20. Hukuk Dairesi 2013/8989 E. , 2014/4292 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı, davalı Hazine, davalı ... ve davalı ... Yönetimi vekilleri tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı ..., 01.01.2006 tarihli dilekçesiyle sınırlarını bildirdiği ... Beldesinde bulunan taşınmazı, 30 yıl önce imar ve ihya edilerek tarım alanı olarak kullanıldığını, orman ile ilgisinin olmadığını, yararına kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği yoluyla taşınmaz edinme koşullarının oluştuğunu ileri sürerek, adına tapuya tescilini istemiştir.
Mahkemece davanın reddine ilişkin verilen karar, davacı gerçek kişi vekili tarafından temyiz edilmekle Yargıtay 20. Hukuk Dairesince 27.09.2010 gün ve 2009/200915960-15768 sayılı karar ile onanmıştır.
Davacı vekilinin, karar düzeltme kanun yoluna başvurması nedeniyle, Dairece 08.04.2010 gün ve 2010/3030-4780 sayı ile verilen kararda özetle; “...Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde 2981 sayılı Kanun hükümlerine göre yapılan imar uygulaması ve parselasyonda, çekişmeli taşınmaz yerine 244 ada 8 ve 9 ve 245 ada 4 sayılı parsellerin oluşturulduğu, bir bölümünün ise imar yolu olarak belirlendiği, 245 ada 4 sayılı parselin paylı olarak ... Belediyesi ile Durali Bürge adına, 244 ada 9 sayılı parselin yine paylı olarak Durali Bürge ve Hazine adına kayıtlı olduğu, 244 ada 8 sayılı parselin en son tedavülünü gösteren tapu kaydı getirtilmemişse de, 2003 yılında getirtilen kayıt örneğine göre Hazine adına kayıtlı olduğu, bu halde paylı mülkiyet şeklinde tapuda pay sahibi olan Hazine ve ... Belediyesi aleyhine dava açılması nedeniyle davalı sıfatının bulunmadığından söz edilemeyeceği, tapuda pay sahibi olan Durali Bürge aleyhine dava açılmamışsa da, davanın ...e’ye yaygınlaştırılması olanağının bulunduğu gözetildiğinde Dairenin 27.10.2009 gün ve 2009/15960-15768 sayılı onama kararının gerekçesi yerinde olmadığından, davacı gerçek kişinin karar düzeltme isteminin bu yönden kabulünün gerektiği, ayrıca hükme dayanak yapılan bilirkişi raporlarında; çekişmeli taşınmazın kesinleşmiş orman kadastrosu sınırları dışındaki orman sayılmayan yerlerden olduğu bildirilmişse de, taşınmazın orman sınır hattına irtibatlı krokisi çizilmeyip, orman kadastro haritasında denetime olanak tanımayacak biçimde (X) ile gösterilmesi ve eski tarihli memleket haritası ve hava fotoğrafları ile amenajmanda ne şekilde nitelendirildiğinin saptanmaması, genel kadastroda niçin tapulama dışı bırakıldığının yöntemince araştırılmaması, taşınmazın ne zaman imar ve ihya edildiği, zilyetliği ne zaman başladığı ve kimin tarafından ne şekilde zilyet edildiği, zilyetlik şeklinin taşınmazın ekonomik amacına uygun olup olmadığı yönündeki yerel bilirkişi ve tanık beyanları soyut olması, komşu taşınmazların hükmen tesciline ilişkin mahkeme kararları ve eki krokilerde çekişmeli yer, davacı ya da bayiinin yeri olarak okunmadığı halde mahkemece bu çelişkiler üzerinde durulmaması nedeniyle, yapılan inceleme, keşif ve bilirkişi raporları yetersizse de, 2981 sayılı Kanun ile değişik 3194 sayılı Kanun hükümlerine göre yapılıp yasal yollardan geçerek kesinleşen imar uygulaması ve parselasyon iptal edilmediği sürece, bu işlem ile oluşan tapu kayıtlarının iptali istenemez. Sözü edilen kanun hükümlerine göre tahsis yetkisi belediyelere ait olup, belediyelerin bu yönde verdikleri idarî karar ve yaptıkları idarî nitelikteki işlemlerin iptali için yönetsel yargı yolu açıktır. Böyle bir yerde Adliye Mahkemesinin yapacağı iş, imar uygulaması ve parselasyon tarihine kadar kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği yoluyla taşınmaz edinme koşullarının oluşup oluşmadığını belirlenmesi ile toplanan delillerin tümü birlikte değerlendirilerek sonucuna
