Abaküs Yazılım
4. Ceza Dairesi
Esas No: 2018/3161
Karar No: 2018/11637
Karar Tarihi: 07.06.2018

Yargıtay 4. Ceza Dairesi 2018/3161 Esas 2018/11637 Karar Sayılı İlamı

4. Ceza Dairesi         2018/3161 E.  ,  2018/11637 K.

    "İçtihat Metni"

    Kasten yaralama ve tehdit suçlarından müşteki şüpheli ...; mala zarar verme, kasten yaralama, hakaret ve silahla tehdit suçlarından müşteki şüpheli ...; kasten yaralama suçundan müşteki şüpheli ... ve kasten yaralama suçundan mağdur şüpheli ... haklarında Burdur Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 22/10/2015 tarihli ve 2015/3081 soruşturma, 2015/1585 esas ve 2015/1416 sayılı iddianame ile açılan kamu davası hakkında 5271 sayılı Kanun"un 170. maddesi uyarınca usulüne uygun şekilde açılmış bir kamu davası bulunmadığından bahisle hüküm kurulmasına yer olmadığına ilişkin Burdur 3. Asliye Ceza Mahkemesinin 08/11/2017 tarihli ve 2015/965 esas, 2017/679 sayılı kararı, Yüksek Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü"nün 18/04/2018 gün ve 94660652-105-15-2002-2018-KYB sayılı istemleri ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 27/04/2018 gün ve 2018/34766 sayılı bozma düşüncesini içeren ihbarnamesiyle Daireye gönderilmiş olduğu görülmekle, dosya incelendi:
    Kanun yararına bozma isteyen ihbarnamede;
    Dosya kapsamına göre, 5721 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu"nun 223/1. maddesinde, “Duruşmanın sona erdiği açıklandıktan sonra hüküm verilir. Beraat, ceza verilmesine yer olmadığı, mahkûmiyet, güvenlik tedbirine hükmedilmesi, davanın reddi ve düşmesi kararı, hükümdür.” ve aynı maddenin 8. fıkrasında "Türk Ceza Kanununda öngörülen düşme sebeplerinin varlığı ya da soruşturma veya kovuşturma şartının gerçekleşmeyeceğinin anlaşılması hallerinde, davanın düşmesine karar verilir. Ancak, soruşturmanın veya kovuşturmanın yapılması şarta bağlı tutulmuş olup da şartın henüz gerçekleşmediği anlaşılırsa; gerçekleşmesini beklemek üzere, durma kararı verilir. Bu karara itiraz edilebilir." şeklinde hüküm çeşitlerinin tahdidi olarak sayıldığı, somut olayda mahkemesince açılan kamu davası hakkında anılan Kanun"da tahdidi olarak belirtilen hükümler haricinde; Burdur Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 22/10/2015 tarihli ve 2015/3081 soruşturma, 2015/1585 esas ve 2015/1416 sayılı iddianamede sanıklara yüklenen suçun açık ve net olarak belirlenmediği, sanıkların işledikleri suçları ne şekilde gerçekleştirdikleri hususunda herhangi bir hukuki niteleme ve tavsifin bulunmadığı gerekçesiyle 5271 sayılı Kanun"un 174. maddesi kapsamında iade edilmesi gereken bir iddianame iken, iade yoluna gidilmediği ve kamu davası açıldığı belirtilerek; savunma hakkının kısıtlanmaması, suçların cezasız kalmaması ve usulüne uygun bir yargılama faaliyetinin yapılabilmesi adına söz konusu iddianame ile açılan kamu davası hakkında 5271 sayılı Kanun"un 223. maddesi uyarınca bir karar verilmesi yerine, hüküm kurulmasına yer olmadığı şeklinde karar verilmesinde isabet görülmediğinden, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu kanun yararına bozma talebine dayanılarak ihbar olunduğu anlaşılmıştır.
