyduğu gözetilmeden, TCK’nın 106/2-b maddesinin uygulanması suretiyle fazla cezaya hükmedilmesi” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
    Yerel Mahkemece 11.12.2015 tarih ve 377-494 sayı ile sayı ile;
    "Kişinin kendisini tanınmayacak hale koyması olayı önce mağdur cephesinden değerlendirildiğinde; kişi kendini hiç tespit edilemeyecek şekilde namertçe tam gizlemişse TCK 106/2-b Maddenin hiç uygulama yeri olmayacaktır. Bu sorun çerçevesinde olaya bakıldığında, gizlenme sonucunda hiç açığa çıkmaz ve TCK 106/2-b Madde uygulanması olanaksız olacağı gibi kişi eylemi yaparken aşkım ben kaşar kadınım tyıldız profiliyle hileyle uzun süre tam gizlenir, bu gizliliğin bir kısmı bilimsel incelemeyle tespit edilir, bu tespitten sonra kalan gizlilik kısmını da hakim gerekçeli kararında ortaya çıkardığı taktirde mevcut tehdit olgusu kendini ve kimliğini açıklayarak göstere göstere mertçe adını soyadını imzasını atarak yapılan yazılı basit tehdit olarak mı, yoksa imzasız bir iletiyle gizlilik içerisine bürünmüş bir tehdit olarak mı dosya kapsamındaki delillere göre değerlendirilmiştir.
    TCK 106/2 Maddesindeki nitelikli tehdidin mağdur üzerindeki etkisinin ciddi kaygı korku yoğunluğu oluşturmaya elverişli olması, nitelikli tehdit hallerinde sanığı kendisini tanınmayacak bir hale getirmesi, buna göre maske kullanması, peruk takması nitelikli tehdit olarak kabul edilebileceği gibi bir kimseye gönderilmiş olan imzasız mektubun göndericisinin adresi belli olsa bile bağlayıcı imza unsurunu taşımaması muhattap üzerinde gönderici kişinin belirlenememesi neticesini oluşturacağı, mağdur üzerinde yapacağı etkinin yasada cezayı ağırlaştırıcı nitelikli suç halini oluşturduğu, imza eşiği tehdit niteliğinin yasal gizlilik sınırı kabul edilmiştir. Burada dikkat çekici husus kişinin suç fiilini gerçekleştirirken kendisini tanınmayacak bir hale koyması nitelikli tehdit için yeterlidir.
    Somut olayda mağdurenin bilgisayar üzerinden uzun uğraş ve tehditlerin ahlaksız kadın rolüyle hayali MSN tyıldız rumuzuyla gönderildiği, göndericinin her hangi bir isim yada ünvan vs kullanmadığı, bu durumun tıpkı imzasız mektupta olduğu gibi sanık üzerinde göndericinin kim olduğu konusunda belirsiz etki yapmış, şikayetçi kendisine karşı suç işleyebileceğini tahmin ettiği üç şüpheli şahıs ve kimliği tespit edilemeyen şahıslar olarak şikayet iradesini Cumhuriyet Savcılığına sunduğu dilekçede ortaya koymasıyla mevcut belirsizliğin tıpkı imzasız gönderilen mektup halinde olduğu gibi uzun süre tehdit süreciyle birlikte devam ettiği, şikayetten bir süre sonra teknik incelemelerle failin tespit edildiği, yargılama aşamasında son celseye kadar sanığın bu fiili başkasının yaptığını iddia etmiştir.
    Gönderen hedefin dijital elektronik bilimine göre başkalarının da aynı gönderici aynı mail adresini şifre kırma, virüs göndererek bilgisayar etki alanına girme, bilgisayar yazılımlarının çözülmesi yol ve yöntemleriyle başkasının internet hattına girilmesinin mümkün olduğu, dijital ortam ve delillerin kaygan manipülasyona açık olması olanağı nedeniyle TCK 243, 244 Maddelerinde bilişim sistemine harici girme veriler üzerinde etkili olma suçları yer almıştır. Sanığın savunmasını da bahsi edilen bilgisayar ortamının başkalarına açık ve tamamen sabitlenemeyen esnek sistem olması, şüpheyi mucib bilimsel esaslar üzerine bina ettiği; buna göre Yargıtay 4. Ceza Dairesinin bozma ilamında belirtildiği gibi gönderici kişinin belirlenmesinde suçun tıpki imzasız mektupta olduğu gibi gizli kaldığı, uzun bilimsel çalışmadan sonra sanığın sadece bilgisayarındaki internet adresine ulaşılabildiği, sanığın evli olup 2 çocuk babası olması harici etkiyle bu fiilin başkaları tarafından gerçekleştirildiğine ilişkin savunmasının yargılama sonunda itibar edilebilir kabul edilmediği, kaldı ki bilimsel yöntemlerle yapılan araştırma sonucu sanığın tespit edilmesiyle belirsizliğin giderilmesi halinde suçun basit tehdit kapsamında kaldığının düşünülmesi nitelikli tehdit olarak işlenen fiillerin cezalandırılma ihtimalinin tamamen ortadan kalkacağı, Yasa koyucunun tehdidi gönderen adresin tespit edilebilir olmasını değilde tıpkı imzasız mektuptaki nitelik eşiğini kişiyi bağlayıcı imza yönüyle kişinin kendini tanınmayacak hale konmasına ölçüt kabul edildiği, gönderen adresin ilmi araştırmayla ortada kanuni belirsizliğin giderilmemiş kabul edildiği, yasa koyucunun gönderen adresin belirlense bile kişinin aranacağı adres olarak belirti olarak değerlendirildiği, imza koşulunun nitelikli tehditte sınır kabul edildiği, aksi uygulamanın TCK 106/2-b Madde hükümlerinin hiçbir zaman uygulanmaması sonucunun doğması; yasa koyucunun tadbik olanağı olmaya bir hükmü yasada düzenlenmiş olduğu neticesinin ortaya çıkacağı, gerek mağdur cephesinden gerekse haricen somut olaya bakıldığında her hangi bir kişinin bilgisayarına gelmiş bir iletinin Borçlar Kanunu Madde 14 anlamında elektronik imza yazı ad soyad belirtilmemesi sadece cinsiyetini kaşar kadın olarak hatalı bildirimi ve tyıldız rumuzuyla vaki olan tehdidin yasal anlamda (TCK 106/2-b Madde) yönünden belirsizlik unsurunun gerçekleştiği gayet açıktır.
    Mağdur yönünden karşısındaki hedef gönderici kişiyi bilememesinin TCK 106/2 Maddesinde ağırlatıcı nedenin salt mağdur yönünden değerlendirildiği, ağırlaştırıcı nedeni mağdurun hedefi belirleyip belirleyememesinden kaynaklandığı, yasa metnine göre gönderilen adresinin tespit edilebilir olması sanığın kim olduğunu, suçun sanık tarafından işlendiğini kabulü yeterli olamayacağı, imzasız mektupla gerçekleştirilen tehdidin nitelikli tehdit kapsamında değerlendirildiği, göndericinin kimliğinin yazılı olduğu halde imzasının bulunmaması tehdidin nitelikli hale dönüştürdüğü, teknik inceleme ile veya kuşku duyulan bir grup içerisinde yapılacak araştırmayla el yazılarının incelenmesinde sadece imzanın bulunmaması yasada tehdidin nitelikli hale dönüşmesi için yeterli kabul edildiği, bir yazılı tehdit metnini imza koşulunu tamamlamaması halinde nasıl nitelikli tehdit sayılıyor ise kişinin dijital ortamda şahsi kimliğini belli etmeden mağdurenin evindeki bilgisayarına gönderdiği, söz konusu eylemin virüs şifre kırma veya gönderen bilgisayara etki edebilecek yakın bir mesafeden gönderme olanağının bulunması, günümüzde dijital verilerin haricen etkiye açık olduğu dikkate alındığından mağdurenin başlangıçta kendisine karşı tehdit suçunu işleyenin kimliğini tespit edemediği, uzun bir bilimsel çalışmadan sonra ancak gönderilen adrese ulaşıldığı, dijital ortamdan gönderilen tehdit mesajının sanığın evindeki bilgisayardan gönderilmesinin eylemin sanık tarafından gerçekleştirilmiş olduğuna ilk bakışta kesin karar verilemeyeceği, dijital verilerin günümüz teknolojisinde harici etkiye açık bulunduğu, eylemin sanık tarafından gerçekleştirildiği hususunun başlangıçta belirsiz olması, kimliğini yazmaması, cinsiyetini sokak ağızıyla kaşar olarak ahlaksız kadın olarak göstermesi,
    Bilgisayar üzerinde gerçekleşen fiillerle ilgili pek çok davalarda şifre kırma bilgisayara harici virüs koyma bilgisayar yazılımı çözme yöntemiyle bankalardaki paraların dahi başka hesaplara aktarılabildiği, dijital teknolojinin dış müdahaleye açık olması nedeniyle ülkemizde pek çok tartışmalı davaların bulunduğu, sanığın savunmasında kullandığı belirsizliğin son celsenin son sözüne kadar devam ettiği, kısa karar tefhimi sonrası sanık vekili Avukat ... duruşma salonuna gelerek mahkemenin çalışma ortamını taciz edecek, baskı unsuru oluşturacak kapsamdaki söylemlerinin tutanakla kaydedildiği, TCK 106/2-b Maddesinde belirtilen kişinin kendisini tanınmayacak hale koyması suretiyle işlenen cezayı ağırlaştırıcı unsurun tamı tamına, tıpkı imzasız mektupla tehdit koşulunda olduğu gibi eşdeğer suçluluk halinin somut olayda mevcut olduğu, ceza hukukunda kıyas yasağı var ise de eşit hal ve koşullara farklı cezai müeyyidenin uygulanmasının adalet dengesini zedeleyeceği, bu nedenle sanığın kendisini tanınmayacak hale koyma suretiyle tehdit fiilini işlediğinden eylemin açık kimlikle imzalı mektupla eşdeğer kabul edilmeyerek aşağıdaki şekilde sanığın cezalandırılmasına karar vermek gerekmiştir." gerekçesiyle bozma kararına direnmiştir.
    Direnme kararına konu bu hükmün de katılan ve sanık müdafisi tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 30.01.2016 tarihli ve 15525 sayılı "Onama" istekli tebliğnamesi ile dosya 6763 sayılı Kanun"un 36. maddesiyle değişik CMK"nın 307. maddesi uyarınca kararına direnilen Daireye gönderilmiş, aynı madde uyarınca inceleme yapan Yargıtay 4. Ceza Dairesince 26.02.2018 tarih ve 1912-3754 sayı ile direnme kararının yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına gelen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
    TÜRK MİLLETİ ADINA
    CEZA GENEL KURULU KARARI
    Sanığa atılı hakaret suçundan Yerel Mahkemece verilen mahkûmiyet hükmü Özel Dairece onanmak suretiyle kesinleşmiş olup direnmenin kapsamına göre inceleme sanık hakkında tehdit suçundan kurulan mahkûmiyet hükmü ile sınırlı olarak yapılmıştır.
    Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığın eyleminin TCK’nın 106/1-1. cümlesinde düzenlenen basit tehdit suçunu mu yoksa aynı Kanun’un 106/2-b maddesinde düzenlenen kişinin kendisini tanınmayacak bir hâle koyması suretiyle işlenen tehdit suçunu mu oluşturduğunun belirlenmesine ilişkindir.
    İncelenen dosya kapsamından;
    Katılan vekili tarafından Şişli Cumhuriyet Başsavcılığına sunulan şikâyet dilekçesinde şüpheli olarak ilk sırada sanığın ismine yer verildiği, diğer şüphelilerin ise “...”, “...”, ve “Kimlikleri tespit edilemeyen şahıs veya şahıslar” olarak belirtildiği,
    ... Emniyet Müdürlüğü görevlilerince sanığın evinde ele geçirilen bilgisayar üzerinde yapılan inceleme sonucu düzenlenen tutanağa göre; sanığın katılana ait ...@hotmail.com adresiyle iletişim sağladığı, “Laleli ... den öğrendim,... bey benim sevgilim, koskoca Lomeyi bitirdim, iyi bir vericisin, ben sana demiştim, ... beyden uzak dur o…u, yaşamadığın acıları yaşatırım sana, babam … geçirir, istiyosan hemen aile fertlerinden başlıyıp, evlere gelirim.” şeklinde elektronik postalar gönderdiği, daha önceden de arayıcısına bayan görüntüsü vererek yine bilgisayar üzerinden “aşkım ben kaşar olmadığımı iddia etmedim, kaşar kaşarın halinden anlar, yavrum sen kendinin nasıl biri olduğunu bilirsin, aramızdaki fark bu işte, sen iyi bir o…sun, iyi para kazanıyorsun, ben ise çok az ama merak etme fazla para kazanınca onu tek başına bırakmazlar … onu ham yaparlar, bir kere sen evlisin, kocanı kaç kere boynuzladın, senin gibilerine o…u derler bana ise evli olmadığım için alan razı veren razı derler, fahişe, bütün herkes biliyor, o top g…ü ellettiğini, ben sana ne diyim, tabiki çok para kazanırsın güzelim, ama lezbiyen olduğunu tahmin etmiyordum.” biçiminde mesajlar yolladığı,
    Anlaşılmıştır.
    Katılan ...; sanığın iş yerinde yaklaşık sekiz yıl süreyle idareci olarak çalıştığını ancak ekonomik kriz nedeniyle sanığa ait iş yerinden ayrılarak çocuk tekstili ile ilgili kendi işini kurduğunu, 28.02.2010 tarihinden itibaren e-mail adresine hakaret ve tehdit içerikli maillerin gelmeye başladığını, eşi ve kızının da söz konusu mailleri okuması nedeniyle son derece mağdur olduğunu, gelen maillerin ...@hotmail.com adresinden gönderildiğini, söz konusu e-mail adresi nedeniyle iş yerinden arkadaşı olan tanık ...’ı arayarak durumu anlattığını ancak tanık ...’ın “Benim bilgim yok, bu olayı yapmadım, yapmam da! Sana şahitlik yaparım, yardımcı olurum.” dediğini, bunun üzerine Cumhuriyet Başsavcılığına müracaat ettiğini, ifade verirken kendisine şüphelendiği birilerinin olup olmadığı hususunun sorulduğunu, bunun üzerine önceki patronundan, daha doğrusu önceden çalıştığı firmadan şüphelendiğini söylediğini, ancak isim vermediğini, daha önce çalıştığı firmanın üç ortağının bulunduğunu, yaptığı araştırma sonucu gönderilen maillere ilişkin IP adreslerinin sanığın evini ve iş yerini işaret ettiğini belirlediğini, sanığın en ağır şekilde cezalandırılmasını istediğini, zira babasının kalp hastası olduğunu bildiği hâlde sanığın “Sana öyle acılar yaşatacağım ki baban ölür!” dediğini, sanığın ayrıca “Kazandığın parayı sana yedirtmezler!” şeklinde de tehditte bulunduğunu,
    Tanık ...; daha önce sanığın iş yerinde çalıştığını, katılanın da iş yerinden arkadaşı olduğunu ancak birlikte çalışmadıklarını, katılan fabrikada iken kendisinin mağazada olduğunu, 2007 yılında ayrıldığı mağazanın sonradan kapandığını, ayrıldıktan sonra ne katılan ne de sanıkla hiç görüşmediğini ancak daha sonra katılanın kendisini telefonla aradığını, telefon numarasını şirkette çalışan birinden aldığını söylediğini, bir e-mail adresinden kendi e-mailine bazı mesajların atıldığını belirterek “T Yıldız” olarak gösterilen mailin kendisine ait olup olmadığını sorduğunu, bunun üzerine söz konusu mailin kendisine ait olmadığını, yaklaşık on iki yıldır başka bir mail adresi kullandığını katılana ilettiğini,
    Beyan etmişlerdir.
    Sanık ...; katılanın 2008 yılına kadar kendilerine ait “... Tekstil” isimli iş yerinde stilist olarak çalıştığını, katılanın patronu olduğunu, çalıştıkları dönemde aralarında herhangi bir ihtilaf bulunmadığını, katılanın neden kendisini suçladığını bilmediğini, suça konu maillerin IP adresinin kendi evini gösterdiğini, evde eşiyle birlikte on ve on iki yaşlarında iki çocuğu ile birlikte yaşadığını ancak eşi ve çocuklarının söz konusu mailleri göndermiş olamayacaklarını, kablosuz internet kullandığı için başkalarının da evindeki internete bağlanmış olabileceklerini, diğer IP numarasının iş yerlerine ait olduğunu, suçlamaları kabul etmediğini savunmuştur.
    Tehdit suçu TCK"nın 106. maddesinde;
    “(1) Bir başkasını, kendisinin veya yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştireceğinden bahisle tehdit eden kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Malvarlığı itibarıyla büyük bir zarara uğratacağından veya sair bir kötülük edeceğinden bahisle tehditte ise, mağdurun şikâyeti üzerine, altı aya kadar hapis veya adlî para cezasına hükmolunur.
    (2) Tehdidin;
    a) Silahla,
    b) Kişinin kendisini tanınmayacak bir hale koyması suretiyle, imzasız mektupla veya özel işaretlerle,
    c) Birden fazla kişi tarafından birlikte,
    d) Var olan veya var sayılan suç örgütlerinin oluşturdukları korkutucu güçten yararlanılarak,
    İşlenmesi halinde, fail hakkında iki yıldan beş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
    (3) Tehdit amacıyla kasten öldürme, kasten yaralama veya malvarlığına zarar verme suçunun işlenmesi halinde, ayrıca bu suçlardan dolayı ceza verilir.” şeklinde düzenlenmiştir.
    Türk Dil Kurumunun Büyük Türkçe Sözlüğü’ne göre, “gözdağı verme” anlamına gelen tehdit, bir kimsenin bir zarara veya kötülüğe uğratılacağının bildirilmesidir. Bu bildirimin sözlü olması mümkün olduğu gibi başka yollarla ve bu bağlamda davranışlar yoluyla da yapılması mümkündür. Bu nedenle tehdit suçu, söz, yazı, resim, şekil veya işaret ile de işlenebilecek bir suç olup önemli olan gerçekleştirileceği belirtilen haksızlığın mağdurun bilgisine ulaştırılmasıdır (M.Emin Artuk, A.Gökcen, A.Caner Yenidünya, Ceza Hukuku Özel Hükümler, Turhan Kitabevi, ..., 6. Bası, s.100).
    Tehdidin, mağdurun iç huzurunu bozmaya, onda korku ve endişe yaratmaya objektif olarak elverişli olması yeterli olup, saldırının kişinin veya başkasının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına, belirli bir ağırlıkta olmak kaydıyla malvarlığına veya bunlar dışındaki sair bir kötülüğe yönelik olması gereklidir. Suçun oluşabilmesi için mağdurun iç huzurunun bozulup bozulmadığının veya korkup korkmadığının ayrıca araştırılmasına gerek yoktur. Önemli olan failin tehdidi oluşturan fiili “korkutmak amacıyla” yapmış olmasıdır (MAJNO, Ceza Kanunu Şerhi, Sevinç Matbaası, ... 1978, C. II, s. 127; A. Pulat Gözübüyük, Mukayeseli Türk Ceza Kanunu, 5. Bası, C. II, s. 517 ve 873).
    Tehdit suçuyla korunan hukuki yarar 5237 sayılı TCK’nın 106. maddesinin gerekçesinde; “Tehdidin koruduğu hukukî değer, kişilerin huzur ve sükûnudur; böylece kişilerde bir güvensizlik duygusunun meydana gelmesi engellenmektedir. Bu nedenle, söz konusu madde ile insanın kendisine özgü sulh ve sükûnuna karşı işlenen saldırılar cezalandırılmış olmaktadır. Fakat, tehdidin bu maddeyle korumak istediği esas değer, kişinin karar verme ve hareket etme hürriyetidir.” biçiminde açıklanmıştır.
    TCK’nın 106. maddesinin ikinci fıkrasının (b) bendinde ise;
    “Tehdidin;

    b) Kişinin kendisini tanınmayacak bir hale koyması suretiyle, imzasız mektupla veya özel işaretlerle,

    İşlenmesi halinde, fail hakkında iki yıldan beş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.” düzenlemesine yer verilmiş, bu bende ilişkin madde gerekçesinde;
    “… Maddenin ikinci fıkrasında tehdidin daha ağır cezayı gerektiren nitelikli hâlleri gösterilmiştir. Bu hâller, tehdidin kapsadığı korkutma gücünün ciddîliği ve yoğunluğu hususunda mağdurda ciddî kaygılar meydana getirmeye elverişli durumlardır. Tehdit silâhla icra olunursa bunun ciddîliği hususunda bir korkunun meydana gelmesi çok daha kolay olur. Aynı suretle kendisini tanınmayacak bir hâle getiren kişinin veya bir kaç kişinin birlikte olarak tehdit icra etmeleri hâlinde meydana gelen korku çok yoğun olur.
    İmzasız bir mektup veya özel işaretler kullanarak bir kişinin tehdit edilmesi hâlinde de meydana gelen korku bakımından bir duraksama meydana gelmez. Söz gelimi bir kimseye gönderilmiş olan imzasız mektup kişinin kendisini savunma olanağını gidereceğinden ağır tehdidi oluşturacaktır. Yine bir kimseye karşı gönderilmiş olan mektuplarda ucundan kan damlayan bıçak resimlerinin yapılması yani böylece özel işaret kullanılması korkuyu yoğunlaştırabilir. …” şeklinde açıklamalara yer verilmiştir.
    Failin kendisini tanınmayacak bir hâle koyması, tehdit suçunun daha ağır cezayı gerektiren nitelikli hâllerinden birisi olarak karşımıza çıkmaktadır. Failin kılık değiştirmesi, makyaj yapması, maske takması, takma bıyık kullanması gibi durumlar bu nitelikli hal kapsamına girmektedir (Adem Sözüer, Tehdit Suçu, İHFM, C. LIV, 1994, s. 141). Ancak failin telefonla veya mail yoluyla yaptığı tehditlerde bu nitelikli halin uygulanmaması gerekmektedir. Maddenin gerekçesinden yola çıkılarak bu hükmün konuluş amacının, tanınmayan kimselerden gelen eylemlere karşı tehdide maruz kalan kişilerin kendilerini savunmasız hissetmeleri olduğu da dikkate alındığında söz konusu nitelikli hâl yalnızca yüz yüze tehditlerde söz konusu olabilmektedir (Alaaddin Egemenoğlu, Yargıtay Kararları Işığında 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu’nda Tehdit Suçu, ... Medipol Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi 4/1, Bahar 2017, s. 79-80).
    Özel Dairenin istikrarlı uygulamaları, failin kendisini tanınmayacak hâle sokmasına rağmen mağdurun tehditte bulunan kişiyi tanıması veya ondan şüphelenerek yetkili mercilere başvuruda bulunması durumunda bu nitelikli hâlin uygulanamayacağı doğrultusundadır.
    Uyuşmazlık konusunu ilgilendiren diğer nitelikli hâl ise tehdit suçunun imzasız mektupla işlenmesidir.
    Kişinin kendisini tanınmayacak bir hâle koyması suretiyle tehditte olduğu gibi kanun koyucu tehdidin etkisini artıracağı için imzasız mektupla gerçekleştirilen saldırı bildirimlerini tehdidin nitelikli hâli olarak düzenlenmiştir. İmzasız mektubu nitelikli hâle getiren sebep, faildeki ahlaki kötülüğü göstermesi, kime karşı nasıl bir tedbir alınacağını kestiremediğinden mağdurun savunma imkânını azaltmasıdır (Faruk Erem, Hürriyet ve Suç, ... 1952, s. 93). Doktrinde bu nitelikli hâl bakımından mektup kavramının geniş anlamda düşünülmesi gerektiği kabul edilmektedir. Buna göre, mağdura hitap eden ve klasik anlamda mektup şeklinde olmamakla birlikte kötülük bildiriminin iletiminde kullanılabilen her türlü vasıtayı bu kapsamda düşünmek gerekmektedir. Diğer deyişle, bir belgenin imzasız mektup sayılabilmesi için el yazısı ile veya mektup şeklinde yazılmış olması önemli değildir. Bir kişiye karşı söylenen ve muhatabın kendisine hitap edeni tanımasına imkân vermeyen her türlü yazıyı bildirimi imzasız mektup kapsamında düşünmek gerekmektedir (Mahmut Koca/İlhan Üzülmez, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, Adalet Yayınevi, 7. Baskı, ... 2020, s. 409). Bu anlamda kıyasa yol açmayacak derecede genişletici yorum metodu kullanılarak faks, telgraf ve e-mail yoluyla yapılan tehditlerin de bu nitelikli hâl kapsamına dâhil edilmesi mümkündür (M. Emin Artuk/Ahmet Gökcen/A. Caner Yenidünya, Adalet Yayınevi, 15. Baskı, ... 2015, s. 353; Egemenoğlu, s. 80).
    İmzasız mektup, sahibi bilinmeyen ve belirlenemeyen yazılı bildirimleri ifade eder. Dolayısıyla imzasız da olsa mektubun içeriğinden kimin tarafından yazıldığı belirlenebiliyorsa, örneğin imzalı olmamakla birlikte kullanılan uslüp ve bazı terimlerden mektubun kime ait olduğu çıkarılabiliyorsa veya tehdidi içeren imzasız mektup ayrıca fail ile mağdur arasındaki ilişkilere işaret ettiğinden bir belirleme yapmak mümkün olabiliyorsa bu nitelikli hâl uygulanamaz. Mektubun kimin tarafından gönderildiğini, mağdur tarafından bilinip bilinmeyeceğini her somut olayın özelliklerine göre hâkim belirleyecektir.
    Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
    Suç tarihlerinde sanığın tanık ...’a ait olduğu intibaını oluşturmak amacıyla edindiği “...@hotmail.com” isimli e-mail adresi aracılığıyla ve kimi zaman da arayıcısına bayan görüntüsü vermek suretiyle katılana ait “...@hotmail.com” adresiyle iletişim sağlayıp “…Yaşamadığın acıları yaşatırım sana, babam … geçirir, istiyosan hemen aile fertlerinden başlayıp evlere gelirim. İyi para kazanıyorsun, ben ise çok az ama merak etme fazla para kazanınca onu tek başına bırakmazlar … Onu ham yaparlar…” şeklinde mesajlar gönderdiği hususunda Yerel Mahkeme ile Özel Daire arasında uyuşmazlık bulunmayan olayda;
    Sanığın suça konu tehdit içerikli mesajları katılana yüz yüze değil mail göndermek suretiyle ulaştırması, göndericisinin kimlik bilgilerini içermeyen elektronik mailin imzasız mektup sayıldığında kuşku bulunmaması, katılana ait e-mail adresinin bilinmesi nedeniyle tehdit içerikli mesajların hangi bilgisayar veya IP adresinden gönderildiğinin saptanmasının teknik olarak mümkün olması ve katılanın söz konusu olay nedeniyle vekili aracılığıyla Cumhuriyet Başsavcılığına sunduğu dilekçesinde, şüphelendiği sanığın da ismine yer vermesi hususları birlikte gözetildiğinde; inceleme konusu olayda kişinin kendisini tanınmayacak bir hâle koyması suretiyle veya imzasız mektupla işlenen tehdit suçunun unsurlarının oluşmadığı, sanığın eyleminin TCK’nın 106/1-1. cümlesinde düzenlenen basit tehdit suçuna uyduğu kabul edilmelidir.
    Bu itibarla, Yerel Mahkemenin direnme kararına konu hükmündeki gerekçelerin isabetli olmadığına ve mahkûmiyet hükmünün, sanığın eyleminin TCK’nın 106/1-1. cümlesinde düzenlenen basit tehdit suçuna uyduğu gözetilmeden sanık hakkında aynı Kanun’un 106/2-b maddesinin uygulanması suretiyle fazla ceza tayin edilmesi isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmelidir.
    Çoğunluk görüşüne katılmayan Ceza Genel Kurulu Üyesi ...; "Katılanın bayan olan iş arkadaşının adını kullanarak mail adresine tehdit içerikli mesaj gönderen sanığın eyleminin TCK’nın 106/1-1 maddesindeki basit tehdit suçunu oluşturacağını kabul eden Yargıtay Yüksek Ceza Genel Kurulunun sayın çoğunluğu ile aramızda uyuşmazlık doğmuştur.
    Uyuşmazlığın çözümü için, TCK’nın 106/2-b maddesinin gerekçesiyle birlikte unsurlarının irdelenerek, başka birisinin kimliğine bürünülerek mail gönderilmesi halinde anılan maddedeki suçun oluşup oluşamayacağının yargı kararları ile öğretideki görüşlerden yararlanılarak belirlenmesi gerekmektedir.
    TCK’nın 106/2-b Maddesinde;
    Tehdidin, Kişinin kendisini tanınmayacak bir hale koyması suretiyle, imzasız mektupla veya özel işaretlerle, İşlenmesi halinde, fail hakkında iki yıldan beş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
    TCK’nın 106/2-b Maddenin gerekçesi;
    İmzasız bir mektup veya özel işaretler kullanarak bir kişinin tehdit edilmesi hâlinde de meydana gelen korku bakımından bir duraksama meydana gelmez. Söz gelimi bir kimseye gönderilmiş olan imzasız mektup kişinin kendisini savunma olanağını gidereceğinden ağır tehdidi oluşturacaktır. Yine bir kimseye karşı gönderilmiş olan mektuplarda ucundan kan damlayan bıçak resimlerinin yapılması yani böylece özel işaret kullanılması korkuyu yoğunlaştırabilir.
    Çeşitli şekillerde gerçekleştirilen tehdit suçları ile ilgili temyiz incelemesini yapan Yargıtay Yüksek 4. Ceza Dairesi, aşağıda örnek olarak açıklanan içtihatlarda vurgulandığı üzere, TCK’nın 106/2-b maddesindeki nitelikli halin uygulanabilmesi için, özet olarak, tehdit içeren yazılı bildirimin, imzasız olsa bile gönderenin mağdur tarafından basit bir araştırma ile bilinememesini ön şart olarak aramış, fakat bu basit araştırmanın kapsamı konusunda çok net ölçütler getirilemediği gibi zaman zaman öğretideki görüşlerle bağdaşmayan sonuçlara varılmış, somut olayımızda olduğu gibi soruşturma makamlarının yapacağı araştırma sonucunda failin tespiti halinde dahi bildirimin imzasız sayılamayacağı kabul edilmiş, Yargıtay. 4. Ceza Dairesince belirlenen kriterlerin diğer özel daireler ve ceza genel kurulunca benimsenip benimsenmediği hususunda herhangi bir karara rastlanılamaması nedeniyle; yerel mahkemelerce yaşanan tereddütler, artarak devam etmiştir. Uyuşmazlığın çözümü için TCK’nın 106/2-b maddesi ile anılan madeninin gerekçesi, yargı kararları ve öğretideki görüşler ışığında irdelenerek kanun koyucunun gerçek iradesinin belirlenmesi gerekmektedir.
    Yargıtay Yüksek 4. Ceza dairesinin 2013/13894 K sayılı ilamında;
    Tehdit mesajlarının iletildiği telefon numarasının bilinmesi ve telefona ait döküm ve kayıtların ilgili operatörden istenmesi durumunda, mesajın hangi telefondan gönderildiğinin ve buna göre failin kimliğinin saptanmasının teknik olarak mümkün bulunmasına göre, suça sürüklenen çocuğun kimlik bilgilerini içermeyen mesajlar göndermek suretiyle tehdit eyleminin TCK"nın 106/2-b maddesinde düzenlenen imzasız mektup niteliğinde bulunmadığı gözetilmeden, fazla cezaya hükmedilmesi,
    Yargıtay Yüksek 4. Ceza dairesinin 2013/5691 K sayılı ilamında;
    Sanığın, katılana kendisini gizleyerek ve takma isim kullanarak gönderdiği tehdit mesajlarının imzasız sayılması gerekeceği, kanıtlanması halinde eylemin 5237 sayılı TCK"nın 106/2-b maddesinde tanımlanan nitelikli tehdit suçunu oluşturabileceği, delilleri değerlendirme ve suçu nitelendirme görevinin asliye ceza mahkemesine ait olduğu gözetilmeden, görevsizlik kararı verilmesi yerine, yargılamaya devamla esasa ilişkin hüküm kurulması,
    Yargıtay Yüksek 4. Ceza Dairesinin 2013/9816 K sayılı ilamı;
    Sanığın yazdığı mektubu katılanın evine giderek eşine verdiği, diğer mektubu ise tanık ..."e gelininden mektup getirdim diyerek verdiği ve sanığın katılanla ailesinin araştırması sonucu bulunduğu anlaşılmakla; tehdidin ne şekilde imzasız mektupla gerçekleştiği açıklanıp tartışılmadan, yetersiz gerekçeyle hüküm kurulması,
    Yargıtay yüksek 4. Ceza Dairesinin 2012/6355 K sayılı ilamı
    Tehdit suçunun imzasız mektup ile işlenilmesi halinde, bu nitelikli unsurun uygulanabilmesi için, imzasız mektubun kimin tarafından yazıldığının muhatabınca anlaşılamamış olmasının gerekmesi, tanık ...nın anlatımı karşısında katılan suça konu mektupların sanık tarafından yazıldığını bilebilecek durumda olup olmadığı karar yerinde tartışılmadan TCY.nın 106/1.maddesinin yerine aynı Yasanın 106/2-b maddesi ile uygulama yapılması,
    Uyuşmazlık konusunda, öğretide benimsenen görüşlere gelince;
    Prof.dr. M. Emin Artuk-prof.dr. Ahmet Gökçen- Doç. Dr. M. Emin Alşahin - Dr. Öğretim Üyesi Emin Çakır (sayfa: 437)
    İmzasız mektup yazmak, bir taraftan failin ahlaki kötülüğünü ortaya koyarken, diğer taratan mağdurun müdafaa imkanını da azaltmış olur ve mağdur kime karşı kendisini koruyacağını, nasıl tedbir alacağını bilemez. Her ne kadar 106’ıncı maddede (ve 765 s.k. 188/3 maddesinde) imzasız mektuptan bahsedilmiş ise de, mağdura hitap eden ve mektup şeklinde olmayan, herhangi bir vasıta ile yazılmış yazılarda bu kapsamdadır. Ayrıca uydurma imzalı mektup da imzasız mektup sayılır.
    Bu nitelikli halin uygulanmasında dikkate alınması gereken husus, mağdurun eline ulaşan tehdide havi mektup içeriğinden failin kim olduğunu anlayamaması yahut onu kesin olarak teşhis etmesinin mümkün olmamasıdır. İmzasız mektubun kim tarafından gönderildiği mağdurla fail arasındaki ilişkiden, veya kullanılan ifadelerden anlaşılıyorsa, mektup imzasızda olsa, bu nitelikli hal uygulanmaz. Zira bu durumda hükmün konulması ile korunmak istenen hukuki menfaat ihlal edilmemektedir.
    Prof. Dr.Köksal Bayraktar-Prof.Dr. Serap Keskin Kiziroğlu-Prof. Dr. Ali Kemal Yıldız-Prof. Dr. Hamide Zafer, Doç. Dr. Eylem Aksoy Retornaz, Doç. Dr. Güçlü Akyürek- Doç. Dr. Ali Hakan Evik- Doç. Dr. Hasan Sınar- Yard.Doç. Dr. Sinan Altunç-Yard. Doç. Dr. Asuman A. İnceoğlu-Yard. Doç. Dr. Barış Erman, Yard.Doç. Dr. Fulya E. Erman (Özel Ceza Hukuku-Cilt 3, Sayfa: 34-35)
    Tehdidin mağdur üzerindeki korkutuculuğu daha ağır olması ve mağdurun savunma imkanının daha az olması bu halinde cezanın artırılmasını gerektiren nitelikli hal olarak kabulünün sebebini oluşturmaktadır. Mektubun kim tarafından gönderildiğinin mağdur tarafından bilinmemesi gerekmektedir. Şayet mektubu gönderen, mektupta kullanılan ifadelerden, faille mağdur arasındaki ilişkiden yada mektup içerisindeki diğer özelliklerden anlaşılabiliyorsa, nitelikli hal uygulanmaz. Bununla birlikte mektubun kim tarafından gönderildiği ilk bakışta anlaşılamamakla birlikte, daha sonra yapılan araştırmalar sonucunda mektubu gönderenin belirlenmesi halinde nitelikli hal uygulanabilecektir.
    Sahte isimle gönderilen mektuplarda bu kapsamda ele alınmalıdır.
    Burada mektuptan anlaşılması gereken yazıdır. Bu yazının mektup biçiminde kaleme alınması gerekmez. Dolayısıyla cep telefonuyla gönderilen kısa mesajlar ve internet ortamında gönderilen e posta veya diğer yazılarla gerçekleştirilen tehditlerde failin kim olduğunun belirlenememesi durumunda da bu ağırlatıcı neden uygulanmalıdır.
    Prof. Dr. Veli Özer Özbek-Doç.Dr.Koray Doğan-Dr. Öğretim Üyesi Pınar Bacaksız-Arş. Gör. İlker Tepe( Türk Ceza Hukuku - Özel Hükümler- 13. Baskı-Sa: 405-406)
    Sayılan hallerden ilk ikisinin nitelikli hal kabul edilme gerekçesi; suçun işlenmesini kolaylaştırması ve mağdurun kendisini savunabilmesini zorlaştırmasıdır. Bu iki hal bakımından failin tüm çabasına rağmen, mağdurun failin kimliğini tespit etmesi veya imzasız mektupta failin el yazısından onu tanıması halinde de bu nitelikli halin uygulanması gerekir.
    Mektup fail tarafından yazılmış yazıları içeren herhangi bir kağıt veya kağıt parçası olabilir. Burada mektup ifadesine, elektronik postada dahil edilebilir. Hangi bilgisayardan e postanın gönderildiği IP(İnternet Protokol) adresi ile tespit edilebilir olsa da bu durum nitelikli halin uygulanmasına engel teşkil etmez. Önemli olan araştırmaya bağlı olarak failin tespit edilebilir olup olmadığı değil, failin kimliğini açıklamadan tehdit etmiş ve tehdidin mağdura ulaştığı anda kimliğin belirlenemiyor olmasıdır.
    Prof. Dr. Mahmut Koca-Prof. Dr. İlhan Üzülmez-( Türk Ceza Hukuku –Özel Hükümler-Sayfa:362-363)
    Kanun koyucu, tehdidin etkisini artıracağı için imzasız mektupla gerçekleştirilen saldırı bildirimlerini tehdidin nitelikli hali olarak düzenlemiştir. Erem’e göre imzasız mektubu nitelikli hale getiren sebep, faildeki ahlaki kötülüğü göstermesi, kime karşı nasıl bir tedbir alacağını kestiremediğinden mağdurun savunma imkanını azaltmasıdır.
    Doktrinde bu nitelikli hal bakımından mektup kavramının geniş anlamda kullanılması gerektiği kabul edilmektedir. Buna göre , mağdura hitap eden ve klasik anlamda mektup şeklinde olmamakla birlikte kötülük bildiriminin iletiminde kullanılan her türlü vasıtayı bu kapsamda düşünmek gerekmektedir.
    İmzasız mektup, sahibi bilinmeyen ve belirlenemeyen yazılı bildirimleri ifade eder. Dolayısıyla imzasızda olsa mektubun içeriğinden kimin tarafından yazıldığı anlaşılıyorsa bu nitelikli hal uygulanmaz. Mektubun kimin tarafından gönderildiğinin mağdur tarafından bilinip bilinmeyeceğini her somut olayın özelliklerine göre hakim belirleyecektir. Ancak mağdurun şüphelendiği kişileri belirtmesi mektubun kimden geldiğini bildiği anlamına gelmez. Bu nitelikle hal kapsamına önemli olan objektif olarak sahibi belirlenemeyen yazılı bir saldırı bildiriminin varlığıdır. Başlangıçta böyle bir tehdidin varlığı yeterlidir. Sonraki aşamada failin kim olduğunun belirlenmesi nitelikli halin uygulanmasını engellemez. İsimsiz mektupların yanında, sahte imzalı mektuplarda bu kapsamda değerlendirilecektir.
    Yukarıda açıklandığı üzere, mağdura gönderilen ileti veya mektup imzasız olsa dahi, mağdur tarafından çeşitli nedenlerden dolayı anlaşılabiliyorsa, nitelikli halin uygulanamayacağı hususunda gerek öğretide, gerekse uygulamada herhangi bir duraksamanın yaşanmamasına karşın, sanığa ulaşabilmek için yapılacak araştırmanın kapsamı konusunda, Yargıtay Yüksek 4. Ceza Dairesinin uyuşmazlık konusunda olduğu gibi bazı kararları ile öğretideki görüşler arasında çelişki doğmuştur.
    TCK"nın 106/2-b maddesi ile gerekçesinin birlikte değerlendirilmesi sonucunda, imzasız mektubun nitelikli hal olarak uygulanma nedeni, gerek öğretide, gerekse uygulamada aşağıdaki şekilde özetlenmiştir.
    1-)Tehdidin mağdur üzerindeki korkutuculuğu daha ağır olması,
    2-)Mağdurun savunma imkanının daha az olması,
    Kötülük bildiriminin muhatabına ulaştığı anda, gönderilen mektup yada ileti imzasız olsa dahi, mağdurun tehdit içerek mektup, ileti yada mesajı göndereni yazısından, yada kullandığı cümlelerden, veya tehdit konusundan ... Bir şekilde tanıması yada herhangi bir soruşturma makamını devreye sokmadan kendi imkanları ile hukuka uygun şekilde yapacağı basit bir araştırma bilebilecek durumda olması halinde nitelikli tehdit suçunun oluşamayacağı hususunda gerek uygulamada gerekse öğretide herhangi bir tartışma yaşanmamıştır. Ancak mağdurun yapacağı araştırmanın kapsamı konusunda; Yargıtay Yüksek Ceza Genel Kurulunun sayın çoğunluğu tarafından benimsenen Yargıtay Yüksek 4. Ceza Dairesinin zaman içerisinde kısmen değişiklik gösteren içtihatlarının, TCK’nın 106/2-b maddesinin gerekçesi ve bu gerekçeyi destekleyen öğretide ki görüşler ile çeliştiği gibi sayın çoğunluğun öğretide benimsenmeyen görüşünün yerleşik uygulamaya dönüşmesi halinde soruşturma makamların yapacağı araştırma neticesinde faillere ulaşılması halinde, failin bilinmesi nedeniyle, ulaşılamaması halinde ise failin meçhul olması nedeniyle zorunlu olarak anılan maddedeki nitelikli hal uygulanamayacak ve buna bağlı olarak TCK’nın 106/2-b maddesinin uygulama alanı son derece sınırlandırılacaktır. Bir taraftan mağdurun daha fazla korku duyması ve savunma imkanının çok daha zor olması nedeniyle imzasız mektup ile yapılan kötülük bildirimini TCK’nın 106/2-b maddesi ile nitelikli hal olarak düzenleyen yasa koyucunun, diğer taraftan anılan maddenin uygulanmasını neredeyse imkansız hale getirecek düzenlemeye aynı anda yer vermesinin bütün çağdaş anayasalarda temel bulan "kanun koyucu abesle iştigal etmez" ilkesine aykırı olacağı tartışmayı gerektirmeyecek kadar açıktır. Zira tehdit suçu genellikle birbirini bir şekilde tanıyan yada irtibatı olan kişiler arasında işlenen bir suçtur. İstisnaları elbette mevcuttur. Mağdur kendisine ulaşan kötülük bildiriminin kimler tarafından yapılabileceği konusunda elbette şüphelendiği kişiler olacaktır. Şüphelinin de bu kişilerden birisi olması kuvvetle muhtemeldir. Ancak, muhatabın kötülük bildiriminin kendisine ulaştığı anda göndereni bilebilecek bir durumda olup olmadığının her somut olayın özelliğine göre hakim tarafından belirlenmesi gerekmektedir. Örneğin aynı işyerinde mağdur ile birlikte çalışan, yada aynı sınıfta birlikte okuyan yüzlerce yada binlerce kişi arasından herhangi birisi tarafından imzasız tehdit mektubunun gönderildiğinin mağdur tarafından tahmin edilmesinin, mağdurun üzerindeki korkuya artıracağı gibi savunma olanağını da zorlaştıracağı tartışmayı gerektirmeyecek kadar açıktır. Zira yüz yada bin kişiden hangisin tehdit mektubunu gönderdiği, mektubun ulaştığı anda mağdur tarafından bilinmemektedir.
    Yukarıdaki açıklamalar ışığında; somut olayımıza baktığımızda; katılanın daha önce çalıştığı işyerinin üç ayrı ortak tarafından işletilmiş olması, tehdit içeren iletinin katılanın aynı işyerinde bir dönem birlikte çalıştıkları bayan arkadaşı tarafından gönderilmiş gibi gösterilmesi, tehdit içerikli iletinin katılana ulaştığı anda, gönderinin kim olduğunun katılan tarafından bilinmediği gibi bilinebilecek durumda da olmaması, katılanın şikayeti üzerine Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yapılan soruşturma sırasında, (IP) adresi belirlenen bilgisayarların sanığın evinde ele geçirilmesi sonucunda tehdit içerikli mektubun kim tarafından gönderildiğinin tespit edilmiş olması, iletinin gönderildiği (IP) adresini kullanan kişiye ulaşılmış olsa dahi, bu bilgisayarın başka birileri tarafından kullanılma ihtimalinin her zaman mevcut olacağı gibi ayrıca bu tür bilgilerin kişisel veri olması nedeniyle mağdur tarafından kendi imkanları ile hukuka uygun bir şekilde öğrenilme ihtimalinin mevcut olmaması, yapılan soruşturma sonucunda sanığa ulaşılması halinde nitelikli tehdit suçunun oluşacağının öğretide istisnasız bir şekilde kabul edilmiş olması, TCK’nn 106/2-b maddesinin gerekçesinde açıklandığı üzere, iletinin katılana ulaştığı anda daha fazla korkuya kapıldığı gibi savunma olanağının da zorlaştığının anlaşılmış olması karşısında; toplanan delillere ve öğretide istisnasız kabul edilen görüşlere göre yerel mahkemece TCK’nın 106/2-b maddesi uyarınca verilen mahkumiyet hükmünün onanmasına karar verilmesi gerekirken, Yargıtay Yüksek Ceza Genel Kurulunun sayın çoğunluğunun eylemin basit tehdit suçunu oluşturduğundan bahisle direnme kararının bozulmasına dair kararına yukarıda arz ve izah edilen nedenlerle iştirak edilmemiştir." düşüncesiyle,

    Beş Ceza Genel Kurulu Üyesi ise; "Sanığın eyleminin TCK’nın 106/2-b maddesinde düzenlenen nitelikli tehdit suçunu oluşturduğu" görüşüyle karşı oy kullanmışlardır.
    SONUÇ:
    Açıklanan nedenlerle;
    1- ... 37. Asliye Ceza Mahkemesinin 11.12.2015 tarih ve 377-494 sayılı direnme kararına konu hükmünün, sanığın eyleminin TCK’nın 106/1-1. cümlesinde düzenlenen basit tehdit suçuna uyduğu gözetilmeden sanık hakkında aynı Kanun’un 106/2-b maddesinin uygulanması suretiyle fazla ceza tayin edilmesi isabetsizliğinden BOZULMASINA,
    2- Dosyanın mahalline iadesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 07.09.2021 tarihinde yapılan müzakerede oy çokluğuyla karar verildi.

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi