Esas No: 2021/526
Karar No: 2021/502
Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü 2021/526 Esas 2021/502 Karar Sayılı İlamı
T.C. UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ
ESAS NO : 2021/526 KARAR NO: 2021/502 KARAR TR: 18/10/2021 |
ÖZET: Davalı Üniversitede öğretim görevlisi olarak çalışırken, iş sözleşmesini fesheden davacınınkıdem tazminatı ödenmesi istemiyle açtığı davanın, İDARİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk. |
K A R A R
Davacı : B.Ö.
Vekili : Av.S.K.
Davalı : Nişantaşı Üniversitesi
Vekili : Av.E. Ş.T.
I. DAVA KONUSU OLAY
1. Davacı vekili, müvekkilinin 01/10/2014 tarihi itibariyle davalı Nişantaşı Üniversitesi Radyo Sinema ve Televizyon Bölümünde öğretim görevlisi olarak çalışmaya başladığını, fazla çalışmalarından kaynaklı fazla mesai ücretlerinin ödenmemesi, yazılı onayı olmaksızın haftanın 7 günü çalışmak zorunda bırakılması, yabancı dil tazminatının ödenmemesi, ek ders ve sair haklarının ödenmemesi, görevi haricinde görevlendirmelere maruz kalması, aynı şekilde yıllık izinlerinin usulüne uygun bir şekilde kullandırılmaması ve yıllık izin alacaklarının bir kısmının da ödenmemesi nedenleriyle, uğradığı haksız baskılara dayanamayarak iş akdini 15/04/2019 tarihinde feshetmek zorunda kaldığını ifade ederek; fazlaya ilişkin tüm hakları saklı kalmak şartıyla şimdilik 100-TL fazla mesai, 100-TL, ek ders, 100-TL ikinci öğretim ders ücreti, 100-TL sınav ücreti, 100-TL yaz okulu ücreti, 100-TL yıllık izin ücreti ve 100-TL kıdem tazminatının, fesih tarihinden itibaren işleyecek mevduata uygulanan en yüksek faiz ile birlikte ödenmesi istemiyle idari yargı yerinde dava açmıştır.
II. UYUŞMAZLIĞA İLİŞKİN BAŞVURU SÜRECİ
A. İdari Yargıda
2. İstanbul 4. İdare Mahkemesi 17/06/2019 tarihli ve E.2019/1345, K.2019/1420 sayılı kararı ile, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanun"un 5. maddesine aykırılığı sebebiyle dilekçenin reddine karar vermiştir. Kararın ilgili kısımları şöyledir:
"Olayda, dava konusu edilen kıdem tazminatına ilişkin istemin görüm ve çözümünün İş Kanunu uyarınca adli yargı yerine (İş Mahkemesine)ait olması, diğer istemlerin(fazla mesai, ek ders ücreti, ikinci öğretim ders ücreti, sınav ücreti,izin ücreti) ise Yükseköğretim Kanunu uyarınca görüm ve çözümünün idare mahkemesine ait olması nedeniyle, "kıdem tazminatı" ile "fazla mesai, ek ders ücreti, ikinci öğretim ders ücreti, sınav ücreti, yaz okulu ücreti, yıllık izin ücreti"ne ilişkin istemler arasında "maddi veya hukuki yönden bağlılık" ya da "sebep sonuç ilişkisi" bulunmadığı ve birlikte dava konusu edilmeyeceği açıktır.
Bu durumda, "kıdem tazminatı" yönünden ayrı, diğer parasal haklar yönünden ayrı dava açılması gerekirken, tek dilekçe ile dava açılmasının, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 5.maddesinin 1. bendine aykırı olduğu sonucuna varılmıştır."
