Esas No: 2018/159
Karar No: 2021/343
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2018/159 Esas 2021/343 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
Kararı Veren
Yargıtay Dairesi : 1. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Ağır Ceza
Sayısı : 278-512
Sanık ... hakkında kasten öldürme suçundan TCK’nın 81/1, 29, 62/1, 53, 63 ve 54/1. maddeleri uyarınca 13 yıl 4 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna, mahsuba ve müsadereye ilişkin ... 6. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 29.12.2014 tarihli ve 278-512 sayılı hükmün sanık müdafisi ve katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince 04.12.2017 tarih ve 3673-4611 sayı ile; TCK"nın 53. maddesi yönünden düzeltilerek onanmasına karar verilmiş,
Daire Üyesi ...; "...Her ne kadar kaçan maktulü kovalayan sanığın, meşru müdafaada bulunmadığı, zira kendisine yönelik bir tehdidin bulunmadığı sabit ise de; sanığın aksi ispatlanamadığı için itibar edilmesi zorunlu olan "Bana hamle yaptı, ben de hamle yaptım" şeklinde değerlendirilebilecek beyanları, maktulün yarasının sırt kısmında olmayıp göğüs nahiyesinde olması birlikte değerlendirildiğinde, sanığın maktulü kaçarken arkadan bıçaklamadığını göstermiş olup, olayın oluş şekli, yeri, zamanı da dikkate alınarak, sanık hakkında adam öldürme suçundan verilen cezada haksız tahrik nedeniyle üst sınıra yakın düzeyde indirim yapılması yerine alt düzeye yakın seviyede indirim yapılmasına dair çoğunluk görüşüne muhalifim." düşüncesiyle karşı oy kullanmıştır.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 02.02.2018 tarih ve 92998 sayı ile;
"...Sanık lehine üst sınıra yakın oranda haksız tahrik indirimi uygulanması ve bozma kararı verilmesi gerektiği," görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
CMK"nın 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 1. Ceza Dairesince 26.02.2018 tarih, 716-810 sayı ve oy çokluğuyla itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire çoğunluğu ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık, müebbet hapis cezasına mahkûm edilen sanık hakkında TCK’nın 29. maddesi uyarınca cezasında indirim yapılırken hapis cezasının 16 yıl olarak tayin edilmesinin isabetli olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
25.04.2013 tarihli tutanaklarda; Önleyici Hizmetler Şube Müdürlüğü Eyüp Ekipler Amirliğine bağlı polis ekibine, ... Mahallesi, ... Sokak"taki 10 numaralı binanın önünde, yerde hareketsiz yatan bir insan olduğunun bildirilmesi üzerine görevlilerce olay yerine gidildiği, olay yerinde göğüs ve karın bölgesinde kan bulunan bir erkek cesedinin olduğunun görüldüğü, şahsın emniyet görevlilerince önceden tanınan 1982, Iğdır doğumlu ... olduğunun anlaşıldığı, maktulün cesedine yaklaşık 2 metre mesafede 1 adet tornavida ile 1 adet ucu kanlı bıçak bulunduğu, olay yerine yakın Ayçiçek Sokak’ta hırsızlık olduğunun bildirilmesi üzerine iki olay arasında bağlantı olabileceği değerlendirilerek hırsızlık olayının bildirildiği yere gidildiği, aracını çalmaya çalışan hırsızı kovaladığını bildiren sanık ...’ın yakalanarak polis merkezine götürüldüğü bilgilerine yer verildiği,
25.04.2013 tarihli olay yeri inceleme raporunda; olay yerinin ... ili, Eyüp ilçesi, ... Mahallesi, ... Sokak’taki 10/A sayılı binanın önü olduğu, merdivenlerde sırtüstü yatan, göğsü kan lekeli, siyah renkli eşofmanlı, bir erkek cesedinin yanında namlusu 10 cm, sapı 12 cm uzunluğunda kan lekeli 1 adet bıçağın bulunduğu, maktulün başına yakın yerde bir adet tornavida olduğu, olayla bağlantılı olduğu değerlendirilen sanığa ait araç üzerinde yapılan incelemede, beyaz renkli ... marka aracın sağ arka camının tamamen kırılmış, cam parçalarının aracın içine dağılmış olduğu, sağ arka kapı cam pervazında kanırtma izi bulunduğunun belirtildiği,
10.07.2013 tarihli otopsi raporunda; 172 cm boyunda, 55 kg ağırlığında, 25-30 yaşlarında, sol kol yan yüzde 25x10 cm’lik siyah-kırmızı renkli şekilli dövme bulunan cesette, sağ meme başının 2,5 cm üst medialinde 3cm’lik bir açısı dar, bir açısı geniş, kesici delici alet yarası, ağzın sağ köşesinde 0,2x0,7 cm’lik, sol el sırtında 1 cm çaplı yüzeyel sıyrık, her iki ön kol, arka yüzlerde birbirine paralel seyirli kesi nedbeleri, çene altında sağa doğru uzanan 6 cm’lik üzerinde kıl bulunmayan nedbe, sağ uyluk orta dış yüzde 1,5x0,5 cm’lik ve 1x0,5 cm’lik ekimozlu sıyrıklar bulunduğu; sağ akciğerin kollabe görünümde olduğu, üst lob alt ön yüzde 2,5 cm’lik ve devamında arka yüz medialide 0,1 cm’lik kesici delici alet yaraları bulunduğu, her iki akciğerin antrakotik görünümde olup kesitlerinde kesici delici alet yarası trajesi boyunca kanamalı doku harabiyeti görüldüğü, kanda 168mg/dl, göz sıvısında 174mg/dl etanol bulunduğu, kan ve idrarda sistematikteki maddelerin bulunmadığı, maktulün vücudunda 1 adet kesici delici alet yaralanması tespit edildiği, bu yaranın tek başına öldürücü nitelikte olduğu, ölümün bir kenarı keskin, diğer kenarı küt kesici delici alet yaralanmasına bağlı kot kesisi ile birlikte iç organ kesisinden gelişen iç kanama sonucu meydana gelmiş olduğu bilgilerine yer verildiği,
Adli Tıp Kurumu 1. İhtisas Kurulunca düzenlenen 04.12.2013 tarihli raporda; maktulün yaralandığı yer ile baygın bulunduğu yer arasındaki 232 metre mesafeyi, kesici delici alet yaralanmasından sonra katetmesinin mümkün görüldüğü görüşüne yer verildiği,
Sanık ... hakkında 25.04.2013 tarihinde saat 09.14’te Eyüp Devlet Hastanesince düzenlenen adli raporda; sanığın vücudunda darp cebir bulgusuna rastlanılmadığının, Şişli Etfal Hastanesice 25.04.2013 tarihinde saat 18.10’da yapılan muayene sonucu düzenlenen raporda ise; sol ön kol boyunca lineer iki adet eski dermabrazyon ve sol elde bilek kısmında hiperemi izlendiği, diğer sistem muayenesinin doğal olduğunun ifade edildiği,
Maktulün adli sicil kaydında, hırsızlık suçuna ilişkin mahkûmiyet kayıtlarının bulunduğu,
Anlaşılmaktadır.
Katılan ... Kollukta ve Mahkemede benzer şekilde; maktulün babası olduğunu, olayı görmediğini, sanıkla uzun yıllar aynı semtte oturduklarını, evlerinin arasında 200 metre kadar mesafe bulunduğunu, sanığın maktulü önceden tanıdığını, oğlunu öldüren sanıktan şikâyetçi olduğunu, davaya katılmak istediğini,
Tanık ... Kollukta ve Mahkemede benzer şekilde; sanığı tanımadığını, evde bulunduğu sırada gece saat 02.00 sıralarında dışarıdaki sesleri duyan kız kardeşinin kendisini yataktan kaldırdığını, dışarıya çıktığında maktulü yaralı vaziyette yerde yatarken gördüğünü, maktulün “Ölüyorum” diye bağırıp durduğunu, maktule su getirdiğini, maktulün 1 metre kadar yakınında, yerde bir tornavida bulunduğunu, ağır yaralı olduğunu anlayınca maktul için cankurtaran çağırdıklarını, cankurtaran gelmeden maktulün öldüğünü, olayın nasıl meydana geldiğini bilmediğini,
Tanık ... Kollukta ve Mahkemede benzer şekilde; sanıkla aynı sokakta bulunan komşu apartmanlarda oturduklarını, evlerinin bulunduğu sokağın çıkmaz sokak olduğunu, olay gecesi sokakta sanığı otomobilinin yanında gördüğünü, sanığın kardeşi ...’in de evden çıkıp yanlarına geldiğini, ne olduğunu sorduğunda, sanığın otomobilinin çalınmaya çalışıldığını, hırsızı yakalamak istediğini ancak hırsızı elinden kaçırdığını söylediğini, sanığın alkollü olduğunu anladığını, aracın arka camının kırılmış olduğunu, bir süre sonra olay yerine polislerin geldiğini, inceleme yapılabilmesi için aracın karakola götürülmesi gerektiğinin söylenmesi üzerine aracı kendisinin kullandığını, alkollü olan sanığın ise yanına oturduğunu, 100 metre kadar ilerledikten sonra karşı yönden gelen cankurtaran ile karşılaştıklarını, sanığın telaşlı bir şekilde “Dön, cankurtaranı takip et.” dediğini, cankurtaranla birlikte olay yerine gittiklerini, sanığın araçtan inip sağlık görevlilerine bir şeyler anlattığını, bu sırada polis memurlarının gelerek sanığı yakaladıklarını ve polis merkezine götürdüklerini,
Tanık ... Kollukta; sanığın eşi olduğunu, sanıkla iki yıl önce evlendiklerini, Eyüp ilçesinde, Ayçiçek Sokak"ta bulunan bir apartmanın zemin katındaki dairede sanıkla birlikte ikamet ettiklerini, sanığın olay gecesi olaydan yarım saat kadar önce eve geldiğini, kendisinin bu sırada balkonda oturmakta olduğunu, sanığın kapı yerine dışarıdan atlayarak balkona gelip yanına oturduğunu, hafif alkollü olduğunu anladığı sanıkla balkonda karşılıklı konuşmaya başladıklarını, yaklaşık yirmi dakika sonra kırılan camın çıkardığına benzer bir ses işittiklerini, sanığın “Kesin hırsız gelmiştir,” diyerek telaşla ve çıplak ayaklarıyla balkondan sokağa atladığını, sanığın elinde bıçak veya başka bir silah bulunmadığını, aynı binada ikamet eden kayınbiraderi tanık ...’a olayı haber verdiğini, ...’in uykudan yeni uyandığı için hemen dışarı çıkmadığını, az sonra da sanığın eve geri geldiğini, ne olduğunu sorduğunda, “Aracın camını kıran hırsızın aracı çalmaya çalıştığını, hırsıza doğru koşunca hırsızın bir müddet kaçtığını, kendisinin de hırsızı kovaladığını, kaçan hırsızın bir süre sonra elindeki cismi kendisine salladığını, kendisinin de korkarak elinde bulunan bıçağı bir kez hırsıza salladığını, bıçağın hırsıza değip değmediğini bilemediğini,” sanığın kendisine anlattığını, sanığın kendisinden cep telefonunu alarak polisi aradığını, araçlarının kapısının önceden de birkaç kez tornavida ile zorlandığını, aracı sürekli sokağa park ettiklerini, olayı görmediğini,
Mahkemede; cam kırılma sesini duyunca sanığın balkondan atlayarak otomobilin yanına koştuğunu, kendisinin ise üst katta oturan tanık ..."a olayı haber verdiğini, 5-10 dakika sonra sanığın geri geldiğini, kendilerine “Otomobilin yanında bulunan bir kişinin kendisine sivri bir cisimle saldırdığını, kendisinin de bu kişiye bıçak salladığını ancak isabet edip etmediğini bilmediğini,” söylediğini, sanığın maktulün peşinden giderek maktulü kovaladığını görmediğini ancak sanığın kendisine maktulün kaçması üzerine bir müddet maktulü kovaladığını söylediğini,
Tanık ... Kollukta; gece saat 02.30 sıralarında sanığın eşi ...’nın bağırtısıyla uyandığını, ...’ya ne olduğunu sorduğunda, ...’nın “Arabamızın camını kırmışlar, ... dışarıda birisini kovalıyor, hırsız olabilir” diye cevap verdiğini, inip aracın yanına gittiğini, aracın sağ arka camının kırık olduğunu gördüğünü, bir süre sonra sanığın da yanlarına geldiğini, sanığın kendisine “Hırsızı arabanın yanında gördüğünü, kendisine tornavida ile saldıran hırsızdan korunmak için bıçak salladığını ancak bıçağın hırsızı yaralayıp yaralamadığını bilmediğini, şahsın kaçtığını” söylediğini,
Mahkemede; yanlarına gelen sanığa ne olduğunu sorduğunu, sanığın da, “Olay gecesi bir miktar alkol alıp eve geldiğini, evin balkonunda karısı ile birlikte oturdukları sırada otomobilinin camının kırıldığını duyduğunu, otomobilin yanına gittiğinde otomobilin arkasında bir karartı fark ettiğini, saklanmış olan bir kişinin delici bir aleti kendisine salladığını, kendisinin de cebinde taşıdığı bıçağı şahsa salladığını ancak şahsın kaçtığını, bir müddet peşinden koşarak takip ettiğini, daha sonra kaçan şahsın gözden kaybolduğunu ve geri döndüğünü,” söylediğini,
İfade etmişlerdir.
Sanık ... aşamalarda benzer şekilde; iki yıl önce evlendiği eşi tanık ... ... ile birlikte ... ilinin, Eyüp ilçesinde ikamet ettiğini, Şişli’de kuru yemişçi dükkânının bulunduğunu, 4 ay kadar önce ... marka bir araç satın aldığını, olaydan önceki birkaç günde aracının kapı ve camlarının zorlandığını, durumu fark edince aracının çalınmak istendiğini anladığını ve olaydan bir gece önce hırsızların yine aracını çalmaya çalışacaklarını düşünerek gece geç saatlere kadar beklediğini ancak o gece gelen giden olmadığını, olay gecesi kuru yemişçi dükkânını kapatıp evine yakın bir arsada 35 cl’lik votkayı vişne suyu ile karıştırarak tek başına içtiğini, eve gelip aracını evin tam karşısına park ettiğini, aracın kapılarını kilitleyip kapıları kontrol ettiğini, balkonun ışığının yandığını, eşinin de balkonda oturduğunu görünce bahçe duvarından atlayıp balkona girdiğini ve eşi ...’yla balkonda oturup konuşmaya başladıklarını, 20 dakika sonra cam kırılma sesi işittiğini, aracının camının kırıldığını düşünerek ayakkabısını dahi giymeden balkondan sokağa atladığını, araçla duvar arasında bir karartı gördüğünü, aracın yanında gördüğü maktulün kendisinin üzerine gelmesiyle cebinde bulunan bıçağı çıkararak maktule doğru yürüdüğünü, maktul ile karşı karşıya geldiklerinde maktulün bağırarak elindeki cismi kendisine savurduğunu, kendisini savunma iç güdüsüyle korkarak elindeki bıçağı maktule doğru bir kez salladığını, bıçağın maktule değip değmediğini bilmediğini, maktulün kaçmaya başladığını, bir süre maktulü kovaladığını ancak ardından korkup eve geri döndüğünü, polisi arayarak hırsızlık olayını bildirdiğini, maktulü aynı okula gitmeleri nedeniyle tanıdığını, otomobili park ettiği yer tam aydınlık olmadığı için aracın yan tarafına gizlenmiş olan maktulün ... olduğunu fark etmediğini, öldürme kastının bulunmadığını, kendisini ve malını korumak amacıyla bu eylemi gerçekleştirdiğini, beraatine karar verilmesini talep ettiğini, maktulün öldüğüne üzüldüğünü savunmuştur.
İnsanın dış dünyaya yansıyan davranışlarını esas alan ceza hukuku, onun davranışlarında iç dünyasının, o anki ruh hâlinin ve genel psikolojik özelliklerinin önemi bulunduğunu kabul ederek bu psikolojik durumlara belli bir hukuki değer vermektedir. Bu itibarla modern ceza hukuku sadece işlenen suçu değil, suçun işlenmesinde etkili olan nedenleri göz önünde bulundurarak cezalandırma yoluna gitmektedir (Devrim ..., Yeni Türk Ceza Kanunu"nda Haksız Tahrik, AÜHFD, 2004, C. 54, s.225.).
Haksız hareketin kişi üzerinde ve onun psikolojik aleminde bir tepki doğuracağını kabul eden modern ceza hukuku, failin bu durumunu değerlendirmekte, cezai sorumluluğunu azaltan bir sebep olarak görmektedir. Failin bu subjektif durumuna önem veren çeşitli ülkelerin ceza kanunlarında, failin cezasında belli oranlarda indirim yapılması esası kabul edilmiştir (M. Muhtar Çağlayan, Yargıtay İçtihatları Işığında Haksız Tahrik üzerine Bir İzah Denemesi, Adalet Dergisi, Ocak –Şubat, 1982, S.1, s.14.).
Bu düşünceden hareketle 5237 sayılı TCK"nın 29. maddesinde de haksız tahrik;
"Haksız bir fiilin meydana getirdiği hiddet veya şiddetli elemin etkisi altında suç işleyen kimseye, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine onsekiz yıldan yirmidört yıla ve müebbet hapis cezası yerine oniki yıldan onsekiz yıla kadar hapis cezası verilir. Diğer hâllerde verilecek cezanın dörtte birinden dörtte üçüne kadarı indirilir" şeklinde, ceza sorumluluğunu azaltan bir neden olarak kabul edilmiştir.
Ceza sorumluluğunu azaltan bir neden olarak düzenlenen haksız tahrik, kişinin haksız bir fiilin kendisinde meydana getirdiği hiddet ya da şiddetli elemin etkisi altında suç işlemesi durumunda kusur yeteneğindeki azalmayı ifade etmektedir. Bu hâlde fail, suç işleme yönünde önceden bir karar vermeden, dışarıdan gelen etkinin ruhsal yapısı üzerinde meydana getirdiği karışıklığın neticesi olarak bir suç işlemeye yönelmektedir. Bu yönüyle haksız tahrik, kusurun irade unsuru üzerinde etkili olan nedenlerden biridir. Başka bir anlatımla, haksız tahrik hâlinde failin iradesi üzerinde zayıflama meydana gelmekte, böylece haksız fiilin meydana getirdiği hiddet veya şiddetli elemin etkisi altındaki kişinin suç işlemekten kendisini alıkoyma yeteneği önemli ölçüde azalmaktadır.
Ceza Genel Kurulunun istikrar kazanmış kararları ile öğretide de kabul gören görüşler doğrultusunda haksız tahrik hükmünün uygulanabilmesi için;
a) Tahriki oluşturan haksız bir fiil bulunmalı,
b) Fail öfke veya şiddetli elemin etkisi altında kalmalı,
c) Failin işlediği suç bu ruhsal durumunun tepkisi olmalı,
d) Haksız tahrik teşkil eden eylem mağdurdan sadır olmalıdır.
01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu"nda, 765 sayılı Kanun"da yer alan "ağır – hafif tahrik" ayırımına son verilerek; tahriki oluşturan eylem, somut olayın özelliklerine göre hâkim tarafından değerlendirilip, sanığın iradesine etkisi göz önünde bulundurulmak suretiyle, maddede gösterilen iki sınır arasında belirlenen oranda cezasından indirim yapılacağı hüküm altına alınmıştır.
Haksız tahrik hükmünün uygulanabilmesi açısından, failin suçu ilk haksız fiilin doğurduğu öfke veya şiddetli elemin etkisiyle işleyip işlememesi önemlidir. Mağdur ya da ölenden gelen haksız hareketin psikolojik etkisinin devam ettiğinin kabulünde zorunluluk bulunan hâllerde, haksız tahrik hükmünün uygulanması gerekmektedir.
Yerleşmiş yargısal kararlarda kabul edildiği üzere, gerek fail, gerekse mağdurun karşılıklı haksız davranışlarda bulunması hâlinde, tahrik uygulamasında kural olarak, haksız bir eylem ile mağduru tahrik eden fail, karşılaştığı tepkiden dolayı tahrik altında kaldığını ileri süremez. Ancak maruz kaldığı tepki, kendi gerçekleştirdiği eylemle karşılaştırıldığında aşırı bir hâl almışsa, başka bir deyişle tepkide açık bir oransızlık varsa, bu tepkinin artık başlı başına haksız bir nitelik alması nedeniyle fail bakımından haksız tahrik oluşturduğu kabul edilmelidir.
Karşılıklı tahrik oluşturan eylemlerin varlığı hâlinde, fail ve mağdurun biri diğeri yönünden tahrik oluşturan bu haksız davranışları birbirlerine oranla değerlendirilmeli, öncelik-sonralık durumları ile birbirlerine etki-tepki biçiminde gelişip gelişmediği göz önünde tutulmalı, ulaştıkları boyutlar, vahamet düzeyleri, etkileri ve dereceleri gibi hususlar dikkate alınmalı, buna göre; etki-tepki arasında denge bulunup bulunmadığı gözetilerek, failin başlangıçtaki haksız davranışına gösterilen tepkide aşırılık ve açık bir oransızlık saptanması hâlinde, failin haksız tahrik hükümlerinden yararlandırılması yoluna gidilmelidir.
Evrensel bir ceza hukuku temel ilkesi olan "kuşkudan sanık yararlanır" prensibi uyarınca bir olayda ilk haksız hareketin sanıktan mı, yoksa maktul ya da mağdurdan mı kaynaklandığının her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delillerle kanıtlanamaması hâlinde, oluşan kuşku sanık lehine yorumlanarak sanığın TCK"nın 29. maddesindeki haksız tahrik hükmünden yararlandırılması gerektiği hususunda herhangi bir tereddüt bulunmadığı açık ise de bu kabulün dosya kapsamından anlaşılan olayın gerçekleşme biçimine, somut olayın özelliklerine ve hayatın olağan akışına uygun düşmesi zorunluluğu karşısında her olayın kendine özgü koşulları değerlendirilerek bir sonuca varılmalıdır.
Bu bilgiler ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Sanık ...’ın ... ilinin Eyüp ilçesinde bir apartmanın zemin katında ikamet ettiği, olay tarihinden dört ay kadar önce satın aldığı otomobilini park ettiği yerde, aracın kapı ve camlarının zorlandığını fark etmesi üzerine, aracını çalmaya çalışan hırsızı yakalamak maksadıyla olaydan önceki gece şüphelendiği kişinin aracın yanına gelmesini uzun süre beklediği, olay gecesi ise alkol alarak eve gelen sanığın zemin kattaki evinin balkonunda eşi tanık ... ile oturduğu sırada, aracının bulunduğu yerden cam kırılma sesi gelmesi üzerine, hırsızı yakalamak maksadıyla balkondan sokağa atladığı, sanığa ait aracı çalmak için arka kapı camını kıran maktulün sanığın koşarak geldiğini görmesi üzerine kaçmaya başladığı, sanığın elindeki bıçakla maktulü bir süre kovaladığı, kaçan maktulün yakalanmamak için elindeki tornavidayı sanığa doğrultması üzerine sanığın elindeki bıçakla maktulün göğsüne bir kez vurduğu, akciğerinden yaralanan maktulün olay yerinde iç kanama ve iç organ yaralanması sonucu hayatını kaybettiği anlaşılan olayda; maktulün sanığa ait aracın sağ arka kapı camını kırarak aracı çalmaya teşebbüs ettikten sonra kendisini kovalayan sanığa tornavida ile hamle yapması şeklindeki maktulden kaynaklanan ve sanığa yönelen haksız tahrik oluşturan eylemlerin ulaştığı boyut dikkate alındığında, kasten öldürme suçundan müebbet hapis cezasına mahkûm edilen sanığın cezasında TCK’nın 29. maddesi uyarınca indirim yapılırken Yerel Mahkemece hapis cezasının 16 yıl olarak tayin edilmesinde isabet bulunmamaktadır.
Bu itibarla haklı nedene dayanan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabulüne, Özel Daire düzeltilerek onama kararının kaldırılmasına, Yerel Mahkeme hükmünün, sanık hakkında TCK’nın 29. maddesi uyarınca cezasında indirim yapılırken sanık lehine azami orana yakın miktarda indirim yapılması gerektiğinin gözetilmemesi isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan bir Ceza Genel Kurulu Üyesi; Yerel Mahkemece belirlenen indirim oranının isabetli olduğu düşüncesiyle karşı oy kullanmıştır.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazının KABULÜNE,
2- Yargıtay 1. Ceza Dairesinin 04.12.2017 tarihli ve 3673-4611 sayılı düzeltilerek onama kararının KALDIRILMASINA,
3- ... 6. Ağır Ceza Mahkemesinin 29.12.2014 tarihli ve 278-512 sayılı hükmünün, sanık hakkında TCK’nın 29. maddesi uyarınca cezasında indirim yapılırken sanık lehine azami orana yakın miktarda indirim yapılması gerektiğinin gözetilmemesi isabetsizliğinden BOZULMASINA,
4- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 06.07.2021 tarihinde yapılan müzakerede oy çokluğuyla karar verildi.
Bu alandan sadece bu kararla ilintili POST üretebilirsiniz. Bu karardan bağımsız tamamen kendinize özel POST üretmek için TIKLAYINIZ
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.