3. Hukuk Dairesi 2015/2682 E. , 2016/2643 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı vekili, dava dilekçesinde; davalının ... adresinde ticarethane statüsü ile abonelik sözleşmesi imzalayarak elektrik kullandığını, tahakkuk ettirilen elektrik enerji bedellerinin tahsili amacıyla davalı aleyhine başlatılan takibe davalının haksız olarak itiraz ettiğini ileri sürerek; itirazın iptali ile takibin devamına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı, cevap vermemiştir.
Mahkemece, dosya kapsamına göre; davacının denetim görevini yerine getirmediği, bu nedenle verdiği zarardan sorumlu olduğu, faturaların hatalı olup arasında fahiş fark bulunduğu gerekçesiyle, hesaplama konusunda bilirkişiden alınan raporun değerlendirilmeye alınmadığı belirtilerek davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmü, davacı vekili temyiz etmiştir.
HMK 266.maddesi hükmüne göre, genel hayat tecrübesi ve kültürünün sonucu olarak herkesin bilmesi gereken konularla hakimlik mesleğinin gereği olarak hakimin hukuki bilgisi ile çözümleyebileceği konular dışında kalan ve çözümü özel veya teknik bir bilgiyi gerektiren hallerde bilirkişi oy ve görüşünün alınması zorunludur. Kural olarak bilirkişi raporu hakimi bağlamaz. Hakim raporu serbestçe taktir eder. Hakim, raporu yeterli görmezse, bilirkişiden ek rapor isteyebileceği gibi gerçeğin ortaya çıkması için önceki bilirkişi veya yeniden seçeceği bilirkişi vasıtasıyla yeniden inceleme de yaptırabilir.
Elektrik Tarifeleri Yönetmeliği"ni yürürlükten kaldırarak 01.03.2003 tarihinde yürürlüğe giren Elektrik Piyasası Müşteri Hizmetleri Yönetmeliği"nin 23. maddesinde ise; ödeme bildirimine ilişkin hataların; hatalı sayaç okunması, yanlış tarife veya yanlış çarpım faktörü uygulanması, tüketim miktarı ve/veya bedelinin hatalı hesaplanması ya da mükerrer ödeme bildirimi düzenlenmesi gibi hususlar olduğu açıklanmış ve tüketim bedelinin eksik tahsil edilen kısmının müşteriden tahsil edileceği belirtilmiştir.
Somut olaya gelince; davacı tarafından, 2003/01 ila 2005/06.dönemler arası 15 ayrı manuel dönem tahakkukundan kaynaklanan toplam 3.008,80 TL asıl alacak ve fer"ilerinin tahsili amacıyla davalı aleyhine takip başlatılmış; davalı borçlu, işyerini 2004 yılının 7.ayında terketmesi nedeniyle borcun o tarihe kadar olan 326.60 TL olan kısmını kabul ettiğini belirterek geri kalan miktar ve ferilerine itiraz etmiştir. Dava konusu takibe konu olan son tahakkuka ilişkin 2005/6.dönem faturası 2.655,00 TL olup, diğer 14 fatura toplamı ise, geri kalan asıl alacağı oluşturmakta olup, miktar itibariyle son fatura ile öncekiler arasında ciddi fark bulunmaktadır. Mahkemece bilgisine başvurulan bilirkişi tarafından düzenlenen raporda, dava konusu tahakkuklara ilişkin olarak denetime elverişli şekilde dönem dönem hesaplama yapılmamış, sadece davalı kurumun tahakkukunun doğru olduğu vurgulanmış, fatura bedelleri arasındaki ciddi farka ilişkin bir değerlendirme de bulunulmamıştır. Mahkemece, tahakkuka konu dönemler arası kullanım bedelleri arasında bulunan farkın anlaşılamadığı, sonradan abone olan dava dışı kişi adına abone sözleşmesi düzenlenirken davalının borçlu olduğunun tespit edildiği, davacının durumu denetlemeyerek verdiği zarardan sorumlu belirtilerek, bilirkişi raporu değerlendirmeye alınmaksızın davanın reddine karar verilmiştir. Bilirkişi raporunu yetersiz bulan mahkeme hakiminin aynı bilirkişilerden ek rapor yada yeni bir bilirkişiden yeni bir rapor almaksızın kendi hukuki bilgisi ile değerlendirme yapması ve bilirkişi düşüncesine aykırı biçimde karar vermesi yasal olarak mümkün değildir.
Hal böyle olunca, mahkemece; yukarıda açıklanan maddi ve hukuki olgular gözetilerek, öncelikle dosyanın önceki bilirkişi dışında uzman mühendis başka bir bilirkişiye verilmesi, bilirkişiden davacının davalı taraftan isteyebileceği takibe konu bedelin, tahakkuk tarihleri dikkate alınarak ilgili yönetmelik hükümlerine göre ayrı ayrı denetime elverişli bir şekilde hesaplanması konusunda rapor alınması, davacının tahsilini istemekte haklı olduğu alacak miktarının bu şekilde belirlenerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 25.02.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.