3. Davacı vekili dilekçesini yenileyerek; kesinleşmiş ve emsal yargı kararları ile de sabit olduğu üzere öğretim görevlilerinin "kıdem tazminatı” alacağı taleplerinde de görevli mahkemenin idare mahkemesi olduğunu; ancak İdare Mahkemesinin, kıdem tazminatı hususunda adli yargı iş mahkemelerinin görevli olduğundan bahisle dilekçe ret kararı verdiğini;bu noktada, "davanın usulden reddine” karar verilmesi gerekirken dilekçe ret kararı verilerek Kanun yoluna başvuru yolunun kapatılmasının hukuka aykırı olduğunu, dilekçe ret kararına karşı Kanun yolu kapalı olduğundan, müvekkilinin kıdem tazminatının tahsili talebiyle görevli idari yargı merciinde ayrı bir dilekçe ile yeniden dava açma zaruretinin doğduğunu, bu davanın konusunu, dilekçe ret kararına uygun olarak yalnızca "Kıdem Tazminatı Alacağı"nın oluşturduğunu ifade ederek; fazlaya ve faize ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile, şimdilik 100-TL kıdem tazminatının, davalı Nişantaşı Üniversitesi"nden tahsili ile, iş akdinin müvekkili tarafından haklı nedenle feshedildiği 15/04/2019 fesih tarihinden itibaren işleyecek en yüksek banka mevduat faiziyle birlikte, müvekkiline ödenmesi istemiyle idari yargı yerinde dava açmıştır.
4. İstanbul 4. İdare Mahkemesi 24/07/2019 tarihli ve E.2019/1616, K.2019/1744 sayılı kararı ile, uyuşmazlığın çözümünde adli yargı yerinin (İş Mahkemeleri) görevli olduğu gerekçesiyle, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu"nun 15/1-a. maddesi hükmü uyarınca davanın görev yönünden reddine kesin olarak karar vermiştir. Kararın ilgili kısmı şöyledir:
"3. 5510 sayılı Kanunun 3.maddesinde; kısa ve/veya uzun vadeli sigorta kolları bakımından adına prim ödenmesi gereken veya kendi adına prim ödemesi gereken kişi sigortalı olarak tanımlanmış; 79. Madde ile başlayan Dördüncü Kısmında, primlere ilişkin hükümlere yer verilmiş; 101. Maddesinde "Bu kanunda aksine hüküm bulunmayan hallerde, bu kanun hükümlerinin uygulanmasıyla ilgili ortaya çıkan uyuşmazlıklar İş Mahkemelerinde görülür" denilmiştir.
4. Öte yandan, 4857 sayılı iş Kanunun 1. Maddesinde, Kanunun amacının, işverenler ile bir iş sözleşmesine dayanarak çalıştırılan işçilerin çalışma şartları ve çalışma ortamına ilişkin hak ve sorumluluklarını düzenlemek olduğu belirtilmiş; aynı zamanda, bakılan davanın da konusunu oluşturan "İş Sözleşmesi, Türleri ve Feshi" hususuna Kanunun 8. Maddesi ve devamında, kıdem tazminatı, ücretli izin, bildirim süresinden kaynaklanan yükümlülük ve haklara ilişkin hususlara ise Kanunun değişik maddelerinde yer verilmiştir.
5. Diğer taraftan 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu"nun 1. maddesinde; "İş Kanununa göre işçi sayılan kimselerle (o kanunun değiştirilen ikinci maddesinin Ç, D ve E fıkralarında istisna edilen işlerde çalışanlar hariç) işveren veya işveren vekilleri arasında iş akdinden veya iş Kanununa dayanan her türlü hak iddialarından doğan hukuk uyuşmazlıklarının çözülmesi ile görevli olarak lüzum görülen yerlerde iş mahkemeleri kurulacağı, Bu mahkemelerin: (B) İşçi sigortaları kurumu ile sigortalılar veya yerine kaim olan hak sahipleri arasındaki uyuşmazlıklardan doğan itiraz ve davalara da bakacakları, İş Mahkemesi kurulmamış olan yerlerdeki bu davalara o yerde görevlendirilecek mahkeme tarafından, temsilci üyelere alınmaksızın, bu kanundaki esas ve usullere göre bakılır" hükmü düzenlenmiştir.
