21. Hukuk Dairesi 2016/13370 E. , 2018/1420 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
Davacı, vefat eden eşinden ölüm aylığı almakta iken babasından da ölüm aylığı almaya hak kazandığının tespitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin reddine karar vermiştir.
Hükmün, davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okundu, işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar verildi.
K A R A R
Dava; eşinden dolayı ölüm aylığı almakta olan davacının aynı zamanda babasından dolayı da ölüm aylığına hak kazandığının tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece davanın reddine karar verilmiştir.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden; davacının eşinin 18.01.1978 tarihinde vefat ettiği ve Bağ-Kur sigortalısı olduğu, babasının ise 16.01.1997 tarihinde vefat ettiği ve Bağ-Kur sigortalısı olduğu, davacının 11.08.2015 tarihli dilekçesinin davalı Kurum tarafından; eşinden dolayı ölüm aylığı aldığından babasından dolayı aylık bağlanamayacağından bahisle reddedildiği anlaşılmaktadır.
Uyuşmazlığın çözümünde öncelikle davada uygulanacak yasal mevzuatın belirlenmesi gerekmektedir.
Her uyuşmazlığın yürürlükte bulunduğu mevzuat hükümlerine göre çözülmesi gerektiği kuralı gereğince ve 1479 sayılı Yasa"nın 41. maddesinde ölüm aylığının ne zaman başlayacağına dair “Sigortalının ölümde hak sahibi kimselerine bağlanacak aylıklar, ölümle aylığı hak kazandıkları tarihten sonraki aybaşından başlar.” şeklindeki düzenlemeye istinaden, somut olay bakımından babanın ölüm tarihi olan 16.01.1997 tarihindeki kanuni düzenlemelere değer verilmesi gerekmektedir.
Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında, mülga 02.09.1971 tarihli 1479 sayılı Yasa"nın 46. maddesinin 24.07.2003 tarihli ve 4956 sayılı Yasa ile yapılan değişiklik öncesindeki halinin incelenmesi gerekir. Söz konusu madde “Ölüm Sigortasından Bağlanan Aylığın Sona Ermesi” başlığı altında; “Sigortalının dul eşi evlenirse aylığı kesilir. Aylığın kesilmesine yol açan evlenme son bulunca aylık yeniden bağlanır. Sonraki eşinden de aylık almaya hak kazanan dul eşe bu aylıklardan fazla olanı ödenir.
Sigortalının kız çocukları evlenirse bağlanan aylık kesilir. Aylığın kesilmesine yol açan evlenmenin son bulması hâlinde, dul kaldığı tarihi takip eden aybaşından itibaren geçimini sağlayacak başka bir geliri olmamak kaydı ile yeniden aylık bağlanır. Sigortalının çocuklarına bağlanan aylıklar; çocuğun 18 yaşını, orta öğretim yapması hâlinde 20 yaşını, yüksek öğrenim yapması hâlinde 25 yaşını dolduracağı tarihe kadar devam eder. Bu yaşları doldurdukları tarihlerde çalışamayacak durumda malul olan çocukların aylıkları, bu yaşlara vardıktan sonra da kesilmez.” şeklinde düzenlenmiştir.
Öte yandan; 1479 sayılı Yasa"nın “Eş ve çocuklara, ana ve babaya tahsis yapılması” başlığını taşıyan 45. maddesinin 04.05.1979 tarihinde yürürlüğe giren 2229 sayılı Yasa ile değişik 2. fıkrasının (c) bendinde, sigortalının; 18 yaşını (veya ortaöğretim yapması hâlinde 20 yaşını, yükseköğretim yapması hâlinde 25 yaşını) doldurmamış veya yaşları ne olursa olsun çalışamayacak durumda malul bulunan çocukları ile geçimini sağlayacak başka bir geliri olmamak koşulu ile yaşları ne olursa olsun evlenmemiş kız çocuklarına aylık bağlanacağı belirtilmiş, daha sonra 04.10.2000 günü Resmî Gazete"de yayımlanarak yürürlüğe giren 619 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile bentteki “geçimini sağlayacak başka bir geliri olmamak” koşulu, “bu Kanun ile diğer ... kanunları kapsamında çalışmama, bu kapsamındaki çalışmalarından dolayı gelir veya aylık almama” olarak değiştirilip 1479 sayılı Yasa"nın “Ölüm aylığının kesilmesi” başlıklı 46. maddesinin ikinci fıkrasına, “Ancak evliliğin son bulması ile kocasından da aylık almaya hak kazanan kız çocuklarına bu aylıklardan fazla olanı ödenir.” cümlesi eklenmiş, ancak, söz konusu KHK, Anayasa Mahkemesi’nin 08.08.2001 tarihinde yürürlüğe giren 26.10.2000 gün 61/34 sayılı kararı ile iptal edilmiştir.
İptale konu düzenleme daha sonra kanun koyucu tarafından 02.08.2003 tarihinde yürürlüğe giren ve anılan (c) bendini değiştiren 4956 sayılı Yasa"nın 23. maddesiyle benimsenerek, sigortalının evli olmayan/boşanan/dul kalan kız çocuklarına ölüm aylığı bağlanabilmesi için “geçimini sağlayacak başka bir geliri olmamak” şartı, “bu Kanun ile diğer ... kanunları kapsamında çalışmama, bu kanunlar kapsamındaki çalışmalarından dolayı gelir veya aylık almama” olarak değiştirilmiş, aynı zamanda 46. maddenin ikinci fıkrasına da; “Ancak evliliğin son bulması ile kocasından da aylık almaya hak kazanan kız çocuklarına bu aylıklardan fazla olanı ödenir.” cümlesi yeniden eklenmiştir.
Görüldüğü üzere 1479 sayılı Yasa"nın 46. maddesinin ilk halinde 24.07.2003 tarihli ve 4956 sayılı Yasa ile yapılan değişiklik ile getirilen “Ancak evliliğin son bulması ile kocasından da aylık almaya hak kazanan kız çocuklarına bu aylıklardan fazla olanı ödenir.” ifadesi bulunmamaktadır. Sadece sigortalının kız çocukları yönünden “ geçimini sağlayacak başka bir geliri olmamak” şartının bulunduğu görülmektedir. ( Yargıtay Hukuk Genel Kurulu"nun 24.01.2018 Tarih ve 2017/10-3192 E, 2018/101 K sayılı kararı da aynı yöndedir. )
Somut olayda; ise anılan Yasa maddeleri dikkate alınmadan sonuca gidilmesi isabetsiz olmuştur.
Mahkemece yapılacak iş; hem ölüm aylığı bağlanmasına ilişkin 1479 sayılı Yasa"nın 45. maddesi hem de aylığın kesilmesi koşullarını düzenleyen 1479 sayılı Yasa"nın 3165 sayılı Yasa ile değişik 46. maddesi bakımından davacının eşinin ve babasının 02.08.2003 tarihinden önce vefat etmiş olmaları nedeni ile bu tarihten tarihinden önceki mevzuatı uygulamak, davacının eşinden dolayı almakta olduğu ölüm aylığının “ geçimini sağlayacak gelir ” kapsamında değerlendirilemeyeceğini de göz önünde bulundurmak, davacının babasının vefatı tarihinde eşinden aldığı aylık dışında başkaca geliri bulunup bulunmadığını kapsamlı bir şekilde araştırmak ve davacının başkaca geliri bulunmadığı tespit edilir ise 1479 sayılı Yasa"nın 43. maddesinde düzenlenen hak düşürücü süreyi de dikkate alarak sonuca gitmekten ibarettir.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine 19.02.2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.