Abaküs Yazılım
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 2016/823
Karar No: 2017/1505
Karar Tarihi: 06.12.2017

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2016/823 Esas 2017/1505 Karar Sayılı İlamı

Hukuk Genel Kurulu         2016/823 E.  ,  2017/1505 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :İş Mahkemesi

    Taraflar arasındaki “tespit” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Malatya 2. İş Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 28.01.2014 gün ve 2013/619 E., 2014/43 K. sayılı kararın temyizen incelenmesi davalı Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 21. Hukuk Dairesinin 26.03.2015 gün ve 2014/4623 E., 2015/6512 K. sayılı kararı ile,
    “…1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerektirici nedenlere göre davalı Kurumun, aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki diğer temyiz itirazlarının reddine,
    2-Dava, davacının 01.01.1997-31.01.2008 tarihleri arasında tarım Bağ-Kur sigortalısı olduğunun tespiti ile 6111 Sayılı Yasanın prim borçlarının yapılandırılması hükümlerinden faydalanması ve tahsis talebini takip eden aybaşından itibaren aylık bağlanması istemine ilişkindir.
    Yargıtay"ın ve giderek Dairemizin yerleşmiş kararları; Kurumun prim alacaklarını Bakanlar Kurulu kararı ile ürün bedellerinden tevkifat suretiyle tahsil etmesi halinde, Bağ-Kur’un prim ödenmesine rağmen, sigortalıyı re’sen kayıt ve tescil etmemesi, yasanın kendisine yüklediği re’sen tescil yükümlülüğüne aykırılık teşkil ettiğinden, prim tevkifatının yapıldığı tarihi izleyen aybaşından itibaren sigortalı olarak kabulü gerektiği yönündedir.
    İlk prim kesintisini izleyen yıllarda prim kesintisi veya ürün tesliminin gerçekleştiğinin belirlendiği durumlarda, bu yıllar için de tespit kararı verilmesi gerekmektedir.
    Tarım Bağ-Kur sigortalılığının temel koşulu 2926 sayılı Yasanın 2/1 ve 3/b maddelerinde belirtildiği gibi, tarımsal faaliyette bulunmaktır. Prim tevkifatına dayalı tespit davasında, salt ziraat odası ve kooperatif kaydı gibi belgelerin bulunması, davanın kabulü için yeterli değildir. Tarımsal faaliyetin sürdüğünün, faaliyete ilişkin olarak hangi tarımsal ürünlerin üretildiği, nereye satıldığı veya teslim edildiği gibi hususlar da somutlaştırılarak belirlenmelidir. Prim tevkifatı ve ürün tesliminin, iki yıla kadar olan süre dışında süreklilik arzettiği hallerde de, tarımsal faaliyetin sürekli olduğu kabul edilebilir.
    Dosyadaki bilgi ve belgelerden; davacının 01.02.2008 tarihinde tarım Bağ-Kur sigortalısı olarak Kuruma tescil edildiği, teslim ettiği ürünlerden 1995, 1996, yıllarında prim kesintisinin yapıldığı, bu kesintilerin kendisine aidiyetinin tespiti için açtığı dava sonucu Kurumun bu pirim kesintilerine göre 01.10.1995-31.12.1996 tarihleri arası sigortalı kabul ettiği anlaşılmaktadır. Prim kesintisine dayalı tespit davalarında, ilk prim kesintisinin yapıldığı yılı takip eden yıllarda da, prim kesintisinin veya ürün tesliminin yani tarımsal faaliyetin düzenli olması gerekir. Düzenli prim kesintisi ve ürün tesliminden amaç, bunun her yıl yapılabileceği gibi, prim kesintisi veya ürün tesliminin iki yıla kadar olan süre dışında devam ettiği durumlarda da düzenli olduğu dolayısıyla tarımsal faaliyetin sürekli olduğu kabul edilebilir.
    Somut olayda, davacının prim kesintilerine göre Kurumun kabul ettiği sigortalılık süreleri yönünden kurum işlemi doğrudur. Mahkemece davacının prim kesintisinin olmadığı dolayısıyla sigortalılık koşullarının oluşmadığı yıllarda sigortalı kabul edilmesi hatalı olmuştur.
    Yapılacak iş, davacının Kurumca kabul edilmeyen sigortalılık sürelerinin tespiti istemi hakkında red kararı verip, yaşlılık aylığı koşullarını buna göre değerlendirmekten ibaretir.
    Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin yazılı şekilde karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
    O halde davalı Kurumun bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır."
    gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.


    HUKUK GENEL KURULU KARARI

    Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
    Dava Kurum işleminin iptali, 01.01.1997-31.01.2008 tarihleri arasında Tarım Bağ-Kur sigortalısı olduğunun ve 6111 sayılı Kanundan yararlanması gerektiğinin tespiti ile hak ediş tarihinden itibaren yaşlılık aylığı bağlanması istemine ilişkindir.
    Davacı vekili müvekkilinin 6111 sayılı Kanun’dan faydalanmak ve sigortalılığın tescili için Kuruma müracaat ettiğini, ancak Kurum tarafından tevkifat listesinde baba adı tutmadığından geriye doğru hizmet verilemediği gerekçesiyle talebinin reddedildiğini, bu nedenle Kurum işleminin iptali için dava açtıklarını, açılan dava sonucu mahkemece davanın kabulü ile baba adı tutmayan 01/1996, 09/1995, 10/1995 tarihli tevkifatların müvekkiline ait olduğunun tespitine ve bu tevkifat listelerine dayalı olarak geriye dönük hizmet verilmesine karar verildiğini, bu kararın Yargıtay 21. Hukuk Dairesince “infazda tereddütte meydan vermemek için bu tevkifat listelerine dayalı geriye dönük hizmet verilmesi tabiri silinerek yerine davacının ilk prim kesinti tarihini takip eden aybaşı olan 01.10.1995-31.12.1996 tarihine kadar 2926 sayılı Kanuna tabi tarım Bağ-kur sigortalısı olduğunun” tespitine yazılmasına karar verilerek düzeltilerek onandığını, bu karar üzerine müvekkilinin Kuruma tekrar başvurduğunu, ancak bu sefer de Kurumca 31.12.1996 ile 01.02.2008 tarihleri arasında Tarım Bağ-Kur sigortalısı sayılmadığı gerekçesiyle talebinin reddedildiğini, Kuruma yeniden başvuru yapılarak Yargıtay 21. Hukuk Dairesinin 01.01.1997-01.02.2008 tarihleri arasındaki süreyi reddetmediğinin, kaldı ki açtıkları davada bu yönde de bir taleplerinin olmadığının, mahkemece sadece tevkifatların davacıya ait olup olmadığına yönelik bir araştırma yapıldığının bildirilmesine ve müvekkilinin belirtilen tarihler arasında tarımla uğraştığına dair deliller sunulmasına rağmen Kurumca taleplerinin tekrar reddedildiğini, Tarımsal Faaliyeti Bulunanların Tespit, Tescil ve Takibi Hakkındaki Yönetmeliğin 5. maddesi gereğince sigortalı olmak için tarımsal faaliyet sonucu bir gelir elde edilmesi şart olmayıp fiilen tarımsal faaliyette bulunulmasının yeterli olduğunu, müvekkilinin de belirtilen tarihlerde tarımla uğraştığını, bu nedenle Kurum işleminin hatalı olduğunu ileri sürerek Kurum işleminin iptali, 01.01.1997-31.01.2008 tarihleri arasında Tarım Bağ-Kur sigortalısı olduğunun ve 6111 sayılı Kanundan yararlanması gerektiğinin tespiti ile hak ediş tarihinden itibaren yaşlılık aylığı bağlanmasına karar verilmesini talep etmiştir.
    Davalı Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı vekili davacının geriye dönük hizmetlerinin tespiti için açtığı davada mahkemece verilen kararın Yargıtay 21. Hukuk Dairesince düzeltilerek onandığını, bu nedenle davanın kesin hüküm nedeniyle reddinin gerektiğini, kaldı ki dava tarihi itibariyle yürürlükteki mevzuata göre geçmişe yönelik olarak sigortalı kabul edilmesinin mümkün olmadığını, Kurum işlemlerinin mevzuat hükümlerine uygun olduğunu belirterek davanın reddinin gerektiğini savunmuştur.
    Yerel Mahkemece davacının dava konusu ettiği 01/01/1997-31/01/2008 tarihleri arasında tarımsal faaliyette bulunduğu, dolayısıyla 2926 sayılı Kanuna tabi Tarım Bağ-Kur sigortalısı sayılması ve 6111 sayılı Kanunda faydalandırılması, tahsis talebinde bulunulduğu 31/07/2012 tarihini takip eden aybaşı olan 01/08/2012 tarihinden itibaren de kısmi yaşlılık aylığı bağlanması gerektiği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
    Davalı Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı vekilinin temyizi üzerine karar Özel Dairece başlık bölümünde açıklanan gerekçelerle bozulmuştur.
    Yerel mahkemece önceki karardaki gerekçeler tekrar edilmek suretiyle direnme kararı verilmiştir.
    Direnme kararını davalı Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı vekili temyize getirmektedir.
    Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, somut olayda davacının 01.01.1997-31.01.2008 tarihleri arasında Tarım Bağ-Kur sigortalısı olarak kabul edilip edilemeyeceği noktasında toplanmaktadır.
    Davanın yasal dayanağı, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun Geçici 7. maddesi delaletiyle mülga 2926 sayılı Kanunun 2, 3, 5, 9 ve 10. maddeleridir.
    2926 sayılı Kanunun 2. maddesinde, kanunla veya kanunların verdiği yetkiye dayanılarak kurulan sosyal güvenlik kuruluşları kapsamı dışında kalan ve herhangi bir işverene hizmet akdiyle bağlı olmaksızın, 3. maddenin (b) bendinde tanımlanan tarımsal faaliyette bulunanların Tarım Bağ-Kur sigortalısı sayılacakları açıklanmıştır.
    Anılan Kanunun 3. maddesinin (b) bendinde "Tarımsal faaliyette bulunanlar; kendi mülkünde, ortaklık veya kiralamak suretiyle başkalarının mülkünde, kamuya mahsus mahallerde ekim, dikim, bakım, üretim, yetiştirme ve ıslah yollarıyla veya doğrudan doğruya tabiattan istifade etmek suretiyle bitki, orman, hayvan ve su ürünlerinin üretimini, avlanmasını, avcılar ve yetiştiriciler tarafından muhafazasını, taşınmasını sağlayanlar veya bu ürünlerden sair bir şekilde faydalanmak suretiyle kendi adına ve hesabına faaliyette bulunanlar" olarak tanımlanmış, 5. maddesinde, sigortalı olmanın zorunlu olduğu, sigortalı olmak hak ve yükümlülüğünden vazgeçilemeyeceği ve kaçınılamayacağı hüküm altına alınmıştır. Resen tescil başlığını taşıyan 9. maddeye göre bu Kanun kapsamında sigortalı sayılanların sigortalılıklarının başladığı tarihten itibaren 3 ay içinde Kuruma kayıt ve tescilini yaptırmayanların tescil işlemlerinin Kurumca resen yapılması gerektiği belirtilmiştir.
    Anılan Kanunun 10. maddesine göre ise, kayıt ve tescil işlemlerinde valilik, kaymakamlık, özel idare, belediye, muhtarlık ve nüfus idareleri kayıtları ile diğer kamu kurum ve kuruluşlarının, kanunla kurulu meslek kuruluşlarının, tarım satış kooperatifleri ve birliklerinin T. Şeker Fabrikaları A.Ş. ve tarım kesimine yönelik faaliyette bulunan milli bankaların kayıtlarının esas alınacağı bildirilmiştir.
    Diğer yandan, 2926 sayılı Kanunun 36. maddesi kapsamında Kurumun prim alacaklarını Bakanlar Kurulu Kararı ile ürün bedellerinden tevkifat suretiyle tahsil etmesi mümkündür.
    Bu bağlamda 2. madde kapsamına girenlerin prim borçlarının 36. madde kapsamında ürün bedellerinden tevkifat suretiyle kesilerek Bağ-Kur’a ödenmesi halinde kayıt ve tescil için Kuruma başvuru olmasa dahi bahse konu biçimde prim ödenmesi suretiyle sigortalı olarak kayıt ve tescil konusundaki iradenin ortaya koyulduğunun kabulü ile Tarım Bağ-Kur sigortalılığının prim tevkifatını takip eden aybaşından itibaren başlatılması zorunludur.
    Öte yandan Kurumun iş bu prim ödemesine rağmen, sigortalıyı resen kayıt ve tescil etmemesi, Kanunun kendisine yüklediği resen tescil mükellefiyetine de aykırılık teşkil etmektedir.
    Yeri gelmişken belirtilmelidir ki Tarım Bağ-Kur sigortalılığının yasal dayanağını oluşturan 2926 sayılı Kanunda bildirimsiz kalan sigortalılar için 506 sayılı Kanunun 79. ve 5510 sayılı Kanunun 86. maddesinde öngörülen "hizmet tespiti" davasına koşut bir düzenlemeye yer verilmemesi nedeniyle 2926 sayılı Kanun ile sigortalıların hak ve yükümlülüklerinin kayıt ve tescil edildikleri tarihi takiben başlayacağının hükme bağlanmış olması karşısında kayıt ve tescil ya da tescil yerine geçen iradi prim ödemesi veya prim tevkifatı ile devam eden tarımsal faaliyet ve buna dayalı "Tarım Bağ-Kur sigortalılığının tespiti" söz konusu olamayacaktır.
    Kaldı ki, 2. madde kapsamına girenlerin ürün bedellerinden 36. madde kapsamında yapılan prim tevkifatlarının Bağ-Kur’a ödenmesi hâlinde, kayıt ve tescil için Kuruma başvuru olmasa dahi bahse konu biçimde prim ödenmesi suretiyle sigortalı olarak kayıt ve tescil konusundaki iradenin ortaya koyulduğunun kabulü ile prim tevkifatını takip eden aybaşından itibaren tarım Bağ-Kur sigortalısı olarak tescil zorunlu olmakla birlikte prim tevkifatı veya ürün teslimi olmayan yıllar yönünden 2926 sayılı Kanun uyarınca Tarım Bağ-Kur sigortalılığı için 3. maddede belirtilen tarımsal faaliyetin kesintisiz sürdürüldüğünün yöntemince kanıtlanması zorunluluğu bulunmaktadır.
    Ayrıca tarımsal faaliyetin kesintisiz olarak devam ettiği hususunun kanıtlanması yönünden 2926 sayılı Kanunun 10. maddesinde yer alan kurum veya kuruluş kayıtlarının mevcudiyeti tek başına yeterli olmayıp, bu kayıtların fiili olarak tarımsal faaliyette bulunulduğuna dair diğer delillerle birlikte bulunması gerekmektedir.
    Bu doğrultuda, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.05.2011 gün ve 2011/10-230 E. 2011/319 K. sayılı kararında da açıkça belirtildiği üzere, davacının tarımsal faaliyetinin kesintisiz sürüp sürmediğinin tespiti için mahkemece; çekişmeli dönemde davacının nerede oturduğu; Nüfus Müdürlüğü, İlçe Seçim Kurulu Başkanlığı ve muhtarlık kayıtları esas alınarak belirlenmeli; dönem içinde Ziraat Bankası, kooperatif veya birlikler aracılığıyla tarımsal amaçlı kredi kullanıp kullanmadığı; 25.04.2006 gün 26149 sayılı Resmi Gazete"de yayımlanan 5488 sayılı Tarım Kanunu’nun 19. maddesi uyarınca Çiftçi Kayıt Sistemine dâhil edilerek doğrudan gelir desteği alıp almadığı ve bu bağlamda davacının hangi ürünleri ekerek bunları nerelere sattığı, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nun "zirai kazanç, zirai faaliyet, zirai işletme, çiftçi ve mahsulün tarifi" başlıklı 52, "zirai kazançta vergileme" başlıklı 53 ve "vergi tevkifatı" başlıklı 94 vd. maddeleri ile 213 Vergi Usul Kanunu’nun "vergi kesenlerin sorumluluğu" başlıklı 11. maddesi kapsamında zirai kazançlarından dolayı vergi ödeyip ödemedikleri araştırılmalıdır.