göre mülkiyetin kime ait olduğunun tesbitine karar verilmesi...” gereğine değinilerek davacı gerçek kişinin karar düzeltme isteminin kabulü ile Dairenin 27.10.2009 gün ve 2009/15960-15768 sayılı onama kararının kaldırılmasına ve aynı nedenlerle yerel mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece, bozma kararına uyulduktan sonra davanın kısmen kabulüne ve bilirkişi Harita Yüksek Mühendisi Sezgin Kamalak tarafından düzenlenen krokide (B) harfi ile gösterilen 502,72 m² yüzölçümlü bölümün en son parsel numarası verilmek suretiyle, davacı adına tapuya tesciline, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından reddedilen bölüme, davalı Hazine vekili, davalı ... vekili ve davalı ... Yönetimi vekili tarafından da kabul edilen (B) bölümüne ilişkin olarak temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, arazi kadastrosunda tapulama harici bırakılmış taşınmazın, imar ve ihya ile kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle, Medenî Kanunun 713. maddesi gereğince tapuya tescili istemine ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde 3116 sayılı Kanuna göre 1942 yılında yapılıp kesinleşen orman tahdidi; daha sonra 1976 yılında yapılıp, ekip çalışmaları 23.04.1977, itirazların incelenmesine ilişkin komisyon çalışmaları da 13.04.1982 tarihinde ilân edilerek kesinleşen aplikasyon ve 1744 sayılı Kanun ile değişik 6831 sayılı Kanunun 2. madde uygulaması, 1987 yılında yapılıp dava tarihinden önce kesinleşen aplikasyon, sınırlaması yapılmamış ormanların kadastrosu ve 2896 sayılı Kanun ile değişik 6831 sayılı Kanunun 2/B madde uygulaması vardır. Genel arazi kadastrosu 1956 yılında yapılıp 15/11/1956 tarihinde kesinleşmiştir.
Mahkemece, tapuya kayıtlı bulunmayan taşınmazın Medenî Kanunun 713. maddesi uyarınca tapu siciline tesciline ilişkin açılan davanın kısmen kabulü ile 502,72 m2 yüzölçümlü taşınmazın tapu siciline tesciline karar verilmiş ise de, delillerin değerlendirilmesi sonucu varılan sonuç dosya kapsamına uygun düşmemektedir. Şöyle ki; Medenî Kanunun 713. maddesi uyarınca açılan davalarda, aralıksız ve davasız 20 yıl süreyle malik sıfatıyla zilyetlik şartlarının davacı yararına oluşmasının yanında, 3402 sayılı Kanunun 14 ve 17. maddesindeki şartlarında oluşması gerekir. 3402 sayılı Kanunun 17/2. maddesi, H.G.K. 25.04.2001 gün 2001/20-390-396 sayılı kararları nazara alındığında İl, İlçe ve kasabaların nazım veya uygulamalı imar planlarının kapsadığı alanlarda kaldığının saptanması halinde imar planının kesinleştiği tarihten sonra sürdürülen zilyetliğe değer verilemez. Dava konusu taşınmaz da, 30.10.2000 tarihinde onaylanan nazım imar planı içinde olduğundan bu tarihten sonra sürdürülen zilyetliğe değer verilemeyecektir. Orman bilirkişi heyeti raporuna göre, dava konusu taşınmazın öncesinin eğimi düşük çalılık olduğundan 6831 sayılı Kanunun 1/J maddesi uyarınca orman sayılmayan yerlerden olduğu ve özel mülkiyete konu olabilecek nitelikte bulunduğu, ancak uzman ziraat bilirkişi raporunda imar ve ihyanın 1982 yılından 1-2 yıl sonra tamamlandığı belirtildiğinden, imar ve ihyanın tamamlandığı tarih ile nazın imar planı kapsamına alındığı 30.10.2000 tarihine kadar 20 yıllık zilyetlik süresinin oluşmadığı anlaşıldığından davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde davanın kısmen kabulüne karar verilmesi usul ve kanuna aykırıdır.
SONUÇ: 1)Yukarıda açıklanan nedenlerle; davacı vekilinin reddedilen bölüme ilişkin temyiz itirazlarının reddi ile hükmün bu bölümünün ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının davacıya yükletilmesine,
2)Yukarıda açıklanan nedenlerle, Hazine vekili, ... Belediyesi vekili ve Orman Yönetimi vekilinin kabul edilen (B)=502.72 m² bölüme ilişkin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün bu bölümünün BOZULMASINA, davalı ... ve dahili davalı ... Yönetimi tarafından yatırılan temyiz harçlarının istek halinde iadesine 08/04/2014 günü oy birliği ile karar verildi.