    TÜRK MİLLETİ ADINA
    I-Olay:
    Kasten yaralama ve tehdit suçlarından müşteki şüpheli ...; mala zarar verme, kasten yaralama, hakaret ve silahla tehdit suçlarından müşteki şüpheli ...; kasten yaralama suçundan müşteki şüpheli ... ve kasten yaralama suçundan mağdur şüpheli ... haklarında Burdur Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 22/10/2015 tarihli ve 2015/3081 soruşturma, 2015/1585 esas ve 2015/1416 sayılı iddianame ile açılan kamu davası hakkında 5271 sayılı Kanun"un 170. maddesi uyarınca usulüne uygun şekilde açılmış bir kamu davası bulunmadığından bahisle hüküm kurulmasına yer olmadığına ilişkin Burdur 3. Asliye Ceza Mahkemesinin 08/11/2017 tarihli ve 2015/965 esas, 2017/679 sayılı kararının, 5721 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu"nun 223/1. maddesinde, “Duruşmanın sona erdiği açıklandıktan sonra hüküm verilir. Beraat, ceza verilmesine yer olmadığı, mahkûmiyet, güvenlik tedbirine hükmedilmesi, davanın reddi ve düşmesi kararı, hükümdür.” ve aynı maddenin 8. fıkrasında "Türk Ceza Kanununda öngörülen düşme sebeplerinin varlığı ya da soruşturma veya kovuşturma şartının gerçekleşmeyeceğinin anlaşılması hallerinde, davanın düşmesine karar verilir. Ancak, soruşturmanın veya kovuşturmanın yapılması şarta bağlı tutulmuş olup da şartın henüz gerçekleşmediği anlaşılırsa; gerçekleşmesini beklemek üzere, durma kararı verilir. Bu karara itiraz edilebilir." şeklinde hüküm çeşitlerinin tahdidi olarak sayıldığı, somut olayda mahkemesince açılan kamu davası hakkında anılan Kanun"da tahdidi olarak belirtilen hükümler haricinde; Burdur Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 22/10/2015 tarihli ve 2015/3081 soruşturma, 2015/1585 esas ve 2015/1416 sayılı iddianamede sanıklara yüklenen suçun açık ve net olarak belirlenmediği, sanıkların işledikleri suçları ne şekilde gerçekleştirdikleri hususunda herhangi bir hukuki niteleme ve tavsifin bulunmadığı gerekçesiyle 5271 sayılı Kanun"un 174. maddesi kapsamında iade edilmesi gereken bir iddianame iken, iade yoluna gidilmediği ve kamu davası açıldığı belirtilerek; savunma hakkının kısıtlanmaması, suçların cezasız kalmaması ve usulüne uygun bir yargılama faaliyetinin yapılabilmesi adına söz konusu iddianame ile açılan kamu davası hakkında 5271 sayılı Kanun"un 223. maddesi uyarınca bir karar verilmesi yerine, hüküm kurulmasına yer olmadığı şeklinde karar verilmesinde isabet görülmediği gerekçesiyle kanun yararına bozmaya konu edildiği anlaşılmıştır.
    II-Kanun Yararına Bozma İstemine İlişkin Uyuşmazlığın Kapsamı:
    Kasten yaralama ve tehdit suçlarından müşteki şüpheli ...; mala zarar verme, kasten yaralama, hakaret ve silahla tehdit suçlarından müşteki şüpheli ...; kasten yaralama suçundan müşteki şüpheli ... ve kasten yaralama suçundan mağdur şüpheli ... haklarında verilen hüküm kurulmasına yer olmadığına dair kararlarda isabet bulunup bulunmadığının belirlenmesine ilişkindir.