6. Bu durumda, davalı Üniversite bünyesinde iş akdi ile çalışan davacının, talep ettiği iş sonu-kıdem tazminatının İş Kanunundan kaynaklanan haklardan olduğu görüldüğünden uyuşmazlığın özel hukuk hükümlerine göre görüm ve çözümünde adli yargı yerinin (iş mahkemeleri) görevli olduğu sonucuna varılmıştır."
5. Davacı vekili bu kez, fazlaya ve faize ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile, şimdilik 100-TL kıdem tazminatının, davalı Nişantaşı Üniversitesi"nden tahsili ile, iş akdinin müvekkili tarafından haklı nedenle feshedildiği 15/04/2019 fesih tarihinden itibaren işleyecek en yüksek banka mevduat faiziyle birlikte, müvekkiline ödenmesi istemiyle adli yargı yerinde dava açmıştır.
B. Adli Yargıda
6. İstanbul 26. İş Mahkemesi 19/11/2020 tarihli ve E.2020/142, K.2020/348 sayılı kararı ile, dava konusu olaya ilişkin olarak İdare Mahkemelerinin görevli olması nedeniyle dava dilekçesinin görev yönünden reddine karar vermiş ve istinaf yoluna başvurulmaması üzerine bu karar kesinleşmiştir. Kararın ilgili kısmı şöyledir:
“ Dava tarihi itibari ile yürürlükte olan mülga 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 1. maddesi uyarınca İş Kanununa göre işçi sayılan kimselerle işveren veya işveren vekilleri arasında iş akdinden veya iş Kanununa dayanan her türlü hak iddialarından doğan hukuk uyuşmazlıklarının çözüm yeri iş mahkemeleridir.
Davalı üniversite, kamu tüzel kişiliğini haiz vakıf üniversitesidir. Bu konu taraflar arasında çekişmeli değildir.
Vakıf Üniversiteleri, Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu"nun Ek 43.maddesi ile vakıf yükseköğretim kurumlarına ilişkin hükümlere tabi olmak üzere kamu tüzel kişiliğine sahip olarak kurulmuştur. İdari rejime dayalı olarak düzenlenmiş bulunan Türkiye"nin idari yapısında, kamu tüzel kişiliği idari yargının görev alanının belirlenmesinde kullanılan ölçütlerden birisidir. Kamu tüzel kişilerinin kuruluş amacı kamu yararı, faaliyet konuları ise kamu hizmetidir. Bu bağlamda, Kamu Tüzel Kişileri, özel hukuk tüzel kişilerine nazaran üstün ve ayrıcalıklı kamu gücüne sahiptirler ve tek taraflı işlemlerle yeni hukuki durum yaratabilirler. Bu nedenle de personeli kamu hukukuna tabidir. Ayrıntıları Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 28/11/2018 tarih 2018/2777 esas 2018/21762 karar sayılı kararında açıklandığı üzere " taraflar arasındaki uyuşmazlığın çözüm yeri idari yargı olup, İlk Derece Mahkemesi"nce “Dava dilekçesinin yargı yolunun caiz olmaması nedeni ile usulden reddine’’" karar verilmesi gerekirken uyuşmazlık hakkında esastan karar verilmesi hatalıdır. " şeklindedir.
Her ne kadar davacı idare mahkemesinin görevsizlik kararı vermesi üzerine aynı davayı mahkememize de açmış ise de; İdare Mahkemesinin görevsizlik kararının mahkememizi bağlayamayacağı, davacının da mahkememizin görevsiz olduğunu iddia ettiği, görev ve adli yargı yolu konusunun kamu düzenine ilişkin olduğu ve resen dikkate alınması gerektiği açıktır.
Dosyanın incelenmesinden, 6100 sayılı HMK.un 114 ve 115. maddeleri uyarınca yargı yolunun caiz olmaması nedeni ile davacının görevi itibariyle dava konusu taleplere ilişkin açılan davanın idari yargıda görülmesi gerektiği, adli yargı yolunun caiz olmadığı..."
