10. Hukuk Dairesi 2015/1473 E. , 2015/3552 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi : İş Mahkemesi
Dava, yersiz ödendiği iddiasıyla davalıda tahsili için Kurumca yapılan takibe davalının itirazının iptali ile icra inkar tazminatı istemine ilişkindir.
Mahkemece, bozmaya uyarak ilamında belirtildiği üzere davanın kısmen kabul ve kısmen reddi ile Kapatılan....İcra Müdürlüğünün 2010/8900 sayılı dosyasına yapılan itirazın iptaline, takibin 6.541,97 TL üzerinden devamına,fazlaya ilişkin istemin reddin, icra-inkar tazminatı talebinin reddine karar verilmiştir.
Hükmün, davacı Kurum ve davalı...avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi ......tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Eldeki davada, 506 sayılı kanun kapsamında sigortalı babası üzerinden ölüm aylığı almakta iken, davalının fiili olarak 506 Sayılı Yasa kapsamında sigortalı işte çalıştığı gerekçesi ile dosya kapsamına göre 09.03.2006 tarihli işlemle 23.10.1994-22.06.2004 tarihleri arasında davalıya ödenen aylıkların tahsilinin istenildiği, dava öncesinde ...İlinde 2006 yılında bir takip yapıldığı, fakat bu takipte verilen yetkisizlik kararı ile takibin son bulduğu, sonrasında, davalı hakkında 15.07.2010 tarihinde Kurumca alacağın tahsili amacıyla işlemlere devam edilmesinin istenilmesi ile takibe başlanıldığı anlaşılmakla birlikte, davacı kurumca davalıya ödenen aylıkların yersiz olduğunun hangi tarihte tespit edildiğine ilişkin bir işlem veya tespit veya beyana rastlanılmamıştır.
Diğer taraftan, davalı avukatının cevap dilekçesinde ve usulünce yaptığı zamanaşımı definin de mevcut olduğu anlaşılmakla; Mahkemece, davalı avukatının zamanaşımı defi bakımından herhangi bir irdeleme yapılmaması isabetsiz görülmüştür.
Davanın yasal dayanaklarından 5510 sayılı Yasanın 96. maddesi, “Kurumca işverenlere, sigortalılara, isteğe bağlı sigortalılara gelir veya aylık almakta olanlara ve bunların hak sahiplerine, genel sağlık sigortalılarına ve bunların bakmakla yükümlü olduğu kişilere, fazla veya yersiz olarak yapıldığı tespit edilen bu Kanun kapsamındaki her türlü ödemeler;
a) Kasıtlı veya kusurlu davranışlarından doğmuşsa, hatalı işlemin tespit tarihinden geriye doğru en fazla on yıllık sürede yapılan ödemeler, bu ödemelerin yapıldığı tarihlerden,
b) Kurumun hatalı işlemlerinden kaynaklanmışsa, hatalı işlemin tespit tarihinden geriye doğru en fazla beş yıllık sürede yapılan ödemeler toplamı, ilgiliye tebliğ edildiği tarihten itibaren üç ay içinde yapılacak ödemelerde faizsiz, üç aylık sürenin dolduğu tarihten sonra yapılacak ödemelerde ise bu süre sonundan itibaren hesaplanacak olan kanunî faizi ile birlikte, ilgililerin Kurumdan alacağı varsa, bu alacaklarından mahsup edilir, alacakları yoksa genel hükümlere göre geri alınır…” düzenlemesini içermektedir.
5510 sayılı Kanunun 96"ncı maddesi, sebepsiz zenginleşmede geri verme konusuna ilişkin özel bir düzenleme niteliğinde olup, zamanaşımı hükmü olarak tanımı ve yorumlanması olanaksızdır. Maddede genel hükümlere yollamada bulunulması ve Kanunun "Zamanaşımı, hakkın düşmesi ve avans" başlığını taşıyan 97"nci ve diğer maddelerinde fazla veya yersiz ödemeden kaynaklanan Kurum alacağı yönünden düzenlemeye yer verilmemiş olması, fazla ve yersiz ödemeden kaynaklanan Kurum alacağına ilişkin zamanaşımı konusunun genel hükümlerden hareketle çözümünü zorunlu kılmaktadır. Bilindiği gibi, zamanaşımı defi, borcu ortadan kaldırmamakla birlikte, bunu ileri süren tarafa, borcu yerine getirmekten kaçınma yetkisi vermektedir. Bu bağlamda, Borçlar Kanununun 66"ncı maddesine göre; nedensiz mal ediniminden dolayı açılacak dava, zarar gören tarafın verdiğini geri almaya hakkı olduğunu öğrendiği tarihten itibaren bir yıl ve herhalde bu hakkın doğduğu günden itibaren on yıl geçmekle zamanaşımına uğramaktadır. Anılan Kanunun 132"nci maddesinde, zamanaşımının işlemesine engel olan ve onu durduran sebepler sıralandığı gibi, 133"üncü maddesinde de zamanaşımını kesen olgular açıklanmıştır. Sebepsiz zenginleşme hukuksal temeline dayalı bu tür davalarda öngörülen bir yıllık zamanaşımı süresinin başlangıcı ise kamu kurum ve kuruluşları açısından, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu"nun 16.09.1987 gün ve 1987/9-68 Esas, 1987/618 Karar numaralı ilamında da vurgulandığı gibi, o kurum ve kuruluşların dava açma konusunda yetkili kılınan kişi veya organlarının verdiğini geri almaya (istirdada) hakkı olduğunu öğrendiği tarihtir.
Yukarıdaki açıklamalar ışığı altında inceleme konusu dava değerlendirildiğinde; özellikle, davalı avukatının cevap dilekçesi ile süresinde ve usulünce yaptığı zamanaşımı def"i incelenmeli, buna göre ,Kurum yönünden zamanaşımı süresinin, dava açmaya yetkili kişi, ya da organının öğrenme tarihi itibarıyla işlemeye başladığı dikkate alınıp, talep edilen aylıklar itibari ile 22.06.2004 tarihi ile ilk kez .... ilinde takibe başlandığı, bu arada 2004/3583 sayılı .... İcra Müdürlüğü"ndeki takip dosyası da getirtilerek, davaya konu olayla ilgisi araştırılmalı ve 2006 yılında başlanan diğer takip tarihi arasında Kurumca ne gibi işlemlerin yapıldığı hususu netleştirilmeli, bu kapsamda davalı avukatının defi hakkında bir irdeleme yapılmak suretiyle davaya konu takipte, zamanaşımının gerçekleşip gerçekleşmediği irdelenmeli, Kurumca mükerrer takip yapılıp
yapılmadığı da belirlendikten sonra zamanaşımının gerçekleşmediği saptandığında, davalının babasından aylık almasına rağmen, çalışmasını kuruma bildirmemesi nedeniyle, uyuşmazlığın çözümünde uygulanması gereken 5510 sayılı Kanunun 96"ncı maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında değerlendirme yapılarak elde edilecek sonuca göre hüküm kurulmalıdır.
Yukarıda açıklanan yasal düzenlemeler, maddi ve hukuki olgular dikkate alınmaksızın, yazılı şekilde karar verilmesi ,usul ve yasaya aykırı olup,bozma nedenidir.
O hâlde, taraf avukatlarının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalıya iadesine, 02.03.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.