10. Hukuk Dairesi 2015/1428 E. , 2015/3554 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :. İş Mahkemesi
Dava, ödeme emrininin iptali ve borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, bozma sonrasında yapılan yargılamada ilamında belirtildiği şekilde davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Hüküm, davacı ...... avukatı ve davalı ...... Başkanlığı avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz iateklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi ...... tarafından düzenlenen rapor ile dosya incelenmiş olup işin gereği düşünüldü, aşağıdaki karar tespit edildi
Somut olay incelendiğinde; davacının,......ve....... ortağı ve yönetim Kurulu üyesi olması nedeniyle, dava dışı şirketin Kuruma olan borçları nedeniyle, davacıya, 2009/034253 sayılı ve 2009/48639 sayılı ödeme emirleri tebliğ edildiği, davacı tarafından süresinde açılan bu davada, söz konusu ödeme emirlerinin iptalinin istenildiği anlaşılmaktadır.
Dairemizin uyulan bozma ilamında, 6183 sayılı Kanunun Zamanaşımının kesilmesi başlıklı 103. maddesinde zamanşımını kesen sebeplerin belirtildiği, buna göre öncelikle davaya konu ödeme emirlerinde zamanaşımına uğramayan dönemlerin de var olduğunu ve bunun mahkemece gözetilmesi gerektiğine dikkat çekilmiş, ayrıca, “ dosya içerisindeki belgelerden dava dışı ........ve.... ...."nin yapılandırma başvurusunda bulunduğu iddia edildiğine göre, mahkemece uyuşmazlık konusu dönem prim borçlarına ilişkin söz konusu şirketin davalı Kuruma yapılandırma talebinde bulunup bulunmadığı ve bulundu ise ödeme planların temini ile zamanaşımın kesilip kesilmediği hususunun araştırılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken” şeklinde davadışı anonim şirketin yapılandırması nedeniyle ödeme planı ve bu planın bozulup bozulmadığı buna göre yapılandırma devam ediyorsa davanın kaonusuz kalıp kalmadığı hususunun araştırılması gereğine işaret edilmiştir.
Bozma sonrasında, mahkemece, zamanaşımı yönünden belirlemeler yerinde ise de, davadışı Anonim Şirketin yapılandırması yönüyle yapılan incelemenin Bozma gereklerini karşılamadığı, bu yönüyle dosyanın yanılgılı değerlendirmeye dayalı olduğu anlaşılmaktadır.
Müteselsil borçlulukta alacaklı, alacağının tamamını veya bir kısmını karşısındaki borçlulardan dilediği birinden isteyebilmek imkânına sahip bulunduğu gibi, borçlular da alacaklıya karşı borç sona erinceye kadar hep birlikte sorumlu
olmakta devam ederler. Borçlulardan birinin borç ödemeden aciz haline düşmesinin veya iflas etmesinin alacaklı için her hangi bir tehlikesi yoktur; zira diğer borçlulardan her biri borcun tamamını ifa etmek yükümlülüğü altında bulunmaktadır. Müteselsil borçluluk alacaklıya, borçluların içinden ödeme gücü en yüksek olanı seçerek edimin tamamını ondan isteyebilme yetkisini tanır.
Müteselsil borçlulukta borçlular, alacaklıya karşı, mutlak defi olarak adlandırılan, borcun sebebinden veya konusundan doğan def’iler ileri sürebilecekleri gibi (örnek olarak müteselsil borçluluğu doğuran sözleşmenin imkânsızlık, hukuka ve ahlaka aykırılık sebebiyle hükümsüz olduğu; alacaklının fiil ehliyetine sahip bulunmadığı; borcun bütün borçlular bakımından zaman aşımına uğramış olduğu def’iler), her bir borçlu, alacaklı ile arasındaki şahsi ilişkiden kaynaklanan def’ileri de (örneğin alacaklının takibine uğrayan borçlunu ehliyetsizliği; iradesinin fesada uğramış bulunması; borcunun henüz muaccel olması gibi.) ileri sürebilir.
Bu yasal düzenlemeler ve açıklamalar ışığı altında, inceleme konusu dava değerlendirildiğinde; 2002/9 ay ile 2004/1,2,3. aylar arasındaki dönem bakımından, mahkemece şirketin yapılandırmasının davacı hakkında da kesme sebebi olacağından hareketle karar verildiği anlaşılmakta ise de, aslen müteselsil borçlular arasında zamanaşımı def"inin kişisel kesme sebebi olarak öngörülmüş olması nedeniyle zamanaşımının kesilmemiş olduğu dikkate alınmaksızın, yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir.
Diğer taraftan, dava dışı Anonim şirketin 28/07/2008 tarihinde ve öncesinde yapılandırma talebinde bulunduğu, bu yapılandırmaların bozulup bozulmadığı, şayet, bozulmamış ise yapılandırmanın, davacıya da sirayet etmekle, davanın konusuz kalacağı hususlarının da gözetilmemesi, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
Mahkemece, açıklanan maddi ve hukuki ilkeler gözetilerek, kusur raporu aldırıldıktan sonra, bir karar verilmesi gerekirken, eksik araştırma ve inceleme ile yazılı şekilde karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, taraf vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilerek hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istem halinde davacıya iadesine, 02.03.2015 gününde oybirliği ile karar verildi