7. Davacı vekili, Nişantaşı Üniversitesi bünyesinde öğretim görevlisi olarak görev yapmakta iken, sözleşmesini fesheden müvekkiline; kıdem tazminatına karşılık -fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla- şimdilik 1.000-TL tazminatın fesih tarihinden itibaren işleyecek en yüksek banka mevduat faiziyle ödenmesi istemiyle, bir kez daha idari yargı yerinde dava açmıştır.
C. İdari Yargıda
8. İstanbul 8. İdare Mahkemesi 17/02/2021 tarihli ve E.2021/177, K.2021/308 sayılı kararı ile, davanın, kesin hüküm nedeniyle incelenmeksizin reddine kesin olarak karar vermiştir. Kararın ilgili kısımları şöyledir:
"...Uyuşmazlık, daha önce idari ve adli yargı yerlerince verilmiş görevsizlik kararları üzerine olumsuz görev uyuşmazlığı çıkarılmak suretiyle Uyuşmazlık Mahkemesince görevli mahkemenin belirlenmesini istemek yerine, aynı istemle idari yargı yerlerinde yeni bir dava ikame edilmesi durumunda davanın idari yargının görevinde görülerek incelenip incelenemeyeceğine ilişkindir.
2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanun"un 14. maddesinde, olumsuz görev uyuşmazlığının bulunduğunun ileri sürülebilmesi için adli idari veya askeri yargı mercilerinden en az ikisinin tarafları, konusu ve sebebi aynı olan davada kendilerini görevsiz görmeleri ve bu yolda verdikleri kararların kesin veya kesinleşmiş olması gerektiği, bu uyuşmazlığın giderilmesi isteminin ancak davanın taraflarınca, ceza davalarında ise ayrıca ilgili makamlarca ileri sürülebileceği, aynı Kanunun 15. ve 16. maddelerinde ise, olumsuz görev uyuşmazlıklarında dava dosyasının, ceza davaları dışındaki davalarda son görevsizlik kararını veren mahkemece bu kararın kesinleşmesinden sonra, taraflardan birinin istemi üzerine Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilip görevli mahkemenin belirlenmesinin isteneceği, Uyuşmazlık Mahkemesi tarafından da görevli yargı merciinin belirleneceği kurala bağlanmış olup, anılan kanunda olumsuz görev uyuşmazlığı çıkarılması için en son görevsizlik kararı veren yargı yerine başvuru konusunda süre kısıtlaması getirilmemiştir. Bu sebeple; 2247 sayılı Kanunun 15. maddesi uyarınca, davanın taraflarından birinin son görevsizlik kararını veren mahkemeye yapacağı başvuru üzerine dava dosyasının Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesi ve Uyuşmazlık Mahkemesinin görevli yargı merciini belirleyen kararı üzerine dosyanın görevli yargı yerince incelenerek karara bağlanması gerektiğinden, bu yönde verilmiş bir Uyuşmazlık Mahkemesi kararı bulunmadan, aynı konuda idari yargı yerinde tekrar açılan davanın incelenmeksizin reddine karar verilmesi gerekmektedir.
Bu durumda; İstanbul 4. İdare Mahkemesi nezdinde açılan davada verilen kararın kesinleşmiş olması hususu da gözönünde bulundurulduğunda görülmekte olan davanın tarafları ve konusu itibariyle aynı bulunması ve kesin hüküm nedeniyle esasının incelenmesi olanağı bulunmadığı sonucuna varılmaktadır.
Öte yandan; dava konusu edilen uyuşmazlıkla ilgili olarak ilk olarak açılan davada idare mahkemesince verilen görev ret kararı üzerine adli yargı yerinde açılan davada da, idari yargının görevli olduğu gerekçesiyle görev yönünden reddine karar verildiği gözönünde bulundurulduğunda, ortada bir olumsuz görev uyuşmazlığı bulunduğu, bunun içinde davacı tarafından uyuşmazlık hakkında son görevsizlik kararını veren İstanbul 26. İş Mahkemesine başvurularak, 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve işleyişi Hakkında Kanunun 15. maddesi uyarınca görevli yargı yerinin belirlenmesi için dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesinin isteyebileceği açıktır."
9. Davacı vekili idari ve adli yargı yerlerince verilen görevsizlik kararları nedeniyle oluştuğu öne sürülen olumsuz görev uyuşmazlığının giderilmesi istemiyle başvuruda bulunmuştur.
III. İLGİLİ HUKUK
10. Anayasa"nın “Yükseköğretim Kurumları” başlıklı 130. maddesinin birinci fıkrasında, “Çağdaş eğitim-öğretim esaslarına dayanan bir düzen içinde milletin ve ülkenin ihtiyaçlarına uygun insan gücü yetiştirmek amacı ile; ortaöğretime dayalı çeşitli düzeylerde eğitim-öğretim, bilimsel araştırma, yayın ve danışmanlık yapmak, ülkeye ve insanlığa hizmet etmek üzere çeşitli birimlerden oluşan kamu tüzelkişiliğine ve bilimsel özerkliğe sahip üniversiteler Devlet tarafından kanunla kurulur.”;
2. fıkrasında, “Kanunda gösterilen usul ve esaslara göre, kazanç amacına yönelik olmamak şartı ile vakıflar tarafından, Devletin gözetim ve denetimine tabi yükseköğretim kurumları kurulabilir.”;
10. fıkrasında, “Vakıflar tarafından kurulan yükseköğretim kurumları, mali ve idari konuları dışındaki akademik çalışmaları, öğretim elemanlarının sağlanması ve güvenlik yönlerinden, Devlet eliyle kurulan yükseköğretim kurumları için Anayasada belirtilen hükümlere tabidir” hükmü düzenlenmiştir.
11. 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu’na 5772 sayılı Kanun ile eklenen ve vakıflarca kurulacak yükseköğretim kurumları ile ilgili düzenlemeler getiren Ek 2. maddesinde;
“Vakıflar; kazanç amacına yönelik olmamak şartıyla ve mali ve idari hususlar dışında, akademik çalışmalar, öğretim elemanlarının sağlanması ve güvenlik yönlerinden bu Kanunda gösterilen esas ve usullere uymak kaydıyla, Yükseköğretim kurumları veya bunlara bağlı birimlerden birini veya birden fazlasını ya da bir üniversite veya yüksek teknoloji enstitüsüne bağlı olmaksızın, ekonominin ihtiyaç duyduğu alanlarda yüksek nitelikli işgücü yetiştirmek amacıyla, bu Kanun hükümleri çerçevesinde kalmak şartıyla meslek yüksekokulu kurabilir. Bu meslek yüksekokulu, kamu tüzel kişiliğini haiz olup, Yükseköğretim Kurulunun görüşü alınarak Bakanlar Kurulu kararı ile kurulur. Kurulacak meslek yüksekokullarına, meslek ve teknik eğitim bölgesinde gereksinim duyulması esastır.” denilmiştir.
12. Aynı Kanun"un Ek 5.maddesinde;
“(Ek madde: 17/08/1983 - 2880/32 md.) (Değişik fıkra: 28/12/1999 - 4498/1 md.) Vakıflarca kurulacak yükseköğretim kurumlarının, vakıf yönetim organı dışında en az yedi kişiden oluşan bir mütevelli heyeti bulunur. Mütevelli heyet üyeleri, vakıf yönetim organı tarafından dört yıl için seçilir, süresi biten üyeler yeniden seçilebilir. Mütevelli heyet üyelerinin yaş sınırlaması hariç Devlet memuru olma niteliklerine sahip bulunmaları ve en az üçte ikisinin lisans düzeyinde yükseköğrenim görmüş olması gerekir. Mütevelli heyet üyeleri kendi aralarından bir başkan seçer.
Mütevelli heyet vakıf yükseköğretim kurumunun tüzelkişiliğini temsil eder. Vakıf yükseköğretim kurumlarının yöneticileri Yükseköğretim Kurulunun olumlu görüşü alınarak mütevelli heyet tarafından atanır. Mütevelli heyet; vakıf yüksek öğretim kurumu yöneticilerine uygun gördüğü ölçüde yetkilerini devredebilir. Yükseköğretim kurumunda görevlendirilecek yöneticiler ve öğretim elemanları ile diğer personelin sözleşmelerini yapar, atamalarını ve görevden alınmalarını onaylar, yükseköğretim kurumunun bütçesini onaylar ve uygulamaları izler, ayrıca vakıfça hazırlanan yönetmelik hükümlerine göre diğer görevleri yürütür.
Mütevelli heyetin toplantı nisabı ve karar alınması ile ilgili hususlarda bu Kanunun 61 inci maddesi hükmü uygulanır.”; kuralına;
13. Aynı Kanun"un Ek 8.maddesinde;
“(Ek madde: 17/08/1983-2880/32 md.) Vakıfça kurulacak yükseköğretim kurumlarındaki akademik organlar, Devlet yükseköğretim kurumlarındaki akademik organlar gibi düzenlenir ve onların görevlerini yerine getirir. Öğretim elemanlarının nitelikleri Devlet yükseköğretim kurumlarındaki öğretim elemanlarının niteliklerinin aynıdır. Devlet Yükseköğretim kurumlarında çalışmaları yasaklanmış veya disiplin yoluyla bu kurumlardan çıkarılmış kişiler, vakıf yükseköğretim kurumlarında görev alamazlar.” kuralına yer verilmiştir.
14. Vakıf Yükseköğretim Kurumları Yönetmeliği’nin “Öğretim elemanları” başlıklı 23. maddesi şöyledir:
“Öğretim elemanlarının seçimi, değerlendirilmesi, seçilenlerin uygun görülen akademik unvanlarla görevlendirilmeleri ve yükseltilmeleri yürürlükteki kanun ve yönetmelik hükümlerine uyularak vakıf yükseköğretim kurumunun yetkili akademik organlarınca yapılır. Öğretim elemanlarının atamalarında, devlet yükseköğretim kurumlarındaki atamalarda aranan şartlara ilaveten vakıf yükseköğretim kurumunun akademik yönden gerekli gördüğü şartlar da aranabilir. Vakıf meslek yüksekokullarında özellikle uygulamalı derslerde görevlendirilecek öğretim elemanlarının atanmasında çalışma deneyimine sahip olması gözetilir.
Vakıf yükseköğretim kurumlarında görev alacak olan akademik ve idari personelin çalışma esasları 2547 sayılı Kanunda devlet üniversiteleri için öngörülen hükümlere tabidir. Bu personelin aylık ve diğer özlük hakları bakımından ise 4857 sayılı İş Kanunu hükümleri uygulanır.”
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
A. İlk İnceleme
15. Uyuşmazlık Mahkemesinin Muammer TOPAL"ın başkanlığında, Üyeler Şükrü BOZER, Mehmet AKSU, Birol SONER, Aydemir TUNÇ, Nurdane TOPUZ ve Ahmet ARSLAN"ın katılımlarıyla yapılan 18/10/2021 tarihli toplantısında; dosya üzerinde 2247 sayılı Kanun"un 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre, idari ve adli yargı yerleri arasında Kanun"un 14. maddesinde öngörülen biçimde "davacının kıdem tazminatı talebi yönünden" olumsuz görev uyuşmazlığı doğduğu, adli yargı dosyasının 15. maddede belirtilen yönteme uygun olarak davacı vekilinin istemi üzerine son görevsizlik kararını veren mahkemece, ekinde idari yargı dosyası ile birlikte Uyuşmazlık Mahkemesine gönderildiği ve usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından, görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliğiyle karar verildi.
B. Esasın İncelenmesi
16. Raportör-Hâkim Taşkın ÇELİK"in davanın çözümünde idari yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan, ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ ile Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın davada idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü:
17. Dava, Nişantaşı Üniversitesi bünyesinde öğretim görevlisi olarak görev yapmakta iken, sözleşmesini fesheden davacının kıdem tazminatına karşılık, şimdilik 100 TL"nin fesih tarihinden itibaren işleyecek en yüksek banka mevduat faiziyle ödenmesi istemiyle açılmıştır.
18. Davalı Nişantaşı Üniversitesi, yukarıda anılan mevzuat hükümleri çerçevesinde 2809 sayılı “Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu”nun Ek 146.maddesi ile vakıf yükseköğretim kurumlarına ilişkin hükümlere tabi olmak üzere kamu tüzel kişiliğine sahip olarak kurulmuştur.
19. İdari rejime dayalı olarak düzenlenmiş bulunan Türkiye"nin idari yapısında, kamu tüzel kişiliği idari yargının görev alanının belirlenmesinde kullanılan ölçütlerden birisidir. Kamu tüzel kişilerinin kuruluş amacı kamu yararı, faaliyet konuları ise kamu hizmetidir. Bu bağlamda, Kamu Tüzel Kişileri, özel hukuk tüzel kişilerine nazaran üstün ve ayrıcalıklı kamu gücüne sahiptirler ve tek taraflı işlemlerle yeni hukuki durum yaratabilirler. Bu nedenle de personeli kamu hukukuna tabidir.
20. Kanunla kurulma ve kamu tüzel kişiliğine sahip olmanın yanı sıra, Devlet Üniversitelerinde olduğu gibi Vakıf Üniversitelerinin de anayasal güvence altına alınmış olan "Bilimsel Özerkliğe sahip olmaları” bir diğer ayrıcalığıdır. Üniversitelerde bilimsel özerklik ilkesi benimsenirken güdülen amaç, yükseköğretimin çeşitli siyasal çevre ve baskı grupları ile düşünce kümelerinin etkisinin dışında tutarak, bilimsel amaç, hedefler ve gereksinimlerine bağlı olmalarını sağlamaktır. Bu nedenle de, bilimsel faaliyetin asli unsurları olan yükseköğretim elemanlarının, görevleri, unvanları, atama, yükselme ve emeklilikleri gibi özlük haklarının kanunla düzenleneceği konusu, anayasal teminat altına alınmıştır.
21. Somut olay ve mevzuat hükümleri birlikte irdelendiğinde; davalı Üniversitenin, sürekli ve düzenli nitelikteki kamu hizmetinde çalıştırdığı davacının; statüsü, göreve alınması, hak ve yetkileri gözetildiğinde, İdare Hukuku kapsamında bir kamu personeli olduğu, aralarında düzenledikleri sözleşmenin de idari sözleşme niteliği taşıdığı açıktır.
22. Olayda, davacının istifa etmek suretiyle iş akdini feshettiğinden bahisle, kıdem tazminatına yönelik alacağının davalı kurumdan tahsili istemiyle dava açıldığı görülmüştür.
23. Bu bağlamda, davacının sözleşmesinin feshinden kaynaklanan tazminat isteminin 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu"nun "İdari Dava Türleri ve İdari Yargı Yetkisinin Sınırı" başlıklı 2. maddesinin c fıkrasında belirtilen; ‘’Tahkim yolu öngörülen imtiyaz şartlaşma ve sözleşmelerinden doğan uyuşmazlıklar hariç, kamu hizmetlerinden birinin yürütülmesi için yapılan her türlü idari sözleşmelerden dolayı taraflar arasında çıkan uyuşmazlıklara ilişkin davalar‘’ kapsamında idari yargı yerinde görülmesi gerekmektedir.
24. Yukarıda belirtilen hususlar göz önünde bulundurularak; İstanbul 4. İdare Mahkemesinin 24/07/2019 tarihli ve E.2019/1616, K.2019/1744 sayılı görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Davanın çözümünde İDARİ YARGININ GÖREVLİ OLDUĞUNA,
B. İstanbul 4. İdare Mahkemesinin 24/07/2019 tarihli ve E.2019/1616, K.2019/1744 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA,
18/10/2021 tarihinde, OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.
Başkan Vekili Üye Üye Üye
Muammer Şükrü Mehmet Birol
TOPAL BOZER AKSU SONER
Üye Üye Üye
Aydemir Nurdane Ahmet
TUNÇ TOPUZ ARSLAN