    Yine Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun konu ile ilgili 08.12.2010 gün ve 2010/10-580 E., 2010/647 K. sayılı kararında da belirtildiği üzere tevkifat yapma ve kurum hesaplarına aktarma yükümü, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nun 94/11. maddesinde öngörülen çiftçilerden satın alınan zirai mahsuller için yapılan ödemelerden gelir vergisine mahsuben tevkifat yapma yükümüne paralel olarak getirilmiştir. Bakanlar Kurulu Kararı kapsamındaki gerçek ve tüzel kişiler, tarımsal faaliyette bulunan bu kişilerden satın aldıkları ürün bedellerinden tevkifat yapmakla yükümlüdürler. Tevkifat suretiyle vergilendirilen çiftçiler yaptıkları satış ve hizmetleri dolayısıyla müstahsil makbuzu almak ve saklamak zorundadırlar. Tarımsal faaliyeti kapsamında ilaç, gübre ve sulama parası ödenip ödenmediği, varsa bunların fatura ve belgelerinin nelerden ibaret olduğu, ziraat odası, kooperatif veya birliklere üyeliği varsa üyelik kaydı yanında bu kuruluşlara düzenli bir şekilde aidat ödenip ödenmediği araştırılmalı, tarımsal faaliyete elverişli tapulu taşınmazının bulunup bulunmadığı, tarımsal faaliyetin taşınmaz kiralanması yoluyla gerçekleştirildiğinin savunulması hâlinde; taşınmazların, kimden hangi yıllar için kiralandığı, kiracının; kiralama yoluyla faaliyetini yürütmeye elverişli alet ve edevatının bulunup bulunmadığı araştırılmalı; traktörünün bulunduğunun ileri sürülmesi hâlinde, traktörün hangi tarihte satın alınıp ilgilisi adına trafiğe tescil edildiğini gösteren fatura ve trafik tescil belgesi celp edilmeli; hayvan yetiştiriciliği bulunduğunun ileri sürüldüğü hallerde, Hukuk Genel Kurulunun 01.06.2011 gün ve 2011/10-306 E. 2011/365 K. sayılı kararında da belirtildiği üzere 16.05.1986 tarihinde yürürlüğe giren 3285 sayılı Hayvan Sağlığı ve Zabıtası Kanunu"nun 22. maddesi kapsamında hayvanlara ilişkin menşe şehadetnamesinin bulunup bulunmadığı tespit edilerek, büyük ve küçükbaş hayvanlarına ilişkin istatistik bilgileri ve bu hayvanlara ilişkin yapılması zorunlu bulunan periyodik aşılara ilişkin bilgiler İlçe Tarım Müdürlüklerinden sorulmalı, köy muhtarı ve ihtiyar heyeti üyeleri gibi tarımsal faaliyetin varlığını yakından bilebilecek durumda bulunan tanıklar dinlenerek sigortalılık olgusunun varlığı hiçbir duraksamaya yer vermeyecek şekilde açıklığa kavuşturulduktan sonra hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmelidir.
    2926 sayılı Kanunun 6. maddesinde tarım sigortalılığını sona erdiren nedenlere yer verilmiştir. Buna göre; sigortalılık niteliğini yitirenlerin tarım sigortalılığının yeniden başlaması için tescil veya tescil yerine geçen iradi prim ödemesi ya da prim tevkifatı yapılması gerekmekte olup, belirtilen durumlar dışında, kendiliğinden Kanun kapsamına alınmayacakları, Tarım Bağ-Kur sigortalılığın bir diğer sosyal güvenlik kuruluşu kapsamından çıkmaları ile yeniden başlayıp devam etmeyeceği de dikkate alınmalıdır (Hukuk Genel Kurulunun 14.02.2007 gün ve 2007/21-73 E. 2007/71 K.; 03.10.2007 gün ve 2007/10-658 E. 2007/718 K. sayılı ilamları).
    Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında somut olay incelendiğinde, davacının teslim ettiği ürünlerden 1995, 1996 yıllarında prim kesintisinin yapıldığı, bu kesintilerin kendisine aidiyetinin tespiti için açtığı dava sonucunda prim kesintilerine dayanılarak 01.10.1995-31.12.1996 tarihleri arasında davacının sigortalı kabul edildiği anlaşılmaktadır. Ancak davacının tespitini istediği 01.01.1997 ile 31.01.2008 tarihleri arasında prim tevkifatı veya ürün teslimi bulunmamakta olup 01.01.1997 ile 31.01.2008 tarihleri arasındaki döneme ilişkin davanın reddi yerine kabulüne karar verilmesi hatalı olmuştur.
    O hâlde, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
    Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
    SONUÇ: Davalı Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı BOZULMASINA, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 06.12.2017 gününde oy birliği ile karar verildi.

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi