10. Hukuk Dairesi 2014/3590 E. , 2015/3659 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi : İş Mahkemesi
Dava, rücuen tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davacı Kurum avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi....... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Dava, 01.06.2004 tarihinde meydana gelen iş kazasında vefat eden sigortalı......"ın hak sahiplerine bağlanan gelir nedeniyle uğranılan Kurum zararının 506 sayılı Yasa"nın 26. maddesi uyarınca davalılardan teselsülen tahsili istemine ilişkin olup, Mahkemece, şirket ortakları hakkında açılan ceza davasında hükme esas alınan kusur raporuna dayalı olarak karar verilmiştir.
Ceza davasında hükme esas alınan raporda; davalı şirketin % 4/8 ( 2/8 inin şirket ortağı ve müdür ...."ye, 1/8"nin şirket ortağı....."a, 1/8"nin....."ye ait olduğu), dava dışı aynı kazada öle işçi........"nın 2/8, sigortalının 2/8 kusurlu olduğu kabul edilmiş olup, sigortalının ölmesinde ölen diğer işçinin ne gibi bir kusurunun olduğu belirsiz olduğu gibi; 506 sayılı Yasanın 26. maddesine göre hüküm kurmaya elverişli nitelikte değildir.;
Borçlar Kanununun 53. maddesi hükmü uyarınca hukuk hakimi ceza davasında alınmış kusur raporu ile bağlı değilse de kesinleşmiş ceza ilamıyla saptanmış maddi olgularla bağlı olup, 506 sayılı Yasanın 26. maddesi kapsamında kusur durumu saptanırken, iş güvenliği mevzuatına göre hangi önlemlerin alınması gerektiğinin, bu önlemlerin işverence alınıp alınmadığının ve alınmış önlemlere sigortalı işçinin uyup uymadığının 4857 sayılı Kanunun 77. maddesi hükmü doğrultusunda raporda tartışılması gerekir.
Kamu düzeni düşüncesi ile oluşturulan işçi sağlığı ve iş güvenliği mevzuat hükümleri; işyerleri ve eklerinde bulunması gereken sağlık şartlarını, kullanılacak alet, makineler ve hammaddeler yüzünden çıkabilecek hastalıklara engel olarak alınacak tedbirleri, aynı şekilde işyerinde işkazalarını önlemek üzere bulundurulması gerekli araçların ve alınacak güvenlik tedbirlerinin neler olduğunu
belirtmektedir. Burada amaçlanan yapılmakta olan iş nedeniyle işçinin vücut tamlığı ve yaşama hakkının önündeki tüm engellerin giderilmesidir.
Uygulamada önemli olan, işverenin iş kazasına neden olmuş hareketinin işçilerin sağlığını koruma ve iş güvenliği ile ilgili mevzuat hükümlerine aykırı bulunup bulunmadığının tespiti işidir.
Bu konuda yapılacak ilk yargı işlemi, mevcut hükümlere göre alınacak tedbirlerin neler olduğunun tespiti işidir. Mevzuat hükümlerince öngörülmemiş, fakat alınması gerekli başkaca bir tedbir varsa, bunların dahi tespiti zorunluluğu açıktır. Bunların işverence tam olarak alınıp alınmadığı (=işverenin koruma tedbiri alma ödevi), alınmamışsa zararın bundan doğup doğmadığı, duruma işçinin tedbirlere uymamasının etkili bulunup bulunmadığı (=işçinin tedbirlere uyma yükümlülüğü) ve bu doğrultuda tarafların kusur oranı saptanacaktır.
Sorumluluğun saptanmasında kural, sorumluluğu gerektiren ve yasada belirlenmiş bulunan durumun kendi özelliğini göz önünde bulundurmak ve araştırmayı bu özelliğe göre yürütmektir.
Yukarıdaki bilgiler ışığı altında; dava konusu iş kazasında; iş kazasının gerçekleştiği iş kolu ile, işçi sağlığı ve işgüvenliği alanında uzman kişilerden seçilecek bilirkişi kurulundan, yukarıda sıralanan maddi ve hukuki olgular ışığında yeniden yapılacak incelemeyle; mevzuat uyarınca hangi önlemlerin alınması gerektiği, bu önlemlerin işverence alınıp alınmadığı ve alınmış önlemlere sigortalının uyup uymadığı yönlerinin yargısal denetime elverir biçimde irdelenip, çelişkiden uzak rapor alınması gereği üzerinde durulmaksızın, yetersiz kusur aidiyetini içeren rapora itibar edilerek hüküm kurulması isabetsizdir.
Öte yandan, dava, 10. maddeye dayalı olmadığı halde işveren şirket yönünden 10. maddeye göre uygulama yapılması isabetsiz olup, bozma ilamı sonrasında yapılacak yargılamada kararı temyiz etmeyen davalılar yönünden Kurum lehine oluşacak usuli kazanılmış hak durumu gözetilmelidir.
O halde, davacı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Yukarda açıklanan nedenle temyiz edilen hükmün BOZULMASINA, 03.03.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.