    III-Hukuksal Değerlendirme:
    Yargıtay Ceza Genel Kurulu"nun 06.12.2016 tarihli ve 2013/6-613 esas, 2016/469 sayılı kararında da belirtildiği üzere, bozma sonrası yapılacak işlemler ve bu işlemleri gerçekleştirecek merciler ile bozma kararının etkileri, bozulan hüküm veya kararın türü ve bozma nedenlerine göre ayrıma tabi tutularak CMK"nın 309. maddesinin dördüncü fıkrasında ayrıntılı biçimde düzenlenmiştir. Bozma nedenleri; 5271 sayılı Kanunun 223. maddesinde tanımlanan ve davanın esasını çözmeyen bir karara ilişkin ise, 309. maddenin dördüncü fıkrasının (a) bendi uyarınca kararı veren hâkim veya mahkemece gerekli inceleme ve araştırma neticesinde yeniden karar verilecektir. Bu halde, yargılamanın tekrarlanması yasağına ilişkin kurallar uygulanamayacağı gibi, davanın esasını çözen bir karar da bulunmadığından verilecek hüküm veya kararda, lehe ve aleyhe sonuçtan da söz edilemeyecektir. Bozma nedenleri; mahkûmiyete ilişkin hükmün, davanın esasını çözmeyen yönüne ya da savunma hakkını kısıtlama veya tamamen kaldırma sonucunu doğuran usul işlemlerine ilişkin olması durumunda, anılan fıkranın (b) bendi uyarınca, kararı veren hâkim veya mahkemece yeniden yapılacak yargılama sonucuna göre gereken hüküm verilecek, ancak bu halde verilen hüküm, önceki hükümle belirlenmiş olan cezadan daha ağır olamayacaktır. Davanın esasını çözen mahkûmiyet dışındaki diğer hükümlerin bozulması halinde ise, aynı fıkranın (c) bendi uyarınca aleyhte sonuç doğurucu herhangi bir işlem yapılamayacağı gibi, yeniden yargılama yapılması yasağı nedeniyle yasa yararına bozma kapsamında yeniden yargılama da gerekmeyecektir. Aynı kanun maddesinin dördüncü fıkrasının (d) bendi uyarınca, bozma nedeninin hükümlünün cezasının kaldırılmasını gerektirmesi durumunda cezanın kaldırılmasına, daha hafif cezanın verilmesini gerektirmesi halinde ise bu hafif cezaya Yargıtay ilgili ceza dairesince doğrudan hükmedilecektir. Bu halde yargılamanın tekrarlanması yasağı bulunduğundan, Yargıtay ceza dairesince hükmün bozulması ile yetinilmeyip gerekli kararın doğrudan ilgili daire tarafından verilmesi gerekmektedir.
    Görüldüğü üzere, bir karar veya hükmün kanun yararına bozulmasının, ilgili aleyhine sonuç doğurup doğurmayacağı, bozma sonrasında kararı veren hakim veya mahkemede yeniden inceleme, araştırma ve yargılama yapılıp yapılamayacağı, hangi hallerde Yargıtayın doğrudan hükmetme yetkisinin bulunduğu, 5271 sayılı CMK’nın 309. maddesinde sıralı ve ayırıcı biçimde düzenlenmiştir. Bu düzenlemede, kanun yararına bozmanın sonuçları ve bozma sonrasındaki uygulama saptanırken “karar” ve “hüküm” ayrımı gözetilmiş, ayrıca mahkûmiyet hükmü ile davanın esasını çözen veya çözmeyen diğer hükümler bakımından farklı uygulama ve sonuçlar öngörülmüştür.
    26.10.1932 gün ve 29/12 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında ise; “Adalet Bakanının uygulamadaki hatalardan başka esas ve hükme etkili olan usul hatalarından dolayı da yazılı emir vermeye yetkili olduğu, yazılı emir üzerine bozulan mahkeme hükmünün davanın esasını hallettiği surette yargılamanın tekrarlanmaması, davanın esasını halletmediği surette yargılamanın tekrarlanması gerektiği”, yine 03.06.1936 gün ve 129/11 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında ise; “mahkûmiyet ve beraat kararı ile zamanaşımı, af ve davadan vazgeçme gibi düşme sebeplerine dayanılarak verilen kararların davanın esasını halleden kararlardan olduğu” belirtilerek, “yargılamanın tekrarlanması yasağı”nın sınırları belirlenmiştir.
    1412 sayılı CMUK’nın 343. maddesi ve bu maddenin uygulanma koşullarını belirten 26.10.1932 gün ve 29/12, 03.06.1936 gün ve 129/11 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararları uyarınca, davanın esasını çözen kararların bozulması halinde, bozma nedenleri yönünden herhangi bir ayrım yapılmaksızın, yargılamanın tekrarlanması yasaklanarak, Yargıtayca verilebilecek kararlar, cezanın çektirilmemesi veya daha az cezaya hükmedilmesi ile sınırlandırılmış ise de, 5271 sayılı CMK’nın 309. maddesinde farklı bir düzenlemeye dönülmekte ve davanın esasını çözen kararların kanun yararına bozulması halinde, bozma nedenlerinin, davanın esasını çözmeyen veya savunma hakkını kaldırma veya kısıtlama sonucunu doğuran usul işlemlerine ilişkin olması halinde, anılan İBK’nın öngördüğü yeniden yargılama yasağı kaldırılmak suretiyle, kararı veren hakim veya mahkemece, önceki hükümle belirlenmiş olan cezadan daha ağır olmamak koşuluyla, yeniden yapılacak yargılama sonucuna göre gereken hüküm veya kararın verilmesi usulü öngörülmüş bulunmaktadır.
    Ceza muhakemesi hukukumuzda mahkemelerce bir yargılama faaliyetinin yapılabilmesi ve hüküm kurulabilmesi için, yargılamaya konu edilecek eylemle ilgili, usulüne uygun olarak açılmış bir ceza davası bulunması gerekmektedir. 5271 sayılı CMK’nın 170/1. maddesi uyarınca ceza davası, kural olarak Cumhuriyet savcısı tarafından düzenlenecek bir iddianame ile açılır. Anılan Kanunun 170. maddesinin 4. fıkrasında da; “iddianamede, yüklenen suçu oluşturan olaylar, mevcut delillerle ilişkilendirilerek açıklanır” düzenlemesine yer verilmiştir.
    CMK"nın 225. maddesinde yer alan; “hüküm, ancak iddianamede unsurları gösterilen suça ilişkin fiil ve faili hakkında verilir. Mahkeme, fiilin nitelendirilmesinde iddia ve savunmalarla bağlı değildir” şeklindeki düzenleme gereğince de hangi fail ve fiili hakkında dava açılmış ise ancak o fail ve fiili hakkında yargılama yapılarak hüküm verilebilecektir.
    CMK"nın 170. maddesinde Cumhuriyet savcısı tarafından düzenlenen iddianamede hangi hususların yer alacağı ve iddianamenin ne şekilde düzenleneceği hüküm altına alınmıştır. CMK"nın 174. maddesinde ise iddianamenin iadesi müessesesi düzenlenmiş, Cumhuriyet savcısı tarafından düzenlenen iddianamenin hangi durumlarda ve sürede iade edilebileceği hüküm altına alınmış iddianamenin iadesi nedenleri sınırlı olarak belirtilmiştir. Süresi içerisinde iade edilmeyen iddianamedeki eksiklikler artık kovuşturma aşamasında mahkeme tarafından giderilecektir.
    Anılan yasal düzenlemelere göre, iddianamede açıklanan ve suç oluşturduğu ileri sürülen eylemin dışına çıkılması, dolayısıyla davaya konu edilmeyen fiil veya olaydan dolayı yargılama yapılması ve açılmayan davadan hüküm kurulması yasaya açıkça aykırılık oluşturacaktır. Öğretide “davasız yargılama olmaz” ve “yargılamanın sınırlılığı” olarak da ifade edilen bu ilke uyarınca, hâkim ancak hakkında dava açılmış bir fiil ve kişi ile ilgili yargılama yapabilecek ve önüne getirilen somut uyuşmazlığı hukuksal çözüme kavuşturacaktır.
    İncelenen dosyada;
    Kasten yaralama ve tehdit suçlarından müşteki şüpheli ...; mala zarar verme, kasten yaralama, hakaret ve silahla tehdit suçlarından müşteki şüpheli ...; kasten yaralama suçundan müşteki şüpheli ... ve kasten yaralama suçundan mağdur şüpheli ... haklarında Burdur Cumhuriyet Başsavcılığınca 22/10/2015 tarihli ve 2015/3081 soruşturma, 2015/1585 esas ve 2015/1416 sayılı iddianamenin düzenlendiği, anılan iddianamenin Burdur 3. Asliye Ceza Mahkemesi"nin 09/11/2015 tarihli ve 2015/965 esas, 2015/816 sayılı İddianame değerlendirme kararıyla kabul edilip yargılamaya başlandığı, yargılama neticesinde, "Burdur Cumhuriyet Başsavcılığının 22/10/2015 tarih ve 2015/1585 esas sayılı iddianamesi, sanıklara yüklenen suçun açık ve net olarak belirlenmediği, sanıklarının işledikleri suçları, ne şekilde gerçekleştirdiği hususunda herhangi bir hukuki niteleme ve tavsifin bulunmadığından 5271 Sayılı CMK"nın 174. maddesi kapsamında iade edilmesi gereken bir iddianame iken, iade yoluna gidilmemiş ve kamu davası açılmış ise de; savunma hakkının kısıtlanmaması, suçların cezasız kalmaması ve usulüne uygun bir yargılama faaliyetinin yapılabilmesi adına söz konusu iddianame ile açılan kamu davası hakkında hüküm kurulmasına yer olmadığına karar verilerek usulüne uygun iddianame tanzimi için Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunulmasına" şeklindeki gerekçeye dayanan Burdur 3. Asliye Ceza Mahkemesinin 08/11/2017 tarihli ve 2015/965 esas, 2017/679 sayılı kararıyla hüküm kurulmasına yer olmadığına ve dosya kapsamının değerlendirilerek, 22/10/2015 tarihli 2015/3081 soruşturma, 2015/1585 esas ve 2015/1416 iddianame numaralı eyleme ilişkin olarak sanıklar hakkında usulüne uygun iddianame tanzim edilmesi için Burdur Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunulmasına karar verildiği anlaşılmıştır.
    Dosya kapsamı, kanun yararına bozma istemi ve tüm bu açıklamalar birlikte değerlendirildiğinde;
    CMK"nın 170. maddesinde Cumhuriyet savcısı tarafından düzenlenen iddianamede hangi hususların yer alacağı ve iddianamenin ne şekilde düzenleneceği hüküm altına alınmıştır. Ceza muhakemesi hukukumuzda mahkemelerce bir yargılama faaliyetinin yapılabilmesi ve hüküm kurulabilmesi için, yargılamaya konu edilecek eylemle ilgili, usulüne uygun olarak açılmış bir ceza davası bulunması gerekmektedir. 5271 sayılı CMK’nın 170/1. maddesi uyarınca ceza davası, kural olarak Cumhuriyet savcısı tarafından düzenlenecek bir iddianame ile açılır. Anılan Kanunun 170. maddesinin 4. fıkrasında da; “iddianamede, yüklenen suçu oluşturan olaylar, mevcut delillerle ilişkilendirilerek açıklanır” düzenlemesine yer verilmiştir. CMK"nın 174. maddesinde ise iddianamenin iadesi müessesesi düzenlenmiş, Cumhuriyet savcısı tarafından düzenlenen iddianamenin hangi durumlarda ve sürede iade edilebileceği hüküm altına alınmış iddianamenin iadesi nedenleri sınırlı olarak belirtilmiştir. Süresi içerisinde iade edilmeyen iddianamedeki eksiklikler artık kovuşturma aşamasında mahkeme tarafından giderilecektir.
    CMK"nın 225. maddesinde yer alan; “hüküm, ancak iddianamede unsurları gösterilen suça ilişkin fiil ve faili hakkında verilir. Mahkeme, fiilin nitelendirilmesinde iddia ve savunmalarla bağlı değildir” şeklindeki düzenleme gereğince de hangi fail ve fiili hakkında dava açılmış ise ancak o fail ve fiili hakkında yargılama yapılarak hüküm verilebilecektir. Anılan yasal düzenlemelere göre, iddianamede açıklanan ve suç oluşturduğu ileri sürülen eylemin dışına çıkılması, dolayısıyla davaya konu edilmeyen fiil veya olaydan dolayı yargılama yapılması ve açılmayan davadan hüküm kurulması yasaya açıkça aykırılık oluşturacaktır.
    Mahkemenin hüküm kurulmasına yer olmadığına dair kararı davanın esasını çözmeyen bir karar niteliğindedir. Bu nedenle CMK"nın 309. maddenin dördüncü fıkrasının (a) bendi uyarınca kararı veren hâkim veya mahkemece gerekli inceleme ve araştırma neticesinde yeniden karar verilecektir. Bu halde, yargılamanın tekrarlanması yasağına ilişkin kurallar uygulanamayacağı gibi, davanın esasını çözen bir karar da bulunmadığından verilecek hüküm veya kararda, lehe ve aleyhe sonuçtan da söz edilemeyecektir.
    Bu açıklamalar ışığında somut olay incelendiğinde, sanıklar hakkında düzenlenen iddianamede sanıklara isnat olunan eylemler anlatılmış, atılı suçları işledikleri hususunda yeterli şüphenin mevcut olduğu belirtilmiştir. Cumhuriyet savcısı tarafından düzenlen iddianame mahkemesince kabul edilmiştir. Yargılama neticesinde mahkeme tarafından sanıklar hakkında usulüne uygun şekilde açılmış bir kamu davasının bulunmadığı gerekçesiyle hüküm kurulmasına yer olmadığına dair karar verildiği anlaşılmıştır.
    Belirtilen eksiklik ancak, CMK"nın 170. maddesine göre mahkemenin iddianameyi iade yetkisinin gerekçesi olabileceği, mahkeme tarafından iddianame kabul edildikten sonra ise, varsa eksiliklerin kovuşturma aşamasında mahkemesince giderilmesi gerekeceği, yargılama sonucunda ancak aynı Kanunun 223. maddesinin “Duruşmanın sona erdiği açıklandıktan sonra hüküm verilir. Beraat, ceza verilmesine yer olmadığı, mahkûmiyet, güvenlik tedbirine hükmedilmesi, davanın reddi ve düşmesi kararı, hükümdür.” düzenlemesine göre bu maddede yazılı kararlardan birinin verilebileceğinin anlaşılması karşısında; Burdur 3. Asliye Ceza Mahkemesinin 08/11/2017 tarihli ve 2015/965 esas, 2017/679 sayılı hüküm kurulmasına yer olmadığına dair kararında isabet bulunmamaktadır.
    IV-Sonuç ve Karar:
    Yukarıda açıklanan nedenlerle,
    Kanun yararına bozma istemi yerinde görüldüğünden, Burdur 3. Asliye Ceza Mahkemesinin 08/11/2017 tarihli ve 2015/965 esas, 2017/679 sayılı kesinleşen kararının, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 309. maddesi uyarınca BOZULMASINA, bozma nedenine göre sonraki işlemlerin, CMK"nın 309/4-a maddesi gereğince mahallinde merci mahkemesince yerine getirilmesine, 07/06/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.









    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi