Abaküs Yazılım
Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2017/901
Karar No: 2021/323

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2017/901 Esas 2021/323 Karar Sayılı İlamı

Ceza Genel Kurulu         2017/901 E.  ,  2021/323 K.

    "İçtihat Metni"

    Kararı Veren
    Yargıtay Dairesi : 14. Ceza Dairesi
    Mahkemesi :Asliye Ceza
    Sayısı : 252-399

    Çocuğun basit cinsel istismarı suçundan sanık ...’ün TCK’nın 103/1-b, 103/3, 62 ve 53. maddeleri uyarınca 3 yıl 9 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ve hak yoksunluğuna ilişkin ... 2. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 02.06.2011 tarihli ve 252-399 sayılı hükmün sanık müdafisi tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 14. Ceza Dairesince 08.09.2014 tarih ve 15459-9529 sayı ile onanmasına karar verilmiştir.
    Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 17.02.2017 tarih ve 22640 sayı ile;
    "Mağdure ..."nin 29.03.2011 günü kollukta alınan ifadesinde; "Ben 17.03.2011 tarihinde dişlerimdeki sorun nedeniyle Ağız ve Diş Sağlığı merkezine gitmiştim. Bu ilk gidişimde yanımda arkadaşım olduğu halde diş hekimi ..., sorumlu hemşire ile birlikte dişime kanal tedavisi uyguladı. Bu ilk gittiğimde bana karşı doktorun bir davranışı nasılsa öyle davrandı. Hemşire nezaretinde dişimi tedavi etti. Bir hafta sonraya bana randevu verdi. Randevu günümde yanımda arkadaşım ... olduğu halde 23.03.2011 ... günü saat 12.30"da Diş Sağlığı Merkezine gittik. Dr. ... çalışma odasında bilgisayar ile meşguldü. Odasında hemşire yoktu. Bizim geldiğimizi görünce diş tedavisi için beni koltuğa oturttu. Bana "Korkuyor musun?" dedi. Ben "Acıyacak mı?" diye sordum." Bu sefer iğne olmaya gerek yok acımayacak" dedi. Bu arada diş dolgu işlemine başladı. Benim daha önce bir dişim kanal tedavisi görmüştü. Dişlerime baktığında diğer iki dişimi de çüriimekte olduğunu görünce bunları da tedavi edelim dedi. Bu defa üç dişime dolgu yaptı. Dolgu işlemi devam ederken ağız içinde biriken tortu ve tükürükleri pis su gider haznesine tükürmem için hamle yaptığında ayakta sağ tarafımda bulunan doktor beni iki eliyle belimden tutarak koltuğa doğru geri çekerek tekrar yatmamı sağladı. Bu belimden tııtma olayı bir defa oldu. Tedavi nedeniyle gerilmiştim. O ana kadar arkadaşımla gülüp konuşuyorduk. Gerginliğimi gidermek için "Neden gülmüyorsun?" diyerek eliyle böbrek üstüne gelecek şekilde sırtımı gıdıklamak istedi. Daha sonra yine çok korkma diyerek karın boşluğuma doğru eliyle "... gül. Niye gülmüyorsun?" diye ikinci defa dokundu. Daha sonra tedavi devam ederken ben irkildim. Bana acıdığı zaman elini kaldır demişti. Elimi kaldırmayıp irkilince elinde eldivenleri olduğu halde elimi tutarak havaya kaldırdı. Bana "Bak elin var, elini kaldır, dolgu yaparken kendini geri çekme" dedi. Beni tedavi ederken, arkadaşım ... bir metreden az bir mesafeden bizi izliyordu. Doktor bir ara yürüyen koltuğuyla ..."a dönerek ona kadar yarım metre gitti. Elinde eldivenleri olduğu halde iki eliyle gülerek "Senin dişlerini de tedavi edelim, çürük var." dedi. İki eliyle ..."ı da belinden gıdıklama şeklinde tuttuğunu gördüm. Benim dolgum bitip koltuktan kalktım. Daha sonra ... arkadaşımı koltuğa oturttu ve onun diş taşlarını temizledi. ... koltuğa oturunca da mesai başladığından hemşire geldi. Hemşire geldikten sonra şakalaşma devam etmedi. İşimiz bittikten sonra doktordan rapor istedik. Rapor yazarken bir yandan da benden telefon numaramı istedi. Ayrıca bana 12 Nisan 2011 tarihine randevu verdi. Kendi de bize telefon numarasını verdi. Bana "Belki dolgunda bir sorun çıkarsa beni bu telefondan ararsınız." dedi. Hemşire yanımızda olduğu halde bizimle hem tokalaşarak hem de yanak yanağa dokunarak vedalaştı. Biz okula geldik. Aradan iki gün geçtikten sonra benim telefonumdan beni iki defa aramış. Ben merak ettim, dönüş yaptım. Kendisine kısa mesaj attım. "Beni aramışsınız, duymadım." diye. Doktor bu mesajım üzerine bana birinci mesajını attı. "Öylesine canım, hatırını soracaktım, iyi misin diye dolgundan memnunmusun falan filan ne yapıyorsun?" dedi. Ben tekrar mesaj attım. "İyiyim, teşekkür ederim. Dolgumdan memnunum sağ olun, siz nasılsınız?" dedim. Sonra bana tekrar mesaj attı. "İşten çıkıyorum, çok yoruldum, ... bırak resmiyeti, siz deme artık, yorucu bir gün daha bitti." dedi. Ben yeniden cevap vermedim, o da bir daha aramadı. Ben aramızda geçen mesajlaşmaları 28.03.2011 tarihinde babama anlattım. Babam okul idaresini aradı. Bu gün ise ifadeye çağrıldım. Dr. ... bir doktor olarak hastası ile kurması gereken samimiyetin üstünde tavır ve davranışlara sahipti. Bana çektiği mesajlarda da bunu fark ettim. Kendisinin bir anlık bir heves veya gaflet içinde bulunarak bana karşı bu davranışlarda bulunduğunu düşünüyorum. Babamın da düşüncesi doğrultusunda kendisinden şikâyetçi değilim." şeklinde
    12.04.2011 günü Cumhuriyet savcısına verdiği ifadede; "29.03.2011 tarihinde verdiğim ifade doğrudur, aynen tekrar ediyorum. ... Ağız ve Diş Sağlığı Merkezine dişlerimden tedavi olmak için 17.03.2011 ve 23.03.2011 tarihinde iki kez gittim, her iki seferde de doktor ... dişlerime tedavi uyguladı. 17.03.2011 tarihinde her şey olması gerektiği gibiydi, tedavimin yapıldığı odada bir hemşire nezaretinde doktor ... tedavimi ciddiyetle yaptı, fakat ikinci gidişimde yani 23.03.2011 tarihinde doktor ... çalışma odasında tekrar tedavimi yaptı, odada arkadaşım ... da vardı, odada hemşire yoktu, bana ve arkadaşım ..."ya bir doktorun olması gerektiğinden çok daha fazla samimi davranmaya başladı, ben diş tedavisi için oturduğum koltukta ağzımda birikmiş tortu ve tükürükleri tükürmek için yana doğru hamle yaptığımda doktor ... iki eliyle benim belimden tutarak benim tekrar yarı yatar vaziyete gelmemi sağladı, ben gergin olmam sebebiyle arkadaşımla konuşarak gülmeye başladım, daha sonra canım sıkıldı somurtmaya başladım. Bu sefer doktor ... "Neden gülmüyorsun?" diyerek eliyle böbrek üstüme gelecek şekilde sırtımı gıdıklamak istedi, daha sonra "Çok korkma." diyerek karın boşluğuma doğru eliyle gıdıklar gibi dokundu, bana dokunmaları normal bir doktorun dokunması gibi gelmedi, bana yakınlaşmaya çalıştığını hissettim, daha sonra bana randevuyu öğle arası vermişti, mesai başladı, odaya bayan hemşire geldi, bayan hemşire geldikten sonra doktor ... tekrar ciddileşti ve hemşire geldikten sonra eliyle veya herhangi bir şekilde şakalaşma yapmadı. İşim bittikten sonra doktordan rapor istedim, rapor yazarken benden telefon numaramı istedi, bana 12.04.2011 tarihinde randevu verdi, kendi telefon numarasını da bana verdi, ben telefon numaranızı niye veriyorsunuz diye sordum, bana bir problem çıkarsa dolgunda bir sorun çıkarsa beni ararsın dedi. Daha sonra diş sağlığı merkezinden ayrıldık, iki gün sonra benim cep telefon numaram olan ... no.lu numaramdan doktor ... kendi cep telefon numarası olan ... no.lu hattan iki defa cevapsız çağrı yapmış kendisine mesaj attım, "Beni aramışsınız, duymadım." diye yazdım, bu mesajın üstüne doktor birinci mesajı attı, mesajında "Öylesine canım, hatırını soracaktım, iyimisin diye, dolgundan memnun musun falan filan ne yapıyorsun?" diye mesaj attı, ben kendisine tekrar mesaj attım, "İyiyim, teşekkür ederim, dolgumdan memnunum sağolun, siz nasılsınız?" dedim, bu sefer bana tekrar mesaj attı "İşten çıkıyorum, çok yoruldum, ... bırak resmiyeti, siz deme artık, yorucu bir gün daha bitti." diye mesaj attı, ben daha sonra durumu babama anlattım, fakat bana dokunduğunu babama söylemedim, ama okul idaresine, okuduğum okul olan ... Güzelsanatlar ve Spor lisesi müdür yardımcısı ..."ya, ..."a söyledim, olaydan dolayı davacı ve şikâyetçi değilim." şeklinde,
    02.06.2011 günü ... 2. Asliye Ceza Mahkemesinde yapılan oturumda; "Diş rahatsızlığım vardı, tanıdıklarımdan sorduğumda herkes sanığın iyi bir doktor olduğunu söyledi, bu nedenle randevu aldım, ilk randevuma tek başıma gittim, bir olumsuzluk yaşamadım, olay günü ise arkadaşım ... ile birlikte randevuya gittim, kanal tedavisi yapılacağı için korkuyordum, gergindim. Sanık bunu farketti, tedaviye başladı, "Dişin acırsa elini kaldır, durayım." dedi. Ben ağzım acıyınca kendimi geri çektim, sanık elimi tutup "Kendini geri çekme, elini kaldır, anlarım." dedi. Ağzımda biriken tortuyu boşaltmak için yana eğildiğimde sanık belimden tutarak beni koltuğa yatırdı, tedavinin devamında neden gülmüyorsun diyen sanık sağ karın boşluğumu gıdıklayarak "Niye gülmüyorsun? Korktun mu? Acımaz." dedi. Tedavim bitti, koltuktan kalktım, sonra sanık ..."ın diş taşlarını temizlemeye başladı, ben ağzımla ilgilendiğim ve arkası dönük olduğu için ..."ın tedavisi sırasında ne olduğunu göremedim, ..."ın diş taşları temizlenirken hemşire odaya girdi, okula vermek için hemşire rapor yazıyordu, bu sırada sanık benim telefon numaramı sordu, ben söyledim, sanık kendi telefon numarasını verdi ve "Dişinde bir sorun olduğunda bu numaradan ulaşabilirsin." dedi. Oradaki sanığın durumu bize biraz samimi gelmişti, bu nedenle okula dönünce olayı öğretmenimize anlattık, fakat sonra sanığın davranışının doktor hasta ilişkisi düzeyinde olduğunu anladığımız için şikayetimizden vazgeçtik, duyduğumuza göre sanık bütün hastalarına iyi davranıyormuş, sanıktan şikâyetçi değilim." şeklinde beyanda bulunduğu anlaşılmıştır.
    Sanığın ise aşamalarda yaptığı tüm savunmalarda atılı suçlamaları reddederek mağdureler ile cinsel amaçlı bir temasının olmadığını, onları bir hasta, çocuk ve kardeşi olarak gördüğünü, samimiyetinin bu nedenle olduğunu beyan ettiği anlaşılmıştır.
    Mağdure ..."nin anlatımlarının daha istikrarlı olduğu, ..."ın ise her anlatımının olayın oluş şekline, sanığın kendisinin ve diğer mağdurun vücuduna dokunma şekli, dokunduğu yer ve dokunma sayısı bakımından birbirinden farklılıklar arz ettiği görülmüştür. ..."nin tüm aşamalarda, ..."ın ise birbiriyle ve ..."nin anlatımlarıyla uyumlu 29.03.2011 günü kollukta ve 02.06.2011 günü duruşmada verdiği ifadelere göre, sanığın ..."nin ağzındaki tortuları tükürmek üzere uzandığı tedavi koltuğundan doğrulduğu sırada tekrar yerine uzanmasını sağlamak üzere belinden bir kez tuttuğu, bir kez sırt bölgesine bir kez de karın bölgesine doğru neşelenmesini söyleyerek gıdıklama şeklinde bir hareketle kısa süre dokunduğu, ..."a ise oturduğu koltukla yaklaşarak bir kez belinden tutup kendine yaklaştırarak dişlerine baktığı sabit görülmüştür.
    Atılı suçlar kasten işlenen suçlardan olup TCK"nın 21/1 maddesinde "Kast, suçun kanuni tanımındaki unsurların bilerek ve istenerek gerçekleştirilmesidir." şeklinde tanımlanmıştır. Kast, failin iç dünyası ile ilgili bir olgu olmakla, failin kastını ya açıkça neyi kastettiğini beyan ve kabul etmesinden ya da dış dünyaya yansıyan hareketlerinin yorumlanması yoluyla tespit edebiliriz. Olayda sanık cinsel bir kastla hareket etmediği, mağdureleri bir hasta, çocuk hatta kardeşi gibi gördüğünü, bu nedenle samimiyet gösterdiğini savunmuştur. Mağdurelerin bedenlerine yaptığı dokunuşlarının uzun süreli olmamasına, dokunulan vücut bölgelerinin, mağdurelerin göğüs, kalça veya cinsel organ gibi erojen bölgelerinin olmamasına göre, ..."ye gönderdiği SMS"lerin cinsel içerik taşımamasına, mağdurelerin de her ifadelerinde sanığın davranışlarını aşırı görseler de cinsel amaçla yaptığına dair bir şüphe duyarak şikâyetçi olmadıklarını beyan etmelerine göre sanığın atılı suçları işlemeye yönelik bir kastının bulunduğunun tereddüde yer vermeyecek şekilde ortaya konulamadığı, bu nedenle sanığın atılı suçlardan cezalandırılmasının mümkün olmadığı," görüşüyle itiraz kanun yoluna müracaat etmiştir.
    CMK"nın 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 14. Ceza Dairesince 22.05.2017 tarih, 1382-2775 sayı ve oy çokluğuyla; itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
    TÜRK MİLLETİ ADINA
    CEZA GENEL KURULU KARARI
    Sanık hakkında mağdure ..."ya yönelik çocuğun basit cinsel istismarı suçundan verilen mâhkumiyet hükmüne ilişkin itiraz Özel Dairece kabul edilmiş olup itirazın kapsamına göre inceleme sanık hakkında mağdure ..."ye yönelik çocuğun basit cinsel istismarı suçundan kurulan mâhkumiyet hükmüyle sınırlı olarak yapılmıştır.
    Özel Daire çoğunluğu ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığa atılı çocuğun basit cinsel istismarı suçunun yasal unsurları itibarıyla oluşup oluşmadığının tespitine ilişkindir.
    İncelenen dosya kapsamından;
    Sanığın ... Ağız ve Diş Sağlığı Merkezi"nde diş hekimi olarak görev yaptığı,
    Mağdure ..."nin Güzel Sanatlar ve Spor Lisesinde parasız yatılı öğrenci olduğu,
    29.03.2011 tarihinde mağdure ..."nin idari soruşturma aşamasında verdiği ifadeden; mağdurenin 17.03.2011 tarihinde dişindeki bir sorun nedeniyle ... Ağız ve Diş Sağlığı Merkezi"ne gittiği, sanık olan diş hekiminin hemşire nezaretinde dişini tedavi ettiği, kendisine bir hafta sonraya randevu verdiği, bu randevuya arkadaşı inceleme dışı mağdure ... ile gittiği, randevu esnasında sanığın odada bilgisayarla uğraştığı ve yanında hemşire olmadığı, geldiklerini gören sanığın mağdureyi koltuğa oturttuğu ve "Korkuyor musun?" diye sorduğu, mağdurenin ise sanığa "Acıyacak mı?" dediği, sanığın "Bu sefer iğne olmaya gerek yok. Acımayacak." diye cevap verdikten sonra dolgu işlemine başladığı, işlem devam ederken ağzının içinde biriken tortu ve tükürükleri pis su giderine tükürmek için hamle yaptığı, bu esnada ayakta bulunan sanığın iki eliyle mağdurenin belinden tutarak tekrar koltuğa oturmasını sağladığı, bu olayın bir kez yaşandığı, mağdurenin tedavi nedeniyle gergin olduğu, sanığın bu gerginliği gidermek amacıyla eliyle mağdurenin böbrek üstüne gelecek şekilde sırtını gıdıklamak istediği, sanığın daha sonra yine "Çok korkma." diyerek karın boşluğuna doğru eliyle ikinci defa dokunup "..., gül. Niye gülmüyorsun?" dediği, mağdurenin gerginliğinin devam ettiği, sanığın "Acıdığında elini kaldır." dediği ancak elini kaldırmayarak irkildiğini görmesi üzerine eldivenli eliyle mağdurenin elini tutup havaya kaldırarak "Bak elin var. Elini kaldır. Dolgu yaparken kendini geri çekme." biçiminde sözler söylediği, tedavi sırasında ...’ın mağdure ve sanığı yakın mesafeden izlediği, sanığın bir ara oturduğu çalışma sandalyesinden kalkmadan ..."a doğru yöneldiği, ellerinde eldiven bulunduğu hâlde iki eliyle ...’ı gıdıklama şeklinde belinden tuttuğu, "Senin dişlerini de tedavi edelim. Çürük var." dediği, mağdurenin dolgu işlemi bittikten sonra koltuktan kalktığı, ...’ın koltuğa oturduğu, sanığın ...’ın diş taşlarını temizlemeye başladığı, bu sırada öğle tatilinin sonladığı ve hemşirenin odaya geldiği, hemşire geldikten sonra şakalaşmanın son bulduğu, işleri bittikten sonra sanıktan rapor yazmasını istedikleri, sanığın rapor yazarken bir yandan da mağdureye telefon numarasını sorduğu, sanığın da kendi telefon numarasını mağdureye vererek "Belki dolgunda bir sorun çıkarsa beni bu telefondan ararsınız." dediği, mağdureye ve ..."a tekrar 12.04.2011 tarihine randevu verdiği, iki gün geçtikten sonra sanığın mağdureyi telefonla aradığı, mağdurenin bu aramaya ilişkin cevapsız çağrıyı görerek merak etmesi üzerine sanığa "Beni aramışsınız. Duymadım." şeklinde mesaj gönderdiği, bu mesaja sanığın da "Öylesine canım, hatrını soracaktım. İyi misin? Dolgundan memnun musun?" içerikli mesajla cevap verdiği, mağdurenin "İyiyim, teşekkür ederim. Dolgumdan memnunum. Siz nasılsınız?" şeklinde mesajına sanığın "İşten çıkıyorum. Çok yoruldum. ..., bırak resmiyeti. Siz deme artık. Yorucu bir gün daha bitti." içeriğinde mesajla karşılık verdiği, mağdurenin ise tekrar mesaj göndermediği, sanığın bir daha aramadığı, mağdurenin bu telefon mesajlaşmalarını 28.03.2011 tarihinde babasına anlattığı, babasının okul idaresini aradığı, sanığın bir hekim olarak hastası ile olması gereken samimiyeti aşan tavırlarda bulunduğu, sanığın bir anlık heves ve gaflet içinde bu davranışları gerçekleştirdiğini düşündüğü, sanıktan şikâyetçi olmadığı,
    29.03.2011 tarihinde inceleme dışı mağdure ..."nun idari soruşturma aşamasında verdiği ifadeden; arkadaşı mağdure ...’nin beyanlarına aynen katıldığı, sanığın koltuğa oturmasını sağlamak için ..."nin belinden tuttuğu, mağdureye gıdıklar gibi eldivenli eliyle temasta bulunduğu, ..."nin sürekli güldüğü ve kendilerini de güldürmeye çalıştığı, hemşirenin odaya gelmesinden sonra ise bu tür davranışlarda bulunmadığı, tedavileri bittikten sonra sanığın ..."nin telefon numarasını aldığı, kendi telefon numarasını da mağdureye verdiği, daha sonra sanık ile ..."nin mesajlaştıklarını öğrendiği, sanığın bir hekim olarak hastası ile kurması gereken samimiyeti aşan tavırlarda bulunduğunu düşündüğü, bu davranışları yadırgadığı, şikâyetçi olmadığı,
    04.04.2011 tarihinde sanık ..."ün idari soruşturma aşamasında verdiği ifadeden; ... Ağız ve Diş Sağlığı Merkezi"nde diş hekimi olarak görev yaptığı, mağdure ...’nin ilk olarak 16.03.2011 tarihinde şiddetli diş ağrısı şikâyetiyle kliniğe başvurduğu, sanığın mağdureye kanal tedavisi önerdiği, mağdurenin çok korktuğu, hatta koltuğa bile oturmak istemediği, hemşirenin ve sanığın mağdureyi ikna etmeye çalıştıkları ancak mağdurenin klinikten ayrıldığı, mağdurenin 17.03.2011 tarihinde benzer şikâyetlerle tekrar kliniğe başvurduğu, sanığın, mağdurenin diş tedavisinden korktuğunu bildiği için sabırlı ve kibar davrandığı, mağdurenin ikna olması üzerine kanal tedavisinin ilk aşamasını tamamladığı ve 23.03.2011 tarihine randevu verdiği, 23.03.2011 tarihinde öğle yemeğini yedikten sonra kliniğe geçtiği, mağdurenin önceki muayenelerinde odada hemşirenin de bulunduğu, bu nedenle mağdurenin yanında refakatçi kabul edilmediği ancak olay günü hemşire henüz yemekten dönmediği için mağdurenin odaya refakatçi olarak arkadaşı inceleme dışı mağdure ... ile birlikte kabul edildiği, sanığın genel olarak hastalarla klinikte yalnız kalmamaya özen gösterdiği, bu randevusunda mağdurenin korkularını yendiğini ve daha rahat davrandığını gözlemlediği, hatta ... ile devamlı gülüştükleri, sanığın onlara hitaben "Ne güzel. Allah ağlatmasın. Yüzünüzden gülücükleri eksik etmesin. İnşallah." dediği, mağdure ve arkadaşının gülüşmelerinin uzun sürdüğü ancak onlara olumsuz bir tepki vermediği, yaşları itibarıyla bu tip davranışlarının olabileceğini düşündüğü, mağdureden koltuğa oturmasını istediği, tedaviye başladığı, mağdurenin dişine dolgu işlemi yaptığı, tedavinin yarısında hemşirenin odaya girdiği, mağdurenin diş dolgusunu yaptığı sırada ...’ın da mağdurenin ağzına bakmaya çalıştığı, ..."ın sanığın arkasında durduğu ve zaman zaman sanığa temas ettiği, fazla yakın durması üzerine sanığın ..."a çarpabileceğini söylediği, biraz geride durmasını istediği, ...’ın çürük dişi olup olmadığını sorması üzerine ...’ın muayenesini yaptığı ve diş taşlarını temizlediği, mağdurenin ilk randevudaki korku ve tedirginliği nedeniyle bir hastanın göstermesi gereken ciddiyeti gösteremediği ancak sanığın bu durumu tolere ettiği, mağdure ve arkadaşını kardeşi gibi gördüğü, mağdureye kanal tedavisinin seans aralarında diş ağrısı olabileceğini ve bir sıkıntısı olması durumunda kliniğe başvurmasını ya da en azından kendisine ulaşmasını söylediği, mağdurenin nasıl ulaşacağını sorması üzerine sanığın "Hastane veya cep telefonundan." diyerek mağdureye telefon numarasını verdiği, sanığın ise mağdurenin telefon numarasını istememesine karşın mağdurenin kendi telefon numarasını sanığa verdiği, iki gün sonra mesai bitiminde günlük programlarını düzenlediği sırada aklına mağdurenin dişinin geldiği, ağrısı olup olmadığını merak ederek mağdureyi telefonla aradığı, mağdurenin telefonunu açmadığı, ilk telefon mesajını mağdurenin gönderdiği, sanığın bu mesaja cevap yazdığı ve mağdureye dişinin durumunu sorduğu, mağdurenin de iyi olduğunu belirtmesi üzerine aralarında iki mesajlık bir diyalog yaşandığı, bunun dışında mağdureyi ne telefonla aradığı ne de telefonla mesaj gönderdiği, genel olarak hastalarının diş tedavisinden korkması sebebiyle rahatlatmak adına onlara "...ciğim, ...ciğim, ...ciğim." diye hitap ettiği, mağdureye diğer hastalardan farklı davranmadığı, sadece mağdurenin öğrenci olması ve çok korkması nedeniyle biraz daha anlayış gösterdiği ve zaman ayırdığı, sanığın tedavi süresince hasta hekim ilişkisini aşan bir davranışta bulunmadığı,
    04.04.2011 tarihinde ... Valiliğince düzenlenen disiplin soruşturma raporuna göre; diş hekimi olan sanığın, hasta olan mağdurenin tedavi esnasında oluşabilecek gerginliğini azaltmak amacıyla hareket ettiği, sanığın mağdureyi telefonla aramasının etik açıdan sorun teşkil etmediği, yapılan görüşmelerde bugüne kadar ilgili iş yerinde sanık hakkında yapılmış bir şikâyetin bulunmadığı, sanığın hastalarına çok kibar ve nazik davrandığı, mütevazı bir yapıya sahip olduğu, hastalarının sanık hakkındaki memnuniyetlerinden yöneticilere bahsettikleri, sanığın fiillerinin 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu uyarınca disiplin suçu kapsamında görülmediği, bu nedenle hakkında işlem tesisine gerek olmadığı, sanığın görevini yaparken yanlış anlamalara neden olmaması için daha dikkatli davranması hususunda yazılı olarak uyarılmasının yerinde olacağı,
    11.04.2011 tarihinde ... Valiliği İl Sağlık Müdürlüğünce düzenlenen yazıdan; sanığın bu tür yanlış anlaşılmalara neden olunmaması için görevini yaparken daha dikkatli davranması hususunda ikâz edildiği,
    11.04.2014 havale tarihli mağdure ... tarafından dosyaya sunulan dilekçeye göre; sanığın kendisine tedavi dışında bir temasının olmadığını, kendisinin tedaviden korkması sebebiyle paniklediğini, sanığın sol elinde eldiven olduğu hâlde motive amaçlı böğrüne temas ettiğini, başkaca bir temasının olmadığını, sanığın ne kendisine ne de arkadaşı ...’a cinsel içerikli bir davranışta bulunduğunu, hem kendisinin hem de arkadaşı ...’ın göğsüne, beline veya belinden aşağısına dokunmadığını hatırladığını, tacize uğramadığını, haksız yere sanığın mağdur olmasını istemediğini bildirdiği,
    12.04.2011 tarihinde ... Adli Tıp Şube Müdürlüğünce düzenlenen raporda; mağdurenin olay sonucunda TCK’nın 102/5. maddesi uyarınca beden veya ruh sağlığının bozulmamış olduğunun belirtildiği,
    06.05.2011 havale tarihli mağdure ... tarafından dosyaya sunulan dilekçeden; olayın bir yanlış anlamadan kaynaklandığı, sanıktan şikâyetçi olmadığı ve davanın kapatılmasını istediği,
    06.05.2011 havale tarihli inceleme dışı mağdure ... tarafından dosyaya sunulan dilekçeden; olayın bir yanlış anlaşılmadan kaynaklandığı, şikâyetçi olmadığı ve davanın kapatılmasını istediği,
    Anlaşılmaktadır.
    Mağdure ... Savcılıkta; 29.03.2011 tarihinde idari soruşturmada verdiği ifadenin doğru olduğunu, bu ifadeyi aynen tekrar ettiğini, ... Ağız ve Diş Sağlığı Merkezi"ne dişlerinden tedavi olmak için 17.03.2011 ve 23.03.2011 tarihlerinde iki kez gittiğini, her iki seferde de diş hekimi olan sanığın kendisine diş tedavisi uyguladığını, 17.03.2011 tarihinde her şeyin normal olduğunu, tedavisinin yapıldığı odada bir hemşire nezaretinde sanığın tedaviyi ciddiyetle yaptığını fakat ikinci gidişi olan 23.03.2011 tarihinde mesai saati olmaması nedeniyle odada hemşirenin bulunmadığını, sanığın kendisine ve yanında bulunan arkadaşı inceleme dışı mağdure ...’ya bir hekimin olması gerektiğinden çok daha fazla samimi davranmaya başladığını, kendisinin diş tedavisi için oturduğu koltukta ağzında biriken tortu ve tükürükleri tükürmek için yana doğru hamle yaptığını, bu esnada sanığın iki eliyle kendisini belinden tutarak tekrar yarı yatar vaziyete getirdiğini, gergin olması sebebiyle arkadaşıyla konuşarak gülmeye başladığını, daha sonra canının sıkıldığını ve somurttuğunu, bu sefer sanığın "Neden gülmüyorsun?" diyerek eliyle böbrek üstüne gelecek şekilde sırtını gıdıklamak istediğini, daha sonra "Çok korkma." diyerek karın boşluğuna doğru eliyle gıdıklar gibi dokunduğunu, sanığın bu dokunmalarının normal bir hekimin hastasına dokunması şeklinde olmadığını, sanığın kendisine yakınlaşmaya çalıştığını hissettiğini, daha sonra sanığın randevuyu öğle arasına vermesi nedeniyle odada bulunmayan hemşirenin odaya geldiğini, hemşire geldikten sonra sanığın tekrar ciddileştiğini, eliyle veya başka bir şekilde şakalaşmadığını, işlem bittikten sonra sanıktan rapor yazmasını istediğini, sanığın rapor yazarken kendisine telefon numarasını sorduğunu ve kendi telefon numarasını da verdiğini, sanığa "Telefon numaranızı niye veriyorsunuz?" diye sorması üzerine sanığın "Bir problem çıkarsa ve dolgunda bir sorun çıkarsa beni ararsın." dediğini, kendisine tekrar 12.04.2011 tarihine randevu verdiğini, iki gün sonra sanığın kendisini cep telefonundan aradığını, bu nedenle cep telefonunda iki cevapsız çağrı bulunduğunu gördüğünü, sanığa "Beni aramışsınız. Duymadım." şeklinde bir telefon mesajı gönderdiğini, bu mesajın üzerine sanığın, "Öylesine canım, iyi misin diye hatrını soracaktım. Dolgundan memnun musun falan filan ne yapıyorsun?" içeriğinde bir mesajla yanıt verdiğini, kendisinin "İyiyim, teşekkür ederim. Dolgumdan memnunum, sağ olun. Siz nasılsınız?" şeklindeki mesajına karşılık sanığın cevaben "İşten çıkıyorum. Çok yoruldum. ..., bırak resmiyeti. Siz deme artık. Yorucu bir gün daha bitti." mesajını gönderdiğini, bu mesaja cevap vermediğini, daha sonra bu olayı babasına anlattığını fakat sanığın kendisine dokunduğunu babasına söylemediğini, olaydan dolayı davacı ve şikâyetçi olmadığını,
    02.06.2011 tarihinde Mahkemede; dişindeki rahatsızlık nedeniyle tanıdıklarının diş hekimi olarak sanığı tavsiye ettiklerini, bu nedenle sanıktan randevu aldığını, ilk randevuya tek başına gittiğini, bu randevuda herhangi bir bir olumsuzluk yaşamadığını, ikinci randevu olan olay günü arkadaşı inceleme dışı mağdure ..."ın da kendisiyle birlikte geldiğini, kanal tedavisi yapılacağı için korktuğunu, gergin olduğunu, sanığın bu durumu fark ettiğini, bu nedenle tedaviye başladıktan sonra sanığın kendisine "Acıması durumunda elini kaldır, durayım." dediğini, işlem sırasında dişi acıyınca kendisini geri çektiğini, sanığın ise elini tutup "Kendini geri çekme. Elini kaldır anlarım." dediğini, ağzında biriken tortuyu ve tükürüğü boşaltmak için yana doğru eğildiğini, bu esnada sanığın kendisini belinden tutarak tekrar koltuğa yatırdığını, tedavinin devamında sanığın "Neden gülmüyorsun?" diyerek kendisinin sağ karın boşluğunu gıdıkladığını, sanığın kendisine ayrıca "Niye gülmüyorsun? Korktun mu? Acımaz.” dediğini, tedavisi bittiğinde koltuktan kalktığını, sonra sanığın ..."ın diş taşlarını temizlemeye başladığını, kendi dişleriyle ilgilendiğinden ve arkası dönük olduğundan ..."ın tedavisi sırasında ne olduğunu göremediğini, sanığın durumunun biraz samimi geldiğini fakat sonra sanığın davranışının hekim hasta ilişkisi düzeyinde olduğunu anladığı için şikâyetten vazgeçtiğini, sanığın bütün hastalarına iyi davrandığını duyduğunu, sanıktan şikâyetçi olmadığını,
    İnceleme dışı mağdure ... Savcılıkta; 29.03.2011 tarihinde idari soruşturmada verdiği ifadesinin doğru olduğunu, bu ifadeyi aynen tekrar ettiğini, 23.03.2011 tarihinde okul arkadaşı ... ile birlikte ... Ağız ve Diş Sağlığı Merkezi"ne gittiklerini, arkadaşının randevu saatinin öğle arasına denk gelecek şekilde verildiğini, bu nedenle odaya girdiklerinde hemşire bulunmadığını, sanığın önce mağdure ...’yi tedavi koltuğuna oturttuğunu, ...’ye ve kendisine çok yakın davrandığını, kendilerini güldürecek hareketler yaptığını ve sözler söylediğini, ...’nin tedavi sırasında tükürmek için hamle yaptığı esnada sanığın iki eliyle ...’nin göğsüne dokunacak şekilde onu kaldırarak tekrar koltuğa yatırdığını, daha sonra ...’nin karın bölgesini ve sırtını gıdıkladığını, sanığın bir ara oturmakta olduğu tekerlekli koltuktan kalkmadan kendisine doğru yaklaştığını, iki eliyle kendisinin bel ve kalça bölgesini ellediğini ve kendine doğru çekerek "Gel senin de dişlerin çürük. Seni de tedavi edeyim." dediğini, kendisinin hasta olmadığını, kalçasının alt kısmını da ellemesi üzerine geri çekildiğini, sanığın tekrar ... ile ilgilenmeye başladığını, daha sonra tekrar yanına gelen sanığın, kalçasının altından iki eliyle tutarak kendine doğru çektiğini, geriye çekilmesi nedeniyle sanığın tekrar ... ile ilgilendiğini, mesainin başlaması sonucu hemşirenin odaya gelmesiyle birlikte sanığın birden ciddileştiğini, sanığın olay günü gerek kendisine gerekse ...’ye olan dokunma ve davranışlarında cinsel amaç güttüğünü hissettiğini fakat olaydan dolayı davacı ve şikâyetçi olmadığını,
    02.06.2011 tarihinde Mahkemede; olay günü arkadaşı ..."nin diş tedavisi için ... Ağız ve Diş Sağlığı Merkezi"ne gittiklerini, sanığın ..."nin diş tedavisini yapmaya başladığını, ...’nin tedavi sırasında ağzında biriken tükürüğü tükürmek için yana doğru hamle yaptığı sırada sanığın ..."yi koltuğa çekmek için iki eliyle ..."nin göğsünün alt tarafından tuttuğunu ve onu tekrar koltuğa yatırdığını, sanığın ...’nin göğsünü elleyip ellemediğini tam olarak bilemediğini, sanığın ..."nin karın bölgesini ve sırtını gıdıkladığını, ..."ye hitaben "Neden gülmüyorsun? Moralin mi bozuk?" diye sorduğunu, ..."nin muayenesi bittikten sonra sanığın, kendisine döndüğünü, "Senin dişlerinde de çürük var. Onları tedavi edeyim." dediğini, iki eliyle bel ve kalça üstü bölgesini de ellemek suretiyle kendisine doğru çekerek, koltuğuna oturttuğunu, sanığın kendisinin kalçasına dokunmadığını, sırt bölgesine dokunduğunu, koltukta oturduğu sırada odaya hemşirenin girdiğini, olayın gerçekleştiği sırada hemşirenin odada olup olmadığını hatırlamadığını ancak sanığın ..."nin telefon numarasını sorduğunu, ...’nin de telefon numarasını sanığa söylediğini, bunun üzerine sanığın kendi cep telefonuna ..."nin de telefon numarasını kaydettiğini ve 12.04.2011 tarihinde öğle arasına denk gelecek bir saate tekrar randevu verdiğini, olaylar sırasındaki psikolojik durumu gereği biraz rahatsız olduğunu ancak sonra sanığın davranışlarını cinsel amaçla yapmamış olabileceğini düşündüğünü, şikâyetini geri aldığını, kısmi çelişki nedeniyle sorulması üzerine; Savcılıktaki ifadesinde de aynı şekilde beyanda bulunduğunu, hatta sanığın kalçasının üst tarafındaki sırt bölgesine dokunduğunu söylediğini, özellikle bu bölgeyi gösterdiğini, hâlihazırdaki ifadesinin doğru olduğunu, Valilikte ifade verdikten sonra tutanağı okuyarak imzaladığını, bu tutanaktan suret almadığını, Savcılıkta ise tutanağı okumadan imzaladığını ve suret almadığını,
    26.01.2015 tarihinde istinabe olunan Mahkemede; konuyla ilgili olarak daha önce beyanda bulunduğunu, sanıktan şikâyetçi olmadığını, sanığın mağdure ..."nin vücudunun değişik yerlerini ellediğini ve onu gıdıkladığını gördüğünü, yine sanığın ..."nin cep telefonu numarasını aldığını ve ona telefonla mesajlar gönderdiğini bildiğini, kendisinin bu mesajları bizzat gördüğünü, sanığın ..."ye "Sizli bizli konuşmayalım." şeklinde telefon mesajları gönderdiğini, sanığın gönderdiği telefon mesajlarının samimiyet kurmaya yönelik olduğunu, sanığın cinsel içerikli bir mesajını okumadığını,
    04.09.2015 tarihinde istinabe olunan Mahkemede; sanığın kendilerine çok yakın davrandığını ve dokunmaya çalıştığını, kendisinin geri çekildiğini ancak ...’nin muayene koltuğunda oturduğunu, sanığın ..."nin göğsüne dokunduğunu ve onu gıdıkladığını, sanığın daha sonra oturduğu koltuktan kalkmaksızın kendisine doğru yaklaştığını, bel ve kalçasını ellemeye çalıştığını, sanığın kendisine "Gel, senin de dişlerin çürükse tedavi edelim." dediğini, sanığa cevaben hasta olmadığını söylediğini, sanığın iki kez kalçasını ve belini tutmak istediğini, hemşirenin gelmesi üzerine sanığın ciddileştiğini, sanığın ..."nin telefon numarasını istediğini, dişinin durumunu sormak için arayacağını söylemesi üzerine ...’nin sanığa telefon numarasını verdiğini, sanığın ..."ye "Biraz daha samimi olalım." şeklinde telefon mesajları gönderdiğini, sanıktan şikâyetçi olmadığını,
    Tanık ... Mahkemede; olaya ilişkin doğrudan bilgi sahibi olmadığını, olay gününe dair herhangi bir şey hatırlamadığını, sadece bu olaydan yedi sekiz ay sonra polikliniğe gittiğinde sanığın birileriyle konuştuğunu gördüğünü, bu kişiler gittiğinde ise sanığın "Bunlardı." dediğini,
    Beyan etmişlerdir.
    Sanık ... Savcılıkta; mağdure ... ve arkadaşı inceleme dışı mağdure ...’ın kendisinin hastaları olduklarını, görev yaptığı ... Ağız ve Diş Sağlığı Merkezi"ne mağdurenin ilk defa 16.03.2011 tarihinde gelerek tedavi olduğunu, 17.03.2011 tarihinde mağdurenin tekrar şiddetli ... şikâyetiyle polikliniğe başvurduğunu, tedavi sonrasında mağdureye 23.03.2011 tarihinde öğle arasına randevu verdiğini, mağdurenin arkadaşı ... ile birlikte 23.03.2011 tarihinde polikliniğe geldiğini, kendisinin poliklinikte yalnız olduğunu, bu nedenle ...’ı mağdurenin refakatçisi olarak içeri aldığını, mağdureyi muayene ettiğini, mağdure ve ..."ın biraz laubali davrandıklarını, gülüştüklerini, onlara hitaben "Allah ağlatmasın. Gülmeniz güzel bir şey. Sizi gıdıklayan biri mi acaba? Ben de güleyim." dediğini, mağdurenin tedavi sırasında ağzında biriken tükürüğü tükürmek için öne doğru hamle yaptığını, bu esnada mağdureyi omzundan ve belinden tutarak hafifçe arkasına yaslamak amacıyla geriye doğru çektiğini fakat bunun ciddi bir temas olmadığını, mağdurenin tedavisine devam ederken ...’ın, oturduğu yerden kalkarak kendisinin arkasına yaslanır vaziyette mağdurenin ağzına bakmaya çalıştığını, bu hâlde rahat çalışamadığından ...’a geriye çekilmesini söylediğini, daha sonra ...’ın kendisine dişlerinde çürük olup olmadığını sorduğunu ve dişlerine bakmasını istediğini, bunun üzerine ...’a hitaben "İstersen ...’den sonra seni de muayene ederiz." dediğini, ..."a sadece ağzını açmasını söylediğini, onun ağzına baktığını ve çürüklerinin olduğunu ilettiğini, kalçasından çekmediğini, hemşirenin muayene odasına gelmesi üzerine mağdure ve ...’ın birden ciddileştiklerini, gülmelerinin kesildiğini, kendisinin de bunun üzerine doğal olarak onlara espri yapmadığını, kesinlikle cinsel amaçla mağdureye ve ...’a dokunmadığını, onları kardeşi gibi gördüğünü, hekim hasta ilişkisi dışına çıkmadığını, herhangi bir suç işlemediğini, bu olayların kendisinin iyi niyetinden kaynaklandığını,
    17.05.2011 tarihinde Mahkemede; ... Ağız ve Diş Sağlığı Merkezi"nde diş hekimi olarak görev yaptığını, evli ve bir çocuklu olduğunu, mağdureye kanal tedavisi yapmak amacıyla muayeneye başladığını, onu bir hasta, çocuk ve kardeş olarak değerlendirdiğini, "Otur kardeşim, ...ciğim." dediğini, samimi davranışının bundan ibaret olduğunu, bunun dışında hasta hekim ilişkisi dışında hiçbir olumsuz davranışının bulunmadığını, mağdureye cinsel temasının olmadığını, suçlamayı okurken yüzünün kızardığını, çok utandığını, kesinlikle cinsel amaçla dokunmadığını,
    29.09.2015 tarihinde Mahkemede; kendisinin ...’da tanınmış bir ailenin çocuğu olduğunu, Hacettepe Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesini bitirdiğini, on yıllık meslek hayatı boyunca hiçbir hastasından bu tür bir şikâyet almadığını, olay tarihinde inceleme dışı mağdure ...’ın mağdure ...’nin yanında refakatçi olarak bulunduğunu, kendisinin ...’ye kanal tedavisi yaptığını ancak ...’ın bekleme koltuğunda oturması gerekirken ..."ye yapılan kanal tedavisini bir metre uzaklıktan izlemek için ayakta olduğunu, mağdurenin ağzına doğru eğildiği sırada ...’ın, koluna ve sırtına temas ettiğini, kanal tedavisinin çok hassas bir tedavi olduğunu, ince işçilik gerektirdiğini, bu nedenle ...’a "Dokunma." dediğini, ellerinde hem mağdurenin hem ...’ın ifadelerinde belirttikleri gibi eldiven olduğunu, kendisinin mağdureye karşı yanlış bir hareketi olması durumunda mağdurenin tedaviyi bıraktıracağını, tekrar gelmek için randevu istemeyeceğini, hem mağdurenin hem de ...’ın vermiş oldukları beyanlarında böyle bir olayın yaşanmadığını söyleyerek, şikâyetçi olmadıklarını, olaydan 7-8 ay sonra işe gittiğinde mağdure ve ...’ın iş yerinin önünde beklediklerini, kendisine mahkemenin sonucunu sorduklarını, kendisinin cevaben "Mahkeme devam ediyor." dediğini, bunun üzerine mağdure ve ...’ın olayın bu noktaya geleceğini tahmin etmediklerini ve vicdan azabı çektiklerini söylediklerini, bu olaya hemşire tanık ...’ün de şahit olduğunu, kendisine atılan iftiradan dolayı memurluk hayatının ve kariyerinin bittiğini, evliliğinin de bitmek üzere olduğunu, sorulması üzerine; kendisinin genellikle kadın hastaları yanında bir kadın olduğu zaman tedavi ettiğini, olay günü de ..."ı odadan dışarı çıkarmamasının sebebinin hemşire ..."nın sigara içmek için odadan ayrılması olduğunu, ..."nın sigara tiryakisi olduğunu, her yarım saatte bir sigara için dışarı çıktığını, mağdurenin tedavisinin saat 12.45"te başladığını, döner sermaye kotasını doldurmak için sabah saat 07.00 - 07.30 sıralarında işe geldiğini, öğle saatlerinde bile hasta tedavi ettiğini, mağdureye randevu tarih ve saatini hemşirenin verdiğini, zaten bütün randevuları hemşirenin verdiğini, kendisinin hastalara randevu vermediğini,
    Savunmuştur.
    Çocukların cinsel istismarı suçu, 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı TCK’nın 103. maddesinde;
    "(1) Çocuğu cinsel yönden istismar eden kişi, üç yıldan sekiz yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Cinsel istismar deyiminden;
    a) Onbeş yaşını tamamlamamış veya tamamlamış olmakla birlikte fiilin hukukî anlam ve sonuçlarını algılama yeteneği gelişmemiş olan çocuklara karşı gerçekleştirilen her türlü cinsel davranış,
    b) Diğer çocuklara karşı sadece cebir, tehdit, hile veya iradeyi etkileyen başka bir nedene dayalı olarak gerçekleştirilen cinsel davranışlar,
    Anlaşılır.
    (2) Cinsel istismarın vücuda organ veya sair bir cisim sokulması suretiyle gerçekleştirilmesi durumunda, sekiz yıldan onbeş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
    (3) Cinsel istismarın üstsoy, ikinci veya üçüncü derecede kan hısmı, üvey baba, evlat edinen, vasi, eğitici, öğretici, bakıcı, sağlık hizmeti veren veya koruma ve gözetim yükümlülüğü bulunan diğer kişiler tarafından ya da hizmet ilişkisinin sağladığı nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle gerçekleştirilmesi hâlinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza yarı oranında artırılır.
    (4) Cinsel istismarın, birinci fıkranın (a) bendindeki çocuklara karşı cebir veya tehdit kullanmak suretiyle gerçekleştirilmesi hâlinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza yarı oranında artırılır.
    (5) Cinsel istismar için başvurulan cebir ve şiddetin kasten yaralama suçunun ağır neticelerine neden olması hâlinde, ayrıca kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanır.
    (6) Suçun sonucunda mağdurun beden veya ruh sağlığının bozulması hâlinde, onbeş yıldan az olmamak üzere hapis cezasına hükmolunur.
    (7) Suçun mağdurun bitkisel hayata girmesine veya ölümüne neden olması durumunda, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına hükmolunur." şeklinde düzenlenmiş iken,
    28.06.2014 tarihinde yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanun"un 59. maddesi ile;
    "(1) Çocuğu cinsel yönden istismar eden kişi, sekiz yıldan on beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Cinsel istismarın sarkıntılık düzeyinde kalması hâlinde üç yıldan sekiz yıla kadar hapis cezası verilir. Sarkıntılık düzeyinde kalmış suçun failinin çocuk olması hâlinde soruşturma ve kovuşturma yapılması mağdurun, velisinin veya vasisinin şikâyetine bağlıdır. Cinsel istismar deyiminden;
    a) On beş yaşını tamamlamamış veya tamamlamış olmakla birlikte fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılama yeteneği gelişmemiş olan çocuklara karşı gerçekleştirilen her türlü cinsel davranış,
    b) Diğer çocuklara karşı sadece cebir, tehdit, hile veya iradeyi etkileyen başka bir nedene dayalı olarak gerçekleştirilen cinsel davranışlar,
    anlaşılır.
    (2) Cinsel istismarın vücuda organ veya sair bir cisim sokulması suretiyle gerçekleştirilmesi durumunda, on altı yıldan aşağı olmamak üzere hapis cezasına hükmolunur.
    (3) Suçun;
    a)Birden fazla kişi tarafından birlikte,
    b) İnsanların toplu olarak bir arada yaşama zorunluluğunda bulunduğu ortamların sağladığı kolaylıktan faydalanmak suretiyle,
    c) Üçüncü derece dâhil kan veya kayın hısımlığı ilişkisi içinde bulunan bir kişiye karşı ya da üvey baba, üvey ana, üvey kardeş veya evlat edinen tarafından,
    d) Vasi, eğitici, öğretici, bakıcı, koruyucu aile veya sağlık hizmeti veren ya da koruma, bakım veya gözetim yükümlülüğü bulunan kişiler tarafından,
    e) Kamu görevinin veya hizmet ilişkisinin sağladığı nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle,
    işlenmesi hâlinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza yarı oranında artırılır.
    (4) Cinsel istismarın, birinci fıkranın (a) bendindeki çocuklara karşı cebir veya tehditle ya da (b) bendindeki çocuklara karşı silah kullanmak suretiyle gerçekleştirilmesi hâlinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza yarı oranında artırılır.
    (5) Cinsel istismar için başvurulan cebir ve şiddetin kasten yaralama suçunun ağır neticelerine neden olması hâlinde, ayrıca kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanır.
    (6) Suç sonucu mağdurun bitkisel hayata girmesi veya ölümü hâlinde, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına hükmolunur.",
    02.12.2016 tarihinde yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanun"un 13. maddesi ile de;
    "Çocuğu cinsel yönden istismar eden kişi, sekiz yıldan on beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Cinsel istismarın sarkıntılık düzeyinde kalması hâlinde üç yıldan sekiz yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. Mağdurun on iki yaşını tamamlamamış olması hâlinde verilecek ceza, istismar durumunda on yıldan, sarkıntılık durumunda beş yıldan az olamaz.
    Sarkıntılık düzeyinde kalmış suçun failinin çocuk olması hâlinde soruşturma ve kovuşturma yapılması mağdurun, velisinin veya vasisinin şikâyetine bağlıdır. Cinsel istismar deyiminden;
    a) On beş yaşını tamamlamamış veya tamamlamış olmakla birlikte fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılama yeteneği gelişmemiş olan çocuklara karşı gerçekleştirilen her türlü cinsel davranış,
    b) Diğer çocuklara karşı sadece cebir, tehdit, hile veya iradeyi etkileyen başka bir nedene dayalı olarak gerçekleştirilen cinsel davranışlar,
    anlaşılır.
    (2) Cinsel istismarın vücuda organ veya sair bir cisim sokulması suretiyle gerçekleştirilmesi durumunda, on altı yıldan aşağı olmamak üzere hapis cezasına hükmolunur. Mağdurun on iki yaşını tamamlamamış olması hâlinde verilecek ceza on sekiz yıldan az olamaz.
    (3) Suçun;
    a) Birden fazla kişi tarafından birlikte,
    b) İnsanların toplu olarak bir arada yaşama zorunluluğunda bulunduğu ortamların sağladığı kolaylıktan faydalanmak suretiyle,
    c) Üçüncü derece dâhil kan veya kayın hısımlığı ilişkisi içinde bulunan bir kişiye karşı ya da üvey baba, üvey ana, üvey kardeş veya evlat edinen tarafından,
    d) Vasi, eğitici, öğretici, bakıcı, koruyucu aile veya sağlık hizmeti veren ya da koruma, bakım veya gözetim yükümlülüğü bulunan kişiler tarafından,
    e) Kamu görevinin veya hizmet ilişkisinin sağladığı nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle işlenmesi hâlinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza yarı oranında artırılır.
    (4) Cinsel istismarın, birinci fıkranın (a) bendindeki çocuklara karşı cebir veya tehditle ya da (b) bendindeki çocuklara karşı silah kullanmak suretiyle gerçekleştirilmesi hâlinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza yarı oranında artırılır.
    (5) Cinsel istismar için başvurulan cebir ve şiddetin kasten yaralama suçunun ağır neticelerine neden olması hâlinde, ayrıca kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanır.
    (6) Suç sonucu mağdurun bitkisel hayata girmesi veya ölümü hâlinde, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına hükmolunur."
    Hâlini almıştır.
    Görüldüğü gibi suç tarihi itibarıyla yürürlükte bulunan hâliyle 103. maddede çocuğun cinsel istismarı tanımlamış olup, birinci fıkraya göre cinsel istismar deyiminden; onbeş yaşını tamamlamamış veya tamamlamış olmakla birlikte fiilin hukukî anlam ve sonuçlarını algılama yeteneği gelişmemiş olan çocuklara karşı gerçekleştirilen her türlü cinsel davranış ile diğer çocuklara karşı cebir, tehdit, hile veya iradeyi etkileyen bir başka nedene dayalı olarak gerçekleştirilen cinsel davranışlar anlaşılmaktadır.
    Maddenin ilk fıkrasında çocuğun cinsel istismarı suçunun temel şekli, ikinci fıkrasında ise cinsel istismarın vücuda organ veya sair bir cisim sokulması suretiyle gerçekleştirilmesi, suçun temel şekline nazaran daha ağır cezayı gerektiren nitelikli bir hâl olarak yaptırıma bağlanmıştır.
    Bu suçun, maddenin birinci fıkrasında düzenlenen basit hâli, çocuğa karşı gerçekleştirilen cinsel davranışın organ ya da sair bir cisim sokulmadan vücut dokunulmazlığının ihlali şeklinde işlenmesi ve kastın da cinsel arzuları tatmin amacına yönelmesi bakımından ikinci fıkrada hüküm altına alınan nitelikli hâlinden ayrılır. İkinci fıkradaki nitelikli hâlde maddi unsur, vücuda organ ya da sair bir cisim sokulması olup, failin kastının da bu tür bir eylemin gerçekleştirilmesine yönelik olması gerekmektedir. Suçun temel şeklinin aksine, ikinci fıkrada tanımlanan nitelikli hâlinin oluşabilmesi için eylemin cinsel arzularının tatmini amacına yönelik olması şart değildir.
    Amacı somut olayda maddi gerçeğe ulaşarak adaleti sağlamak, suç işlediği sabit olan faili cezalandırmak, kamu düzeninin bozulmasını önlemek ve bozulan kamu düzenini yeniden tesis etmek olan ceza muhakemesinin en önemli ve evrensel nitelikteki ilkelerinden birisi de, insan haklarına dayalı, demokratik rejimle yönetilen ülkelerin hukuk sistemlerinde bulunması gereken, öğreti ve uygulamada; "suçsuzluk" ya da "masumiyet karinesi" şeklinde, Latincede ise "in dubio pro reo" olarak ifade edilen "şüpheden sanık yararlanır" ilkesidir. Bu ilkenin özü, ceza davasında sanığın mahkûmiyetine karar verilebilmesi açısından gözönünde bulundurulması gereken herhangi bir soruna ilişkin şüphenin, mutlak surette sanık yararına değerlendirilmesidir. Oldukça geniş bir uygulama alanı bulunan bu kural, dava konusu suçun işlenip işlenmediği, işlenmişse sanık tarafından işlenip işlenmediği ya da gerçekleştiriliş şekli hususunda herhangi bir şüphe belirmesi halinde uygulanabileceği gibi, suç niteliğinin belirlenmesi bakımından da geçerlidir. Sanığın bir suçtan cezalandırılmasına karar verilebilmesinin temel şartı, suçun hiçbir şüpheye mahal bırakmayacak kesinlikte ispat edilebilmesidir. Gerçekleşme şekli şüpheli veya tam olarak aydınlatılamamış olaylar ve iddialar sanığın aleyhine yorumlanarak mahkûmiyet hükmü kurulamaz. Ceza mahkûmiyeti; toplanan delillerin bir kısmına dayanılıp, diğer kısmı gözardı edilerek ulaşılan kanaate veya herhangi bir ihtimale değil, kesin ve açık bir ispata dayanmalı, bu ispat, hiçbir şüphe ya da başka türlü oluşa imkan vermemelidir. Yüksek de olsa bir ihtimale dayanılarak sanığı cezalandırmak, ceza muhakemesinin en önemli amacı olan gerçeğe ulaşmadan hüküm vermek anlamına gelecektir.
    Bu bilgiler ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
    Olay tarihi itibarıyla 17 yaşında olan mağdurenin diş ağrısı şikâyetiyle ... Ağız ve Diş Sağlığı Merkezine başvurduğu, 17.03.2011 tarihinde diş hekimi olarak görev yapan sanığın mağdureye kanal tedavisi uygulamaya başladığı, tedavinin ilk seansta tamamlanmaması nedeniyle mağdure ..."ye tekrar randevu verildiği, mağdurenin randevuya arkadaşı inceleme dışı mağdure ... ile birlikte 23.03.2011 tarihinde gittiği, randevu saatinin mesai saati dışına denk gelmesi nedeniyle sanığın muayene odasında tek başına bulunduğu, mağdurenin muayene koltuğuna, ..."ın ise aynı odada bulunan sandalyeye oturduğu, sanığın tedaviye başladığı, tedavi esnasında mağdurenin ağzında biriken kan ve tükürükleri pis su haznesine tükürmek için yana doğru hamle yaptığı, bu sırada sanığın mağdureyi belinden tutarak koltuğa tekrar oturttuğu, "Neden gülmüyorsun?" diyerek eliyle mağdurenin böbrek üstüne gelecek şekilde sırtını gıdıklamak istediği, akabinde "... gül. Niye gülmüyorsun?" diyerek mağdurenin karın boşluğuna eliyle dokunduğu, tedavi sonlandıktan sonra sanığın mağdurenin telefon numarasını aldığı ve kendi telefon numarasını da mağdureye verdiği, iki gün sonra mağdureyi telefonla iki kez aradığı ancak mağdurenin bu aramalara cevap vermeyerek telefonunda cevapsız çağrıları görmesi üzerine sanıkla mesajlaştıkları, mağdurenin bu mesajlaşmalardan rahatsız olması üzerine konuyu babası ile paylaştığı, mağdurenin öğrencisi bulunduğu okul idaresi vasıtasıyla adli mercilere intikalin gerçekleştirildiği anlaşılan olayda;
    Mağdurenin 12.04.2011 tarihinde Savcılıkta alınan beyanında sanığın kendisine gönderdiği telefon mesajlarının içeriklerinden rahatsız olduğunu ve sanığın cinsel amaçla kendisine dokunduğunu iddia etmesine karşın sonraki beyanlarında sanığın kendisine yönelen temaslarının cinsel amaçla yapılmadığını düşündüğünü ve olayın bir yanlış anlamadan kaynaklanmış olabileceğini belirterek, çelişkili açıklamalarda bulunması, sanığın istikrarlı bir şekilde, tedaviden korktuğu ve gergin olduğunu söylediği mağdurenin rahatlamasını sağlamak için söylediği sözlerin ve yaptığı davranışların mağdure tarafından yanlış anlaşıldığını ve hasta hekim ilişkisini aşacak düzeyde bir hareketinin olmadığını savunması, sanığın mağdureye yönelik temas içeren eylemlerinin cinsel arzuları tatmin amacına yönelik olduğu hususunun şüphede kalması, bu şüphenin de sanık lehine yorumlanması gerektiği hususları bir bütün olarak gözetildiğinde sanığa atılı çocuğun basit cinsel istismarı suçunun yasal unsurları itibarıyla oluşmadığının kabulü gerekmektedir.
    Bu itibarla haklı nedene dayanan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabulüne karar verilmelidir.
    Çoğunluk görüşüne katılmayan bir Ceza Genel Kurulu Üyesi; itirazın reddine karar verilmesi gerektiği düşüncesiyle karşı oy kullanmıştır.
    SONUÇ:
    Açıklanan nedenlerle;
    1-Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,
    2-Yargıtay 14. Ceza Dairesinin 08.09.2014 tarihli ve 15459-9529 sayılı onama kararının KALDIRILMASINA,
    3-... 2. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 02.06.2011 tarihli ve 252-399 sayılı mahkûmiyet kararının, sanığa atılı suçun yasal unsurları itibarıyla oluşmadığının gözetilmemesi isabetsizliğinden BOZULMASINA,
    4-Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabul edilerek Özel Daire onama kararının kaldırılıp Yerel Mahkeme hükmünün bozulması nedeniyle sanık ... hakkındaki cezanın infazına başlanılmış ise İNFAZIN DURDURULMASINA, sanığın bu suçtan cezaevine alınmış olması ihtimali bulunduğundan, başka bir suçtan tutuklu veya hükümlü değilse DERHAL SERBEST BIRAKILMASI için YAZI YAZILMASINA,
    5-Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 29.06.2021 tarihinde yapılan müzakerede oy çokluğuyla karar verildi.


    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi