8. Hukuk Dairesi 2012/8414 E. , 2012/9906 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Sınırlandırmanın iptali ve tescil
... ile Hazine aralarındaki sınırlandırmanın iptali ve tescil davasının kabulüne dair Nevşehir Sulh Hukuk Mahkemesinden verilen 14.06.2011 gün ve 1031/880 sayılı hükmün Yargıtay"ca incelenmesi davalı Hazine vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:
KARAR
Davacı, dava dilekçesinde; zilyetliği altında bulunan taşınmazın 3000-4000 m2"lik kısmının kadastro çalışmalarında 157 ada 650 parsel içerisinde mera olarak tespit edildiğini açıklayarak mera sınırlandırmasının iptali ile adına tapuya tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı Hazine vekili, cevap dilekçesinde; meranın zilyetlikle iktisabının mümkün olmadığını bu nedenle davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Mahkemece, davanın kabulü ile 02.05.2011 tarihli teknik bilirkişi raporunda yeşil ve kırmızı ile boyalı 4228,87 m2 yüzölçüme sahip yerin 157 ada 650 parselden ifrazı ile davacı adına kayıtlı 157 ada 32 parselle birliştirilerek davacı adına tapuya tesciline karar verilmesi üzerine; hüküm, davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, hibe ve kazanmayı sağlayan eklemeli zilyetlik hukuki sebeplerine dayalı olarak TMK.nun 713/1, 996 ve 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14. maddesi gereğince açılan mera sınırlandırmasının iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Mahkemece, teknik bilirkişi raporunda gösterilen yer yönünden davanın kabulüne karar verilmiş ise de, yapılan araştırma ve inceleme hüküm vermeye yeterli bulunmamaktadır. Dava konusu 157 ada 650 parsel 25.06.2007 tarihinde senetsizden kadim mera vasfı ile tespit edilmiş olup, tutanak itirazsız olarak 10.08.2007 tarihinde kesinleşmiştir. Davada husumet, Hazineye yöneltilmiştir. Hükme esas alınan teknik bilirkişinin raporunda taşınmazın bulunduğu yerin ilçesi "Acıgöl", köy/mahalle Karapınar olarak tarif edilmiştir. Taşınmaz Acıgöl Belediyesi sınırları içerisinde kalan bir yer ise, davanın TMK. nun 713/3. fıkrası uyarınca ilgili kamu tüzel kişisi olması nedeniyle Acıgöl Belediye Başkanlığına yöneltilmesi, davaya katıldıkları takdirde tanıklarını ve delillerini sunmaları için kendilerine süre ve imkan tanınması, bu şekilde taraf teşkilinin sağlanması ve davanın yürütülmesi gerekmektedir.
Bu durumda bir arazinin kullanım süresi ve niteliğini en iyi belirleme yöntemi hava fotoğraflarıdır. Bu hava fotoğraflarının kadastro tespitinden önceki yıllara ait en az iki ayrı zamana ilişkin olması gerekir. Bu konuda sağlıklı bir yargıya ulaşmak için kadastro tespit tarihinden geriye doğru 20 – 25 yıl öncesine ait (1977-1987 yılları arası) en az iki farklı tarihe ait stereoskopik hava fotoğraflarının dosyada yer almış olması ve bu fotoğrafların stereoskopla üç boyutlu olarak incelenmesi gerekir. Ayrıca, stereoskopik çift hava fotoğrafı, bir stereoskop altında incelendiğinde, arazinin üç boyutlu görüleceği, taşınmazın sınırlarının belirlenebileceği ve bu amaçla ekilemeyen bakir alanların net bir biçimde tespitinin yapılabileceği görülecektir. Ne var ki, yukarıda açıklandığı üzere mahkemece hava fotoğraflarından yararlanma yoluna gidilmemiştir.
Bu halde mahkemece yapılacak iş; öncelikle dava konusu taşınmaza komşu parsellere ait tapu kayıtları ile kadastro tutanakları ve varsa dayanak belgeleri tapu sicil müdürlüğünden getirtilerek dosya arasına konulmalı, yeniden yapılacak keşifte yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarına göre, komşu köylerden seçilecek yerel bilirkişi ve taraflarca bildirilecek tanıklar HMK. nun 243 ve 244. maddeleri gereğince keşif yerine davetiyeyle çağrılmalı, aynı Kanunun 259 ve 290/2. maddeleri uyarınca uyuşmazlığın taşınmaza ilişkin bulunması nedeniyle yerel bilirkişi ve tanıklar keşif yerinde dinlenmeli, dava konusu taşınmazın kadastro öncesi niteliği, tarımsal amaçlı zilyetliğin hangi tarihte başladığı hususları ile kazanmayı sağlayan zilyetlik koşulları, komşu parsellere ait kayıtlar da gözönünde bulundurularak yerel bilirkişi ve tanıklardan sorulmalı, beyanlar arasında çelişki bulunması halinde HMK. nun 261. maddesi gereğince giderilmesine çalışılmalı, aynı keşifte ziraat mühendisi, kadastro fen elemanı, jeodezi ve fotoğrametri mühendisinden oluşacak uzman bilirkişi kurulu marifetiyle kadastro tespit tarihinden geriye doğru 20 – 25 yıl öncesine ait ve iki ayrı tarihte çekilmiş stereoskopik çift hava fotoğraflarının getirtilip stereoskop aletiyle yukarıdaki açıklamalar doğrultusunda inceleme yaptırılarak taşınmazın niteliği ve tarımsal amaçlı olarak ne zaman kullanılmaya başlandığının belirlenmesine çalışılmalı, HUMK.nun 366 ve HMK.nun 290/2.maddeleri uyarınca yakın plan ve panoramik fotoğraflar konunun uzmanı ve atanacak bilirkişi aracılığıyla çektirilip mahkemece onaylandıktan sonra dosya arasına konulmalı, tanık ve yerel bilirkişi sözleri ilmi esaslara göre hazırlanan bilirkişi raporlarıyla denetlenmeli, toplanacak deliller sonucunda koşulları oluşuyorsa bağımsız parsel olarak davacı adına tesciline karar verilmesi gerekmektedir. Kabule göre, davacı tarafından talep olmadığı halde dava konusu taşınmazın dava dışı üçüncü kişi adına tapuda kayıtlı olan 157 ada 32 parsel sayılı taşınmaz ile birleştirilerek tesciline şeklinde hüküm kurulması HUMK.nun 74. (HMK. 26.md.) maddesine uygun düşmemektedir. HMK.nun 26.(HUMK.nun 74.) maddesine göre “....Hakim tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır; ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez…”. Talep aşılarak karar verilmiş olması isabetsiz bulunmaktadır.
Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı Hazine vekilinin temyiz itirazları yerinde görüldüğünden kabulüyle hükmün 6100 sayılı HMK.nun Geçici 3. maddesi yollaması ile halen yürürlükte bulunan 1086 sayılı HUMK.nun 428.maddesi uyarınca BOZULMASINA, HUMK.nun 440/III-1, 2, 3 ve 4. bentleri gereğince ilama karşı karar düzeltme yolu kapalı bulunduğuna 05.11.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.